Taliban, her senenin bahar ayı başında yeni bir isimle operasyonlar başlatır. 2010 senesinin baharında da bu gelenek bozulmadı. O sene içinde Afganistan'da Amerikan ve koalisyon hava güçleri gerçekten çok etkin bir şekilde rol alıyorlardı. Özellikle ülkenin güneyinde güçlü kalelere sahip olan Taliban, gece yapılan indirme operasyonlarıyla baskı altına alınmak isteniyordu. Tabi ki kendi ülkesinde savaşmanın büyük bir avantajını yaşayan Taliban, bu operasyonel baskıyı her seferinde bir şekilde hafifletti.
Taliban'ın her zaman öncelikli hedefi ülkedeki yabancı güçler olmuştur. Bu yüzden Afganistan'da başta Amerika olmak üzere diğer tüm yabancı güçler, yüksek ölçüde güvenlik önlemlerine başvurdular. Bu önlemlerin hepsi, kendilerini biraz daha korunaklı hale getirebilmek içindi.
'Yabancı' hedefler öncelikli
2010 yılında ülkede bulunan yabancı güçler çok büyük kayıplar veriyorlardı. Özellikle Kabil-Kandahar yolu olarak bilinen ana yolda neredeyse her gün yabancı güçlerin araçlarını hedef alan mayınlı saldırılar düzenleniyordu. ABD'nin eğitip donattığı yerli güçlerin (genellikle Milli Ordu Kuvvetleri) ABD konvoylarına eşlik ediyor olmaları da bu saldırıların önüne geçemedi. Taliban yerli ve yabancı güçler arasında bariz bir seçim yapıyor ve her zaman önceliğini yabancı güçlerden yana kullanıyordu. Taliban, belli bir dönem, saldırı düzenleyeceği sırada yerli güçlerin geçmesine izin verir ve yabancı güçleri hedef alırdı.
Bu tercihin arkaplanında Taliban'ın 'iyi düşünülmüş' bir stratejisi yatıyordu. Nitekim bu tarz saldırılar bir ölçüde ABD Ordusu'nun yerli güçlere olan güvenini de zayıflattı. Birçok geçiş sırasında ABD askerlerinin kendilerinin araçlardan inerek patlayıcılara karşı yolu kontrol ettiği görüntülendi.
ABD ordusu 'hareket edemez' halde
Amerika bu durumun önüne geçebilmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Yolların üzerinde 24 saat insansız hava araçları uçmasından, her gece devriye atan Apache helikopterlere kadar...
2011 yılında yabancı güçleri hedef alan saldırılar daha da şiddetli hale geldi. Özellikle ülkenin güneyinde dış güçleri hedef alan saldırılar yaz ayının ortalarında son haddindeydi. Yabancı güçlerin artık bir yerden başka bir yere hareket etmesi çok zorlaşmıştı. Taliban'ın gözcüleri 24 saat kampları gözlüyorlar ve birliklerin hareketlerini raporluyorlardı.
Özkütlesi ve dayanıklılığı çok yüksek olan zayıflatılmış uranyum, askeri araçların zırhları için kullanılmaya başlandı. Taliban'ın buna karşı geliştirdiği çözüm ise oldukça basitti; standart 10 kiloluk IED tipi bombaların kapasitesi iki katına çıkarıldı.
Afganistan'da 'sahva' projesi
2012 yılına gelindiğinde Amerika, kendi güvenliği için harcadığı milyon dolarların bir işe yaramadığını fark etti. Amerika, daha önceden tecrübe ettiği bir planı devreye soktu. Bu plan, Afganistan'da, Irak'ta olduğu gibi -Sahva* benzeri- birlikler oluşturmaktı.
Projenin planlama aşamasının ve eğitim sürecinin ne kadar sürdüğü konusunda net bir bilgi yok. Ancak projenin hayata geçirildiği tarih, 2012 yılı içinde Taliban'ın ülkede en az aktif olduğu kış dönemi.
Amerika'nın kurduğu bu Sahva benzeri silahlı güçlere verilen isim; yerel polis.
Taliban ile Amerikan ordusu arasında bir set
Yerel polisler, köylerdeki yerel halktan seçildi. Verilen askeri eğitim oldukça sınırlıydı.
Yerel polisler, Amerikan askeri konvoylarının en çok saldırıya uğradığı güzergahlara yakın olan köylerin halklarından oluşturuldu. Yani bu yerel polislerin görevi, bölgedeki Taliban'ı oyalamak ve onları ana yola yaklaştırmamaktı. Yani bir bakıma Amerika için güvenli bir alan oluşturmaktı.
Amerika, milyonlarca dolarlık askeri harcama ve geliştirmeler ile başaramadığını, yerel polisler ile bir anlamda sağlamış oldu. Ana yolları kullanan Amerikan ordusu, Taliban'ın direkt hedefi olma tehdidi altındaydı. Ancak şimdi, Taliban ile aralarına bir yerel polis seti çekmişlerdi. Amerika'nın bu stratejisi ilk etapta büyük oranda olumlu sonuç verdi.
Bu plan ilk dönemler (2013 yazı) öyle güzel işledi ki, bırakın Amerikan askerlerini, yerel ordu güçleri bile bu güvenlik şeridinden faydalandılar. Taliban, bu dönemde bu yerel polisler ile çok fazla meşgul oldu. Bu da Amerika, koalisyon ve yerel ordu güçlerinin daha rahat hareket etmelerini sağladı.
O dönemlerde Taliban ne zaman yerel polislere saldırsa, Amerikan Hava Kuvvetleri bu yerel polislere hava desteği sağladılar. Amerika bu projeye oldukça fazla değer veriyordu. Yerel polislerin karakollarına ziyaretlere gelen Amerikalı askeri yetkililer bile vardı.
Yerel polisler şu an için de bazı bölgelerde Taliban'a karşı bir mukavemet gösteriyorlar. Ancak Afganistan'da en fazla kaybı da bu polisler veriyor. Aldıkları maaşın düşüklüğü (100-200 dolar arası) ve her an ölümle burun buruna olmaları sebebiyle Taliban'a teslim olma konusunda da birinci sıradalar.
Peki nasıl bu kadar etkili oldular?
Bakıldığında, silah tutmasını bile bilmeyen, birkaç saatlik talimden sonra göreve başlayan bu güçlerin Taliban karşısında nasıl bu kadar etkili olabildiği sorusu akıllara gelmiyor değil. Taliban, Afganistan'ın birçok bölgesinde gerilla savaşına bağlı temeller ile (vur-kaç taktiği gibi) savaşıyor. Amerika ve onun desteğindeki ulusal birlikler ise, düzenli bir ordu olarak hareket ediyorlar ve bu sebeple Taliban karşısında ağır kayıplar veriyorlar. Ayrıca bundan daha da önemlisi, savaştıkları bölgeyi sadece ellerindeki haritalar ile biliyorlar.
İşte Amerika'nın Afganistan'da izlediği strateij, "çiviyi çiviyle sökmek" olarak isimlendirilebilir. Yani gerilla taktiklerini kullanarak savaşan birisinin karşısına yine gerilla taktiklerini uygulayan bir güç çıkarmak.
Yerel polisler, bulundukları bölgelerde gece devriyeleri atıyorlar, hatta bazen gündüzleri gizlice Taliban bölgelerine girip, saldırılar düzenliyorlardı. Taliban gibi yoğun bir şekilde motorsiklet kullanıyorlar ve onlar gibi giyiniyorlardı. Bölge sakini olduklarından, ellerinde harita ve GPS olmadan savaşabiliyorlardı.
Taliban'ın suikastleri
Şimdilerde ise çoğu ifşa oldu ve karakollarından dışarı çıkamıyorlar.
Peki neden?
Yerel polislerin kendi içlerinden seçtikleri ve resmi olarak da onanan liderleri bulunuyor. Bu liderden emir alıyorlar ve onun emrinden dışarı çıkmıyorlardı. Taliban, yerel polislere ait olan karakolları hedef almak yerine şehir merkezinde bulunan liderlere suikastler düzenlemeye başladı.
Liderler tek tek öldürülünce bu yerel polis yapılanması da bir anlamda çözüldü ve ilk zamanlarındaki etkisini büyük oranda kaybetti.
Sonuç
1- Bu oluşum Afganistan'da her ne kadar dağılmış ve çözülmüş olsa da, zamanında Amerika'ya çok büyük faydalar sağladı. Amerika için 2012 yılı kışında başlayıp, 2013 yılı yazında resmen bir "güvenli bölge" oluşturuldu. Taliban bu dönemlerde yerel polisler yüzünden daha önceleri operasyon yapabildiği yollara yaklaştırılmadı.
2- 2013 senesi sonbaharında Amerika, ilçe merkezlerinden il merkezlerindeki büyük kamplara çekilmeye başladı. Çekilmenin büyük bir kısmı ana yoldan gerçekleşti ve yerel polisler sebebiyle Taliban bu çekilmeyi büyük oranda sadece izlemekle yetindi. Buna müteakip Amerika, 2014 yazında çekilmiş oldukları il merkezlerinden de ayrılıp, diğer birkaç ilde bulunan büyük kamplara yerleşti.
3- Amerika, sahva/yerel güç siyasetini geçmişteki Irak ve Afganistan tecrübelerini de göz önüne alarak, Irak ve Suriye'de yeniden uyarlayacaktır/uyarlamaktadır. Zaten şu an da özellikle IŞİD ile savaş kampanyasında tekrar bu stratejiye yönelik adımlar izlemektedir.
Bu analiz Halid Abdurrahman* tarafından Mepa News okurları için kaleme alındı.
*Halid Abdurrahman, bağımsız bir gazeteci ve yazar. Ortadoğu araştırmaları ve küresel çatışmalara dair analizleri ile tanınıyor. Hiç bir kuruma bağlı olmayan Abdurrahman, kişisel blogu ve sosyal medya sayfası aracılığıyla yayımlarını takipçileriyle buluşturuyor.