ABD’nin 20 yılın ardından Afganistan’dan çekilmeye başlamasıyla birlikte Taliban, İslam Emirliği’ni tekrar diriltmek için silahlı güce dayalı gayretlerine daha da hız verdi. Burada sorulması gereken soru Taliban’ın Afganistan İslam Emirliği’ni tekrar hayata geçirmek üzere her geçen gün daha da zayıflayan Kabil hükümetine karşı savaşı sürdürüp sürmeyeceğinden ziyade bu savaşı nasıl yürüteceğidir.
Zira şu noktada hiçbir şüphe yok: Çok şiddetli bir Taliban harekatının eli kulağında.
Afganistan’ın geleceğine karar verecek olan savaş aşağıda da sıraladığımız üzere dört olası senaryodan birisi şeklinde cereyan edecektir.
Hızlı çöküş
Çok hızlı ilerleyen bir Taliban harekâtı neticesinde güvenlik vaziyeti birden kötüleşerek sivil Afgan hükümeti ve/veya ordusu çöker. Taliban seri bir şekilde güney, doğu ve batıda hakimiyetini sağladıktan sonra ülkenin kuzeyi ve Kabil’i ele geçirmek için harekatın hedefini yeniden belirler.
Gücün odaklanması ve mukavemet
Afgan hükümeti hatlarını pekiştirir ve varlık bulundurması zor olan noktalardan çekilerek savunması görece daha kolay olan alanları güvenlik altına alır. Bu durumda ülkenin güney, doğu ve batısı kayıtsız şartsız Taliban kontrolüne girerken Afgan hükümeti ise Taliban’ı ülkenin kuzeyinden çıkarmak ve Kabil’i savunmak için en azından bir fırsat elde etmiş olur.
Yavaş yavaş yanma
Afgan hükümeti ve ordusu şu günkü vaziyetine devam etmeye karar verir. Bu durumda Taliban, her ne kadar kuvvetlerini istediği noktalarda yoğunlaştırıp vilayet merkezlerini hızlı bir şekilde düşüremese de Afgan hükümetini tıpkı son birkaç yıldır yaptığı gibi kademeli bir şekilde tutunduğu yerlerden söker.
Sert savunma
Afgan hükümeti birlik olur, ABD’den boşalan güvenlik boşluğunu doldurabilecek şekilde yabancı aktörlerin desteğini sağlayarak ülke sathında Taliban’a karşı sert bir şekilde karşı durarak hatlarını muhafaza eder.
Şunu belirtmekte fayda var ki önceden görülmesi imkânsız gelişmeler yaşanacak savaşın gidişatını değiştirebilir. Mesela, Afganistan’dan Batı'ya yönelik bir terör saldırısı gelmesi halinde bu durum ABD’yi ülkede kalmaya zorlayabilir veya bir mucize olur da Amerika Afganistan’a komşu bir ülkede askeri üs elde edebilirse Amerikan hava gücünü Afgan ordusuna destek amaçlı kullanmaya karar verebilir. Her iki örneğin sonu da yukarda bahsi geçen “yavaş yavaş yanma” senaryosuna çıkar. Bir başka misal olarak, bir darbe yaşanması halinde, darbe sonrası sürecin nasıl geliştiğine bağlı olarak “Hızlı Çöküş” veya “Gücün Odaklanması ve Mukavemet” senaryoları gerçeğe dönüşebilir.
Bunula birlikte, eğer Afganistan’daki vaziyet şu anki haliyle devam eder ve ABD çekilme harekâtını tamamlarsa birinci, ikinci ve üçüncü senaryoların gerçekleşme ihtimali dördüncü senaryonunkinden çok da büyüktür. Afgan hükümetinin ve ordusunun son on yıldır ortaya koyduğu performansa bakıldığında, uzun süredir ağır kayıplar veren bu tarafın bir anda sanki sihirli değnekle dokunulmuş gibi tüm ülke sathında ciddi bir mukavemet göstereceğini düşünmek pek de akıl kârı değildir.
Yaşanması en muhtemel senaryo, Afgan hükümetinin kontrol ettiği toprakların çok büyük bölümünü terk ederek savunmaya daha müsait noktalarda pozisyon almasıdır.
Taliban her yerde
2000’li yılların başı ve ortasında olduğu gibi Taliban’ın güç odakları artık sadece ülkenin güney ve doğusu ile sınırlı olmadığı için Afgan hükümetinin atabileceği adımlar son derece (gerçek anlamıyla) sınırlıdır. Taliban, El Kaide'nin de desteği ile aralarında eski Özbekistan İslami Hareketi, İslami Cihad İttihadı, İmam Buhari Ketibesi ve Ensarullah Cemaati gibi yapılanmaların bulunduğu cihat yanlısı birçok Özbek ve Tacik grubu saflarına kattı. Taliban, bu katılımlar sayesinde Badahşan gibi vilayetlerin en iç noktalarına kadar erişim sağladı. Bu vaziyetin ABD ordusu ve istihbarat birimlerini yıllar önce alarm durumuna geçirmesi gerekirdi ancak bu olmadı.
11 Eylül öncesi dönemde Taliban’a karşı verdiği savaş sırasında Kuzey İttifakı’nın yönetim merkezi olan Badahşan bugün artık bir Taliban kalesidir. Afgan yetkililerin verdiği bilgilere göre vilayetin 27 ilçesinde 22’si Taliban ve onun El Kaide bağlantılı müttefiklerinin tehdidi altındadır. Lafı dolandırmadan söylemek gerekirse bahsi geçen 27 bölgenin 22’sinde Taliban kontrolü ele geçirebilecek kapasiteye sahiptir. 15 yıl önce Badahşan’ın ülkedeki en güvensiz vilayetlerden birisi haline geleceğini hayal etmek dahi imkansızdı.
Taliban ilaveten, 2000’li yılların başı ve ortalarında çatışmaların son derece uzak olduğu Saripul, Faryab, Cevzcan, Belh, Samangan, Baglan, Kunduz ve Tahar gibi kuzeydeki vilayetlerin en iç noktalarına kadar ilerledi. Bu sayılan noktaların hepsi bugün Taliban baskısı altındadır. Bu vilayetlerin başkentlerinin çoğu Taliban tarafından ele geçirilme tehdidi ile karşı karşıyadır. Afgan hükümetinin son yirmi yıldır Kunar ve Nuristan vilayetlerindeki hakimiyeti yerleşim yerlerinin merkezlerinden ibarettir.
Aynı durum batı vilayetleri için de geçerlidir. Taliban Badgis, Herat, Ferah ve Nimruz vilayetlerinde de önemli ilerlemeler kaydetti. (Taliban, 2018’in Mayıs ayında kısa bir süreliğine Ferah şehrinin tüm kontrolünü ele geçirmişti.)
Afganistan’ın güneyi ve doğusunda ise durum daha da vahimdir. Hilmend, Kandahar, Uruzgan, Gazni, Zabul, Paktiya, Paktika, Host ve dahi Nangarhar vilayetlerinin tümü birer Taliban kalesidir. Ülkenin doğusunda yer alan ve Kabil’in kapısı olarak nitelendirilen Vardak ve Logar vilayetlerinin yanı sıra Lagman ve Kapisa’da mücadele hala devam etmektedir.
Taliban Kabil, Gor, Daykundi, Bamyan ve Pervan gibi merkez vilayetlerde tutunmakta güçlük çekiyor olmasına rağmen buralarda dahi bazı yerleşim merkezlerini tamamen kontrol altına almayı başardı ve geçmişte birçok defa büyük çaplı saldırılar organize etti. Taliban, uzun süredir başkent Kabil içinde düzenli olarak saldırı ve suikastlar icra etmektedir.
Hükümet güçleri hatlarını pekiştirmeli
Güvenlik vaziyeti incelendiği takdirde Afgan hükümeti ve bu yönetime bağlı savunma kuvvetlerinin zor bir durumda olduğu anlaşılmaktadır. Afgan Ulusal Savunma ve Güvenlik Kuvvetleri (AUSGK) operasyonlarına ABD’nin verdiği desteğe rağmen Taliban son yıllarda çok önemli ilerlemeler kaydetti. Bugün, Afganistan’daki 34 vilayet başkentinden 17’si direkt Taliban tehdidi altındadır.
2014 yılında, “dalga” sona erip de ABD kuvvetleri güvenlik sorumluluklarını resmi olarak AUSGK’ye devrettiğinde tehdit altında olan bir vilayet başkenti yoktu.
2018’den bu yana yani yalnızca son üç yılda Taliban kontrol ettiği bölge sayısını ikiye katlarken (45’den 88’e), kontrol için mücadeleye devam ettiği bölgelerin sayısını da 117’den 213’e çıkardı.
AUSGK’nin, mutlak mağlubiyet ve bünyesindeki birliklerin teker teker Taliban tarafından etkisiz hale getirilmesi risklerini göze almadan tüm Afganistan’ı savunması imkansızdır. Tam da bu amaçla yani tüm ülkeyi aynı anda savunmak için küçük karakollar ve yol kontrol noktalarına dağılan Afgan ordusu ve polisine karşı harekete geçeceği zaman ve mekânı son derece usta bir şekilde kendi seçen Taliban ve onun El Kaide bağlantılı müttefikleri geçmişte sayısı belli olmayan askeri üs ve yerleşim yerini kolayca ele geçirdi.
ABD tarafından eğitilmiş, son derece kabiliyetli ancak sayıları az Afgan komandoları, yerleşim merkezlerinde sabit güvenlik görevi üstlenmek gibi eğitim almadıkları rollere girmek zorunda kalmaktadır. Komandoların aldığı iyi eğitim ve sahip oldukları teknolojik silahlara rağmen bu birliklerin Taliban ile girdiği birçok çatışmadan ağır kayıplar vererek çekildiği herkesin malumudur.
Bu vaziyet, Kabil hükümetine bağlı asker ve polisler arasında moral bozukluğuna ve personelin davalarına olan inançlarına bağlılıklarının azalmasına neden oldu. Her geçen gün daha fazla Afgan güvenlik personeli, mevzilerini savunurken ölmeyi göze almak yerine ya üslerini terk etmekte ya da Taliban’a teslim olmaktadır. Sürekli art arda yenilgi alınması ve özellikle de AUSGK’yi zorda kaldığı zaman kurtaracak özel operasyon kuvvetleri ve ABD hava gücünün bir anda denklemden çıkması, büyük çaplı askeri birliklerin dahi dağılmasına ve hatta bu birliklerin taraf değiştirmesine neden olabilir. Bazı askeri birlikler AUSGK’yi terk ederek kendi memleketlerini savunmak amacıyla bilinen savaş ağalarının safına geçerken diğerleri de toplu şekilde Taliban’a iltica edebilir.
Taliban’ı harekete geçmeye tereddüt ettiren tek unsur ABD hava gücünün periyodik kullanımı ve bu gücün varlığının oluşturduğu tehditti. Taliban Kunduz (iki kez), Gazni ve Ferah’a girdiğinde ABD Hava Kuvvetleri bir yandan cihat yanlılarını bu şehirlerden çıkmaya zorlamak için saldırılar icra ederken bir yandan da sahada AUSGK’ye hem lojistik hem de çatışma desteği sağlayıp ilaveten tıbbi tahliye görevlerini de üstlenmişti. Taliban’ın Leşkergah ve Kandahar’a yönelik 2020 kışı ile 2021 baharında gerçekleştirdiği son harekâtlar ABD ordusu tarafından bir noktada durdurulmasına rağmen Taliban bu harekatlar neticesinde ülkedeki en büyük ikinci barajı ve iki vilayetin şehir merkezlerinin etrafındaki kırsal alanı kontrol altına almayı başardı.
2021 yazının ardından ise ABD artık AUSGK’yi ilerde içine düşeceği taktik ve stratejik başarısızlıklardan çekip kurtarmak için orada olmayacak.
Bazılarının “ufuk ötesi saldırılar” diye bahsettiği hava operasyonları veya Afganistan sınırları dışından başlatılıp icra edilecek kara harekatları Taliban’ın harekâtını durdurmak için yeterli olmayacaktır. Aslına bakıldığında ortada böyle bir niyet de yok zira Amerikalı devlet yetkilileri tarafından son zamanlarda yapılan açıklamalarda hava gücünün görevinin Taliban ile olan mücadelesinde Afgan ordusuna destek vermek değil El Kaide ve IŞİD’i hedef almak olduğu vurgulanmaktadır.
AUSGK, daha iyi savunma şansı olan bölgelerde pozisyonunu sağlamlaştırmak zorunda kalacaktır. Bu, en azından güney ve doğudaki kuvvetlerini çekerek bu personeli merkez ve kuzey vilayetlerine sevk etmesi gerektiği anlamına gelmektedir. AUSGK bir ihtimal batıdaki bazı noktaları savunmayı tercih etse dahi bunu başarması çok zor olacaktır.
Eğer AUSGK güney ve doğuyu tamamen savunmaya karar verirse mutlak olarak mağlup olma riski ile karşı karşıya kalacaktır.
AUSGK’nin ülke sathındaki taktik ve stratejik vaziyeti içler acısıdır. Güney ve doğuda ise içler acısı sıfatı durumu anlatmaya kâfi değildir. Bu gerçeğin tam olarak farkında olan Taliban da askeri stratejini buna göre şekillendirecektir.
Kayıp Güney
Hilmend, Kandahar ve Uruzgan vilayetlerinin kilit önemdeki kırsal kesimleri bazı istisnalar hariç tamamen Taliban kontrolü altındadır. Taliban’ın bölgedeki varlığının getirdiği avantajı buraları tümüyle ele geçirmek için sonuna kadar kullanılacaktır.
Amerikalı generaller son derece ironik bir şekilde, Taliban’ın kırsal alanlara hükmedip ana yerleşim yerlerini kontrol altında tutma hususunda gösterdiği sözde beceriksizliği düşmanın güçsüzlüğünün bir kanıtı olarak okumayı tercih ettiler. Bu yanlış analiz, Taliban’ın kırsal bölgeyi ele geçirerek ileriki bir tarihte şehir merkezlerini almak için başlatacakları harekatın şartlarını dikte etmeye yönelik taktiksel ve zamana meydan okuyan gerilla stratejisini tamamen ıskalamaktadır.
Her başı dara düştüğünde AUSGK’nin yardımına koşan ABD ordusu işin içinde olduğu sürece Taliban vilayet başkentlerini uzun süre elinde tutamayacağının farkındaydı. Bu yüzden, şehir merkezlerini kontrol altında tutmak yerine bu yerleşim yerlerinin etrafını kuşatma ve buralara giden kilit kara yollarını etki altına alma stratejisini yürüttüler. Hilmend, Kandahar ve Uruzgan vilayetlerinin artık neredeyse tamamen Taliban’ın eline geçtiği söylenebilir. Bu vilayetlerin başkentleri olan Kandahar şehri, Leşkergah (Hilmend) ve Tarinkot (Uruzgan) şehirleri ile diğer kilit bölgelerin etrafı sarılmış durumdadır. Eğer ABD ordusu müdahale etmeseydi Leşkergah geçtiğimiz yılın bahar aylarında, Kandahar şehri de bu yılın başlarında çoktan Taliban tarafından alınmıştı. Amerikan hava gücü ve özel kuvvetlerinin denklemden çıkması halinde bahsi geçen vilayet başkentlerinin kaybedilmesi artık an meselesine dönüşecektir.
Aslına bakılırsa Taliban’ın güneydeki bu üç vilayet başkentini illa cebren ele geçirmesi gerekmez. Buna gerek kalmayabilir. Şehirlere giden ana yılların tutulması (Taliban bölgede ABD ordusunun gayet aktif olduğu dönemde dahi Halka Yolunu* defalarca kapatmıştı) ve Afgan Hava Kuvvetlerinin lojistik kabiliyetlerinin zamanla azalmasıyla birlikte Taliban içerideki AUSGK birlikleri eninde sonunda çökene veya teslim olana kadar buraları kuşatma altına alabilir. Taliban ülkenin güneyindeki en sağlam kalelerinin şehirlerini yıkmak istemeyecektir. Böylece aralarında başkent Kabil’in de bulunduğu merkez ve doğu vilayetlerde cereyan etmesi neredeyse kaçınılmaz savaş için kullanacağı insan kaynağını korumuş olacaktır.
Leşkergah, Kandahar şehri ve Tarinkot’taki hükümet yanlıları ellerinden geldiği kadar direnmeye devam edecektir ancak zaman geçtikçe bunu sürdürmeleri zorlaşacaktır. Taliban, şehirleri yıkmak yerine bu insanları ya teslim olmaya ya da uzlaşmaya (Taliban propaganda çalışmalarında uzlaşma üzerine odaklanmaktadır) çağıracaktır.
Şehirlerin savaşarak ele geçirilmesine karar verilmesi halinde Taliban büyük ihtimalle ilk önce Hilmend ve Kandahar’a odaklanacaktır zira bu iki şehrin kontrol altına alınmasından sonra coğrafi olarak ıssız bir bölgede yer alan Tarinkot’un kaderi aşağı yukarı çizilmiş olacaktır. Şehre girip çıkan ana lojistik güzergahlarının kapatılmasının ardından burada konuşlu AUSGK birliklerinin yiyecek ve malzeme sıkıntıları yaşamaya başlaması sadece an meselesi olacaktır. Bir diğer senaryo ise, Taliban’ın Leşkergah ve Kandahar şehrindekilere ibret olması amacıyla önce Tarinkot’a saldırma ihtimalidir.
Sendeleyen Doğu
Taliban güneyin kontrolü için harekete geçtiği anda büyük ihtimalle doğu için de düğmeye basacaktır. Ancak yine de Taliban’ın önce güneydeki kazanımlarını garanti altına aldıktan sonra doğuya doğru yola çıkması da ihtimal dahilindedir. Bu seçeneklerin hangisinin hayata geçeceği ise haliyle o dönemki güvenlik durumu ve AUSGK’nin vaziyetine bağlıdır.
AUSGK’nin Gazni, Zabul, Paktiya, Paktika, Host ve Nangarhar gibi doğu vilayetlerindeki taktiksel varlığı güneydekinden pek de iyi durumda değildir. Bunun tek istisnası ise Taliban’ın henüz vilayetteki başkentlerin hiçbirisi için aleni bir hamle yapmadığı Gazni şehridir.
Ancak bu başkentlerin tehdit altında olmadığı anlamına gelmemektedir. Tıpkı güneyde olduğu gibi Taliban mevzubahis şehirlerin kaderini tayin edecek bölgelerin hepsinde ya kontrolü tam ele geçirmiş ya da geçirmek üzeredir. Zabul’un başkenti Kalat, Taliban kontrolündeki bölgenin tam ortasında olup istenildiği zaman operasyon düzenlenip kolayca zapt edilebilecek bir durumdadır. Taliban geçmişte tekrar ve tekrar Halka Yolu ve Gardiz-Host Otoyolu gibi ana güzergahları istediği zaman kapatabileceğini ispatlamıştır.
Taliban içindeki en güçlü ve ayrılmaz parçalardan birisi olan ve El Kaide ile ittifak eden Hakkani Ağı’nın Paktika, Paktiya ve Host ve hatta Gazni içinde aktif olduğu bilinmektedir. Pakistan sınırının hemen diğer tarafındaki askeri üsler ve Pakistan ordusu ve istihbaratının sağladığı direkt yardımlar nedeniyle AUSGK’nin Taliban ve bu yapının en büyük parçalarından birisi olan Hakkani Ağı’ını bertaraf etmesi çok zordur. Harekete geçmesinin ardından kısa süre içinde Taliban, Kalat ve Gazni şehrini ele geçirecektir. Host şehri ise içerdeki CIA destekli Host Koruma Gücü isimli kaybedecek pek bir şeyi olmayan birliklerin mukavemeti nedeniyle bir süre zorluk çıkaracaktır. Host’un düşmesinin hemen ardından, Gardiz (Paktiya) ve Şaran (Paktika) da kaybedilecektir. Taliban’ın Zabul, Gazni, Vardak ve Logar’ı kontrol alması halinde Paktiya, Paktika ve Host’un düşmesi artık sadece an meselesi haline gelir.
Kabil’e çıkan yol
Eğer Taliban doğunun kontrolünü ele geçirirse başkent Kabil için başlayacak olan savaş da iyice yaklaşmış olacaktır. Taliban bu şehrin alınması için verilecek mücadelenin zeminini son birkaç yıldır hazırlamaktaydı. Şu anda Kabil’e bağlı 15 ilçenin dokuzunda Taliban varlığı mevcuttur. Taliban’ın başkent içinde zaman zaman saldırılar icra edebilmesinin altındaki neden bu varlıktır.
Kabil şehrini ele geçirmek için harekata başlamadan önce Taliban’ın başkentin adeta kapısı niteliğindeki Logar ve Vardak vilayetlerini kontrol altına alması gerekecektir. Şu anda mevzubahis vilayetlerin çoğu bölgesinde Taliban’ın ciddi varlık gösterdiği ve bölge başkentlerinin halihazırda Taliban tehdidi altında olduğu bilinmektedir.
Logar’daki yedi ilçenin dördünü tamamen alan ve iki tanesini de ele geçirmek üzere olan Taliban Vardak’ta ise dokuz ilçenin üçünün hakimiyetini sağlarken dördü için ise faaliyetlerine devam etmektedir. Bugünkü vaziyet göze alındığında Taliban’ın Kabil’i almak amacıyla harekete geçmesinin önünde hiçbir engel yoktur.
İlaveten, Kabil etrafında aralarında Kapisa, Lagman ve Pervan gibi bölgelerin de bulunduğu diğer noktalarda da Taliban önemli nüfuz sahibi olduğu bilinmektedir.
Eğer Taliban Logar ve Vardak’ı teslim alıp Kabil’e komşu vilayetlerde ve şehrin etrafındaki bölgelerde kurduğu baskıyı devam ettirebilirse Afganistan’ın başkenti için verilecek savaşın önü açılır.
Sıkıntılı Kuzey
Taliban bir yandan güney ve doğuda kontrolü ele geçirmek için savaşırken bir yandan da 2000’li yılların ortalarından itibaren etki alanını büyük oranlarda arttırdığı kuzeyde de saldırılarına devam edecektir. Taliban kuzeyde o kadar faal vaziyettedir ki 17 vilayet başkentinden sekiz tanesi bugün Taliban tarafından ele geçirilme tehdidi ile karşı karşıyadır: Meymene (Faryab), Saripul (Saripul), Mezar-ı Şerif (Belh), Aybak (Samangan), Pul-i Humri (Baglan), Kunduz (Kunduz), Talukan (Tahar) ve Feyzabad (Badahşan).
Taliban kuzeyde büyük uğraşlar sonucu elde ettiği kazanımlarından kolayca vazgeçmeyecektir. İlaveten, kuzeyde çatışmaların devam etmesi demek aksi halde başkent Kabil ile ülkenin güney ve doğusundaki bölgelere sevk edilecek Afgan hükümetine bağlı asker ve polislerin oldukları yerde kalması anlamına gelecektir.
Ülkenin kuzeyi her ne kadar Taliban için stratejik öneme sahip topraklar olsa da bu bölge öncelik sırasında güney, doğu ve başkent Kabil’in ardında kalacaktır.
Vahşi Batı
Taliban tıpkı kuzeyde olduğu gibi batıda da önemli ilerlemeler kaydetti. Aralarında Ferah şehrinin de bulunduğu üç vilayet başkentinin Taliban tarafından ele geçirilmesi tabi ki de tesadüf değildi. Taliban’ın Ferah, Herat ve Badgis’de büyük ölçekli varlığı bulunmakta ve buralardaki bölgelerin çoğu ya Taliban’ın direkt kontrolü ya da tehdidi altındadır.
Güney ve doğunun kontrolünü ele geçirmekte başarılı olması durumunda Taliban’ın batıyı da almak için önemli miktarda kaynak ayırmasına gerek kalmayacaktır. Kuzeydeki saldırıların devam etmesi ve güneyin kontrolünün kaybedilmesi halinde batıdaki anahtar lojistik güzergahlar otomatikman saf dışı kalacağı için Taliban’ın bu toprakları alması çocuk oyuncağı olacaktır.
Görece daha zorlu bir merkez
Ülkenin dört bir yanında son derece iyi bir vaziyette olan Taliban’ın Hazaraların çoğunlukta olduğu merkez Afganistan’daki (Gor ve Bamyan) ayak izleri ise oldukça kısıtlıdır. Taliban’ın yönetimde olduğu dönemde sıkıntılar çeken Hazaralar yaşadıkları toprakları savunmak için organize olacaklardır. Burada yaşanacak çatışmalarda İran tarafından eğitilen ve Suriye'de IŞİD’e karşı savaştırılan Fatımiyyun militanlarının Hazaraların safında yer alacağı aşikardır.
Yine de eğer Taliban Hazaralara komşu vilayetleri güvence altına almayı başarırsa Hazaraların Taliban devine karşı göstereceği direnişin şiddeti zamanla azalacaktır.
Taliban, Afganistan’ın tümünü geri almak için yürürlüğe koyacağı planın taslakları ve ayrıntıları üzerine son on yıldır büyük bir dikkatle çalışmaktaydı. Her şey ABD ordusunun burnunun dibinde yaşandı. Cihat yanlılarının son derece etkili stratejisi defalarca kasten yok sayıldı. Artık bu strateji yakında sadece Afgan hükümetine bağlı kuvvetlerin bir sorunu olacak.
*Editörün notu: Halka Yolu, Afganistan'ın büyük şehirlerini birbirine bağlayan 1 numaralı otoyoldur. Bir halka şeklinde tüm ülkeyi sardığı için bu isimle anılmaktadır.
Bill Roggio tarafından kaleme alınan ve Long War Journal'de yayınlanan bu makale Mepa News okurları için tercüme edildi.