Rusya'nın SWIFT'ten çıkarılması tartışması Avrupa'yı ikiye böldü
Avrupa, Rusya'nın uluslararası bankacılık sistemi SWIFT'ten çıkarılması üzerinde uzlaşmaya varamadı.
Ukrayna'ya saldıran Rusya'ya karşı uygulanacak ikinci yaptırım paketini görüşmek ve ortak bir tavır belirlemek üzere Brüksel'de olağanüstü toplanan Avrupa Birliği (AB) liderleri, birliğin tarihinde aldığı en sert yaptırım kararlarını açıkladı. Ancak Rusya üzerinde "atom bombası" etkisi yaratacağı söylenen "Rusya'nın uluslararası bankacılık sistemi SWIFT'ten çıkarılması" üzerinde uzlaşmaya varılamadı. Almanya ve İtalya'nın SWIFT'in yaptırım paketine girmesini engellemesi, başta Ukrayna olmak üzere "Putin'e karşı yetersiz önlem alındığı" eleştirilerine yol açtı.
Brüksel'de dün gece 20.00'de başlayan ve sabah 02.00 sularında sona eren AB Olağanüstü Liderler Zirvesi’nin ardından AB Konsey Başkanı Charles Michel, Komisyon Başkanı Ursula Von Der Leyen ve AB Dönem Başkanı Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ortak bir basın toplantısı düzenleyerek ikinci yaptırım planını açıkladı.
AB Dışişleri Bakanları, geçtiğimiz Pazartesi günü Paris'te yaptıkları toplantıda, Rusya Parlamentosu'nun alt kanadı Duma'nın 351 milletvekili, bankaları ve Rus sermayesinin Avrupa piyasalarına ulaşımını engelleyen bir paketi kabul etmişti. AB yöneticilerinin dün gece açıkladığı ikinci pakette yer alan "kitlesel yaptırımlar" arasında, Rusya'nın temel teknolojilerini, sermaye piyasasına erişimini, havacılık, ulaştırma ve özellikle de enerji sektörlerini etkileyen yaptırımlar yer aldı.
AB, bugün Komisyon tarafından net olarak belirlenecek olan yaptırımlarla, kısa ve orta vadede, Rus endüstrisinin ihtiyaç duyduğu elektronik bileşenleri ve yazılım malzemelerini kesmeyi hedefliyor. Hisse senetlerinin işlem görememesi gibi piyasa önlemlerinin uzun vadede Rus ekonomisine büyük zararlar vereceğine inanılıyor. Askeri ve sivil çift kullanımlı malların ve bilgisayar, telekomünikasyon, elektronik, lazer, sensör gibi temel teknolojilerin ihracatını sıkı kontrol altına almayı hedefliyor.
Plan ayrıca, Rus borçlarının yeniden finanse edilmesini önlemek için sermaye piyasasına erişimi de kısıtlamayı içeriyor. Yaptırımlar, enerji ve rafineri, havacılık ve bankacılık sektörlerini de kapsıyor. Ursula von der Leyen'e göre, Rus enerji ve bankacılık sektörünün yüzde 70'i, bu yaptırımlardan etkilenecek. Son olarak, Putin'e yakın, savaşı destekleyen ve Avrupa piyasalarında iş yapan bir dizi iş adamı ve oligarkın mal varlıklarının dondurulması, vize ve seyahat yasağı getirilmesi de planda yer alıyor. Bu yaptırımlara Belarus'un de dahil edilmesi gündemde.
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, bu yaptırımların "Rusya'da enflasyonu arttıracağını, sermaye çıkışlarını hızlandıracağını ve ülkenin sanayi tabanını kademeli olarak aşındıracağını" iddia ediyor.
Polonya ve Almanya karşı karşıya
Rusya ile haftalardır yaşanan gerginlik boyunca Polonya, bir grup Baltık ülkesi ile birlikte "sert yaptırım kararı" alınması için bastırdı. Ancak, enerji sektörü ve ekonomisi büyük oranda Rusya'ya bağımlı olan Almanya, İtalya, Macaristan ve Kıbrıs Rum Kesimi gibi üyelerse "dereceli yaptırımı" savunmaya devam etti.
Polonya Başbakanı Matheusz Morowiecki, dünkü toplantıda "Bu yaptırımlarla Rusya'da enflasyonun artacağı, sermayenin kaçacağı ve Rus sanayisini aşamalı olarak zora sokacağı beklentisinin 'naif bir beklenti' olduğunu, bir kere ve sert vurulması gerektiğini" savundu.
Macron Putin'i aradı
Aşamalı yaptırımı savunan Almanya Başbakanı Olaf Scholz’sa "Farklı durumlar için, diğer olasılıkları elde tutmak gerektiği" üzerinde ısrar etti. Almanya'nın da içinde olduğu "Ilımlılar cephesi," Rusya'nın müdahalesine "duygusal veya tepkisel davranmanın ötesinde Moskova’yla olası bir diyalog kanalını sürdürmenin savaşa son vermenin tek yolu olduğunu" dile getirdi.
Toplantı öncesinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski'nin isteği üzerine, Rus lider Vladimir Putin'i aradı. AB zirvesinin ardından konuya açıklık getiren Macron, Zelenski'nin istediği üzerine Putin'i aradığını ve "görüşmenin hızlı ve direk geçtiğini" söyledi. Macron, Zelenski'nin Putin’le masaya oturma çağrısını Putin'e ilettiğini ancak Putin'in "savaş yolunu" seçtiğini" de vurguladı.
"SWIFT tartışması" 3'üncü pakete kaldı
Zirvede, Ukrayna'nın ve Polonya gibi sert yaptırım bekleyen AB ülkelerinin, Vladimir Putin'i doğrudan hedef alacak veya "Rusya'yı küresel bankalar arası takas ve ödemelerden oluşan SWIFT küresel sisteminden" muaf tutacak önlemler yaptırımlara dahil edilmedi.
Almanya, İtalya, Macaristan, Kıbrıs, Lüksemburg veya Letonya, Zelenski'nin talep ettiği gibi Rusya'nın SWIFT yani uluslararası ödeme sisteminden çıkarılmasına karşı çıktı. Ülkeyi dünya ekonomisinden tamamen koparacak böyle bir kararın, birçok kişi tarafından "bir atom bombası" olacağını savundu.
Toplantı öncesi AB'ye çağrı yapan Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba "SWIFT'in yaptırımların içine alınmasına karşı çıkanların ellerinde masum kanı olacağını" söyledi. AB'den ayrılan İngiltere'nin Başbakanı Boris Johnson da Londra'dan sert bir konuşma yaparak "Dünyanın ikinci finans merkezi Londra City üzerindeki olumsuz etkisine rağmen Rusya'yı, SWIFT'e erişimden mahrum etmek istediklerini" açıkladı. Ancak bu konuda G7 içinde bir birlik oluşması gerektiğini vurguladı.
AB diplomatları, Amerika, Japonya, Avustralya ve diğer aktörlerle istişare etmeden böyle bir önlemi benimsemenin olanaksız olduğunu belirtiyor.
Sonunda Rusya'ya "Sert yaptırımı savunan cephe", AB Komisyonu'nun, Almanya'nın en yumuşak noktası olan "enerji alanındaki yaptırımları da kapsayan üçüncü bir paketi hazırlaması" ifadesini sonuç bildirgesine yazdırmayı başardı. Bu durumda, Putin'e doğrudan yaptırım ve SWIFT tartışması da bir sonraki pakete kaldı.
Avrupa güvenlik stratejisi ve enerji güvenliği konusu, Mart ayında yapılacak bir sonraki AB zirvesinin ana konularından birisi olacak. Bu toplantıda, kabul edilen yaptırımların ve olası Rus karşı yaptırımlarının etkisinden en çok etkilenecek olan üyelere sağlanacak "tazminat" konusu da gündeme gelecek. Bir sonraki zirvede Rus bombardımanından kaçan yüzbinlerce Ukraynalı mültecinin kabulü sorunu da önemli yer tutacak.
Kaynak: Amerika'nın Sesi