Afganistan'da ABD ile Taliban arasındaki diplomasi savaşı

Selim Demir

ABD ile Taliban, 2001 yılında başlayan savaşa son vermesi planlanan bir çerçeve anlaşmayı, 29 Şubat 2020 tarihinde Katar'ın başkenti Doha'daki törenle imzaladı.

Anlaşmanın imzalanmasıyla Afganistan'da yeni dönemin nasıl bir şekil alacağı, bölge gündeminin ilk maddesi haline geldi. Birçok kesim ülkede anlaşmanın birebir uygulanacağı ve sorunsuz bir geçiş dönemi yaşanacağı paralelinde bir düşünceye sahip olsa da, Afganistan'ı yakından takip edenler, yeni dönemin kendisine has bir dinamik ve atmosferle ortaya çıkacağını tahmin etmekte zorlanmadı.

Anlaşmadan sonra: Barış ve umut

Anlaşmanın imzalandığı 29 Şubat tarihinden, anlaşmadaki ilk hükmün, yani esir takası ve Afganlar arası görüşmelerin başlamasının planlandığı 10 Mart'a kadar olan dönemde, ülkede büyük bir umut atmosferi egemen oldu.

Afganistan, 1978 yılındaki sol tandanslı Sevr Devrimi ve Sovyetler Birliği işgalinden bu yana barışa hasret bir ülke. Bu sebeple 42 yıl sonra ülkeye barış getirme ihtimali olan bir anlaşmayı Afgan halkı büyük bir coşkuyla karşıladı. Gerek Kabil hükümetinin gerekse Taliban'ın destekçileri, bir yandan da yerel halk, anlaşmanın ardından kutlamalar yaptı.

Barış ihtimalinin getirdiği umut atmosferinin Afganistan'a egemen olduğu dönem, süreç sarpa sarana dek aynı heyecanla devam etti.

Esir takası gerçekleşmedi, Afganlar arası görüme başlayamadı

Ancak takvimler 10 Mart'ı gösterdiğinde ve tüm ülke karşılıklı esir takasını beklerken, süreç sarpa sarmaya başladı.

Kabil hükümeti, birçok farklı bahaneyi öne sürerek anlaşmaya göre serbest bırakacağını taahhüt ettiği 5 bin Taliban mahkumunu serbest bırakmadı. Buna sebep olarak kendilerinin böyle bir vaatte bulunmadığı, Taliban'ın ateşkes ilan etmesi gerektiği gibi birçok farklı mazeret ileri sürüldü.

Aynı zamanda Taliban'ın serbest bırakılmasını istediği bazı isimleri bırakmayacaklarını belirtti. Taliban ise ABD ile imzaladıkları anlaşmayı işaret ederek, anlaşmadaki hükümlerin açık olduğunu dile getirdi.

İlerleyen süreçte Kabil hükümeti 200, Taliban ise 100'e yakın mahkumu serbest bıraksa da, 29 Şubat'ta imzalanan anlaşmadaki esir takası, ABD destekli hükümet esirleri bırakmadığı için gerçekleşmedi.

Bu doğrultuda, esir takası sonrası başlaması planlanan Afganlar arası görüşmeler de başlayamadı.

Kabil hükümeti, Afganlar arası görüşmelere katılacak bir heyet açıklarken Taliban ise bu heyeti kabul etmedi. Heyetin içerisinde hükümeti oluşturan tarafların, hükümet destekli isimlerin ve savaş ağalarına yakın kişilerin bulunması sebebiyle Taliban, bu heyetin Afgan milletini temsil etmediğini ve kapsayıcı olmadığını savundu. Böylece 10 Mart'ta başlaması planlanan görüşmeler, hem esir takası ön şartının gerçekleşmemesi, hem de heyetlerde uzlaşma sağlanamaması üzerine başlayamadı. Halihazırda, bu sürecin üzerinden 2 aya yakın bir süre geçmiş durumda ancak olumlu bir adım atılmış değil.

ABD ordusunun söylemleri

Süreç içerisinde ABD ordusunun, Taliban'a karşı söylemleri ise devam etti.

Özellikle Afganistan'daki ABD güçlerinin sözcüsü Albay Sonny Leggett ve Afganistan'daki ABD birliklerinin komutanı Scott Miller, Taliban'a karşı birçok açıklama yaptı.

Özellikle Miller, Taliban'ın saldırılara devam etmesi halinde bir karşılık beklemesi gerektiği tehdidinde bulundu.

Bu kapsamda ABD, 4 Mart tarihinde de anlaşmadan sonra ilk defa Taliban'ı vurdu.

ABD'ye ait savaş uçakları ülkenin güney kesiminde yer alan Hilmend ilinin Nehr-i Sirac ilçesinde Taliban'a yönelik bir hava saldırısı düzenledi. Bu ve benzeri saldırılar resmi olarak açıklanmadan devam ederken, sivil yaşam alanları da saldırıların hedefi oldu.

Taliban ise 29 Şubat'ın ardından sadece Kabil hükümetini hedef aldı, yabancı güçlere yönelik bir saldırı düzenlemedi. Taliban, ABD ordusunun "ateşkes" çağrılarına ise, imzalanan anlaşmada Kabil hükümeti güçlerine yönelik saldırıların durmasına dair bir maddenin olmadığını belirterek yanıt verdi.

Son olarak Albay Leggett, Taliban'a karşı yaptığı 2 Mayıs tarihli bir açıklamada alaylı bir ifade kullanarak, Taliban'a ateşkes çağrısı yaptı.

Taliban Sözcüsü Zebihullah Mücahid ise buna karşı yaptığı açıklamada, "Barışa giden yol Doha anlaşmasının uygulanmasından geçiyor. Mevcut atmosfere manasız ve provakatif açıklamalarla zarar vermeyin. Vaatlerinizi yerine getirin." ifadelerini kullandı.

Taliban'ın karşı açıklamaları

ABD ordusundan yapılan açıklamalar bu paralelde seyrederken, Taliban da süreç içerisinde çok sayıda açıklama yaptı.

Hareket tarafından yayınlanan açıklamalarda ABD'ye anlaşmaya uyma çağrısı yapılırken, anlaşma hükümleri yerine getirilmedikçe Taliban açıklamalarının tonu sertlik kazandı.

Özellikle Taliban'ın yayınladığı 5 Nisan tarihli açıklamada, ABD ve müttefiklerinin anlaşmayı ihlal ettiği, Taliban'a ve sivil alanlara yönelik saldırıları sürdürdüğü ifade edildi.

Açıklamada Taliban, bu tutum devam ederse "savaşın şiddetini artıracakları" tehdidinde bulundu.

Koronavirüs krizi

Tüm bunlara ek olarak, dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs de Afganistan'daki barış sürecini etkileyen sebeplerden biri.

Ülkede ilk olarak Şubat ayı sonlarında görülen ve Mart ayında bir salgın boyutuna ulaşan koronavirüs, taraflar arasında yeni bir gerilime yol açtı.

Kabil hükümeti Taliban'a koronavirüs salgını nedeniyle ateşkes ilan etmesi çağrısında bulunurken Taliban bu çağrıları şimdiye dek reddetti. Taliban kendi kontrolündeki bölgelerde de koronavirüse karşı önlemler alırken, Taliban saldırılarının salgınla mücadele sürecine darbe vurduğuna dair herhangi bir rapor ortaya konulmadı.

Taliban tarafının endişesi ise salgının hapishanelere ulaşmasıydı. Binlerce Taliban mahkumunun bulunduğu hapishanelere koronavirüsün ulaşması halinde, zaten yeterli sağlık hizmetinin olmadığı ülkede, hapishanelerdeki krizin çok daha büyük boyutlara ulaşabileceği tahmin ediliyor.

Son olarak hareket 29 Nisan'da yayınladığı açıklamada ise Taliban, Kabil yönetimini bir kez daha tehdit ederek, eğer salgın nedeniyle mahkumlardan ölen olursa "Her bir esirin hesabını soracaklarını" belirtti.

Taliban "bahar harekatını" başlatmadı

Ülkedeki barış süreci kapsamında dikkat çeken bir diğer detay ise Taliban'ın bu yıl bahar saldırılarını başlatmamış olmasıydı.

Afganistan çapında Taliban saldırıları oldukça düşük bir şiddetle devam ederken Taliban, bu saldırıları 2019 baharında başlattığı "Fetih Operasyonu" adıyla sürdürüyor.

2020 baharı için ise bir bahar operasyonu ilanı yapılmış değil. Genel olarak Taliban, Nisan ayının ilk yarısı içerisinde bahar saldırılarını ilan ediyordu.

Bu yıl saldırıların ilan edilmemesi barış yolunda atılan bir adım olarak yorumlansa da, Taliban bahar harekatını başlatma seçeneğini, sürecin beklendiği gibi gitmemesi halinde oynanacak bir koz olarak elinde tutuyor.

Beklenen üç tarih

ABD ile Taliban arasındaki anlaşma kapsamında beklenmekte olan üç kritik tarih bulunuyor.

- 29 Mayıs: ABD'nin uluslararası arenada Taliban mensuplarına yönelik yaptırımları kaldırmak için diplomatik girişim başlatmayı taahhüt ettiği tarih.

- 13 Temmuz: ABD güçlerinin ülkedeki varlığını 8 bin 600'e düşüreceği ve 5 büyük askeri üssü kapatacağı tarih.

- 27 Ağustos: ABD'nin Taliban liderlerine yönelik yaptırımları ve başlarına konulan ödülleri kaldıracağı tarih.

Bu üç tarihe gelindiği zaman, ABD tarafından verilen taahhütlerin yerine getirilip getirilmeyeceği merak konusu. Şayet bu taahhütler yerine getirilmezse, Taliban ile ABD arasında gerilimin artması ve barış sürecinin sekteye uğraması muhtemel

Buna ek olarak, anlaşmaya göre 2021 yılı Nisan ayı sonunda ise tüm yabancı güçlerin Afganistan'dan çekilmesi gerekiyor.

ABD ile Taliban arasında diplomasi savaşı

Sonuç olarak, 29 Şubat'tan sonra yaşanan bu sürecin adını koymak gerekirse, Afganistan'da ABD ile Taliban arasında çok boyutlu bir diplomasi savaşı yaşanmakta olduğunu söyleyebiliriz.

Her iki taraf da elini güçlendirmek ve gelecek döneme hazırlık yapmak için bütün ihtimalleri hesaplayarak hareket ediyor.

Sahadaki askeri durumun ve kısa-orta vadeli askeri stratejilerin yanı sıra, uluslararası kamuoyunda oluşacak algı ve siyasi sahadaki güç de hesaba katılıyor.

Taliban, bir bahar saldırısı başlatarak siyasi kozlarını tamamen kaybetmemek için, askeri hamlelerini belirli bir düzeyde tutmaya gayret gösteriyor. Hareket aynı zamanda sıklaştırdığı açıklamalarla, süreci tıkayan tarafın kendileri olmadığını vurgulayarak, söylem üstünlüğünü de elde etme gayreti içerisinde. Bir yandan da Kabil hükümeti personelleri serbest bırakılarak, iç ve dış kamuoyuna "barışı istedikleri" mesajı başarılı şekilde iletiliyor.

Hareket, yaptığı diplomatik manevralarla süreci, en azından ABD güçleri ülkeden çıkana kadar kontrol altında tutma gayreti içerisinde olduğu izlenimini veriyor.

Öte yandan ABD güçlerinin ise, ülkeden çekilecekleri sürece kadar Kabil hükümeti için bir hayatta kalma ortamı oluşturma ve Taliban'ın gücüne sekte vurma gayreti içerisinde olduğu göze çarpıyor. Bu yönden ABD, istihbarat ve medya gücüyle de, Taliban ile arasındaki diplomatik savaşta el yükseltme gayreti içerisinde.

Söz konusu savaşta kimin galebe çalacağını ise zaman gösterecek.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.