Libya'daki savaş yalnızca para ve iktidar için mi?
Libya 2011 yılından bu yana üçüncü iç savaşının ilk haftasını geride bıraktı. Bunu tetikleyen şey de Libya’nın doğusunu kontrol eden savaş ağası Halife Hafter’in başkent Trablus’u -ve gücü- zorla ele geçirme girişimiydi.
Libya 2011 yılından bu yana üçüncü iç savaşının ilk haftasını geride bıraktı. Bunu tetikleyen şey de Libya’nın doğusunu kontrol eden savaş ağası Halife Hafter’in başkent Trablus’u -ve gücü- zorla ele geçirme girişimiydi.
2014 yılında doğuda kendi ordu komutanlığını oluşturduğundan bu yana Hafter yıllar içerisinde yabancı desteğin de yardımıyla gücünü artırdı. Şu an, görünüyor ki o bir geçiş hükümetinin kurulması için devam eden görüşmeleri kesmeye ve sahada kuvvet kullanarak yeni gerçekler oluşturmaya yetecek kadar güçlü olduğuna inanıyor.
Hafter’in ilk planı rakipleri reaksiyon gösterene kadar Trablus’a küçük bir güç sokmak, bazı yerel silahlı grupları ve güvenlik yetkililerini kendi safına geçmeye yöneltmekti. Bu, yoğun şekilde nüfus barındıran bölgelerde çatışmaları başlatma yükünü onun düşmanlarının üzerine yıkabilirdi. Yerel ve uluslararası baskı onları bir ateşkese zorlayabilirdi ve Hafter Trablus’ta tutunduğu noktaları, bu ay düzenlenmesi planlanan Birleşmiş Milletler öncülüğündeki Ulusal Konferans’ta siyasi güce çevirebilirdi.
Fakat bu plan operasyonun ilk 24 saatinde başarısız oldu. Batı Libya’daki silahlı grupları bölmek bir yana, Hafter’in saldırısı onları kendisine karşı birleştirdi. Hafter, milis grupları yönlendiren motivasyonları ve seferberlik esnasındaki fırsatçı taraf değiştirmelerinin çapını yanlış değerlendirdi. Şimdi Trablus için Hafter’in elinde ne varsa kullanması gerekiyor, aksi takdirde yıkıcı sonuçlarla karşı karşıya kalacak.
Hafter’in yerel silahlı gruplarla anlaşıp Trablus’a girmeyi başarıp başaramayacağını görmeyi bekleyen Batılı hükümetler, Libya’nın en yoğun nüfuslu bölgesine yönelik saldırıya cevap vermekte işi ağırdan aldı. Gerginliğin artmasından yalnızca Hafter sorumlu olmasına rağmen, Batılı güçler ve BM Güvenlik Konseyi tarafından yapılan ilk açıklamalar “tüm tarafları” silahlı çatışmaları durdurmaya çağırıyordu.
Hafter’in ilk saldırı planındaki başarısızlık aşikar olduktan sonra, ABD’nin pozisyonu sertleşti. Fakat Hafter’i senelerdir destekleyen Fransa, onu Avrupa Birliği düzeyinde ve BM Güvenlik Konseyi’nde korumaya devam etti. (Ki burada Hafter’e aynı zamanda Rusya da destek oluyordu.)
Libya’nın silahlı gruplarını motive eden ne?
2011 yılından bu yana Libya’nın silahlı gruplarını araştırıyorum, yıllar boyunca yaptığım seyahatler sırasında gitgide onları ve geldikleri sosyal ortamı tanımaya başladım. Hafter’e karşı seferber olan güçler bütünü genel olarak, Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden bu yana Trablus üzerindeki güç mücadelelerinde yer almadı.
2011’deki Kaddafi’ye karşı savaş zamanında, yerel yerleşimler bazında birçok silahlı grup teşkil edildi. Kaddafi’nin devrilmesini ardından, bu grupların savaşçılarının çoğu sivil hayata geri döndü, savaş araçlarını garajlarına çektiler ve silahlarını evlerinde sakladılar; ağır silahlar genellikle müşterek nezaret altında yahut komutanların kamplarında depolandı. Birçoğu devlet destekli birlikler olarak maaşlar ve başka ödenekler aldı, ancak bu birimlerden yalnızca bir fraksiyon gerçekten çalışıyordu.
Libya'da tarafların kontrol alanları (Mepa News)
Bu grupların çoğu en son 2014 yılında, Libya’nın ikinci iç savaşı patlak verdiğinde mobilize oldu. Ancak o zaman dahi, Berberi köyleri gibi yerlerde, yalnızca güçlerin küçük bir kısmı savaşa katıldı, geri kalanlar amaçlara ikna olmamıştı. İkinci savaşın ateşi sönerken, birçokları öldürmeyi meşrulaştıran anlatılar nedeniyle hayal kırıklığına uğramıştı. Silahlı grupların liderleri ve savaşçıları arasında, siyasetçilerin onları kendi amaçları için kullandığı düşüncesi yayıldı.
Daha önce o ya da bu tarafa destek için geniş ölçüde birleşen Batı Libya şehirlerinde, takip eden yıllarda siyasi ayrılıklar gün yüzüne çıktı ve katlandı. Misratalı silahlı gruplar 2016 yılında komşu Sirte’yi IŞİD’den almak amacıyla kanlı ve yıpratıcı bir savaş için seferber olduğunda, konuştuğum tüm savaşçılar ve komutanlar bana bunun son savaşları olacağını söylüyordu.
Trablus’taki silahlı grupların küskünlüğü
Geçtiğimiz üç yıl boyunca, bu gibi silahlı grupların birçok mensubu, milislerin Trablus’taki devlet kurumlarını kontrol etmek için cebelleşmesini tiksintiyle izledi. Bir grup milis, devlet hazinesinin siyasiler, iş adamları ve milis liderlerinden oluşan küçük bir çemberin yararına yağmasını denetleyecek gerçek bir kartel teşkil etti. Geçtiğimiz yıl, Batı Libya şehirlerinden bazı siyasetçiler ve milis liderleri, Trablus milislerine karşı bir saldırı için desteği seferber etme amacıyla aylarca çaba harcadı.
Nihayet Tarhuna’dan bir silahlı grup Ağustos 2018’de bu saldırıyı başlattığında -diğer şehirler bir yana- Misrata ve Zintan’dan çok az güç saldırıya katıldı. 2018’de ve bu yılın başında Misrata, Zintan ve Berberi köylerine yaptığım ziyaretler sırasında, komutanlar ve topluluk liderleri yeni bir savaşı istikrarlı bir şekilde reddetti. Şubat ayında bana şöyle söyleyen bir tugay lideri gibi: “Evet, bazı iş adamları, kuvvetleri Trablus’a gitmek için seferber etmek istiyor. Fakat Misrata artık kendisinin siyasi amaçlarla kullanılmasına müsade etmeyecek.”
Bu esnada, Hafter’e karşı ilk düşmanca tavırlar, Batı Libya şehirlerindeki birçok kişi arasında yumuşadı. Batıdan ordu subayları, komuta kademelerinin birleştirilmesi için Hafter’in temsilcileriyle görüşmeler yürüttü. Hafter’in elçileri batıdaki milis komutanlarıyla, Hafter’in Trablus’ta bir kontrol alanı elde etmesine olanak sağlayacak bir anlaşmanın temelini attı. Artan sayıda komutan, sivil bir nezarete bağlanırsa Hafter’e katılmak isteyeceklerini söylüyordu.
Hafter neden planının başarılı olabileceğini düşündü?
Bu Batılı diplomatların ve istihbaratın, aynı zamanda Hafter’in, Trablus’u ele geçirme şansını deneme bağlamındaydı. Planı, Batı Libyalı silahlı gruplar arasındaki ayrılıklar ve milislerin geçtiğimiz üç yıl boyunca sahneyi domine eden kanıtlanmış fırsatçılıklarına bel bağlıyordu. Bu zamana kadar, Libya’nın çatışmaları neredeyse özel olarak savaş ekonomisi merceğinden tahlil ediliyordu, ve aktörlerin yalnızca kar maksimizasyonuyla yönlenmekte olarak görülüyordu. Bir sonuç olarak, diplomatlar ve politika yapıcılar, yerel topluluklara bağlanmış güçlerin askeri bir diktatöre gücü kolayca teslim etmeyeceğine uyarılarına ilgisizce karşılık verdiler.
Böylesi beklentilerin aksine, Hafter’in Trablus’a saldırısı Batı Libya’daki rakip grupları birleştirdi ve 2011’den bu yana en büyük güç seferberliğine yol açtı. Dahil olan bazı milisler kendi derebeyliklerini savunuyor olabilir, ancak bu güçlerin bütünü akut -ve varoluşsal- bir tehdide karşı umumi bir silaha sarılma çağrısına yanıt verdi.
Bu güçler çoğunlukla sivillerden oluşuyor ve merkezileşmiş komuta kademeleri yok. Mobilize olma, araçlarıyla ekipmanlarını hazırlama ve mevzilenmeleri zaman alıyor. Ancak şimdi seferber olmuş ve birleşmiş haldeler, savaştan önce mevcut olan ve Hafter’e Trablus’u ele geçirme şansı olduğunu düşündürecek güç dengesini kökten değiştirdiler.
Bu güçler yalnızca tek bir amaç için birleştiler: Hafter’i Batı Libya’dan çıkarmak ve Trablus’u bir daha asla tehdit edememesi için onları saldırılardan önce ellerinde tuttukları mevkilerin de gerisine atmak.
Bu maddi çıkarları gözardı etmek değil. Elbette savaş ganimetleri de savaşçıları motive ediyor, ve Hafter’den ele geçirilecek silahların ilerideki kullanımı bir kişinin tüylerini ürpertebilir. Savaş bittiği zaman, galipler zaferlerinin bir menfaat sağlamasını isteyecek, siyasi ve ekonomik olarak. Hafter’e karşı mevcut birlik bu zaman, mükafatlar üzerindeki rekabetler olarak ayrışacak. Ve Libya’nın petrolü üzerindeki mücadeleden tiksinenler yeniden evlerine gidecek.
Wolfram Lacher tarafından kaleme alınan bu analiz Mepa News okurları için tercüme edildi.