Brian Finucane

Brian Finucane

Rusya'nın Ukrayna'daki ilhakına karşı çıkan ABD İsrail'e göz yumuyor

Rusya'nın Ukrayna'daki ilhakına karşı çıkan ABD İsrail'e göz yumuyor

Amerika Birleşik Devletleri, Rusya'nın Ukrayna topraklarını ilhak eden girişimleri tanımayacağını kararlı bir şekilde dile getirmeyi sürdürüyor. Başkan Joe Biden, "Bu konuda oldukça net olmak istiyorum, ABD, Rusya'nın Ukrayna egemenliğinde bulunan topraklar üzerinde iddia ettiği hiçbir hakkı, asla ve asla tanımayacaktır." şeklinde beyanat verdi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise, "ABD'nin, Rusya’nın Ukrayna’da gerçekleştirdiği sahte referandumların veya Rusya'nın Ukrayna topraklarını sözde ilhakının meşruiyetini veya sonucunu tanımadığını ve asla tanımayacağını" taahhüt etti.

Rusya'nın Ukrayna'daki toprak ilhaklarına ve gasplarına ilişkin bu tanımama vaatleri, ABD'nin güç kullanarak toprak elde etme konusundaki artık gelenekselleşen tavrını yansıtıyor. Bununla birlikte, bu tür taahhütlerin güvenilirliği ve samimiyeti, Trump yönetiminin Golan Tepeleri'nin İsrail tarafından ilhakını kabul etmesiyle bir kez daha baltalanmış oldu. Biden yönetimi, kendi sözleri ile çelişmek istemiyorsa, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Golan Tepeleri’nin işgali konusundaki kararını tersine çevirmek için derhal harekete geçmelidir.

Amerikan ilkeleri

ABD'nin zorla ilhak ve gasp konusundaki tutumu, II. Dünya Savaşı'ndan önceki yıllarda netlik kazanmaya başlamıştır. Oona Hathaway ve Scott Shapiro'nun “Enternasyonalistler” adıyla yayınlanan kitaplarında anlattıkları gibi, Stimson Doktrini (zorla elde edilen toprakların tanınmaması) olarak bilinen husus, 1932'de Japonya'nın Mançurya'yı ele geçirmesine cevaben ABD Dışişleri Bakanı Henry Stimson tarafından ilk olarak dile getirildi.

Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği'nin 1940'ta Baltık devletlerini ilhakına cevaben Stinson ilkelerini yeniledi. Dışişleri Bakan Vekili Sumner Welles, daha sonra  Welles Deklarasyonu olarak adlandırılacak olan metni ilan etti. Welles, Amerika Birleşik Devletleri'nin "güç kullanımıyla veya güç kullanma tehdidiyle gerçekleştirilmesine bakılmaksızın yağma faaliyetlerine karşı olduğunu" belirtti ve bu nedenle Baltık ülkelerine karşı gerçekleşen Sovyet işgallerinin de meşruiyetini kabul etmeyi reddetti.

Bu gelişmelerden sonra herhangi bir devletin toprak bütünlüğüne karşı güç kullanımına ilişkin yasak, ABD'nin başlıca ilkesel taslaklarından biri oldu. Amerika Birleşik Devletleri, zorla ilhakın tanınmamasını yeniden vurgulamak için BM Güvenlik Konseyinde bu husus lehine defalarca oy kullandı. 1967'deki Haziran Savaşı ve İsrail'in bitişik bölgeleri (Golan Tepeleri dahil) ele geçirmesinin ardından, Birleşik Devletler,  242 sayılı Kararında “savaş yoluyla toprak elde edilmesinin kabul edilemezliğini” vurgulamak için oy birliğiyle alınan kararla bir Güvenlik Konseyi kurulmasına destek olarak bu konseye katılımlar sağladı.

1981'de, İsrail'in işgal altında tuttuğu Golan'a kendi yargı yetkisini ve kanunlarını tatbik etmeye başlamasından sonra, ABD, Güvenlik Konseyi'nin 497 sayılı Kararını yeniden gözden geçirme kararı aldı. Konsey, "İsrail'in işgal altındaki Suriye Golan Tepeleri'nde kendi yasalarını, yargı yetkisini ve idaresini dayatma kararının hükümsüz olduğuna ve uluslararası yasal etkisi olmadığına" karar verdi.

Rusya'nın ilhakları

Rusya'nın Kırım'ı işgaline ve ilhakına yanıt olarak, hem eski Başkan Barack Obama hem de Trump yönetimi altındaki ABD, ilhakın yasal olarak meşru olduğunu kabul etmeyi reddetti. 2018'de ABD Dışişleri Bakanlığı, Bakan Mike Pompeo'nun ağzından, Amerika Birleşik Devletleri'nin Baltık ülkelerinin Sovyetler tarafından ele geçirilmesine karşı gösterilen önceki tutumunu hatırlatan bir bildiri yayınladı.

ABD ve diğer 142 devlet tarafından onaylanan Ekim 2022 BM Genel Kurulu kararı, Rusya'nın Ukrayna topraklarını ilhakını kınadı ve "uluslararası teamül hukuku ilkesini yenileyerek güç tehdidi veya kullanımından kaynaklanan hiçbir toprak kazanımının yasal olarak kabul edilmeyeceği" ilkesini yeniden teyit etti.

Bu arka plana karşı, Trump'ın İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanıması oldukça göze batıyor. Uluslararası hukuka -en iyi ihtimalle- kayıtsız kalan bir yönetimle uyumlu olarak değerlendirdiğimizde, bu karara eşlik eden yasal gerekçelerin son derece zayıf ve tutarsız olduğunu müşahede ediyoruz.

Trump'ın Golan kararı

Trump, Golan konusundaki kararını 21 Mart 2019'da Twitter üzerinden duyurdu. “52 yıl sonra ABD'nin, İsrail Devleti için kritik stratejik ve güvenlik açısından önemi olan Golan Tepeleri'ndeki İsrail'in Egemenliğini tam olarak tanımasının zamanı geldi.” Tanınma, Golan'ın "benzersiz özelliklerine" atıfta bulunan bir başkanlık bildirisiyle de resmileştirildi.

Sonraki aylarda, Trump yönetimi Golan'ın ilhakı için çeşitli yasal gerekçeler de sundu. Bir Senato toplantısı sırasında Demokrat Parti Senatörü Richard Durbin, Pompeo'ya Rusya'nın Kırım'ı ilhakı ile İsrail'in Golan Tepeleri'ni ilhakı arasında nasıl bir ayrım yapabildiklerini sordu. Pompeo üstü örtülü bir şekilde, İsrail'in ilhakını haklı çıkaran “uluslararası hukuk doktrini”ne atıfta bulundu. Ayrıca Dışişleri Bakanlığı, Golan'ın ilhakı için (uygulamanın aksine) herhangi bir yasal gerekçelendirmeden de kaçındı ve uygunsuz bir şekilde, "Politikamız, hiçbir ülkenin bir diğerinin sınırlarını zorla değiştiremeyeceği yönündeki ilkesel duruşunu korumaya devam ediyor" şeklinde bir iddiada da bulundu.

Trump'ın Golan’ın ilhakını tanımasından iki ay sonra, Pompeo ve dönemin ABD İsrail Büyükelçisi David Friedman, Wall Street Journal'da “Uluslararası Hukuk Trump'ın Golan Politikasını Destekliyor” başlıklı bir köşe yazısı yayınladı. Bu yayın, 242 sayılı Kararı tepetaklak etti ve kararın "savaş yoluyla toprak elde edilmesinin kabul edilemezliği ilkesine" ilişkin açık ifadeye rağmen İsrail'in Golan’a yönelik tek taraflı ilhakına izin verdiğini öne sürdü.

Pompeo ve Friedman, kaleme aldıkları yazıda 497 sayılı karardan ve Güvenlik Konseyi'nin Golan'da İsrail’in kendi yargı yetkisinin dayatılmasının yasal bir hükümsüzlük olduğu yönündeki kararından bahsetmediler bile. Güç kullanarak toprak edinmeye ilişkin temel yasağı da yazdıkları yazıda ele almaktan kaçındıklarını görüyoruz. Köşe yazısı, güçlü bir yasal argüman yerine, ilhakı iyi (İsrail) ve kötü (Suriye/İran) arasındaki bir çatışma olarak yorumluyor: “İsrail Golan'ın kontrolünü elinde tutmazsa, dünyanın en büyük terör sponsoru devleti veya vekillerinden biri olan İran, stratejik olarak yüksek bir zemin elde edecek. Dünya ve özellikle AB, kolay bir seçimle karşı karşıya: İşlevsiz bir devletin diktatörü (Suriye) veya barışçıl ve demokratik bir müttefik (İsrail).” 

Bu değişen gerekçeler, Trump yönetiminin bunları anlık kararlar olarak aldığı izlenimini bırakıyor. Biden, selefinin tanıdığı bu ilhakı iptal etme konusunda anayasal yetkiye sahip. Biden'ın bu bölgesel değişikliği tanımaması, biri uluslararası diğeri yerel olmak üzere iki büyük kitleyi hedef alacaktır.

Dışarıdan bakıldığında, ABD, Rusya'nın Ukrayna topraklarını ilhak etmesine karşı kendi eylemleri retoriğiyle örtüşürse, saldırmak için daha sağlam bir zemine sahip olacaktır.

Karar geri alınmalı

BM Uluslararası Kriz Grubu, ABD ve müttefiklerini, çabalarını Rusya ile Batı arasındaki bir mücadele olarak sunmak yerine, Rusya'nın Ukrayna'daki toprak fethine karşı muhalefetlerini egemenlik ve toprak bütünlüğü gibi ilkeli şartlara dayandırmaya çağırdı. Başkan Biden, gelişmelere müteakip olarak selefi Trump'ın kararını tersine çevirerek, ABD'nin zorla toprak gaspı yasağına bağlılığının hem dost hem de düşman için geçerli olduğunu gösterebilir.

Trump'ın ilhakı tanımasını reddetmek, ABD yürütme organı içinde güç kullanımına ilişkin normların güçlendirilmesine yardımcı olabilir. Ayrıca ABD ulusal güvenlik bürokrasisini, uluslararası hukukun tek taraflı güç kullanarak toprak ilhak etmenin yasaklanması kuralının ABD’nin elini kolunu sallayarak ezip geçebileceği bir konu olmadığı konusunda da bilgilendirebilir. 

Biden yönetimi, geniş çapta BM Tüzüğü'nün ihlali olarak görülen ve son derece akılsızca uygulandığı görülen 2003 Irak işgali gibi ABD'nin kendisinin son derece tartışmalı güç kullanımlarını yeniden inceler ve değerlendirirse, her şey çok daha güçlü ve yasal olacaktır. Uygulamada, bu yasal normları destekleyerek, selefi Trump'ın aldığı kararlardan vazgeçmesi, ulusal güvenlik bürokrasisi içindeki yetkilileri, başkanın masasına ulaşmadan çok önce yasa dışı güç kullanımına ilişkin önerileri rafa kaldırmaya teşvik edebilir.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Batı emperyalizmine yönelik suçlamaları, kendisinin yapmakta olduğu “fetih savaşı” göz önüne alındığında çelişkili ve gülünç olabilir. Ancak ABD, açıkçası savunulamaz olan geçmiş davranışlarından uzaklaşırsa, Rusya’nın davranışları üzerinde daha ikna edici ve samimi çıkışlar yaparak etkili hamleler uygulayabilir.

Amerika Birleşik Devletleri, güç kullanarak toprak ilhak etme konusundaki yasağı ve bu şekilde elde edilen toprakları tanımadığının Avrupa dışında ve hatta yakın ABD ortakları açısından da eşit şekilde geçerli olduğunu gösteren somut eylemlerle eşleştirmelidir. Biden, Trump'ın Golan ilhakını tanınmasına ilişkin kararından vazgeçmeli ve ABD'nin güç kullanarak herhangi bir bölgenin ele geçirilmesini tanımayacağına dair tarihten bu yana sürdürdüğü duruşuna geri dönmelidir.


Brian Finucane tarafından kaleme alınan ve Foreign Policy'de yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Kaan Çeben tarafından tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 3033 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Brian Finucane Arşivi