Rejim-Rusya-İran ittifakının 'savaş silahı': On binlerce kadına sistematik tecavüz
Suriye'de savaşın başlangıcından bu yana on binlerce kadın Esed rejimi, Rusya ve İran ittifakı tarafından sistematik tecavüze uğradı.
Tecavüz, cinsel taciz ve diğer şekillerde cinsel şiddet yöntemleri, modern asimetrik savaşın en yaygın olumsuz getirilerinden biri. Savaşlarda kadınlara ve küçük yaşta kız çocuklarına yönelik sistematik tecavüz, bir silah olarak kullanılıyor. Modern savaş tarihinde sistematik tecavüz karşı tarafa bir cezalandırma, saldıran tarafın askerlerine ise “motive edici bir ödüllendirme” olarak da görülüyor. Bu yöntemin kendisini en çok duyurduğu savaş sahaları Bosna, Ruanda, Keşmir ve şimdi ise Suriye.
Bombardıman, işkence, tecavüz
Suriye'de savaş kısa bir süre önce 8. yılına girmişti. Raporlara göre bu savaşta en az yarım milyon Suriyeli öldürüldü ve milyonlarcası yaralandı. 10 milyona yakın Suriyeli ise ülke içinde ve dışında mülteci konumuna düştü.
Esed rejimi, Rusya ve İran'ın desteğiyle muhaliflerin elindeki bölgeleri bir bir ele geçirirken, birçok bölgesel ve uluslararası aktör ise Suriye'de meydana gelen insan hakları ihlallerini gündeme getirmek yerine kendi ulusal çıkarlarını savunuyor.
Bu esnada Suriyeliler ise günden güne artan şekilde insan hakları ihlalleri ile yüzyüze kalmak durumunda. Bunlar arasında sivil alanlara rastgele gerçekleştirilen bombardımanlar, işkence ve özellikle tecavüz bulunuyor.
Aileler tecavüzleri izlemeye zorlandı
Birleşmiş Milletler'e bağlı Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu tarafından yayınlanan son rapor, Suriye'de yaşanan savaşta meydana gelen cinsel şiddeti gözlerine seriyor. Söz konusu rapor bu şiddete maruz kalanlar, bunların akrabaları, görgü şahitleri, rejimden ayrılan kişiler, sağlık uzmanları, avukatlar ve sosyal kuruluşların mensupları ile gerçekleştirilen yüzlerce röportaj üzerine bina edilmiş.
Suriye'de rejim karşıtı gösterilerin başladığı günlerden itibaren Esed rejimi insan hakları ihlalleri ve her türlü şiddet faaliyetini, muhaliflere karşı silah olarak kullandı. Birleşmiş Milletler'e bağlı kuruluşun yayınladığı rapora göre rejim ve rejime bağlı milisler, çoğu cezaevlerinde ve kontrol noktalarında olacak şekilde kadınlara da erkeklere de sistematik cinsel şiddet uyguladı.
Rejime bağlı güçlerden ayrılan askerlerin de ifade ettiğine göre cinsel şiddet ve tecavüz aynı zamanda kara operasyonları ve ev baskınları sırasında da sıklıkla yaşandı. Çoğu, halka korku vermek ve sindirmek için yapılan bu saldırılarda küçük çocuklar, tecavüze uğrayanların eşleri ve babaları gibi kişiler tecavüzleri izlemeye zorlandı.
Tecavüz sonucu düşük yapan kadınlar var
Birçok durumda kadınlar ve kızlar halkın gözleri önünde, sokaklarda ve meydanlarda tecavüze uğradı. Bu ihlaller tecavüzlerle de sınırlı kalmadı. Söz konusu rapora göre 2012 yılı Mart ayında Humus şehri merkezinde birçok kadın, rejim güçlerinin tankların önünde tamamen çıplak vaziyette caddelerde yürümeye zorlandı.
İşkence ve cinsel şiddet aynı zamanda Esed rejimi tarafından kullanılan cezaevlerinde de doruk noktada. Rejime bağlı en az 20 merkezde kadınlara ve küçük yaşta kızlara yönelik tecavüzün sistematik olarak gerçekleştirdiği biliniyor. 15 ayrı merkezde de erkeklere ve erkek çocuklarına yönelik cinsel şiddet uygulandığı belirtiliyor. Tecavüz ve cinsel şiddete maruz kalan kadınların yaşları 18 ile 45 arasında değişiyor. Ancak söz konusu raporda 9 yaşında bir kız çocuğunun da benzer şekilde tecavüze uğradığı ve küçük çocuklara yönelik tecavüzün de yaygın olduğu ifade ediliyor. Esed rejimi güçleri hamile kadınlara dahi benzer şekilde cinsel şiddet uyguluyor. Birçok hamile kadın rejim güçlerinin tecavüzüne uğradıktan sonra düşük yapmış.
Cezaevlerindeki işkenceler darp, elektrik şokları ve cinsel şiddet şeklinde sıklıkla uygulanıyor. Öte yandan savaş zamanlarında ve çatışma alanlarında uygulanan şiddete yönelik verilere ulaşılabilirken, barış zamanlarında ve rejimin mutlak kontrolündeki bölgelerde yaşanan olaylara dair ise herhangi bir bilgi yok.
"Kimse gelmedi"
BM raprounda yer alan bilgiye göre erkek bir tutuklu, Şam'daki cezaevinde yaşadıklarına dair şunları söylüyor: "Subay iki kızı aldı, yüzlerini masaya bastırdı ve sırayla tecavüz etti. Kızlar direnmeye çalıştı ancak yapacak hiçbir şeyleri yoktu. Subay daha sonra bana ‘onlara ne yaptığımı görüyorsun, bunu senin karına ve kızına da yapacağım’ dedi.
Dera'a'da 2012 yılındaki gösteriler sırasında rejimin ev baskınlarında tecavüze uğrayan bir Suriyeli kadın ise şunları anlatıyor: "Evim Aralık ayında basıldı. Bir güvenlik subayı bana odama gitmemi söyledi ve kendisi de beni takip etti. Bana küfür etmeye başladı ve bana tecavüz edeceğini, bir daha hiçbir zaman temiz olmayacağımı söyledi. Bağırdım, çığlık attım ama kimse gelmedi."
Ele geçirilen bölgelerden haber yok
Savaşın başlarında rejimin "güvenlik operasyonları" tecavüzlerin en çok yaşandığı olaylara sahne oluyordu. Ancak zamanla muhaliflerin ağır silahlara erişimi ve rejim ile muhalif bölgelerinin ayrışması, Esed rejimi güçlerinin tecavüzlerinin cezaevleri ve kontrol noktalarıyla sınırlı kalmasını sağladı.
Esed rejimine destek veren İran'a bağlı Şii milislerin de ele geçirdikleri bölgelerde herhangi bir kısıtlama olmadan, diledikleri şekilde hareket ettiği ve birçok tecavüz gerçekleştirdiği ifade ediliyor. Ancak bu bölgelerde yaşanan olaylara dair bir bilgi bulunmuyor, zira bölgeden dış dünyaya ulaşabilen herhangi bir haber yok.
Geniş bölgelerin ele geçirilmesi sonrası bu bölgelerde yaşayan sivil halka ne olduğuna dair herhangi bir rapor uluslararası kamuoyuna ulaşmıyor.
Esed rejiminin 'tecavüz stratejisi'
Rejimin ev ev düzenlediği baskınlar 2011 yılı Nisan ayından 2015 yılına kadar devam etti. 2012 yılının Ağustos ayında bölgelerin ayrışmasıyla bu baskınlar azalsa da, bu süreçte on binlerce kadının tecavüze uğradığı tahmin ediliyor. 2011'de rejim güçleri tarafından düzenlenen baskınları, bir süre sonra halk tarafından “Şebbiha” olarak adlandırılan güçler düzenlemeye başladı. Tecavüzlerin büyük bir kısmı, hane halkının gözleri önünde gerçekleştirildi.
Bazı durumlarda tecavüz edilen kadınların eşleri yahut babaları telefonla aranarak bu olayı dinlemeye zorlandı. Savaşın ilk zamanlarında bazı bölgelerde, camilere toplanan kadınlara tecavüz edilmiş ve bu olaylar hoparlörlerle bölge halkına dinletilmişti. Aynı zamanda belirli bir bölgede çok sayıda kadın ve kızın alıkonularak, bu bölgenin teslim olması için baskı yapılması da rejim tarafından kullanılan bir “strateji” oldu. Bu tür olaylar sistematik olarak ve yukarıdan gelen emirler doğrultusunda gerçekleştirildi.
Psikolojik travmalar
Tecavüze uğrayan kadınların bazıları tecavüz sonrası öldürülürken, çoğunlukla bu kadınlarda ağır yaralanmalar, ciddi hastalıklar ve travmalar görüldü. Bazı kadınlar, özellikle hamile olanlar, tecavüz sonrası hayatını kaybetti.Bazıları ise kan kaybı gibi basit nedenlere yönelik tıbbi bir müdahale olmaması neticesinde yaşamını yitirdi. Bazen günler boyu süren tecavüzlerin yanı sıra tutuklu kadınlar çıplak, yarı çıplak yahut başı açık vaziyette rejim subaylarına hizmet etmeye yahut önlerinde dans etmeye zorlandı. Önemli bir kısmı başörtüsü, peçe yahut nikap takan kadınların bu durum sonrası ciddi psikolojik travmalar yaşadığı belirtildi.
Rejimin başvurduğu bir diğer yöntem ise, tutuklu kadınları çıplak vaziyette erkeklerin koğuşuna koymak. Bu olaylarda erkek tutukluların kadınlara tecavüz etmesini isteyen rejim güçleri, tutukluların bu kadınlara bakmayı dahi reddetmesi üzerine, erkek tutukluların gözü önünde kadınlara toplu şekilde tecavüz etmiş.
Esed rejimi meşrulaştırılırken suçlar unutturuluyor
Esed rejimine, yıllardır kaybettiği meşruiyetini, Batı ve Birleşmiş Milletler’in de tutumuyla yavaş yavaş yeniden kazandırılma eğiliminin olduğu bir düzlemde, rejimin sistematik olarak işlediği bu suçları yeniden hatırlamak ve hatırlatmak oldukça önemli. Esed rejimi tarafından tecavüze ve cinsel şiddete maruz bırakılan, ve sayısı on binlerle ifade edilen kadın için herhangi bir adalet tesis edilmiş değil.
Bunun yanısıra Suriye halkının yaşadığı söz konusu olaylar uluslararası kamuoyunun da gündemine giremedi. Kadın hakları savunucusu gruplar,Batılı hükümetler ve sivil toplum kuruluşları bu konuyu pek de gündemine almadı. Bölgede halk bu tür kuruluşları insan hakları ihlallerini gündeme getirmek eğer çıkarlarına uygun düşüyorsa bunu yapmakla suçluyor.
Suriye'de artık Esed rejimi “meşru bir muhatap” kabul edilirken, rejimin işlediği bu tür suçların uluslararası kamuoyu tarafından unutulup unutulmayacağı ise merak konusu. Ancak bu olaylara maruz bırakılmış olan Suriye halkının, bu yaşananları hiçbir zaman unutmayacağı, somut bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Kaynak: Mepa News