Netanyahu'nun Gazze'de yeniden katliama girişmesinin ardındaki siyasi hesaplar neler?
Netanyahu ay sonuna kadar bütçeyi onaylamak zorunda, aksi takdirde hükümeti düşecek ve İsrail seçimlere gidecek.
Meron Rapoport | Middle East Eye | Tercüme: Mepa News
İsrail'in Gazze'ye yönelik olarak Salı günü başlattığı ve 100'den fazlası çocuk olmak üzere 400'den fazla Filistinlinin ölümüne neden olan yeni saldırıları, çatışmanın başlangıcından bu yana İsrail'in belki de en bariz siyasi amaçlı askeri hamlesidir.
Haaretz gazetesinin ılımlı askeri yorumcusu Amos Harel bile saldırıyı Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin çıkarları için yapılan bir savaş olarak tanımladı.
Saldırının arkasındaki motivasyonların ve gerçekleştirilme biçiminin İsrail içindeki siyasi gelişmelerle bağlantılı olduğu görülüyor.
En azından üç tanesinden bahsedebiliriz: Netanyahu'nun siyasi bekası, ordu ve güvenlik servisleri üzerindeki hakimiyeti ve halkı kışkırtmadan müttefiklerini yatıştırma isteği.
Hükümet için bir savaş
Netanyahu ay sonuna kadar bütçeyi onaylamak zorunda, aksi takdirde hükümeti düşecek ve İsrail seçimlere gidecek.
Bütçenin onaylanması, Ekim 2026'da yapılacak bir sonraki seçimlere kadar Netanyahu hükümetinin ayakta kalmasını garanti altına alacağından büyük önem taşıyor.
Bütçenin parlamento tarafından onaylanmayacağına dair net bir işaret olmasa da Birleşik Tevrat Yahudiliği Partisi'nin Aşkenaz ultra-Ortodoks üyeleri Netanyahu için endişe kaynağı oldu.
Netanyahu'nun koalisyonu bu partiye ve onun sekiz sandalyesine bağlı. Ancak parti, ultra Ortodoks gençleri askerlikten muaf tutacak yasa tasarısında ilerleme kaydedilmemesi halinde bütçeyi desteklemeyeceği tehdidinde bulundu.
Bu nedenle başbakanın hükümetini güçlendirmesi gerekiyor. Geçtiğimiz iki hafta içinde, Itamar Ben Gvir'in aşırı sağcı partisi Yahudi Gücü'nün Ocak ayında ateşkes anlaşmasının onaylanmasının ardından ayrıldığı hükümete geri döneceğine dair söylentiler vardı.
İsrail'in dünkü saldırısından saatler sonra Ben Gvir, savaşın yeniden başlatılması talebinin yerine getirilmesiyle partisinin gerçekten de geri döneceğini açıkladı.
Bu da ultra-Ortodokslar bütçeye karşı oy kullansa bile bütçenin onaylanacağı anlamına geliyor. Netanyahu için net kazanç.
Trump faktörü
Bir de Trump faktörü var. Şubat ayında ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmeden döndükten sonra Netanyahu, başkanın kurallara ve yasalara uymaya gerek olmayan dünya görüşünü şiddetle benimsemiş görünüyor.
O zamandan beri Netanyahu, İsrail toplumunun en önemli kurumlarından muhaliflerini tasfiye etmeyi yoğunlaştırdı.
Devlet kurumlarının iki temel direği olan ordu ve Şin Bet iç istihbarat servisi onun yükünü hissetti.
Bağımsız bir kurum olduğu iddiasıyla İsrail kamuoyunda hala geniş bir desteğe sahip olan orduda, Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'nin yerine Netanyahu'nun Washington ziyaretinden bir hafta sonra ataması onaylanan Eyal Zamir getirildi.
Zamir'in Mart ayı başında göreve gelmesinden bu yana Netanyahu'nun ordudaki siyasi temsilcisi olarak görev yaptığı anlaşılıyor.
Zamir, hükümeti eleştirdiği düşünülen popüler sözcü Daniel Hagari'yi görevden aldı. Personel Dairesi Başkanı olarak Netanyahu'nun ultra-Ortodoksların askere alınmasını engellemesine yardımcı olan Yaniv Asor, Gazze'ye bakan kritik Güney Komutanlığı'nın başına getirildi.
Gazze Şeridi'nin büyük yıkımından sorumlu üst düzey subaylardan biri olan Itzik Cohen ise operasyon müdürlüğünün başına getirildi. Tüm bu hamleler orduda Netanyahu'ya uygun değişikliklere işaret ediyor.
Zamir ayrıca bir sinagogu ziyaret ederek dua etti ve Netanyahu'nun savaşın başlarında Filistinlilerle ilişkilendirdiği İncil'deki bir düşman olan Amaleklilerin ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.
Son günlerde Netanyahu daha da önemli bir hamleye girişti: Şin Bet'i ele geçirme girişimi.
Başbakanın Şin Bet Başkanı Ronen Bar'ı görevden alma niyetini açıklaması, Şin Bet'in Netanyahu'nun Katar'dan para aldığından şüphelenilen bazı çalışanları hakkında yürüttüğü soruşturmalarla aynı zamana denk geldi.
Netanyahu Şin Bet'i ele geçirerek muazzam bir güç elde edecek. Teşkilatın kendi kontrolü altında olmasıyla, içerideki muhaliflerini siyasi olarak saf dışı bırakabilir.
Ateşkes anlaşması konusunda bile Netanyahu Trump'ın ruhuna uygun hareket etti. İsrail'in Ocak ayında imzaladığı anlaşmaya göre, anlaşmanın ikinci aşamasına ilişkin müzakereler 16 gün sonra başlayacak ve ikinci aşama üzerinde anlaşma sağlanamazsa ateşkes yine de devam edecekti.
Netanyahu, Trump'ın da desteğiyle, yazılı bir anlaşmayı görmezden gelebileceğini ve Gazze'ye en şiddetli şekilde saldırabileceğini hissetti.
İsrail halkının korkusu
İsrail saldırısının gerçekleştirilme şekli bile -kara işgali değil havadan bombalama- muhtemelen İsrail siyasetinden etkilenmiştir.
Netanyahu ateşkeste ikinci aşamaya geçme konusundaki isteksizliğini ve savaşa geri dönme arzusunu gizlemezken, aşırı sağcı müttefikleri Ben Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, İsrail'in Gazze Şeridi'nin tamamını ele geçirmesini ve Filistinlileri buradan sürmeye başlamasını talep ediyor.
Ancak Netanyahu Gazze'de geniş çaplı bir kara operasyonuna girişmekten korkuyor çünkü ordu ve Şin Bet'i tasfiye etmeye yönelik adımlarının ve kalan tüm İsrailli rehineleri serbest bırakacak ve savaşı sona erdirecek bir anlaşmayı onaylamaktaki isteksizliğinin halkın büyük kesimini öfkelendirdiğini biliyor. Yedek askerlik için başvuranların oranı şimdiden yüzde 50'ye düşmüş durumda.
Gazze Şeridi'nin tamamını ya da en azından kuzey kesimlerini yeniden işgal etmeye yönelik bir hamle on binlerce askerin seferber edilmesini gerektireceğinden, Netanyahu İsrail'de “gri ret” olarak bilinen, açık ya da gayri resmi kitlesel reddedilmeden korkuyor.
Netanyahu böyle bir kitlesel reddin İsrail toplumunun yapı taşı olan orduya ağır bir darbe vuracağını ve İsrail'in küresel imajına da zarar vereceğini biliyor.
Bu nedenle, en azından şimdilik, Netanyahu sadece havadan saldırmayı tercih ediyor. Bu bombalamalar, yedek askerlerin seferber edilmesini ya da askerlerin riske atılmasını gerektirmediği için Netanyahu'ya siyaseten daha uygun geliyor. Netanyahu yüzlerce Filistinli sivilin öldürülmesinin İsrail toplumunda şimdiden bazı tepkilere yol açacağını biliyor.
Askeri amaç yok
Öyle görünüyor ki, bir sonraki seçimlere kadar hükümetin bütünlüğünü korumak, ordu ve Şin Bet'i tasfiye etmek ve Ben Gvir ve Smotrich'in savaşı yeniden başlatma taleplerine cevap vermek ve merkez sol muhalefeti frenlemek Netanyahu'yu hava saldırılarına devam etme kararı almaya yöneltti.
Aynı zamanda bu saldırıların askeri hedefleri neredeyse yok denecek kadar az.
Netanyahu'nun akla yatkın tek askeri hedefi, bu saldırıların Hamas üzerinde anlaşmanın birinci aşamasını uzatmayı kabul etmesi için baskı yaratması ve İsrail'in savaşı sona erdirme taahhüdü olmaksızın daha fazla esiri serbest bırakmasıdır.
Eğer bu bombalamalardan sonra Hamas ikinci aşama için bir taahhütte bulunmadan bazı rehineleri serbest bırakmayı kabul ederse, Netanyahu bu serbest bırakmaya askeri baskının yol açtığını iddia edebilir ve son haftalarda yaptığı gibi anketlerde yükselmeye devam edebilir.
Ancak bu bile açık bir askeri hedef değil. İsrail'in kendisi de vurduğu Hamas yetkililerinin grubun Gazze'deki sivil yönetiminin bir parçası olduğunu söylüyor. Hamas'ın askeri kapasitesine herhangi bir zarar verilmiş gibi görünmüyor.
Ateşkes süresince Hamas'ın İsrail hedeflerine saldırmadığını, dolayısıyla dünkü bombardımanın Filistin tarafının herhangi bir şiddet eylemine yanıt olarak bile nitelendirilemeyeceğini vurgulamak gerekir.
Dolayısıyla İsrail'in savaşa geri dönüşü tamamen iç siyasi hedeflerden kaynaklanan bir operasyon, kesin bir askeri hedef olmaksızın Gazze'de terör estirmeyi amaçlayan bir saldırıdır.
Kaynak: Mepa News