Giderek hızlanan teknolojik gelişmeler bir taraftan geleceğe ilişkin iyimser beklentileri beslerken, diğer taraftan, sebep oldukları yan etkilerle umutlarımızı kıracak gibi görünüyorlar.
BBC'den Ergin Yıldızoğlu'nun haberine göre, kişisel bilgisayarların gelişmesi, internetin ve dijitalleşmenin yaygınlaşması, iletişim, veri ve bilgi işlem teknolojilerindeki baş döndürücü gelişmeler, bireylerin ülkelerinde ve dünyada kendilerini ilgilendiren konularda bilgilenmesini, haklarını, özgürlüklerini baskıcı rejimlere ve eğilimlere karşı korumasını kolaylaştıracaktı. Hatta internet ile sosyal medya üzerinden 'ötekini' tanıma ve sorunlarını anlama süreci, çok kültürlülüğü, kardeşliği ve dayanışmayı geliştirecekti.
Kabul etmek gerekir ki tüm bu alanlarda önemli gelişmeler yaşanıyor. Ancak, giderek şekillenmeye başlayan olumsuz gelişmeler, olumlu gelişmeleri geride bırakacak gibi görünüyor. Bu olumsuz gelişmelerin ayırdına, 'terörizme karşı mücadele' kapsamında, devletlerin güvenlik gerekçesiyle almaya başladığı önlemlere ilişkin tartışmaları izlerken, daha sonra da çok çarpıcı biçimde, ABD Başkanlık seçimlerinde ve İngiltere'deki Brexit referandumunda, 'Fake news' (Sahte haber), sosyal medya üzerinden seçmen manipülasyonu gibi konularda varmıştık.
Daha sonra, 'teknolojik soğuk savaş', 'izleme/gözetleme kapitalizmi' kavramları, internet, iletişim, veri işlem alanlarında yaşanan gelişmelerin, yarattığı yeni emek, ürün ve sömürü biçimleri üzerine tartışmalar yoğunlaştı.
'Teknolojik soğuk savaş'
Birçok gözlemci, Trump döneminde, ABD'nin Çin'e karşı uygulamaya koyduğu, Çin'in de cevap vermeye başladığı 'korumacılık' önlemlerine bakarak yeni bir küresel resesyona yol açabilecek ticaret savaşları riskinden söz ediyor.
Ancak özellikle geçen Aralık ayında, Trump yönetiminin talebi üzerine, Kanada hükümeti Huawei'nin mali işler CEO'su Meng Wanzhou'yu tutuklayınca su yüzüne çıkan çelişkiler, atılan adımlar, Financial Times gazetesinde Philip Stevens'in vurguladığı gibi, bir ticaret savaşından öte, daha yeni başlayan bir küresel egemenlik mücadelesi sürecine işaret ediyor.
Tim Culpan'ın, Bloomberg'deki ilginç yazısının başlığı da "Teknolojik soğuk savaş başladı" idi. New York Times gazetesinden Li Yuan ise konuya, "Huawei Google'ı kaybetti, ABD-Çin teknolojik soğuk savaşının da bir demir perdesi oluştu" başlığıyla yaklaşıyordu.
Trump yönetimi, Çin'in büyük ve hızla gelişen, telekomünikasyonda 5G teknolojisinde dünya lideri olmaya aday teknoloji şirketi Huawei'yi, İran'a yönelik ABD yaptırımlarını ihlal etmekle suçluyordu. Profesör Jeffery Sachs'ın, South China Morning Post gazetesindeki yorumunda işaret ettiği gibi, bu olağanüstü bir durumdu: ABD yönetimi ilk kez bir şirketi değil doğrudan yöneticisini hedef alıyordu. Hem de bir 3. ülkede tutuklanmasını sağlayarak.
Wanzhou'nun tutuklanmasından sonra gelişmeler hızlandı. ABD güvenlik riski oluşturduğunu iddia ederek Huawei'nin, ABD 5G pazarına girmesini yasakladı; ardından müttefiklerini de benzer önlemler almaya zorladı. İngiltere ve Japonya bu irade karşısında eğilme eğilimi sergilerken, ABD'nin Qualcomm Inc, Broadcom Inc gibi, mikroçip şirketleri Huawei'ye ürünlerini satmayı durduracaklarını açıkladılar. Son olarak Google, Huawei telefonlarının son modellerine Android uygulamalarını kullandırmayacağını açıkladı.
Bu sırada, Çin Devlet Başkanı Şi'nin, telekomünikasyon ve silah sanayindeki yüksek teknoloji alanında kullanılan ender mineralleri işleyen JL Mag Rare-Earth şirketine yaptığı yüksel profilli ziyaret, Çin'in bu minerallerin tedarik zincirleri üzerindeki dünya çapında ağırlığını Batı'ya anımsatıyordu.
Tim Culpan'ın ve Li Yuan'ın yorumuna göre, bu gelişmeler Çin şirketlerini kendi işletim sistemlerini, uygulamalarını geliştirmeye zorlayacak, Çin'in internet uzayını, küresel internetten yalıtmaya başlayabilecek, ülke içinde kullanıcıların üzerinde devlet denetimini, yoğunlaştıracak, de facto bir 'teknolojik demir perde' oluşmaya başlayacak.
Nisan ayında Rusya Parlamentosundan geçen, gerektiğinde dünyadan yalıtılabilecek bir Rusya interneti oluşturmayı amaçlayan 'Egemen Internet' yasasını da bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.