İslam coğrafyasının 'hatırlanmayan' ülkesi: Gine
Batı Afrika’nın en zengin ülkesi olma potansiyeline sahip olmasına rağmen fakirlik ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele eden bir ülke...
Batı Afrika’nın en zengin ülkesi olma potansiyeline sahip olmasına rağmen halkı en fakir halk olan Gine etnik çatışmalar ve Ebola ile tanınsa da o bu iki fenomenden çok daha ötesi. Gine, Aissata Daffe gibi kendi evlatlarının umutlarının omuzlarında yükseleceğe benziyor.
Gine, 2010 yılına kadar askerî cunta ile yönetilmiş, etnik çatışmaların her geçen gün canlı tutulduğu, Sierra Leone ile Liberya’dan gelen mültecilerin akın etmesiyle mevcut ekonomik durumu daha da istikrarsız hâle gelmiş bir Batı Afrika ülkesi. Fransızca, Susu, Fulani ve Mandingo gibi dillerin konuşulduğu ülke 1891 yılında Fransız sömürgesi ilan edilmiş ve 1958 yılına kadar Fransız işgali altında kalmış. Daha sonra askerî rejimin yönetimi devraldığı ülkeyi biz daha çok Afrika’ya yapılan yardım kampanyaları ve on binlerce insanın hayatına mal olan Ebola salgını ile tanıyoruz.
Başkent Konakry’de doğup orada yaşayan Aissata Daffe, 57 yaşında Gineli bir siyasetçi. Evli ve üç çocuk annesi olan Aissata ülkesinde lise son sınıfı bitirip Almanya’ya eğitimini tamamlamak için gelmiş ve burada 9 sene kalmış. 1976’da önce Leipzig’e gelip bir seneliğine Almanca kursu görmüş. Sonrasında Berlin Humboldt Üniversitesinde Gıda Sanayi ve Gıda Teknolojisi lisans eğitimini, ardından doktorasını tamamlamış. Almanya’da Gine Konsolosluğunda çalışan eşiyle tanışıp evlenen Aissata eşiyle birlikte Gine’ye geri dönmüş. Aissata’nın 31 yaşındaki en büyük kızı Berlin’de doğmuş ve şu anda sosyal hizmet uzmanı olarak çalışıyor. İkinci kızı satış elemanlığı alanında çalışırken ailenin en küçük ferdi olan 24 yaşındaki oğlu ise üniversite öğrencisi.
Hâlâ doğduğu yerde ikamet eden Aissata, annesini de yanına almış; yani büyükanne onlarla birlikte yaşıyor. Özellikle dinî bayramlarda aile ziyaretleri ve birlikte gerçekleştirilen yemekler diğer Müslüman ülkelerde olduğu gibi Gine’de de büyük önem taşıyor. Ülkede sadece İslami bayramlar değil, aynı zamanda Hristiyanların bayram günleri de resmî tatil olarak kabul ediliyor.
Gine, zengin maden kaynaklarıyla Afrika’nın en zengin ülkesi olma potansiyeline sahip olsa da Gine halkı Batı Afrika’nın en fakir halklarından biri. Buna karşın Daffe ailesinin maddi durumu oldukça iyi. Aissata ülkede çok da yaygın olmayan üst orta sınıfa ait biri. 1987’de ülkelerine geri döndüklerinde Aissata ilkin bir Fransız fabrikasının laboratuvarında kalite kontrolcü olarak işe başlamış. Aynı zamanda laboratuvarda staj yapan üniversiteli öğrencilere danışmanlık yapmış ve üniversitede bazı panellerde teknoloji üzerine konferanslar vermiş. İlk olarak 2000 yılında siyasete adım atmış ve ülkesinin üçüncü büyük partisi olan Cumhuriyetçi Güçler Birliği’nde (UFR – Fr. “Union des foçes republicaines”) yer almaya başlamış. Partinin Kadın Kolları Başkanı olan Aissata hâlen aynı görevi sürdürüyor. Liberal-demokrat bir program izleyen partiden 2013 yılında Gine Parlamentosuna milletvekili olarak giren Aissata, aynı zamanda Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğunda (ECOWAS) yer alıyor. Hem ulusal parlamentoda hem de ECOWAS’ta aktif olan Aissata’nın eşi ise Gine Eğitim Bakanlığında çalışıyor. Aissata için gün erken başlıyor ve parlamentodaki koşturmacası akşam 6’ya kadar devam ediyor.
Ekim 2015’teki seçimlerden galibiyetle çıkan Alpha Condé, ikinci dönem devlet başkanlığını sürdürüyor. Oyların yüzde 58’ini alan Condé, Malinke etnik grubuna ait ve bu grubun desteğiyle seçimi kazanmış. Ülkede 2010’da farklı etnik gruplar arasındaki çatışmalarda ölümler meydana gelirken son seçimlerde de etnik gruplar arasında tansiyon yükselmişti.
Yaklaşık 10 milyonluk Gine nüfusunun yüzde 80 ila 85’ini Müslümanlar oluşturuyor. Fulani, Malinke, Susu başta olmak üzere çeşitli küçük etnik grupların yaşadığı ülkede Aissata’ya göre farklı din ve kültüre sahip olan insanlar arasında herhangi bir sorun söz konusu değil. Çoğunluğu Sünni olan Müslüman cemaat içinde Vahhabiler azınlıkta. Köktenci düşünce tarzları ve programları sebebiyle ülke genelinde Vahabilere karşı olumlu bir kanaat olduğu pek de söylenemez.
Gine’de eğitim ücretsiz ve zorunlu bir eğitim yok. Resmî okullarda eğitim dili Fransızca; Arapça ise yabancı dil olarak sunuluyor. İslami özel okullarda ise Arapça eğitim dili iken Fransızca yabancı dil olarak sunuluyor. Çoğu misyonerlerin elinde olan diğer özel okullarda ise Fransızca eğitim yapılıyor. Ülkede sadece 1 üniversite ve birkaç yüksekokul ile araştırma enstitüsü var. Her yüz kişiden ancak 7’si ortaöğrenimini tamamlayabilirken, nüfusun yüzde 1’i üniversite eğitimi alabiliyor.
Eğitim hayatını başarılı bir şekilde tamamlayabilen azınlığa dâhil olan Aissata’nın en büyük dileği çocuklarının eğitimi ve kariyer hayatında üstün başarılara sahip olup ülkelerine yararlı bireyler olmaları. Aissata’nın çocukları için bu durum oldukça olası, fakat öte yandan Gine’de herkes aynı eğitim seviyesine ulaşmak için gerekli imkâna sahip değil. Ülkede okuryazarlık oranı yüzde 25’in biraz üstünde seyrediyor. “Gine’de bazı köylerdeki fakirlik durumu içler acısı.
Bu yerler için okul ve medreselerin varlığı bir lüks.” diyen Aissata, Almanya’dan örnek veriyor: “Almanya’da bir orta tabakadan bahsetmek mümkün. Kelimenin tam anlamıyla fakirlik çeken bir kesim yok orada. Fakat Gine’de durum böyle değil. Bazı semt ve köylerdeki yaşam tarzı içler acısı ve eğitim imkânları henüz bu yerlere uğramadı.” Aissata fakirlik sorunun çözümü için sadece devletin değil, toplumdaki zenginlerin de çaba sarf etmesi gerektiğini, bu meselenin ancak toplumsal bir dayanışma ile çözülebileceğini ekliyor.
Aissata Gine dışında prestijli bir eğitim almış olsa da Gine’den eğitim için ayrılmak da aslında çok kolay değil. Dünya genelinde burs veren sayısız kurum varken Gine’de burs imkânları oldukça kısıtlı. Bu durum, ülkede yeterli eğitim alt yapısı olmamasının yanı sıra, gelecek vadeden gençler için yurt dışındaki imkânlardan faydalanabilmeyi de uzak bir ihtimal hâline getiriyor.
Daffe ailesi bir arada oldukları zamanlarda Aissata’nın eşinin imamlığında cemaatle namaz kılmayı bir gelenek hâline getirmiş. Geri kalan zamanlarda cami ziyaretleri ailenin önem verdiği hususlardan biri. Aissata Gine’deki cami sayısının oldukça fazla olduğunu, her mahallede mutlaka bir caminin olduğunu ve her geçen gün yeni camilerin kurulduğunu söylüyor. Aissata’nın 17 senedir yürüttüğü bir gelenek ise bayramlarda ve diğer dinî günlerde camiye yemek götürmesi. “Böylece zor durumda olanların karınlarını doyurmasına ufak bir katkıda bulunuyorum.” diyor.
Aissata, ülkede Müslüman çoğunluk toplumunun da, ülkedeki gayrimüslimlerin de devletle ilişkilerinin oldukça iyi olduğunu söylüyor. İmamlar sadece dinî konularda değil, toplumsal ve siyasi konularda da aktif birer aktörler: “Birçok imam halkı siyasi konularda bilinçlendiriyor ve vaazlarında tabii olarak toplumsal konulara değiniyorlar.”
Aissata, Gine’nin aslında çok zengin bir ülke olduğunu söylüyor. Tarım ve madenciliğe dayanan ekonomisinin yanında ülkede hayvancılık da oldukça yaygın. Madenlerin işletilmesi için yeterli tesislerin kurulmadığı ülke Ebola salgını yüzünden ekonomik açıdan ciddi bir çöküntü yaşadı. Yaklaşık on bin kişiye bir doktorun düştüğü ülkede 2013 yılının sonunda görülen Ebola iki yıl içinde 11.300 kişinin canını aldı. Salgın hâlâ ülke halkı için büyük bir tehdit teşkil ediyor çünkü en son Ekim 2015’te ülkede yeni Ebola vakalarının görülmesi, ülkeyi “Ebolasız” ilan etmeyi imkânsız hâle getiriyor.
Aissata, etnik çatışmalara, Ebola’ya, fakirliğe rağmen ülkesi için umutlu. Gine, İslam coğrafyası içinde, çok da sık hatırlanmayan bir ülke olarak Aissata gibi evlatlarının umudu ve çalışmasıyla içinde bulunduğu buhranlardan kurtulacak gibi gözüküyor.
Kaynak: Perspektif