"Kemalizm dininin kült merkezi Anıtkabir’dir"
"Bir zorlama karşısındayız ve en azından bunun farkında olduğumuzu göstermek zorundayız!"
Karar yazarı Mehmet Doğan, bugünkü köşesinde 'Kemalizm Türk'ün dinidir' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Köşesinde, "Son yıllarda siyasi partilerin CHP’lileştiğine dair çok açık belirtiler vardır ve bu iktidar partisinde dahi görülmektedir." ifadelerini kullanan Doğan'ın yazısı şu şekilde:
"Dün (10 Kasım) olup bitenlere bakarak bunu söylemeden kendimi alamadım!
Aslında bu söz bana ait değil…
Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğünün ilk baskısında (1945) “din” maddesinde yer alan bir cümledir bu. Gerçi “mecaz” olduğu belirtilmiştir, ama düne bakarak “bunun neresi mecaz, kesin gerçek” demek durumundayız. Sözlüğün ilk baskılarında “Kemalizm Türk’ün dinidir” denilirken, sonraki baskılarda “Atatürkçülük Türk’ün dinidir” denilmiştir.
Din nedir?
Din inanca müteallik bir kavramdır.
Kemalizm inanç olabilir mi? Kemalizme iman edilebilir mi?
Artık Atatürkçülük bir ideoloji olmanın ötesine geçmiş, “kesin inanç” haline gelmiştir. Bu ülkede Atatürk’e iman derecesinde bağlı olanlar vardır. Ve bağlılık resmiyet tarafından da sürekli tahkim edilmektedir.
Bugün devlet idaresi ve idarecileri ile ilgili eleştiriler, benzer şeyler 1930’larda olmuşsa nasıl bir tavır takınılır? Eleştirmek bir yana, hatta, o zaman yapılanlar yüceltilir. Mesela bugünün cumhurbaşkanı, Diyanet İşleri Başkanı’nı partisinin il başkanı yapamaz. İlk Diyanet reisi Rifat Börekçi Atatürk tarafından CHP il başkanı yapılmıştır ve bu konu açıldığında en hızlı laikçilerden dahi tık çıkmaz!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Anayasa’da “devletin dini din-i İslâm’dır” denilmiştir. Bu anayasa hükmü, 1928’de kaldırılmış, daha sonraları yerine CHP’nin altı oku konulmuştur. Burada açıkça olmasa bile örtük tarzda dinin yerine ideolojinin konulduğu kolaylıkla anlaşılabilir.
Tek Parti döneminde dine (İslâm’a) mesafeli durulmuştur, daha ötesi dini geriletmek için mücadele edilmiştir; ideoloji bu yüzden de din olarak tanımlanmak istenmemiş olabilir. Ama hakikat odur ki, ideoloji dinin alanına yerleştirilmek istenmiş ve bütün sonraki anayasalarda ilke ve inkılaplara (bunlar esasta CHP’nin ilke ve inkılaplarıdır, sonra genel havası verilmiştir) uymak mecburiyeti getirilmiştir.
Bugün de Anayasa’yı açıp bakarsanız, bunu kolaylıkla görebilirsiniz.
Bu ne anlama gelir? Bütün siyasi partiler CHP gibi olacak. Eğer sapma olursa, kapatılacak veya darbe ile iktidardan uzaklaştırılacak. Türkiye’de her darbe CHP iktidarını yeniden tesis fikir arka planına sahiptir.
Son yıllarda siyasi partilerin CHP’lileştiğine dair çok açık belirtiler vardır ve bu iktidar partisinde dahi görülmektedir.
Kemalizm dininin kült merkezi Anıtkabir’dir.
Anıtkabir Türkiye’de (belki dünyada da) benzeri olmayan bir “mezar”dır. Bu kabirde Atatürk’ün vecizelerinden başka ibareye rastlanmaz. Halbuki bu topraklarda bütün devlet başkanlarımızın türbeleri, mezarları, bu milletin benimsediği dinin sembolleri ile bezelidir.
Daha başlangıçta Atatürk’ün kabrinin bir türbe olması istenmemiştir. Atatürk’ün türbeleri kapatmış alması bunun gerekçelerinden biri olabilir. Türbelerin kapatılış gerekçesi, türbe ziyaretlerinin hurafevî unsurlar ihtiva etmesidir. O türbede yatan şahıstan talepte bulunmak bunlardan biridir. Anıtkabir’e türbe denilmemiştir ama bu mekân, hiçbir türbede görülmeyen hurafevî uygulamalara sahne olmaktadır.
Bir bakarsınız, avukatlar Anıtkabir’e yürümüş. Neden? Mevcut hükümeti Atatürk’e şikâyet etmek için! Ertesi günü öğretmenler veya başkaları böyle eylemler yapabilir. Bu arada Atatürk’ün pozitif ilimci bir şahsiyet olduğu tamamen unutulmuştur. “Hayatta en hakiki mürşit müsbet ilimdir, fendir”. Pozitivzm, ruhu ve öte dünya hayatını kabul etmez. Bu itibarla Anıtkabir’in âdeta yatıra dönüştürülmesi Atatürkçülükle nasıl bağdaştırılabilir?
Anıtkabir başlangıçta bir “kült merkezi” olarak inşa edilmek istenmiştir. İşte yarışma şartnamesindeki cümleler:
“Anıt bir ziyaretgâh olacaktır. Bu ziyaretgâha büyük bir şeref medhalinden girilecek ve yüzbinlerce Türk’ün Ata’sının önünde eğilerek tazimini sunmasına ve bağlılığını tekrarlayarak geçmesine müsait olacaktır.”
“Bu âbide, Ata’nın asker Mustafa Kemal, Devlet Reisi Mustafa Kemal, büyük siyasî, ilim adamı, büyük mütefekkir ve nihayet yapıcı ve yaratıcı büyük dehanın vasıflarının kudret ve kaabiliyetinin timsali olacaktır.”
Devletin laiklik iddiası, ancak İslâm’a karşıdır. Devlet esasında bir din devleti olarak konumlandırılmıştır. Kendi kültünü oluşturmuş ve o kültü kitlelere eğitim ve iletişim araçlarını kullanarak büyük benimsetmek istemiştir. Devletin dinine uymayan dinler reddedilmiştir. Şimdi camilerde Atatürkçülük havası estirilerek Müslümanlık devlet dinine, kemalizme uydurulmaya çalışılmaktadır!
Bir zorlama karşısındayız ve en azından bunun farkında olduğumuzu göstermek zorundayız!"