‘Kredi döngüsü’ pazar ekonomileri içinde normal bir süreçtir. Fakat günümüz Amerikan kredi döngüsünün normalle hiç alakası kalmamıştır. Kolay (sorunsuz) safhası 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde uygulanan en gevşek para politikaları ile körüklenen kredi döngüsünün zor (sorunlu) safhası da Amerikan Hazinesi tahvillerinden elde edilen gelirlerdeki yüksek artış ve ticari emlak sektöründeki kriz tarafından hızlandırılmaktadır. Şimdi ise bu kombinasyon, gelecek yılın ortalarına doğru zorlu bir ekonomik “iniş” için gerekli şartları hazırlamaktadır.
Kredi döngüsü uzmanı müteveffa Hyman Minsky, ucu kaçırılan derecede serbest para politikalarının yolun sonunda genellikle mali sistem içinde rehavete ve bankaların sorumsuzca borç dağıtmasına yol açtığını açık şekilde izah eder. Ondan sonra bol para müziği kesilince bir bakmışız ki çıplak halde yüzüyoruz. Bu durumun topluca farkına varılmasıyla birlikte kredi ödemelerini gerçekleştiremeyenlerin sayısının artması da mali sistem üzerinde çok ciddi bir gerginlik yaratır.
İçinden geçmekte olduğumuz Amerikan kredi döngüsünün sorunsuz safhası, Merkez Bankasının bu süreçteki aşırı para basma faaliyetleri yüzünden biraz fazla “sorunsuz” geçti. 2020’deki Covid kaynaklı mali durgunluk ile mücadele etmek için faiz oranları Amerikan Merkez Bankası tarafından neredeyse sıfıra düşürüldü. Buna ilaveten, ‘nicel rahatlık programı’ kapsamında piyasaya kısa süre içinde 4 trilyon dolar değerinde likidite ile müdahale edildi.
2020’nin başından 2021’in sonlarına kadar geçen süre içinde Amerikan Merkez Bankası piyasaya sürdüğü nakit miktarını toplamda %40 artırdı. Bu ortam nedeniyle bankalar, müşterilerinin borçlarını ödeyememe riskinin karşılığı kesinlikle olmayan düşük faiz oranları ile sorumsuzca kredi verdiler.
2022’nin sonlarına doğru Amerikan Merkez Bankası para politikası frenlerine aniden asılmak mecburiyetinde kalınca bol para politikası müziği bir anda kesildi. Frene basılmasının sebebi enflasyon oranlarının on yıllardır görünmeyen bir şekilde artarak %9’lara kadar çıkmasıyla zuhur eden vaziyeti kontrol altına almaktı. Aradan geçen 18 ay gibi kısa bir süre içinde Merkez Bankası, 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde hiç görülmemiş bir hızda faiz oranlarını 525 puan artırdı. Buna ilaveten, ‘nicel rahatlık’ uygulaması gereği her ay piyasaya 120 milyar dolar ilave edilmesinden vazgeçilerek piyasadan her ay 95 milyar dolar çekilmesi anlamına gelen ‘nicel sıkılık’ programı uygulamaya alındı.
Merkez Bankasının tabi olduğu bu yeni para politikası inancı (arka arkaya ağır müdahaleler), hazine tahvilleri fiyatlarında büyük bir düşüşe sebep olarak bankacılık sisteminin büyük ölçekli tahvilat portföylerine ciddi şekilde zarar verdi. Tahvil fiyatları düşünce de Amerikan bankacılık tarihinin en büyük ikinci ve üçüncü iflası olarak kayıtlara geçen Silicon Valley Bank ile First National Bank iflasları yaşandı.
Bölgesel banka krizinin yeni bir sayfasına doğru emin adımlarla ilerlediğimiz şu günlerde bu ihtimali artıran en önemli faktör, devresel (dönemsel) olarak güçlü bir vaziyet olmasına rağmen hükümetin %8 bütçe açığı verdiği gerçeğini idrak eden piyasaların tepki göstermesiyle hazine tahvili gelirlerinde büyük bir dalgalanma (artış) yaşanıyor olmasıdır. 10 yıl süreli hazine tahvili kâr oranı geçtiğimiz iki ay içinde %4’ten %5’e fırladı.
Amerikan bankacılık sistemi, kâr oranlarındaki artıştan önce dahi hazine tahvilatı portföylerine ‘gerçeğe uygun değerleme’ ile bakıldığında 620 milyar dolar içerideydi. Hazine tahvil fiyatlarında son dönemde yaşanan düşüş ise bu kaybı daha da derinleştirecektir.
Bankacılık sektöründe yeni bir kriz ihtimalini arttıran bir başka faktör ise ticari emlak kredilerinde beklenen geri ödeyememe dalgasıdır. Gelecek yıl son ödeme tarihi dolacak olan 500 milyar dolarlık kredi kullanan müteahhitlerin, Covid sonrası dünyanın getirdiği uzaktan çalışma modası nedeniyle ofis binalarının doluluk oranlarının düştüğü bir ortamda bu borçlarını nasıl ödeyeceği merak konusudur. Bu durum, bilançolarının %18’ini ticari emlak kredilerinin oluşturduğu bölgesel bankacılık sektörü için özellikle yıkıcı olacaktır.
Ahval üzerine düşünüldüğünde akıllara Amerikan Merkez Bankasının hala ‘daha uzun süreli daha yüksek faiz oranları’ düsturu ile alakalı soru işaretleri gelmektedir. Devlet Hazinesinin kendisini makul faiz oranları ile dahi çevirmekte zorlandığı bir dönemde piyasadan her ay 95 milyar dolar çekilmesinin ne gibi bir akla hizmet edildiği de meçhuldür. Uyguladığı yüksek faiz oranları nedeniyle bankaların bilançolarında ağır mali kayıplara neden olan Amerikan Merkez Bankası, önümüzdeki yılın ortalarında patlaması muhtemel büyük bir ekonomik krize davet çıkarmaktadır.
National Interest'te yayınlanan bu değerlendirme Mepa News tarafından tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.