Müslim Şişani: Düşmanlarımız bilsin ki, asla köle olmayacağız

Müslim Şişani: Düşmanlarımız bilsin ki, asla köle olmayacağız

"Kâfirler bizi çok iyi inceledi ve bizleri bizden daha iyi tanıdılar" diyen Çeçen komutan, yapılan hataların İslam dünyasının acılarını uzattığını düşünüyor.

Bağımsız Çeçen sitesi Nohchicho, Çeçen komutan Müslim Şişani ile yaptığı röpartajı yayınladı.

Suriye'deki Kafkas kökenlilerin oluşturduğu 'Cundu'ş Şam' grubunun lideri olan Şişani, Lazkiye bölgesinde rejim güçlerine karşı savaşıyor.

Gürcistan’a bağlı bir Çeçen köyünde doğan, Çeçenistan'daki savaşa katılan, bir süre tutukla kalan Şişani, Çeçen-Rus savaşında ismi çok duyulan komutan Emir Hattab'ın yanında eğitim görüp savaşmış bir isim. 

Tecrübelerini Suriyeli muhalif savaşçılara aktarmak için 2012 yılında Lazkiye'ye gelen Şişani, ABD'nin 2014 yılında hazırladığı 'terör' listesinde yer alıyor.

Müslim Şişani ile 5 Şubat 2017'de yapılan röportajı siz değerli Mepa News okurları için tercüme ettik: 

-Müslüman toplum Suriye‘de yaşananlara bir alarm durumu olarak bakıyor ve orada gerçekten neler olduğunu bilmek istiyor.Siz Suriye dışında sadece bir askeri komutan olmayıp  tarafsız bir gözlemci olarak biliniyorsunuz. Ve bir tarafsız gözlemci olarak şu an Suriye’deki durumu nasıl yorumlardınız?

Öncelikle bana güveninizden dolayı teşekkür ederim.Sorunuza cevap olarak,Suriye’deki durum iyi değil ve bu durumda yorum yapmanın hoş olmayacağını söyleceğim.Fakat dünya Müslümanlarından eksiklerimizi gizlemek hoş olmayacaktır ve sadece neyin iyi olduğuna dair yorum yapmak doğru olmayacaktır. En azından bizim gibiler için örnek olur ve aynı durumun olmasına bir daha izin vermezler.Sonuçta, bütün bu hatalar ümmetin düşüşünün artmasına sebep olacaktır.

Halep’in düşmesinden sonra Suriye’nin durumu  kritik seviyeye ulaştı. İhtilaflar ve organizasyon eksikliğinden dolayı, Halep’teki insanlara yardım edemedik. Bu durum her düzeydeki mücahitlerin zayıflığını ortaya çıkardı ve normal halkın bu durumu değiştirene kadar bize güvenmemesine yol açtı. Üstelik, bu günlerde kafirlerin gruplar arasında fitne çıkarmaları, bazılarını “ görüşmeler” için Astana’ya davet etmeleri çok kolay çünkü gruplar arasında zaten belli başlı çatışmalar mevcuttu. Ancak, Allah'a şükürler olsun ki şuan herşey daha da sakinleşti.

"Doğru strateji ve taktikleri düşünmemiz gerekiyor"

-Pek çok bildirinizde direnişçiler arasındaki temel problemin birlik eksikliği ve tek bir düzen olduğunu söylediniz.Direnişçiler bu durumu çözebildiler mi ve eğer çözdüyseler de ne kadarını çözebildiler?

Elhamdulillah, bugün biz zaten bu çıkmazdan çıktık ve gruplar iki cepheye ayrılmış olsa dahi gruplar şu an  arasında birlik olmaya başladı. Fakat bu iki cephenin ortak bir dil bulacağını ümit ediyoruz. Burada önemli olan ensarın birleşmesi ve biz muhacirlerin her zaman onlarla birlikte olmasıdır.

-Rusya’nın müdahalesi savaştaki cephelerin durumuna ne kadar yansıdı?

Rusya’nın müdahalesi bize daha önce ciddi bir düşmana karşı kullandığımız yolları bir kez daha kullanamayacağımızı gösterdi. İşte bu durumda doğru bir strateji ve taktikler için durup düşünmemiz gerekiyor.

"Bölünmüşlük nedeniyle Halep düştü"

-Direnişçi gruplar neden doğu Halep’i elinde tutmayı başaramadı?

Yine sebep aynı; bölünmüş olmamız, strateji eksikliği ve taktiksel hatalardır. Düşman ciddi ve güçlü olduğunda bölünerek onun zayıf noktalarına birkaç yönden saldırmanız gerekir. Yırtıcı hayvanlar dahi güçlü bir kurbanla karşılaştıklarında bu şekilde davranıyorlar. Ayrıldıklarında avını öce tuzağa düşürüp işini bitiriyorlar. Fakat bu durum bizde tam tersi oldu, düşman önce bizi tuzağına çekti ve daha sonra da tuzağına düşürdü.

Bizler bu tuzağa düşmekte acele ediyoruz,her biri bir diğerinin önüne geçmeye çalışıyor ve sonuç olarak gördüğümüz gibi, her şey ortada. Eğer bizler askeri operasyonlar hazırlasak bunu sadece balta ve oklara sahip olan kızılderilere karşı savaşacakmışız gibi tüm dünyaya duyururuz. Ancak,herşeye sahip olan düşman bizi kolayca yok etmek için karşılayabilir.

Herkes Halep’i kurtarmak için acele ettiğinde,bütün askeri gücümüzü topladık ve Lazkiye’de operasyonlar başlatarak durumu hafifletmeye karar verdik. Bunun için herşey hazırlamıştık ama herşeyden önce mühimmata ihtiyacımız vardı ancak bize yardıma gelen olmadı. Bizi destekleyecek herkesten yardım istediğimiz halde, bize yardım edecek birini bulamadık. Daha sonrasında, Hama tarafında çalışacak kişilere yardıma geldik ve elhamdülillah Allah’ın yardımı ile geniş bir alana yayılmayı başardık ancak daha sonrasında gruplar arasında fitne baş gösterdi.Zaten bildiğiniz gibi, Ahraru'ş Şam ve Cundu'l Aksa kendi aralarında çatışmaya başladı ve düşman bu durumu avantaja çevirerek daha önce kaybettiği tüm toprakları geri aldı.

"Türkiye hayal kırıklığına uğradı"

-Fırat Kalkanı Operasyonunu ve Türkiye’nin genel olarak son olaylarda ki rolünü nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye’nin daha önce yardım ettiği gruplar tarafından hayal kırıklığına uğratıldığını düşünüyorum ve bu durumu değiştiremeyeceğini anlayınca kendi çıkarlarını savunmaya karar verdi. Ve bu Halep’te yaşayanlar dışında gayet iyi bir durumdu, sonuçta bir çok grup Halep’i terk ederek Türklere (Fırat Kalkanı'na) yardıma gitti.

"Bizi bir çeşit Mankurta dönüştürmek istiyorlar"

-Çeçen bir komutan olarak Çeçen halkının mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mücahidlerin hatalarından dolayı halkımız tarihinde görmediği kadar büyük bir aşağılanma yaşıyor. Bugünün Çeçenistan’ı insanların gurur ve haysiyetlerinin ayaklar altına alındığı rolü oynamak zorunda kaldıkları bir sahne olmuştur. Düşman bu şekilde devam ederek kültürümüzün temellerini zayıflatmaya çalışıyor ve bizi bir çeşit Mankurta* dönüştürmek istiyor. Fakat şüphesiz ki Allah düşmanları bunu başaramayacaktır.Tarihimizde kaç kere aynı şeyi yaptılar, imanımızı, kültürümüzü yok etmeye çalıştılar. Ancak bizler her seferinde yeniden dirilerek, kültürümüzü canlandırarak Allah’ın yardımıyla onlara galip geldik.Ve bugün ecdadımızın bize bıraktığı herşeyi neslimiz koruyacaktır. Bizler asla köleliği kabul etmeyeceğiz ve Allah’ın bize bu durumdan kurtulma fırsatı verdiği anda, onlarla aslanlar gibi mücadele edip Allah’ın izniyle kurtulana kadar savaşacağız.

*Cengiz Aytmatov’un eserine atıf yaparak Kırgız efsanesini anlatıyor.Mankurt mahkumları,saçları kazınıp başlarına deve derisi geçirilir ,güneş altında kuruyan deri kafaya yapışarak saçların uzamasını engeller ve büyük acılar sonucu anne babasını dahi tanıyamayacak hale gelerek sorgusuz bir köle haline gelir.

-Çeçen siyasi hayatını ne kadar takip ediyorsunuz ve aktif bir katılım düşünüyor musunuz?

Müslüman bir kişi halkını umursamaz değildir.Elbette orada neler olduğunun farkındayım. Umarım Allah sadece halkımızın değil tüm Kafkasya halkının özgür kalacağı ve İslam’ı topraklarımızda hakim kılma fırsatını bizlere verir.Bunun için elimizden mümkün olduğunca ne geliyorsa yapacağız ve bu yolda canımızı dahi vereceğiz.

-Kısa bir süre önce, Çeçenistan'da Birinci Savaşın başlangıcının 22. yıldönümünde, Avrupa ülkelerinde etkinlikler düzenlendi. Siyasal mücadele yöntemlerini destekliyor musunuz?

Bu konuda ki Şer’i hükmü alimler vermelilerdir. Ancak kendime hakim olduğum ölçüde bu konuda yapılanları hayır olarak görüyorum. Düşmanlarımızın bize yaptıklarını asla unutamayacağız ve bu durumu çocuklarımıza hatırlatmalıyız.Ve bütün dünya bilsin ki şuanki durumu asla bir kenara bırakıp çekilmeyeceğiz.

"Asla köle olmayacağız"

"Asla köleliği kabul etmeyeceğiz​"

-Günümüz Çeçen gençliğine tavsiyeleriniz nelerdir?

Düşmanlarımız bu aşağılanmayı asla kabul etmeyeceğimizi, ve asla köle olmayacağımızı bilsinler. Onlar uzun süre gücümüzü geri kazanamayalım diye mümkün olduğunca gençlerimizi öldürerek bizi zayıflatmak istiyorlar.Bu sebeple gençlerimizin kendilerini ele verecekleri tüm şartları yarattılar.Ve bugün,bizler kahramanlarımızın aşağılanmaya karşı ölümü nasıl tercih ettiklerini va inşallah nasıl şehit olduklarını duyuyoruz.

Orada her şeyin üstesinden gelmenin nasıl zor olduğunu biliyorum. İnşallah, halkımızı yok etmek için başlatılan bu utanç verici düzeni üzerimizden atıp kendi düzenimizi kurduğumuz zaman gelecektir. Fakat, her şeyden önce, kardeşlerimden biraz sabır göstermelerini rica ediyorum. Sonuçta küçük çatışmalarla hiçbirşeyi değiştiremeyiz. Büyük işler için hazır olmalısınız. Günümüz dünyasında her şey çok hızlı değişiyor ve sizler güçlerinizi doğru yönde kullanmak için çok beklemeyeceksiniz. Cihaddan çıkan ve çıplak ellerle (silahsız bir şekilde) cihad naraları atan cahillleri dinlemeyin.

"Düşmanınızı iyi tanıyın"

-Son zamanlarda Çeçen birliklerin anlaşmazlıklarını ve gruplaşmalarını terk etmeleri yönünde çok fazla çağrı yapıldı,özellikle eski general olan İsa Munaev için. Bunun ne derece mümkün olduğunu düşünüyorsunuz?

Bu güzel bir soru ve sadece bizim problemimiz olmayıp İslam ümmetinin problemidir. Ayrımcılık nedenleri her yerde aynıdır.Ve eğer bunun sebeplerini anlayabilirsek bu sorunun çözüm yollarını da anlayabiliriz. Ayrıntılı açıklanması gereken bir konu olmasına rağmen olabildiğince kısa cevap vermeye çalışacağım.

Öncelikli olarak;

1. Düşmanınızı ele geçirmek, yenmek yada onu kullanmak istiyorsanız, öncelikle onu çok iyi tanımanız, incelemeniz ve ardından planınızı yapmamız gerekmektedir.

2. İyi bir politika ve iyi bir strateji, en ufak bir gayretle düşmanınıza üstünlük kazandığınız zamandır.

Kâfirler bizi çok iyi inceledi ve bizleri bizden daha iyi tanıdılar. Buradan hareketle bizim zayıf noktalarımızı bilerek kolay bir şekilde bizi ayrıştırabildiler. Ve bizler Allah’ın adını unutarak, peygamberin hadislerini unutarak, birbirimizi ötekileştirerek ve başka isimler vererek birbirimizle savaşma yoluna gittik. Dolayısıyla bu zayıf noktalaramızdan hareketle kafirler kolay bir şekilde bizi ellerinde tutmayı başardılar.

"Müslümanlar bu üç kategoride birleşmeli"

Kafirlerin en temel stratejilerinden bahsetmek istiyorum.

Kafirler biz Müslümanları 3 temele göre kategoriye ayırır;

1. İlim

2. Deneyim

3. Güç

Birinci kategori, bize gerçek İslam'ı getiren âlimlerimizdir ve Allah’ın kelamına göre bu durum kıyamete kadar devam edecektir.

İkinci kategori ise kafirlerin tuzaklarını, Müslümanları nasıl böldüklerini, zayıflattıklarını ve daha sonra parçaladıklarını bilen ve yaşayan insanların deneyimleridir.

Ve üçüncü olarak, "güç" ki cihadın tüm zorluklarını taşıyan gençlerimizdir.

Tarihin pek çok döneminde Müslümanlar bu 3 kategoride birleşince Allah’ın yardımıyla üstün gelmişlerdir. Kafirler bunu yıllar süren deneyimleri sonucu anladılar ve bilginlerimiz, tecrübelilerimiz ve gençlerimiz arasında fitne çıkararak gücü ilim ve tecrübenden ayırdılar. İşte bu yüzdendir ki bugün bölünmüş ve farklı yönlere giden pek çok grup görüyoruz. Bazıları çok yumuşak davranırken bazıları çok radikal davranarak birlik olmayı başaramıyorlar. Ancak bilgi ve deneyim olmaksızın orta yolu bulmak imkansızdır. Doğru strateji ve taktik aynı zamanda ehil bir lider olmadığı takdirde sorunlarımızı ancak kaba kuvvetle çözmeye çalışırız. Ve bundan dolayı çok fazla kurban verdik. Artık tekrar düşünmemizin zamanı geldi. Gençliğimizin ve bizim hatalarımız yüzünden İslam ümmeti şuan acı çekmektedir.

"Hatalar alimlerin yetkinliğine zarar vermez"

Gençlere alimlerin birleşmesi gerektiğini söyledik, akabinde hangi alimler şeklinde soru alıyoruz. Bir isim verdiğimizde onun bütün eksikliklerini herhangi bir dayanak olmaksızın sıralamaya başlıyorlar. Onlar hakkında yöneltilen soruların arasında iyi niyetli olanları olsa dahi düşündüğümüzde bunların alimlerin yetkinliklerine zarar vermediğini anlarız. Askeri bir konu hakkında doktora ya da çilingire danıştığımızda tabi ki hata yapacaklardır. Ve alimlerin genel olarak hataları siyaset üzerinedir.

Elhamdulillah. Suriye’de ilim sahibi pek çok alim bulunmaktadır ve onlara herhangi zor bir konu hakkında soru sorduğunuzda size güzel bir şekilde, ayetlerden, hadislerden ve üzerinde herhangi bir şüphe olmayan sahabenin hayatından deliller getirerek açıklama yaparlar. Ancak aynı zamanda bu alimlerin burada yaşanan gerçek olaylara çok uzak kaldıklarını farkettiğimi söylemek zorundayım. Cemaatlerin bir parçası olduklarında dahi herhangi bir cemaat etkinliklerine katılmazlar. Cemaatlerin etkinlik durumlarının farkında olmayıp sadece nikah, boşanma ve bunun gibi fıkhi konularla ilgileniyorlar. Cemaatlerin genel problemleri bu alimlerin öğrencileri tarafından çözülmesi gerekirken onlar cemaatlerin eylemlerini meşru kılacak fetvalar veriyorlar.

"Soruyu ehil olana sormalı, uzmanlar da ehil olmadığı alana girmemeli"

Bu durumu şöyle açıklayabiliriz; Şeyhe çölde olduklarını ve günlerce hiç bir şey yemediklerini, buraya yakın yerde domuz var ve yemedikleri takdirde açlıktan öleceğini söyleyip, bu durumda ne yapmaları gerektiğini soruyorlar.Bu durumda tabi ki Şeyh olumlu cevap verir.Ve daha sonra bunu kamoyuna onlara sitem etmemeleri için açıkladıklarında halk  aç olmasalar dahi bu fetvayı kullanmaya başlıyorlar. Buradaki bütün problem Şeyhlerin son gelişmelerden haberdar olmamalarıdır.

Alimlerin ve durumun farkına vardıktan sonra şunu farkettim, eğer doğruyu bilmek istiyorsan alimlere Allah’ın rızasının nerede olduğunu sor ve mümkün olduğunca cevaba sadık kal .Ve unutulmamalı ki bir alimin fetvası durumunuzu ona nasıl ifade ettiğinize bağlıdır.

Savaşçılar Şer’i bir hüküm sorduğumuzda, askeri soruları bir politikacıya sorduğumuzda,Şeriat uzmanlarına  siyasi soru sorduğumuzda ve bunun gibi ehil olmayanlara alanları dışında soru yönelttiğimizde her zaman hata yaparız. Fakat ehil insanlara kendi uzmanlık alanlarında soru sormayı öğrendiğimizde ve bu uzmanlar da ehil olmadığı alanlara girmediği sürece doğruya ulaşmamız bizim için daha kolay olacaktır.

 "Dini yaşantımızı düzeltirsek durumumuzu da düzeltiriz"

Tecrübe sahibi alimlerimize ve büyüklerimize saygı göstermeyi öğrenmek ve onların görüşlerini dinlememiz gerekir. En nihayetinde, alimler peygamberlerin varisleridir ve aynı zamanda  bir çok hadiste büyüklerimize saygı göstermemiz gerektiği söylenmektedir.Neden Allah’tan korktuğumuzu söyleyip O’nun hoşlanacağı şeyleri reddediyoruz ya da neden peygamberimizi sevdiğimizi söyleyip onun tavsiyelerini reddediyoruz.Bunun hakkında düşünmememiz gerekir kardeşlerim! Eğer dini yaşantımızı düzeltirsek durumumuzu da düzeltebiliriz. Aksi takdirde, şeytan bizden umut beslemeye devam edecek ve en sonunda ahirette ve dünya da aşağılanmış olacağız. Allah bizi bundan korusun.

Ve sonuç olarak,Allah günahlarımızı bağışlasın, bize merhamet etsin ve dinimizi ve yaşantımızı düzeltecek ilim versin.Ve Allah düşmanlarımıza galip gelmemiz için bize yardım etsin. Aramızdan en hak edeni bize lider kılarak onun altında birleşmeyi ve Allah’ın dini için zaferler kazanmayı bize nasip etsin.

Kaynak: Mepa News

 

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.