Rıza Zarrap davası Türkiye için neden önemli?
Bekir Bozdağ, Zarrap’ın yargılandığı davanın ''tamamen siyasi olup, Türkiye aleyhine kurulmuş bir komplo olduğunu'' söylemişti.
ABD’de görülecek davanın hazırlıkları başladı. Bekir Bozdağ, Zarrap’ın Türkiye hükümeti aleyhine şahitlik etmesi için zorlanan bir ‘rehine olduğunu ifade ettiği konuşmasında “bu dava tamamen siyasi olup, hukuki bir dayanağı yoktur, Türkiye aleyhine kurulmuş bir komplodur” sözlerini kullanmıştı.
ABD hükümeti Zarrap davasını nasıl ele aldı?
Dava çerçevesinde şimdiye kadarki süreçte yaşanan olaylar ile ABD’li ve Türk yetkililer arasında vuku bulan görüşme ve toplantılar, ABD’nin bu konuda hukukun üstünlüğüne gölge düşürecek şekilde davranıp davranmadığı sorularını akla getirdi. Erdoğan, mesele ile çok yakın şekilde alakadar oldu, hem Obama hem de Trump ile birçok defa bu konu hakkında görüştü. O dönem Başkan Yardımcısı olan Joe Biden ile yaptığı görüşmede Zarrap’ın serbest bırakılmasını ve davanın savcısı Bharara’nın kovulmasını talep etti. Aynı anda Erdoğan’ın eşi de Joe Biden’ın eşine aynı şeyi sordu. Türk tarafının yaptığı girişimler şu ana kadar işe yaramadı. Ekim ayında yapılan bir telefon görüşmesinde Trump, davanın yetki alanı dışında olduğunu söyledi.
Zarrap davası ve Trump hükümeti arasındaki bağlantılar bazı şüphelere yol açtı. Trump, Mart ayında Bharara’yı görevden almıştı. Genel Savcı Jeff Sessions, ülke genelinde 46 savcının istifasını istemişti. Bharara bunu reddetmiş ve Trump’ın seçimden sonra kendisinden görevinde kalacağına dair söz aldığını söylemişti. Bharara Başkan Trump’ın telefonlarına cevap vermedi. Gerekçe olarak ise, makamda oturan savcıların ABD Başkanı ile konuşmasının yasaklayan kuralları gösterdi. Trump bunun üzerine Bharara’yı kovdu. Dava Bharara’nın yardımcısı Joon Kim denetiminde devam etti.
Mart ayında Zarrap, avukat kadrosunda değişiklikler yaptı. Gayrı resmi olarak Trump’ın danışmanlığını yapan Rudy Guilliani ve eski bir Baş Savcı olan Michael Mukasey, Zarrap’ın kadrosuna katıldı. Bu iki isim, Erdoğan ve Trump ile “diplomatik bir çözüm” bulunması için bir toplantı yaptılar. Guiliani, süreçteki rolünü “bu davanın ABD ve Türkiye arasında bir tür anlaşmaya varılarak ABD’nin ulusal çıkarlarının korunması ve Bay Zarrap’ın yararına olacak şekilde sonuçlandırılması için masadaki seçeneklerin ne olduğunu belirlemek” olarak tanımlamıştı.
Ek olarak, Michael Flynn’in de sürece dahil olduğu söylentileri mevcut. ABD’deki geçtiğimiz seçimlere Rusların müdahale ettiği iddialarını soruşturan Özel Avukat Robert Mueller, Flynn’in Türkiye ile alakalı bağlantılarını incelemeye başladı. İddialara göre Trump’ın seçim danışmanı olan Flyyn’e Türk tarafı Gülen’in iadesini sağlaması için 15 milyon dolar teklif etti. Buna ek olarak Mueller, Flynn’in Zarrap’ın serbest bırakılması için ayrı bir pazarlık yapıp yapmadığını da inceliyor.
Dava Türkiye'yi ve ikili ilişkileri nasıl etkileyecek?
ABD ile Türkiye arasındaki ilişkiler FETÖ ve Suriye’deki PYD konularından dolayı hayli zayıfladı. Geçtiğimiz günlerde iki ülke karşılıklı olarak vatandaşlara vize işlemlerini dondurmuştu. Türkiye, ABD elçiliğinde çalışan 2 Türkü gözaltına almıştı. Türkiye daha sonra tansiyonu düşürmek için bazı adımlar atmıştı. Ek olarak, Aralarında FETÖ üyesi olmakla suçlanan Andewq Brunson’un da bulunduğu 12 Amerikalı şu anda terörizm şüphesi ile Türkiye’de tutuklu bulunuyor. Görünen o ki Erdoğan, “rehine diplomasisi” uyguluyor.
Bu rehinelerin olası bir “rehine takasında” yaralı olacağını düşünüyor.
Türkiye ve Amerika arasındaki sıkı söz düellosu ve Türk tarafının kati surette haklı olduğunu iddia etmesi, ülkedeki ABD karşıtlığının tırmanmasına neden olduğu gibi Kongre’nin ve Washington’daki diğer ilgili çerçevelerin gözünde 'zaten kötü bir sicile sahip' Türkiye hükümetinin iyice gözden çıkarılmasına da yol açabilir.
Erdoğan ABD mahkemelerince herhangi bir şekilde hedef tahtasına oturtulmadı ancak kendisine siyasi olarak zarar vermek için işadamı olan oğlu ve Bakan olan damadı hakkında söylentiler çıkartılabilir. Ön dava mahkemelerinde, ABD savcıları Zarrap’ın Erdoğan ile bağlantılı olduğuna dair konuşma kayıtları ve Erdoğan ailesine yakın vakıflara Zarrap tarafından yüklü miktarda bağış yapıldığına dair kanıtları olduğunu söylemişlerdi.
Eğer ABD’li savcılar ikna edici kanıt sunmayı başarır –veya Zarrap’ı kendi görgü tanığı olarak konuşturabilirse- daha önce rafa kaldırılan suçlamalar tekrar gündeme gelecektir. Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve İran ile olan ilişkilerin gerçek boyutu konuları masaya yatırılacaktır.
Ek olarak, dava Türkiye ekonomisine de zarar verebilir. Dolar son günlerde hızlı bir şekilde Türk lirası karşısında değer kazandı. Bu trend Zarrap’ın hükümet, Halk Bankası ve diğer bankalar hakkında suçlayıcı bilgiler vermesi durumunda devam edecektir. Bu tür iddialar Türk bankacılığının uluslararası imajını zedeleyecektir. Belirsiz siyasi bir kargaşa ortaya çıkması potansiyel yatırımcıları korkutup kaçıracaktır. Erdoğan’ın ülkesinde gördüğü desteğin en büyük nedenlerinden birisi de ülkenin ekonomik olarak AKP döneminde rahatlamasıydı. Dolayısıyla, 2019 Başkanlık seçimlerine zayıflayan bir ekonomi ile girilmesi sonuçları kesinlikle etkileyecektir.
Zarrap’ın hakim karşısına sanık olarak mı yoksa itirafçı olarak mı çıkacağı henüz belli değil, ancak Zarrap ne söylerse söylesin Türkiye bundan siyasi, ekonomik olarak etkilenecek ve ABD ile olan ilişkiler yeni bir döneme girecektir. ABD tarafında Trump hükümetinin sürece müdahale etmesi bazı soru işaretlerine sebep oldu. Liderler arasında kapalı kapılar ardında ne gibi sözler verildi bilinmiyor ancak, bu sözlerin yerine getirilememesi halinde iki liderin arası da açılacaktır. Şimdilik hukukun üstünlüğü ilkesi ABD’de işliyor görünüyor ancak gelecekte neler olacağı hala belirsiz…
Amanda Sloat tarafından kaleme alınan bu makale Mepa News okurları için tercüme edilmiştir.