İsrail 7 Ekim sonrası Kudüs işgalini hızlandırdı
"İşgal altındaki Filistin topraklarındaki İsrail yerleşimleri rekor düzeyde genişlemiş durumda."
Jason Burke | The Guardian | Tercüme: Mepa News
Planlama belgelerine göre İsrail hükümeti, altı ay önce Gazze'de savaşın başlamasından bu yana toplamda binlerce konutu kapsayan 20'den fazla projenin onaylanması ya da ilerletilmesiyle birlikte Doğu Kudüs'teki yerleşimlerin inşasını hızlandırdı.
İsrail hükümeti içindeki bakanlıklar ve ofisler, bazen Filistinlileri şehrin bazı bölgelerindeki evlerinden çıkarmaya çalışan sağcı milliyetçi gruplarla iş birliği içinde, en büyük ve en tartışmalı projelerin hepsinin arkasında yer alıyor.
Uluslararası hukuka göre yasa dışı olan yerleşimlerin hızla onaylanması ya da inşa edilmesi, İsrail'in Biden yönetimiyle ilişkilerine daha da zarar verecek.
Savaş, Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği ve çoğu sivil 1200 kişinin ölümüne yol açan sürpriz saldırılarla başladı.
İsrailli insan hakları örgütü Bimkom - Planlama Hakları için Plancılar'dan Sari Kronish şu ifadeleri kullanıyor:
"Bu planların hızlı bir şekilde yürürlüğe konması son altı ayda eşi benzeri görülmemiş bir olaydı. 7 Ekim'den sonra birçok devlet kurumu kapatılırken ya da sınırlı faaliyet gösterirken, planlama yetkilileri bu planları eşi benzeri görülmemiş bir hızla ilerletmeye devam etti."
Yeni yerleşimler, Kudüs'ün 1980 yılında İsrail tarafından tek taraflı olarak ilhak edilen bölgelerinde İsrail'in Yahudi nüfusuna evler sunacak ve muhtemelen şehrin doğusunu başkent olarak kabul eden yaşayabilir bir Filistin devleti kurma girişimlerinin önünde engel teşkil edecek.
Gazze savaşı, 1990'ların başında Oslo anlaşmalarında öngörüldüğü üzere İsrail-Filistin çatışmasına iki devletli bir çözüm bulunması konusuna yeniden odaklanılmasına neden oldu.
ABD, AB ve İngiltere son zamanlarda artan şiddet olayları nedeniyle Batı Şeria'daki bireysel yerleşimcilere yaptırımlar uyguladı.
İsrailli planlama yetkilileri savaşın patlak vermesinden bu yana iki yeni yerleşime onay verdi. Bunlar on yılı aşkın bir süredir Doğu Kudüs'te onaylanan ilk yerleşimlerdi. Şehrin doğusundaki Filistin mahallesi Ras el Amud'un kalbinde yer alan Kidmat Zion adlı yüksek güvenlikli yerleşimin genişletilmesi de halktan gelecek görüşler doğrultusunda devam edecek.
Kidmat Zion ile ilgili karar 7 Ekim'deki Hamas saldırısından sadece 48 saat sonra alındı. Planlama makamlarının internet sitesinde yer alan belgelere göre, hükümet bir ay önceki bir planlama duruşmasında resmi olarak projenin bir parçası haline getirildi.
Büyük bir kısmı Doğu Kudüs'te bulunan Filistinli Beit Safafa topluluğunu şu anda iki büyük proje kuşatıyor. Bunlardan Givat Hamatos olarak bilinen proje uluslararası muhalefet nedeniyle on yıl boyunca dondurulmuştu. Çalışmalar 2020 yılında yeniden başladı ve geçen ay şantiye işçiler, ağır makineler ve kamyonlarla doluydu.
En son resmi planlama belgelerine göre, projenin "başlatıcısı" ve "başvuru sahibi" bir hükümet organı olan İsrail Toprak İdaresi. Belgede paydaşlar arasında İsrail devleti ve Kudüs Belediyesi de yer alıyor.
İkinci büyük konut projesi Givat Shaked olarak biliniyor ve Beit Safafa'nın kuzeybatı tarafında, çim ve ağaçlarla kaplı bir arazide inşa edilecek.
Guardian tarafından incelenen resmi belgelere göre planı resmi olarak dosyalayan kuruluş, "Kudüs'ü ekonomik sektörde ve kamusal alanda yaşam kalitesinde önde gelen uluslararası bir şehir olarak tanıtmayı" amaçlayan yasal bir kurum olan Kudüs Kalkınma Otoritesi.
Projenin "başlatıcısı" ise, 1948'den önce Yahudi sahiplere ait olan önemli araziler içerdiği için Givat Shaked'in üzerine inşa edileceği arazinin sorumluluğunu üstlenen ve Genel Vasilik olarak bilinen bir ofis aracılığıyla Adalet Bakanlığı.
Givat Shaked projesi, 1990'ların ortalarında burada inşaat yapılması ilk kez önerildiğinden beri bir anlaşmazlık kaynağı oldu. Bunun Oslo barış sürecine bir tehdit oluşturduğuna dair endişeler uluslararası öfkeye yol açtı ve Washington İsrail'i planı iptal etmeye zorladı.
İki yıl önce plan yeniden hız kazandı. Dönemin İçişleri Bakanı Ayelet Shaked, Filistinlilerin Kudüs'ün doğusu üzerindeki kontrol iddialarını reddetti ve "bu bölgede ya da şehrin herhangi bir yerinde kalkınma ve inşaatı engellemenin düşünülemeyeceğini" söyledi.
Shaked ayrıca Kudüs'te "konut arzının artırılması" gerektiğini vurguladı. Planın diğer destekçileri ise Filistinlilerin yeni "mahalleye" taşınabileceklerini iddia etti.
Tam planlama onayı bu yıl 4 Ocak'ta verildi.
Plan, Beyt Safafa'da 17 bin kişilik Müslüman topluluğun genişleyebileceği tek araziyi işgal eden 700 konutluk yüksek katlı blokları içeriyor. Başka yerlerde olduğu gibi bu mahallede de bürokratik engeller ve diğer kısıtlamalar genellikle Filistinlilerin daha büyük evler inşa etmesini engelliyor.
Beyt Safafa'nın toplum konseyi başkanı 71 yaşındaki Ahmed Selman şöyle konuşuyor:
"Ailemiz 250 yıldır burada. Şimdi kalbimde kara bir delik var çünkü çocuklarımın ve torunlarımın hayatlarını burada nasıl geçirebileceklerini göremiyorum. Bir zamanlar belediye ile iyi ilişkilerimiz vardı ama son yıllarda yok. Savaştan bu yana hayat devam ediyor ama planı onayladılar ve tüm itirazlarımızı reddettiler. Temyize gidiyoruz ancak iyimser değilim."
Yine Beyt Safafa yakınlarındaki üçüncü proje Aşağı Su Kemeri olarak biliniyor ve bir Filistin mahallesine bitişik büyük bir yerleşimin inşasını içeriyor. Aşağı Su Kemeri planı 29 Aralık'ta tamamen onaylandı.
Bölge, Doğu Kudüs ile şehrin batı kesimi arasındaki çizgide yer alıyor. Belgeler, projenin başlatıcısı ve başvuru sahibinin İsrail Toprak İdaresi olduğunu gösteriyor.
Kudüs merkezli bir İsrailli insan hakları kuruluşu olan Ir Amim'den Amy Cohen şu ifadeleri kullanıyor:
"Yerleşim planlarının birçoğu stratejik olarak Doğu Kudüs'ün güney çevresi boyunca uzanan alanlar için belirlenmiştir. Eğer inşa edilirlerse, Filistin alanını daha da parçalayacaklar ve Doğu Kudüs'ü Beytüllahim'den Batı Şeria'nın güneyinden tecrit edecekler. Bu tür hamleler, Doğu Kudüs'te bitişik bir başkente sahip, yaşayabilir bağımsız bir Filistin devleti için gerekli koşulları doğrudan baltalamaktadır. Tüm bunlar, şehirdeki Filistinliler için planlama ve inşa faaliyetlerini tamamen durdururken."
Eylül ayında yapılan bir planlama toplantısının tutanakları, Doğu Kudüs'teki Yahudi nüfusunu artırmak için çalışan Ateret Cohanim adlı bir kuruluş tarafından kurulan özel bir şirket tarafından başlatılmış olmasına rağmen, Genel Koruma Ofisi'nin Kidmat Zion planında ortak başvuru sahibi olarak kabul edildiğini gösteriyor.
Ateret Cohanim, Doğu Kudüs'teki Filistinlileri tahliye etme ve Kudüs'ün Eski Şehrindeki Hıristiyan otellerini ele geçirme girişimlerinin arkasında olmakla suçlanıyor. Yeni yerleşimin Yahudilere ait arazi üzerine inşa edileceği belirtiliyor.
Yakın tarihli bir Birleşmiş Milletler raporunda, ülke tarihinin en sağcı hükümeti olan ve yerleşimcilerle yakın bağları olan dini milliyetçileri de içeren İsrail hükümetinin politikalarının, İsrailli yerleşimci hareketinin hedefleriyle "daha önce görülmemiş ölçüde" uyumlu göründüğü kaydedildi.
BM raporunda, işgal altındaki Filistin topraklarındaki İsrail yerleşimlerinin rekor düzeyde genişlediği ve bir Filistin devletinin kurulma ihtimalini ortadan kaldırma riski taşıdığı belirtildi.
Kudüs'ün yaklaşık 1 milyonluk nüfusunun yüzde 40'ı Filistinli. Şehirde Yahudi çoğunluğunu korumak, birbirini izleyen İsrail hükümetlerinin hedeflerinden biri olageldi.
İsrail 1967'deki altı gün savaşında Doğu Kudüs'ü Ürdün'den ele geçirmiş ve daha sonra uluslararası toplumun çoğu tarafından tanınmayan bir hareketle burayı ilhak etmişti.