Asıl adı Muhammed b. Abdülkerim'dir. Fas’ın Rif bölgesindeki Ecdir şehrinde doğdu. Rif’in en önemli ve en güçlü ailesi olan Vuryagel ailesine mensuptu. Babası, Uriyagel (Vuryagel) kabilesinin şeyhiydi. İlk ve orta öğrenimi Melile’de (Melilla), yüksek öğrenimini Kayrevan Üniversitesi’nde yaptı. İspanyolca ve Fransızca öğrendi. İslami ilimler yanında Batı kültüründe de kendisini yetiştirdi.
Abdulkerim Hattabi üniversite mezuniyetinden kısa bir süre sonra öğretmen oldu ve Melilla'da 1907-1913 yılları arasında Müslüman toplumuna dersler verdi. Aynı zamanda, 1910'da Sivil İşler Merkezi Yönetimi’nde ( İspanyol eğitimini organize eden kurum) çevirmen ve editör oldu.
Hattabi 1913'te kadı olarak görevlendirildi. 1914'te 32 yaşındayken İspanyol yönetimi altında olan baş yargıçlığa terfi etti.
İspanya’nın himayesi altında bulunan ülkesinde bağımsızlığı ve halifeliği savunduğu için tutuklanarak divanıharp’te yargılandı. Bir müddet hapis yattı. Hapsedilmesinden bir yıl sonra, 1916’da hapishaneden kaçtı.
Babası I. Dünya Savaşı yıllarında İspanyollar’a karşı mücadele etti. 1920 yılında onun ölümünden sonra kabilenin başına geçen Abdülkerim, Rif bölgesinde diğer kabilelerin de katılmasıyla bağımsız bir yönetim kurmaya çalıştı. Bu amaçla İspanyollar’a karşı "cihad" ilan etti.
Bölge kabilelerini ortak mücadeleye ikna ettikten sonra, Rif’ten topladığı 200’e yakın askerle, stratejik önemdeki Tafersit’i ele geçirdi. Bu zafer, Fas’ın bağımsızlığına giden yolda, büyük bir aşamaydı.
22 Haziran 1921’de Annoual’da İspanyol ordusunu yenilgiye uğratması, onun halk arasındaki nüfuz ve şöhretini arttırdı. Bir süre sonra Rif Cumhuriyeti’ni ilan etti (19 Eylül 1921). Cumhuriyetin kuruluş metninde, Abdulkerim şunları söylüyordu: “Bizler, 1921’in Temmuz’unda kurulan Rif Cumhuriyeti hükümetinin temsilcileriyiz. Rif bölgesinin Fas’ın bir parçası olduğunu düşünenler yanılıyor. Coğrafi olarak, cumhuriyetimiz Afrika’nın bir parçasıdır.”
Abdulkerim böylece siyasi hâkimiyetini duyurduktan sonra, kendisi “Emir” unvanını aldı. Rif Cumhuriyeti’nde bir hükümet, bir de meclis oluşturuldu. Meclis, bölgede bulunan kabile liderlerinden ve temsilcilerinden oluşuyordu.
Bölgede yapılan nüfus sayımına göre Rif’in nüfusu 3 milyona ulaşmıştı. Cumhuriyet sınırları içinde 18 kabile yer alıyordu. Bölgenin kalkındırılması, demiryolu ve karayollarıyla donatılması, ekonomik yönden zenginleştirilmesi gerekiyordu. Abdulkerim, tüm bu alanlarda İslâm’ın temel ilkeleriyle de uyuşmasına dikkat ettiği bir program hazırladı. Bölgede hâkimiyetini güçlendirmek için çeşitli mücadelelere girişti. İslami esaslarla çağdaş kurumları bağdaştırmak suretiyle idari, mali ve hukuki alanlarda ülkesini teşkilatlandırmaya çalıştı. Kabile temsilcilerinden oluşan bir meclis kurdu; meclise karşı sorumlu olacak bakanlar tayin etti.
Rif Cumhuriyeti’nin gücü ve nüfuzu artınca dışarıda tanınması için teşebbüse geçtiyse de başarılı olamadı. Devletin giderek güçlenmesi ve bölgeye hakim olması, Fransa’nın sömürgesi durumundaki Fas Sultanlığı’nı ve İspanyollar’ın bölgedeki geleceğini tehdit etmeye başladı. Fransa, Kuzey Afrika’da kendisine karşı gelişecek ayaklanmalara cesaret vermesinden ve onlara destek olmasından korktuğu için Abdülkerim’i etkisiz hale getirmeye çalıştı.
Rif Cumhuriyeti'nin durumu, Fransa’nın hâkim olduğu bölgeler için de bir örnek teşkil edebilirdi. Bu yüzden Fransa İspanya ile birlikte beraber Rif Cumhuriyet’ine karşı 1925 yılının sonbaharında büyük bir saldırı gerçekleştirdi. Abdulkerim Hattabi ise bu saldırılara karşı küçük bölgeyi iki büyük devlete karşı savundu.
Rif bölgesinde yaygın olan tarikatların toplum yapısında etkileri büyüktü. İslami özden saptıkları gerekçesiyle tarikatlara sempati ile bakmayan Abdülkerim, onlarla açık bir sürtüşmeye girmemekle birlikte, halk arasındaki tesirlerini sınırlandırmaya çalışıyordu. Onun bu tavrını fırsat bilen Fransızlar tarikat mensuplarını silahlandırarak ayaklandırmaya çalıştılar. Diğer taraftan İspanya ve Fransa, Abdülkerim’e karşı girişecekleri savaş hususunda anlaşarak güneyden ve kuzeyden harekete geçip kalabalık ordularıyla onun kuvvetlerini bozguna uğrattılar ve kendisini de esir aldılar. Böylece Rif Cumhuriyeti son bulmuş oldu (1926).
Fransa’nın Hint Okyanusu’ndaki Réunion adasına sürgün edilen Abdülkerim orada yirmi bir yıl kaldı. Nihayet 1947’de Fransa’ya nakline izin verilmesi üzerine bindiği gemi Süveyş Kanalı’ndan geçerken kaçıp Mısır’a sığındı. Burada Habib Burgiba ve Allal el-Fasi gibi Kuzey Afrikalı liderlerle birlikte, hayatı boyunca başkanlığını yapacağı Mağrib Kurtuluş Komitesi’ni (Lecnetü tahriri’l-Mağribi’l-Arabi) kurdu (9 Aralık 1947). Hareket tarzı konusunda arkadaşlarıyla anlaşmazlığa düşen Abdülkerim, Batılı işgalcilere karşı tedhiş hareketlerini tasvip etmemekle beraber bağımsızlık davasında tavize de yanaşmamaktaydı. Nitekim Fas’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra Sultan V. Muhammed’in 1958’de yaptığı vatana dönüş davetini, Kuzey Afrika’nın henüz bütünüyle düşman istilasından kurtulmadığı gerekçesiyle reddetti. 6 Şubat 1963’te Kahire’de vefat etti.
Faslılar’ın milli kahramanı olarak tanınan Abdülkerim, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Asya ve Afrika ülkelerinde Batı sömürgeciliğine karşı gelişen silahlı kurtuluş hareketlerinin de ilk uygulayıcılarından biridir. Rif Savaşı’nda Fransız ve İspanyollar’a karşı verdiği silahlı mücadele, sömürge altında bulunan diğer milletlere de örnek teşkil etmiştir.
Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi, Mecra