Mısır'da darbeyle iş başına gelen Abdulfettah el Sisi'ye karşı gösteriler, Sisi'nin koltuğunu tartışmaya açtı.
Mısır'ın devrik diktatörü Hüsnü Mübarek ile Sisi arasında kurulan bağlantılar, Sisi'nin de sonunun Mübarek gibi olabileceği yorumlarına sebep oluyor.
Köşe yazarı Bret Stephens, The New York Times için kaleme aldığı yazıda Sisi'nin durumunu değerlendirdi.
Analiz Mepa News okurları için Türkçeleştirildi.
*
Uzun yıllar önce Kahire’de, Abdülfettah el Sisi’ye Hüsnü Mübarek’in en büyük hatasının ne olduğunu sormuştum. Mısır’ın altıncı başkanı, dördüncü başkanı için “çok uzun süre koltukta kaldı” diye cevap vermişti. Mübarek, 30 yıl boyunca bir firavun gibi ülkeyi yönettiği makamından Arap Baharı'nın ateşli ilk günlerinin karmaşasında hızlı bir şekilde el çektirilmişti.
O günden beridir gücü elinde bulunduran Sisi, 2013 yılında askeri bir darbe ile başa gelmiş, daha sonra yapılan seçimde oyların %97’sini alarak “yeniden seçilmişti.” 2030 yılına kadar görevde kalmak için Anayasayı dahi değiştiren Sisi kendisinin çok popüler olduğunu hayal ediyor.
Perşembe günü, BM Genel Kurulu toplantılarına katılmak üzere New York’ta kaldığı otelde Sisi’yi ziyaret edecek 25 kişilik bir gruba dahil olmam için davet edildim. Toplantı, Chatham House Kurallarına tabi olduğu için içeride konuşulanları burada paylaşamam ancak Sisi kayıtlarına geçmeyi kabul ederek, beni Mısır’da yeni inşa edilen bazı binaları saraylar olarak nitelendirmemem şartıyla ziyaret etmek üzere davet etti. (Ben de kabul ettim.)
Sisi'nin sarayları
Kendisini “en favori diktatörüm” yine nitelendiren adamı merak ederek yanındakilere “Başkan Trump ile nerede görüşeceğim?” diye sorduktan sonra tekrar bana dönen Sisi, yeni yapılan şu saray olmayan binalar için harcanan paranın “düşük” olduğunu ama işte stillerinin bir başkana “layık” olması gerektiğini söyledi.
IMF’nin belirlediği kemer sıkma politikalarını harfiyen uygulayıp sıradan Mısırlı vatandaşları ekonomik manada aşırı zorlayan Sisi, bu yeni binalara ne denmesi gerekiyor bilmiyorum ama, aralarında 58 milyar dolarlık idari başkentin de bulunduğu 13 yeni şehrin inşasına başladı.
Percy Bysshe Shelly’nin şiirlerinde konu aldığı Ozmandiyalılar kadar büyük hırsları olan Sisi, Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) bu yeni Luxor’ların faturalarını ödemekte artık eskisi kadar istekli olmaması nedeniyle sürekli ortaya çıkan ekonomik kaynak sorunlarıyla boğuşmaktadır.
Sisi yeni Mübarek mi?
Ayrıca, siyasi problemlerle de boğuşmaktadırlar. Bir müteahhitin, lüks harcamalar ve fonların iç edildiği iddiaları üzerine ülkenin birçok noktasında başlayan protesto gösterileri, Sisi’nin hükümdarlığının halk nezdinde hiç de hoş karşılanmadığını ortaya koydu. Rejimin bu gösterilere yeni bir tutuklama dalgası ve Tahrir Meydanı’na çok sayıda polis ve güvenlik kuvveti yığarak cevap vermesi Sisi’nin Mübarek’e yapılanların aynılarının kendisine de yapılmasından korktuğunu göstermektedir.
(...)
Peki bu Sisi’nin tekrar ısıtılmış Mübarekçilik anlayışının, bağnazlık yerine diktatörlüğün, yağma yerine anayasal yozlaşmanın, toplu cinayetler işlemeyi bırakan bir güvenlik devletinin, Batılı siyasi değerler benimsenmeden dış ilişkilerde Batı ile yapılan işbirliğinin en iyi Mısır olduğu anlamına mı gelir?
Ben eskiden böyle düşünürdüm. Demokrasi, meğerse İslamcılığa açık bir davetmiş. Üstüne biraz Yahudi karşıtlığı serpilmiş Mısır liberalizmi hiçbir zaman büyük siyasi destek görmemiştir. Sisi, ABD ve İsrail ile kurduğu bağlantıları canlı tutmak ve teröristler ile hem ideolojik hem de askeri olarak savaşmak için bu güne kadar canla başla çalışmaya devam etti.
Arap siyasi liderler tarafından ortaya konulan diğer ana alternatifler ise, Cezayir modeli diktatörlük, Sudan modeli askeri diktatörlük, Suud modeli hanedana dayalı diktatörlük, Gazze modeli İslami diktatörlükten ibarettir. Arap Baharı'nın tek başarısı olarak gösterilen Tunus bile bugün siyasi olarak bıçak sırtındadır.
"Mısır bu kadar kötü mü?"
Karşılaştırdığımızda Mısır gerçekten o kadar kötü mü gerçekten?
Şimdi değil ama gelecekte çok daha kötü olabilir. Sisi, Nelson Mandela’nın yaptığı gibi devlet başkanlığını gönüllü bir şekilde bırakarak tarihe geçme fırsatını harcadı, en azından kendi partisinden güvendiği bir ismi yerine getirebilirdi (Meksika’nın PRI veya Güney Afrika’nın ANC partileri tarafından yönetilmesi örneklerinde olduğu gibi). Sisi, askerin Mısır ekonomisi üzerinde oynadığı boğucu rolü en azından azaltma, ülkeyi yeni oyunculara açma ve kendisinden nefret edilmesini sağlayan büyük bir kaynağı kurutma fırsatlarını kaçırdı. İlaveten, hiç gerek olmamasına rağmen hem Batılı hem de Mısırlı liberaller ile olan köprüleri, bu kesimlere neredeyse Müslüman Kardeşler seviyesinde siyasi düşmanlar olarak davranarak yaktı.
Genel olarak anlatmaya çalıştığım, küçük ancak etkili siyasi, ekonomik ve ideolojik reform yapılması Sisi’nin hamleleri yüzünden artık neredeyse imkansızdır. Kendisi Mısırlıların sadece iki seçeneği olmasını istemektedir: ya Sisi, ya da uzun süreli sağanak. Sağanak yağış uzun sürse de sonunda her zaman kazanır.
İstediği kadar Trump’ın en gözde diktatörü olsun. Sisi, ABD için uzun vadede kullanılması mümkün bir araç değildir. Ayrıca, İran Şahı gibi, ters tepen bir araç olma ihtimali de vardır. Bu durum, şu anki veya bir sonraki ABD hükümetinin Sisi’den vazgeçmesi gerektiğini göstermez. Ancak yine de, Amerikan desteğinin, kademeli siyasi ve ekonomik reformlar olarak geri ödemeli bir bedeli olması gerekir.
Herkesten önce bunu Sisi’nin bilmesi lazımdır. Birkaç yıl önce Kahire’de kendisi ile görüştüğümde bana “Bizler yeryüzündeki Tanrılar değiliz” demişti. Mısır’ın iyiliği için yapmayacaksa dahi, kendi koltuğunu koruma çıkarı için Sisi bir tanrı gibi davranmaktan vazgeçmelidir.