"Mursi'nin ölümü Sisi hükümetinin keyfi bir cinayet"

Birleşmiş Milletler (BM) Muhammed Mursi'nin 17 Haziran'da mahkeme salonunda hayatını kaybetmesi sonrası, Mısır yönetimine tepki gösterdi.

Birleşmiş Milletler Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard ile BM Keyfi Gözaltı Üzerine Çalışma Grubu, yaptığı ortak yazılı açıklamada, "Dr. Mursi, özellikle Tora Cezaevi'nde beş yıl alıkonulduğu sırada, sadece acımasız olarak nitelendirilebilecek koşullarda tutuldu." denildi.

Mursi'nin ölümünün devlet destekli keyfi bir cinayet olabileceğine vurgu yapan uzmanlar, Mısır'daki cezaevi koşullarının binlerce mahkumun sağlığını ve hayatını risk altında bıraktığı uyarısını yaptı.

Uzmanlar raporda, "Mursi'nin bu çileli şartlara maruz kaldıktan sonraki ölümü, devlet destekli keyfi bir cinayet olabilir." denildi.

Sisi hükümetine tepki

Mursi'nin günde 23 saat boyunca hücre hapsinde tutulduğunu, egzersiz yapmasına izin verildiği günün bir saatinde bile diğer mahkumları görmesine izin verilmediğini, beton zeminde sadece iki battaniyeyle uyumaya zorlandığı, kitaplara, dergilere, yazılı materyallere veya radyoya erişmesine izin verilmediğini aktaran uzmanlar, raporda şu ifadelere yer verdi:

"Çeşitli kaynaklardan Mısır genelinde tutulan binlerce tutuklunun ağır insan hakları ihlallerine maruz kalabilmiş olabileceğine dair deliller aldık. Pek çoğu ölüm riski altında olabilir. Bu, mevcut Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi hükümeti tarafından muhalifleri susturmak için tutarlı ve kasıtlı bir uygulama gibi görünüyor."

Uzmanlar, Mursi'nin ölüme terk edildiğini belirterek şeker hastalığı ve yüksek tansiyon tedavilerinden de mahrum edildiğini aktardı.

Mursi'nin sol gözünde kademeli olarak görüşünü kaybettiğine, tekrarlayan diyabetik komalar geçirdiğine ve birçok kez bayıldığına işaret eden uzmanlar, bundan dolayı önemli diş çürüğü ve diş eti enfeksiyonları yaşadığına dikkati çekti.

Uzmanlar, Mısırlı yetkili makamların, cezaevi şartlarının Mursi'yi öldürme noktasına getireceği konusunda defalarca uyarıldığını bildirerek, "Sonuçları ön görülebilse de, bu kaygıları gidermek için yetkililerin harekete geçtiğini gösteren herhangi bir kanıt yoktur.” ifadelerine yer verildi.