Parçalanmış Yemen'de Güney Geçiş Konseyi'nin yeri ne?
"Güney Geçiş Konseyi Mayıs 2017'de kurulmuş olsa da kökleri güneyli ayrılıkçı bir hareket olan Güney Hareketi'ne dayanıyor."
Hugo Goodridge | New Arab | Tercüme: Mepa News
"Gazze'deki savaş, Yemen de dahil olmak üzere bölgedeki diğer çatışmalara olan ilgiyi dağıttı. Uzun süreli bir barış anlaşmasına varılabilmesi için Yemen'in yeniden gündeme gelmesi gerekiyor."
Güney Geçiş Konseyi'nin İngiltere temsilcisi Mohamed al-Sahimi, barış için yol haritasının durumunu ve Yemen'de GGK'yı gelecekte nelerin beklediğini görüşmek üzere bir araya geldiğimiz The New Arab'a kısa süre önce böyle konuştu.
Mevcut barış görüşmeleri, şaşırtıcı olmayacak bir şekilde, farklı amaçlar doğrultusunda ilerliyor.
Suudi Arabistan ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman, çok az şey elde edilen, önemli askeri kaynakları emen ve Körfez ülkesine azımsanmayacak miktarda uluslararası sermayeye mal olan bir çatışmadan kurtulmak için güçlü bir gayret sarf ediyor.
Ensarullah olarak da bilinen İran destekli Husiler için amaç, sahip oldukları konumu korumak ve ülkenin büyük bölümünde sağladıkları kontrolü bırakmamak.
Her ikisi de Yemen'de önemli oyuncular olmakla birlikte, ikisi de resmi olarak uluslararası alanda tanınan iktidar otoritesi olarak kabul edilmiyor.
Bu makam, Başkan Reşad El-Alimi liderliğindeki Başkanlık Liderlik Konseyi'ne ait.
Nisan 2022'de uluslararası alanda tanınan hükümet olarak kurulan yedi sandalyeli yapıda Güney Geçiş Konseyi'nden üç temsilci yer alıyor.
Güney Geçiş Konseyi Mayıs 2017'de kurulmuş olsa da kökleri güneyli ayrılıkçı bir hareket olan Güney Hareketi'ne dayanıyor.
4 Mayıs 2017 tarihinde, Yemen'in güneyindeki Aden şehrinin eski valisi Aydarus ez Zübeydi "Tarihi Aden Deklarasyonu" olarak bilinen açıklamayı yaptı ve yedi gün sonra Güney Geçiş Konseyi hayata geçirildi.
Yemen'de barış süreci
Nisan 2022'de Yemen'de yıllardır süren acımasız çatışmaları sona erdirmek için bir girişim başlatıldı ve BM ara buluculuğunda bir ateşkes ilan edildi. Bu, ülkenin yıllardır gördüğü en iyi barış yolunu temsil ediyordu, ancak kimse bunun kolay olmasını beklemiyordu.
Ateşkes 2022 yılının Ekim ayında sona erdi, ancak pek çok kişiyi teselli edecek şekilde çatışmalar aynı şiddetle devam etmedi.
Suudi Arabistan ve İran destekli Husilerin masadaki tek iki koltuğu dolduracağı, Güney Geçiş Konseyi ve daha geniş olarak Başkanlık Liderlik Konseyi de dahil olmak üzere diğer ilgili tarafların dışarıda kalacağı anlaşılınca, müzakerelerde geniş bir fikirler yelpazesinin dinleneceğine dair umutlar hızla buharlaştı.
Akabinde, Başkanlık Liderlik Konseyi arasındaki şevk azaldı ve Husilere, onlara karşı olanların kabul edebileceğinden daha fazla taviz verileceği öngörüldü.
Bu girişimler, Husi karşıtı grupların görüşmelere daha fazla destek vermesini sağlamaya çalışan Birleşmiş Milletler ve Özel Temsilcisi Hans Grundberg tarafından da destekleniyor.
Alman Küresel ve Alan Araştırmaları Enstitüsü Araştırma Görevlisi Dr. Jens Heibach New Arab'a şöyle söylüyor:
"Ancak Husi karşıtı gruplar bu konuda istekli değiller. Suudi Arabistan ve Ensarullah arasında yol haritasına yol açacak müzakerelere dahil edilmediler ve bazılarının söylediği gibi BM ya da Grundberg de dahil edilmedi."
Güney Geçiş Konseyi barış sürecini desteklediğini açıklasa da katılımın dar olması nedeniyle hayal kırıklığına uğradı.
Sahimi şöyle söyledi:
"Esas olarak Husiler ve Suudiler arasında ara bulucularla yapılan bir istişareydi. Kapsayıcı bir süreç değildi ki hepimiz 'bu bizim haritamız ve bunun işlemesi için istediğimiz harita bu' diyebilelim."
Heibach ise şu ifadeleri kullandı:
"Güney Geçiş Konseyi bu konuda çok açık sözlü. BAE tarafından desteklendikleri için iddialarını ileri sürebileceklerini düşünüyorlar. Peki, görüşmelerin bir parçası olmayı hak ediyorlar mı? Evet, çatışmanın her Yemenli tarafı gibi onlar da görüşmelerin bir parçası olmayı hak ediyor.
Güney Geçiş Konseyi'nin tüm Güneylileri temsil etme iddiasına rağmen Güney'de rakipsiz olmadığını anlamak önemli. Aynı şekilde, Husi karşıtı kampın zayıflığının da süregelen Suudi-Emirlik rekabetinden kaynaklandığını anlamak çok önemli."
Güney Geçiş Konseyi'ne göre, barış görüşmeleri Suudi-Husi merkezli mevcut yolunda devam ederse, sadece tek bir şekilde sona erecek.
Sahimi, "İş birliği olmadan bunun bir siyasi kazaya dönüşeceğini düşünüyoruz" diyor. Sahimi ayrıca Güney Geçiş Konseyi'nin yol haritasının zamanlaması ve çerçevesi ile şeffaflığı konusunda netlik olmamasından duyduğu hayal kırıklığını da dile getiriyor:
"Yol haritasında nelerin yer aldığını gerçekten bilmiyoruz. Bu yol haritasını kabul edip etmeme konusunda yaşadığımız sorunlardan biri de bu. Ancak yol haritasına ekonomik durum da dahil olmak üzere kriz için kapsamlı bir çözüm olarak bakmamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum."
Başlangıçta, çok ihtiyaç duyulan barış süreci, özellikle mahkum takasları ile bazı ilerlemeler kaydetmiş olsa da, bu ilerleme sınırlı ve yavaş oldu.
Husilerin Kızıldeniz'de devam eden saldırıları, Gazze'ye verdikleri destek ve son olarak bir insansız hava aracı saldırısıyla doğrudan İsrail'e yönelik saldırılarıyla birlikte ilerleme kaydedilmesi yönündeki talep daha da arttı.
Göz korkutan ve uluslararası deniz taşımacılığı ve ticareti tehdit eden Husi saldırıları ve İsrail bağlantılı ticari gemilere el konulması, uluslararası gözleri tekrar Körfez'e çevirdi.
ABD Kongresi'nin raporuna göre Husiler Ekim 2023 ile Mart 2024 arasında Kızıldeniz'de 60'tan fazla gemiye saldırdı. Ocak 2024'te, gemiler güvenli bir rota ararken ticaret rotası 78'lik bir trafik düşüşüne tanık oldu.
Bu saldırıların ortasında ABD ve İngiltere, grubu caydırmak ya da kabiliyetlerini azaltmak umuduyla Husilere karşı bir hava harekatı başlattı. Şimdiye kadar bu çabalar, genel olarak tahmin edildiği gibi etkili olmadı.
Heibach'a göre "Görünüşe göre ABD, Washington'un Ensarullah'a karşı devam eden kampanyasına rağmen Mayıs ortasında Suudi Arabistan'a yol haritasında ilerlemesi için yeşil ışık yaktı."
Ancak yenilenen ivmeye rağmen, Güney Geçiş Konseyi'nin görüşüne göre görüşmelerdeki kapsayıcılık eksikliğinde bir iyileşme olmadı.
Sahimi şunları söyledi:
"Durum hala aynı. Muhtemelen Husilerin Kızıldeniz'deki saldırılarıyla daha da kötüleşti, bu da şu anda tabloyu ve herhangi bir barış girişiminin bağlamını tamamen değiştirdi. Ve biz bunun artık uygulanabilir bir şeye döndürülmesi gerektiğini düşünüyoruz."
ABD gibiler için teori oldukça açıktı. Eğer bir barış anlaşması sağlanabilirse, Gazze'de ateşkese gerek kalmadan Kızıldeniz'deki saldırıların duracağına ya da en azından önemli ölçüde azalacağına inanıyorlardı.
Bugüne kadar saldırılar devam etti.
Ancak ABD ve İngiltere'nin ilerleme kaydetmemesine rağmen Güney Geçiş Konseyi Husilere yönelik saldırıların devam etmesini ve hatta artmasını istiyor.
Belki de Husi karşıtı taraf için şaşırtıcı olmayan bir şekilde, İran destekli grubun devam eden askeri gücü, son yıllarda kapasitelerinin önemli ölçüde artmasıyla birlikte, önemli bir uyuşmazlık noktası teşkil ediyor.
Yemenli eski bir diplomat ve Chatham House'da Yardımcı Araştırmacı olan Mahmoud Shehrah New Arab'a şunları söyledi:
"Eğer Husilerin askeri kapasitesini gözlemliyorsanız, iki-üç yıl önce Riyad ve Suudi Arabistan'a ulaşamıyorlardı ama şimdi Riyad'ın ötesine ulaşabiliyorlar. Peki o zaman nasıl oluyor da saldırıları daha isabetli oluyor? Bu da askeri kapasitelerinin geliştiği anlamına geliyor."
Sahimi bu durumu düzeltmek için Güney Geçiş Konseyi'nin uluslararası toplumun örgüt üzerindeki baskısını artırmasını istediğini söylüyor:
"Çünkü bu olmadan, bu sorumluluğu almadan, Husilerin muhtemelen bölgede bir sorun olacağını düşünüyorum, şu anda da öyleler. Bölgede güvenilir bir ortak olmadıklarını ve herhangi bir barış anlaşması üzerinde daha fazla baskı kurmak için Kızıldeniz'i ve saldırıları kullanabileceklerini gördük."
Sahimi ayrıca Güney Geçiş Konseyi'nin Husilerin "cebine" darbe indirildiğini görme arzusunu da dile getirdi:
"Husilere yönelik hedefli yaptırımlar uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Böylece bu aşamada daha fazla mali ve askeri desteğin önüne geçilebilir."
Husilerle bağlantılı kişiler, örneğin İran merkezli bir finansör olan Said al-Jamal, ABD tarafından yaptırıma tabi tutuldu. Buna rağmen kaçakçılık grup için büyük gelir yaratmaya devam ediyor.
"Bence Husilerin bu yollardan elde edecekleri büyük miktarda parayla silahlanmalarıyla ilgili bir sorunumuz olacak ve daha da güçlenecekler. Dolayısıyla daha büyük bir güvenlik tehdidi haline gelecekler" diyen el-Sahimi, Başkanlık Liderlik Konseyi'ne daha fazla destek verilmesi çağrısında bulundu.
Husi karşıtı blok Husilere karşı muhalefette birleşmiş olsa da, ayrı ayrı Yemen'de farklı politikaları, ideolojileri ve çıkarları olan farklı grupları temsil ediyorlar.
Bu durum, Başkanlık Liderlik Konseyi'ni destekleme fikri söz konusu olduğunda ilginç bir soruyu gündeme getiriyor. Eğer yabancı bir ülke Husilere karşı savunma faaliyetlerini desteklemeye karar verirse, bu destek kime sağlanacak?
Yemen'de uluslararası düzeyde tanınan bir hükümet olsa da, ülkede hala birleşik bir askeri güç yok. Her grup kendi ordusunu muhafaza etmeye çalışıyor.
Örneğin İngilizler ya da Amerikalılar deniz kuvvetleri için eğitim ve kapasite geliştirme sağlayabilir, ancak birleşik bir ordu olmadan, bu eğitimin bir gruba, diğerinin zararına olacak şekilde verilmesi gerekebilir.
Heibach'a göre birleşik bir askeri güç için gelecek beklentileri de zayıf görünüyor:
"Başkanlık Liderlik Konseyi üyeleri arasında var olan düşmanlığı gördükçe, başarılı olabilecekleri konusunda ciddi şüphelerim var.
1994 iç savaşının bir nedeni de Yemen Sosyalist Partisi ve Genel Halk Kongresi'nin birleşmeye rağmen ordularının kontrolünü bırakmak istememeleriydi. Yemen'in yakın dönem çağdaş tarihinin neredeyse tüm dönemlerinde, neredeyse tüm önemli siyasi aktörlerin her biri, ister aşiret, ister askeri, ister paramiliter olsun, kendi güçlerine başvurabiliyordu."
Yemen'in yakın tarihi göz önüne alındığında, Başkanlık Liderlik Konseyi'nin kurulması oldukça muazzam bir başarı olsa da kusursuz olmadığı ve güçlendirilmesi için kesinlikle yer olduğu söylenebilir.
Sahimi için bu bir finansman meselesi:
"Bence hükümetin aldığı fonlar hizmetlerin sağlanması için yeterli olmayabilir ve merkez bankası ile ilgili sorunlar da var. Şu anda Yemen'de iki merkez bankamız var. İki parlamentomuz var. Yani kelimenin tam anlamıyla iki devletiz."
Teori doğru, ancak her zaman olduğu gibi mesele sadece ne kadar para olduğu değil, paranın nereye gittiği ve nasıl harcandığı, yolsuzluk ise daimi bir problem olarak karşımıza çıkıyor.
İnternet sitelerine göre "yolsuzlukla mücadele politikalarını savunan" Uluslararası Şeffaflık Örgütü, 2023 yılında Yemen'i 180 ülke arasında 176. sırada gösteriyor.
Fon sağlama Başkanlık Liderlik Konseyi'nin sorunlarına bir cevap olabilir ve muhtemelen çözümün bir parçası, ancak kurumla ilgili daha temel bir sorun var.
Başkanlık Liderlik Konseyi çoğunlukla Husileri hakir görme konusunda birleşmiş olsa da, Yemen'in geleceğine, bölgelerin nasıl yönetilmesi gerektiğine ve kimin yönetmesi gerektiğine dair kendi hırsları ve vizyonları nedeniyle bölünmüş durumdalar.
Yöntemleri ve ideolojileri pek çokları için ne kadar tatsız olsa da Husilerin olmadığı bir Yemen gerçekçi görünmüyor.
Zaman içerisinde, Husiler ile Suudi Arabistan arasında bir barış planı üzerinde anlaşmaya varılmadan önce ya da sonra, Başkanlık Liderlik Konseyi'nin Husiler ile görüşmelere başlaması gerekecek. O an geldiğinde, onlarla bir çözüme ulaşmak zorunda kalacaklar ve her taraftan uzlaşma gelmesi gerekecek.
Heibach şunları söyledi:
"Başkanlık Liderlik Konseyi partilerinin gücü büyük ölçüde Suudi Arabistan ve BAE ile olan ilişkilerine bağlı ve her iki devlet de Yemenli müttefiklerinin ve vekillerinin çıkarlarıyla örtüşen ya da örtüşmeyen kendi çıkarlarının peşinde. Bugün ne kadar hayalperest görünse de, Husi karşıtı kampta yer alan tarafların Husiler karşısındaki pazarlık pozisyonlarını iyileştirmek için yapabilecekleri tek şey birbirleriyle anlaşmaktır."
Siyasi bir çözüm bulunmadığı takdirde, Yemen halkına halihazırda çok pahalıya mal olan iç savaş devam edecek.
Yemen'deki barış planından genellikle bir yol haritası olarak bahsediliyor. Bu benzetmeyi takip edersek, Yemen'de barış otoparktan daha yeni çıkmış durumda.