Mahatma Gandi kimdir?
Gandi, Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve ruhani liderlerinden
Gandi, 2 Ekim 1869‘da Hindistan‘ın kuzeybatı kıyısındaki Porbandar‘da dünyaya geldi. On üç yaşında evlendirildi ve dört oğlu oldu.
Eğitimi
1887 Eylülünde, henüz on sekiz yaşındayken hukuk öğrenimi görmesi için Londra‘ya gönderildi.
Karşılaştığı bu yeni kültüre alışmakta oldukça zorluk çeken Gandi, 1891’de hukuk öğrenimini tamamlayıp Hindistan’a geri döndü. Güney Afrika‘daki bir Hint firmasınca işe alınıp bu ülkeye gönderilinceye kadar avukatlıkla pek ilişkisi olmadı. Sosyal bilince de burada geçirdiği yıllarda erişti. Vatandaşlarının burada ikinci sınıf insan muamelesi gördüklerine tanıklık eden Gandi, bir kaç yıl geçmeden siyasi hakların mücadelesinde bu insanların yanında yer aldı.
Güney Afrika’daki bu deneyimleri, Hint sorununun büyüklüğünü anlamasına neden oldu.
1894 yılı Mayıs ayında Gandi ve bazı Hintli arkadaşları, Afrika Hintlileri Kongresi‘ni kurdular ve Hintlilerin temizlik, sağlık, barınma ve eğitim sorunlarının çözümlenmesi için kampanya başlattılar.
1906‘da Zulu isyanı patlak verdiğinde, Gandi de kendisini bu ülkenin bir vatandaşı sayıp, genel valiye mektupla başvurdu ve devlet kuvvetlerine Hintlilerin de bir sağlık birliği ile katılmak istediklerini bildirdi. Teklifi kabul edilince Gandi kendini, sınıf farkı gözetmeksizin insanların iyileştirilmesine adadı.
Bu sırada Transvaal‘daki bunalımın kendi toplumuna hızla yaklaşmakta olduğunu gördü. Kendilerine düşman Avrupalı liderler, Hintli liderlerin Transvaal’i, burada oturmaya hakları olmayan Hintli göçmenlerle doldurmak için bir komploya giriştikleri yolunda uydurma istatistikler ortaya atmaya başlamışlardı. Bunun sonucu olarak da Asyalılara karşı son derece insafsız yasalar çıkarılmaya başlandı. Örneğin, sekiz yaşından büyük kadın ve çocukların, tıpkı suçlular gibi parmak izi aldırmaları şart koşuldu.
Pasif direniş
Böylece tarihe damgasını vuracak olan an geldi ve Gandi, bu amansız yasalara karşı mücadele etmek için ilk defa sessiz bir Yasalara Uymama Kampanyası açtı ve pasif direniş politikası yarattı. Daha sonra bu buluş uluslararası politikada yeni bir kavram olarak benimsenecekti; Satyangraha diye adlandırılan bu hareket, hiçbir ayrıcalığı olmayan kitlelerin adalet araken kullandıkları bir silah olacaktı.
Hintlileri toplumun dışına sürmek isteyen yeni baskı tedbirlerinin alınması üzerine, 1913‘te durum iyice gerginleşti ve Gandi iki bin kadar işçiyle sınıra doğru bir yürüyüş düzenledi. Bu protesto yürüyüşü, kamuoyu üzerinde oldukça etkili oldu. Hintlilere karşı alınan kararları iptal etmek üzere bir komisyon kuruldu.
Hindistan'a dönüş
Kampanyasının başarıya ulaşmasından sonra Gandi Hindistan’a geri döndü ve Hint Ulusal Kongre Partisi‘nin faal üyeleri arasına katıldı. Satyagraha politikasını uygulayarak, Şamparan köylülerinin hükümet baskısı altında ezilmelerine karşı direnişi kazandı.
Gandi artık Hindistan’da da bir kuvvet olmaya başlamıştı ve Hintlilerin denizaşırı ülkelerde İngiliz ordusunda görev almalarını sağlamak için, Hindistan Kral Naibi tarafından Delhi‘de düzenlenen Savaş Konferansı’na çağrıldı.
I. Dünya Savaşı‘nı sona ermesiyle Gandi yeniden bir kampanya silahı olarak sessiz direnişe başladı ve bu sefer de 1919‘da Pencap‘ta çıkan karışıklıkları bastırmak üzere hükümete olağanüstü yetkiler veren yasalara karşı çıktı. Halkın tutumu son derece sertti ve Gandi’nin satyagraha ilkesine rağmen çeşitli şiddet hareketleri patlak verdi. Sıkı yönetim ilan edilince, bu seferde Amritsar’da kanlı bir katliam oldu. Gandi bu gidişata son vermek için kampanyayı durdurma kararı aldı.
1918-22 yılları arasında Hindu ve Müslüman toplulukların arasında bir anlaşma yolu bulmak için inatla çalıştı ve ezeli düşmanları barıştırmak amacıyla 1924’te Delhi’de üç hafta süreyle açlık grevine başladı.
Gandi, dört yıl boyunca köy köy, kasaba kasaba dolaşarak insanları anlaşmaya çağırdı. Ayrıca içki ve esrar alışkanlıklarına karşı savaştı, kendisi de vejetaryen olan Gandi insanları hayvanlara karşı duyarlı olmaya çağırdı.
Bağımsızlık kampanyaları
1927 yılında Sir John Simmons’un başkanlığındaki Komisyon, Hindistan’a bağımsızlık tanınıp tanınmayacağını inceliyordu. Gandi ise, hükümet Hindistan’a derhal Dominyon statüsü tanımazsa yeni bir sessizlik direnişi kampanyası başlatacağını açıkladı. Aynı zamanda, büyük bir kalabalığın katıldığı bir gösteri yürüyüşü düzenleyerek denize kadar ulaştı. Bu yürüyüş, İngiltere ve Amerika‘da büyük yankı uyandırdı. Gandi yürüyüşün son günü kumsaldan bir tutam tuz alarak, sembolik bir şekilde yeni kampanyasını başlattı.
Bir ay sonra süresiz tutuklanmasını öngören bir kanun maddesiyle yeniden tutuklanan Gandi, hapse atıldı. Hindistan halkı bu olaya bir gün süresince siyasi yas ilan ederek tepki gösterdi. Hapis altında da mücadelesini, üstelik daha da güçlü bir şekilde devam ettiren Gandi, II. Dünya Savaşı başlayıncaya kadar, şiddete karşı politikasının propagandasını sürdürdü. Salıverilen Gandi, 1942’de Kongre’nin aldığı ” Britanya Hindistan’ı terk etmelidir.” kararından sonra, yeniden tutuklandı.
Gandi’nin eşi Kasturbai 1944 yılında hapishanede hayata gözlerini kapadı.
Gandi’nin de çabalarıyla 1947 Şubat ayında İngiltere hükümeti, Hindistan’ı terk etme kararını açıkladı.
Gandi yetmiş dokuzuncu yaş gününde Hindular ve Müslümanlar arasında barışın sağlanması için beş günlük bir oruca girdi.
Orucun beşinci gününde, 30 Ocak 1948 tarihinde Gandi bir dua toplantısına giderken, radikal bir Hindu genç tarafından vurularak öldürüldü.
Kaynak: biyografi.net.tr