Pakistan bir yol ayrımında
Pakistan'ı perde gerisinden yöneten ordu dün düşmanı olduğu Navaz Şerif'i bugün müttefiki ilan edip seçimlerden galip olarak çıkarma arayışında.
Saira Bano | The National Interest | Tercüme: Mepa News
Dünyanın en kalabalık beşinci ülkesi ve nükleer silah sahibi olan Pakistan, sınırlarındaki güvenlik sorunları, ekonomik sıkıntılar ve iç siyasi istikrarsızlık gibi karmaşık bir dizi sorunla boğuşmaktadır. Güvenlik alanında ülke, batı sınırında İran'dan gelen sınır ötesi saldırılar, Afganistan'dan kaynaklandığını iddia ettiği terörizm ve doğu sınırında ezeli düşmanı Hindistan'ın yarattığı stratejik kaygılar gibi çok yönlü tehditlerle mücadele etmektedir. Ekonomik açıdan Pakistan yükselen enflasyon, süregelen elektrik sıkıntısı, azalan ihracat ve işçi dövizleri ve azalan doğrudan yabancı yatırım akışıyla karşı karşıya.
Siyasi cephede ise 8 Şubat'ta seçim yapılması planlanıyor ve iktidarda bulunan ordunun siyasi sürece aşırı müdahalesi nedeniyle bu seçimlerin adil olup olmayacağı konusunda ciddi endişeler var.
Pakistan, Tahran'ın kendi sınırları içerisinde gerçekleştirdiği füze ve insansız hava aracı saldırısının ardından İran ile diplomatik ilişkilerini kesmişti. İran, saldırının kendi topraklarında terör saldırıları düzenlemekle suçladığı militan grup Ceyş el Adl'i (Adalet Ordusu) hedef aldığını iddia etti. Örgüt Aralık ayında İran'da bir polis karakoluna düzenlenen ve on bir İranlı güvenlik personelinin ölümüne neden olan saldırının sorumluluğunu üstlenmişti. Pakistan, İran tarafından egemenliğinin "bariz bir şekilde ihlal edildiğini" düşündüğü bu saldırıyı şiddetle kınadı ve İran içinde düzenlediği karşı askeri saldırılarla cevap verdi.
Ceyş el-Adl, Belucistan eyaletinin Pakistan'da ve İran'da yaşayan Sünni Beluçların bağımsızlığını kazanmasını amaçlayan Sünni ve Beluç ayrılıkçı bir gruptur. Beluç isyanı Pakistan için bir iç güvenlik tehdidi niteliğindedir. Belucistan Kurtuluş Ordusu (BLA) gibi çeşitli Beluç milliyetçi gruplar Pakistan güvenlik güçlerine karşı silahlı direnişe geçmiş ve Gwadar'da Çinli işçilerin bulunduğu bir konvoya saldırmıştır. Pakistan ordusu, bu olaylara zorla kaybetmeler, yargısız infazlar ve sivillerin yerlerinden edilmesiyle karşılık vermiş ve insan hakları örgütlerinin eleştirilerine maruz kalmıştır.
Afganistan örneğinde, Pakistan'ın Tahrik-i Taliban Pakistan'ın (TTP) sınır ötesi saldırılarının sonuçlarına ilişkin Taliban'a yaptığı ısrarlı kamuoyu uyarılarının çok az etki yarattığı görülüyor. Taliban'ın Ağustos 2021'de iktidarı ele geçirmesinin ardından İslamabad, bu gelişmenin batı sınırı boyunca güvenliği artıracağını öngörmüştü. Ancak bu beklentiler gerçekleşmedi. Bunun yerine, sınır gerginliklerinde gözle görülür bir tırmanma ve özellikle Pakistan güvenlik güçlerini hedef alan saldırılarda bir artış yaşandı.
Pakistan'da 2023 yılında büyük terör olaylarında ölenlerin sayısı yaklaşık 1000'e ulaştı. Bu güvenlik sorunlarına yanıt olarak hükümet, "kayıtsız" olarak sınıflandırılan Afgan mültecilerin kapsamlı bir şekilde sınır dışı edilmesi sürecini başlattı. Bu önlem, mülteci nüfusu içinde potansiyel militanların yer alması veya barınması ile ilgili endişeleri gidermek için alındı.
Hindistan ve Pakistan arasındaki ilişkiler, tartışmalı Keşmir bölgesi için özel statünün sona erdiğini gösteren 370. Maddenin yürürlükten kaldırılmasının ardından 2019'dan bu yana gergin. Buna karşılık olarak Pakistan diplomatik ilişkilerinin seviyesini düşürdü ve Hindistan ile ticareti durdurdu. Şu anda her iki ülke de müzakerelerin başlatılması önünde önemli engellerle karşı karşıya. Hindistan, Pakistan'ın Hindistan'a karşı yürüttüğü sınır ötesi terörizm politikasına son vermediği sürece müzakerelerin mümkün olmadığını savunuyor. Öte yandan Pakistan da Hindistan 370. Madde uyarınca Keşmir'in özel statüsünü iade edene kadar görüşmelerin devam edemeyeceğini savunuyor. Bu da iki ülke arasındaki ilişkilerin öngörülebilir gelecekte de gergin olmaya devam edeceği anlamına geliyor.
Pakistan'daki ekonomik zorluklar, yüksek enflasyon, artan enerji fiyatları, sürekli yaşanan elektrik kesintileri, artan yoksulluk seviyesi, yavaşlayan büyüme oranları, azalan ihracat, azalan işçi dövizleri ve doğrudan yabancı yatırımlardaki düşüş gibi bir dizi faktör nedeniyle daha da kötüleşti. Borçların geri ödenmesi zorunluluğu ve artan ithalat faturası durumu daha da kötüleştirerek Pakistan'ın döviz rezervlerinin geçen yıl 3 milyar dolara gerilemesine yol açtı ki bu rakam bir aylık ithalatı karşılamaya bile yetmiyor.
Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında Çin, 2015 yılında başlatılan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru'na (CPEC) 60 milyar doların üzerinde yatırım yapıyor. Bu koridor, Pakistan'ın Umman Denizi'ndeki Gwadar Limanı ile Çin'in kuzeybatı bölgesi Sincan'ı geniş bir karayolu, demiryolu ve boru hattı ağıyla birbirine bağlıyor. Çin'in en büyük denizaşırı yatırımı olarak kabul edilen bu iddialı projenin Pakistan ekonomisinin canlandırılmasında önemli bir rol oynaması bekleniyordu. Ancak analistler, projenin Çin'den alınan yüklü kredilerin geri ödenmesi için yeterli gelir yaratma kapasitesine ilişkin endişelerini dile getirdiler. Uluslararası Para Fonu (IMF) Pakistan'ın Çin'e olan borcunun yaklaşık 30 milyar dolar olduğunu tahmin etmekte ve bu mali düzenlemelerin sürdürülebilirliği ve uzun vadeli etkileri konusunda soru işaretleri yaratmaktadır.
Pakistan'da 8 Şubat'ta yapılması planlanan genel seçimler öncesinde, Pakistan İnsan Hakları Komisyonu (HRCP) tarafından da vurgulandığı üzere, seçim öncesi hile ve seçim sürecinin manipüle edilmesine ilişkin önemli endişeler bulunmaktadır. Ordunun siyasete altmış yıldır süregelen müdahalesi, yerleşik çıkarlarına karşı çıkabilecek seçilmiş liderlerin siyasi yetkilerini kısıtlayarak hakimiyetini sürdürmeye çalıştığı bir modeli yansıtıyor. Dolayısıyla ordunun etkisi, yönetim uygulamaları ve güvenlik konularının şekillendirilmesinde belirleyici bir faktör haline gelmiştir. Bu müdahale, önce Navaz Şerif ve ardından İmran Han gibi liderlerin planlı bir şekilde görevden alınmasına yol açmış ve Pakistan'daki demokratik süreçlerin bütünlüğüne ilişkin endişeleri artırmıştır.
Navaz Şerif 2013 yılında iktidarı devraldı ve askeri etkiden kurtulmaya çalışarak dış politika ve güvenlik politikalarında bağımsız bir rota çizmeye çalıştı. Ancak bu özerklik arayışı, ordunun karar alma süreçleri üzerindeki güçlü kontrolünü ve siyasetçilere yerleşik askeri çıkarlardan sapan politikaları şekillendirme özgürlüğü verme konusundaki isteksizliğini vurgulayarak onaylanmadı. Navaz Şerif'in Hindistan ile ilişkilerin ısınmasını ısrarla savunması, Pakistan ordusunun Yeni Delhi ile gerginliği sürdürmeye olan bağımlılığı göz önüne alındığında hassas bir konu haline geldi. Navaz Şerif iktidardan uzaklaştırıldı ve ordu 2018'de İmran Han'ı başbakanlığa getirdi.
İmran Han iktidarı devraldıktan sonra ordu ile arasındaki anlaşmazlıklar su yüzüne çıktı ve nihayetinde Nisan 2022'de güvensizlik oylamasıyla görevden alınmasıyla sonuçlandı. Görevden alınmasının ardından İmran Han, görevden alınmasını düzenledikleri için orduya yönelik eleştirilerini açıkça dile getirdi. Buna karşılık ordu, İmran Han'ın yaklaşan seçimlere katılamamasını sağlamak için bir dizi önlem aldı.
İmran Han ve siyasi partisi Pakistan Tahrik-i İnsaf (PTI) üzerindeki büyük baskılar seçim döneminin habercisi oldu. İmran Han'ın tutuklanması, birçok davadan hüküm giymesi ve parti üyelerini partiden ayrılmaya ve muhalefet partilerine katılmaya zorlamak için yoğunlaştırılan baskı taktikleri, PTI'nın siyasi etkisini bastırmaya yönelik ortak bir çabanın resmini çiziyor. İmran Han ve bazı PTI üyelerinin adaylık belgelerinin reddedilmesi ve seçime katılmalarının fiilen engellenmesi durumu daha da kötüleştirmektedir. Ayrıca PTI'nın seçim sembolü olan kriket sopasının yasaklanması, partinin seçim yarışında karşılaştığı zorluklara bir yenisini daha ekledi.
Ordunun Navaz Şerif'in seçime katılmasının önündeki yasal engelleri kaldırarak onu favori aday olarak konumlandırması, ordunun derin ve hegemonik çıkarlarını göstermektedir. Dünün düşmanını bugünün müttefikine dönüştürmeye yönelik bu isteklilik, halkın siyasi süreç ve kurumlara olan güvenini sarsmaktadır. Bu tür eylemler siyasi istikrarsızlığa katkıda bulunur, güvenlik sorunlarını arttırır ve ekonomik performansı engeller.
Pakistan'ın güvenlik ve ekonomik sorunlarına karşı koymak için orduyu anayasal rolü çerçevesinde dizginlemek, yersiz siyasi müdahaleleri engellemek ve kurumsal çıkarlarının daha geniş ulusal çıkarların önüne geçtiği durumları ele almak zorunludur. İstikrara, demokratik ilkelere ve ulusun refahına öncelik veren bir siyasi ortama duyulan ihtiyaç Pakistan'ın geleceği için hayati önem taşımaktadır.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak: Mepa News