Rusya'nın İdlib saldırısı
"Rusya ve Esed rejimine bağlı güçler bölgedeki iki Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) gözlem noktasına rağmen saldırılarına devam ediyor."
Geçtiğimiz Nisan ayından bu yana İdlib'e yönelik yoğunlaşarak devam eden Rusya, Esed rejimi ve İran güçlerinin saldırıları gelinen süreçte yerini kompleks bir taarruza bıraktı.
Nisan ayı başından bu yana sürekli olarak artan Rusya-Esed rejimi hava ve kara bombardımanları, kara güçlerinin ilerleyebilmesi için bir zemin oluşturdu.
Esed rejimi uzun bir aradan sonra tekrar İdlib güneyi, Hama kuzey kırsalındaki bölgelere yönelik helikopterlerle varil bombalı saldırılar düzenlemeye başladı. Rus savaş uçaklarının da destek verdiği bombardımanlarda çoğu zaman sivil yerleşimler hedef alındı.
Rusya ve Esed rejimi kaynakları tarafından yapılan açıklamaların tamamında, düzenlenen hava sadırılarının silahlı muhalifleri hedef aldığı açıklansa da, geçtiğimiz 10 gün içinde İdlib güneyindeki en az 5 hastane hava saldırılarında hedef alındığı için servis dışı kaldı.
11 günde en az 108 sivil öldü
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi tarafından 8 Mayıs tarihinde yapılan açıklamada, son 11 günde düzenlenen Rusya-Esed rejimi saldırılarında en az 108 sivilin yaşamını yitirdiği ifade edildi.
Rapora göre yaşamını yitiren sivillerden 26'sı çocuk, 24'ü ise kadın.
Geçtiğimiz 3 Mayıs tarihinde Rusya ve rejim güçleri tarafından sivil yerleşimlere yönelik düzenlenen bombardımanların artması sebebiyle İdlib genelinde Cuma namazları iptal edildi.
Düzenlenen hava saldırılarıyla ilgili önemli bir diğer konuysa, Türkiye sınırına doğru artarak devam eden insan göçü.
Özellikle 26 Nisan'dan bu yana sürekli artan bombardımanlar sebebiyle İdlib'in güney kırsalındaki yerleşimlerde yaşayanları, ilin kuzeyine yani Türkiye sınırına doğru göçe başladığı biliniyor.
Bölgedeki aktivistler tarafından aktarılan rakamlara göre, Rusya ve rejim saldırıları sebebiyle 26 Nisan - 5 Mayıs tarihleri arasında "on binlerce" sivil Türkiye sınırındaki kamplara akın etti.
Öte yandan, Hama'nın kuzeyi ve İdlib'in güneyinden kaçanların sayısında büyük artış kaydedildiğini bildiren BM sözcüsü Stephane Dujarric, bombardımanlar sebebiyle bazı köylerin tamamen boşaldığını, eylül ayından bu yana bölgeden kaçanların sayısının 323 bin olarak tahmin edildiğini belirtti.
Saldırıların sürmesi durumunda göçün boyutunun daha da artması bekleniyor.
#Syria #Idlib
— MrRevinsky (@Kyruer) 5 Mayıs 2019
Footage showing a mass exodus of civilians from Northern #Hama due to #Russia|n and #SyAF airstrikes. pic.twitter.com/Uwlzujdr0V
Muhaliflerin rejime yönelik saldırıları (HTŞ-Hurras ed Din ortak operasyonu)
Rusya ve Esed rejiminin İdlib kırsalındaki sivil yerleşimlere yönelik hava saldırılarının ardından bölgede Türkiye tarafından desteklenen muhalifler de dahil olmak üzere birçok grup rejim güçlerinin mevzilerine yöneli çeşitli saldırılar gerçekleştirdi.
Bu saldırılar arasında en şaşırtıcı olanı, Tahrir el Şam Heyeti (HTŞ) ile Hurras ed Din grubu öncülüğünde kurulan "Ve Harridil Muminin" (Ve İnananları Teşvik Et) operasyon odasının ortak saldırı düzenlemesiydi.
HTŞ ve Hurras ed Din'e bağlı operasyon odası siviller yönelik artan 'Rusya ve rejim saldırılarına cevaben' Halep güneyindeki rejim mevzilerine 27 Nisan'da ortak bir saldırı düzenledi.
HTŞ'ye bağlı İba Ajansı tarafından yapılan yazılı açıklamada, Halep kırsalındaki saldırıda rejim güçlerinden çok sayıda kişinin öldürüldüğü, ölenler arasında üst düzey askeri isimlerin de bulunduğu öne sürüldü.
İba Ajansı'nın açıklamasında Hurras ed Din ismi kullanılmazken, "Ve Harridil Muminin" operasyon odasının ismi üç kez geçiyor.
Açıklamada, ortak saldırıların devam edeceği bilgisi paylaşılırken, kamuoyuna da gerektiğinde bu grupların ortak bir şekilde hareket edebileceği mesajı veriliyor.
Esasında bu grupların sahada ortak operasyonlar düzenledikleri biliniyor. Ancak bunun kamuoyuna bu şekilde İba Ajansı üzerinden bir açıklamayla ilk defa ilan edilmesi, farklı siyasi mesajları da barındırıyor. Zira kendileri tarafından resmi bir açıklama yayınlanmış olmasa da Hurras ed Din yapılanması Suriye'de "El Kaide'ye yakın bir grup" olarak atfediliyor. Yine bir dönem HTŞ ile Hurras ed Din arasında bazı görüş ayrılıklarına dayalı sorunların yaşandığını da eklemek gerekli.
"Rusya ve rejimin İdlib saldırısı"
26 Nisan'dan bu yana sürekli artan hava ve kara bombardımanları sonrasındaysa Esed rejimine bağlı güçler Rusya'nın da desteğiyle dün Hama ve İdlib illerinin kesiştiği bölgede muhaliflerin kontrolünde bölgeye bir taarruz başlattı.
Sahadaki gelişmeler Rusya ve Esed rejiminin Hama kuzey kırsalında İdlib'e yönelik bir saldırı başlatacağını işaret ettiğinden, HTŞ başta olmak üzere birçok muhalif grup bölgeye yönelik tahkimata başlamıştı.
HTŞ ise Hama kuzeyindeki bölgeye çok sayıda ilave askeri güç konuşlandırmış, rejimin olası saldırısına karşı teyakkuza geçilmişti.
Dün Rus hava desteğiyle mini düzeyde bir kara taarruzu başlatan rejim güçleri Hama kuzeybatı kırsalındaki birkaç köyü muhaliflerden ele geçirdi. Ancak rejimin asıl hedefi taarruz hattının en büyük yerleşim birimi olan Kefr Nabude beldesiydi.
Yaşanan kısa süreli yoğun çatışmaların ardından Rusya ve Esed rejimine bağlı güçler Kefr Nabude beldesinin büyük bir kısmını ele geçirdi.
İdlib'in güneyinde ortalama son durum:
HTŞ'ye bağlı güçler beldeden geri çekilirken rejim güçlerine yönelin bomba yüklü araç saldırısı düzenlediler. (Yine geçtiğimiz günlerde saha kaynakları tarafından aktarılan bilgilerde HTŞ'nin bölgeye bomba yüklü araç sevkiyatı yaptığı da ifade edilmiş, araca ait görüntüler yayınlanmıştı.)
Bomba yüklü araç saldırısında çok sayıda rejim askerinin öldüğü ve yaralandığı ifade edilirken, Kefr Nabude beldesinin tamamına yakının rejim güçlerinin kontrolüne geçtiği haberi yapıldı.
Muhalif kaynaklar ilk başlarda bu haberi doğrulamasalar da sonrasında geri çekildiklerini, çatışmaların belde etrafında sürdüğünü açıkladılar.
HTŞ öncülüğündeki muhalifler dün akşam saatlerinde beldeye yönelik tekraren bir saldırı başlattı ancak son gelen bilgilere göre belde halen Rusya-Esed rejiminin kontrolünde bulunuyor.
Esed rejimine yakın medya kaynakları son taarruzun hedefinde "İdlib'in güneyinin" olduğunu ifade ediyor.
Sonuç olarak
Rusya ve Esed rejimine bağlı güçler bölgedeki iki Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) gözlem noktasına rağmen saldırılarına devam ediyor.
Hatta rejimin başlattığı son taarruz öncesinde bölgede TSK'ya ait gözlem noktalarından birinin rejim güçlerince hedef alınması sonucu 4 Türk askeri hafif şekilde yaralanmıştı.
Kefr Nabude'nin ele geçirilmesinin ardından geriye dönük tahkimatlarını artıran rejim güçlerinin bir sonraki hedefi İdlib'in güneyindeki Han Şeyhun kasabası olabilir. Rejime bağlı güçler an itibariyle Han Şeyhun'a 15-20 kilometre arası mesafede bulunuyorlar.
Tüm bu gelişmelerle birlikte Türkiye'yi ilgilendiren en önemli konu, rejim saldırının boyutunun genişlemesiyle birlikte artacak olan sivil göçü. Şimdilerde pek gündeme gelmese de bölgedeki bombardımandan dolayı birçok sivil Türkiye sınırına doğru harekete geçmeye başladı.
Gelişmeler ise Rusya'nın, Türkiye'nin İdlib'den olası bir insan göçü hassasiyetine ne derece dikkatle yaklaştığı sorusunu akıllara getiriyor.
Rejimin İdlib taarruzuna yönelik gelişmelere geri dönecek olursak, Esed rejimi her ne kadar piyade gücü anlamında sıkıntı çekse de, (Kefr Nabude'nin ele geçirilmesi sırasında rejim güçleri çok sayıda zayiat verdi. Ölenler arasında üst düzey askeri isimler de bulunuyor) Rusya'nın desteğiyle halen sahada 'konvansiyonel bir ordu' gibi hareket ediyor. Daha doğrusu biraz konvansiyonel biraz da milis taktikleriyle hareket alanını genişletmeye çalışıyor.
Ancak rejim, kendi kapasitesinin farkında olduğundan ve yine kendisi için en stratejik ve doğru taarruz taktiğinin 'kuşatma' olarak gördüğünden bu son saldırıyı devam ettirdiği takdirde Hama kuzeyinde kalan muhalifleri kuşatma altına almak isteyecektir.
Çünkü bu şekilde en az güç ile karşı tarafa en fazla zayiat nispeten zahmetsiz bir şekilde verdirilebilir. Nitekim bunun örnekleri geçtiğimiz yıllarda Suriye sahasında defalarca tekrarlandı ve rejimin "kuşatma taktiği" konusunda ciddi bir tecrübesi bulunuyor.
Aslına bakılırsa rejimin elindeki askeri potansiyelle kuşatmadan başka çözüm yolu bulunmuyor. Suriyeli muhalifler yüz yüze savaşta rejim güçlerine ağır kayıplar verdirdiğinden, rejimin bu riski göze alacağını zannetmiyorum.
Rusya destekli Esed rejimine bağlı güçlerle, başını HTŞ'nin çektiği muhalifler arasındaki çatışmalar Hama ve İdlib kırsalındaki bölgelerde devam ediyor.
Sahada yaşanan çatışmalar eşliğinde tarafların dinamiklerini daha doğru tahmin edebilmek için yakın bir takip gerekiyor.
Yine şu notu eklemeden geçmemek gerekli: "Türkiye, Rusya ve İran, 4-5 Mayıs 2017'deki Astana toplantısında, İdlib ve çevresini "Gerginliği Azaltma Bölgesi" ilan etmişti."