ABD ile Taliban arasında 29 Şubat 2020 tarihinde Katar'da imzalanan anlaşmanın ardından gözler Afganistan'da barış sürecine odaklanmış durumda.
Ülkede tarafların arasındaki görüşmeler beklenirken, ABD'nin istihbarat teşkilatı CIA tarafından kurulan ve desteklenen Kabil hükümetine bağlı silahlı güçlerin alacağı pozisyon da merak konusu.
Sivillere yönelik insan hakları ihlalleri ile anılan bu grupların ülkede barış sürecinin önüne geçme ihtimali sıklıkla tartışılıyor.
Astri Suhrke ve Antonio De Lauri The New Humanitarian'da konuya ilişkin "Afganistan'da Barış Mı? Milisleri İzleyin" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edildi.
*
Doğrudan hedef alıp öldüme ve sivil kayıpları hususunda suçlu oldukları düşünülen ölüm mangalarının gelecekleri hususunda mutlaka kararlar alınmalı.
Afganistan hükümeti ile Taliban arasında doğrudan görüşme beklentileri onlarca yıl süren çatışmaların ardından temkinli umutlar doğurdu. Fakat kalıcı bir barış olacaksa, Afganistan'ın CIA destekli paramiliter güçleri de dağıtılmalıdır.
Şubat ayında ABD ve Taliban, ABD kuvvetlerinin geri çekilmesini ve Taliban'ın uluslararası terörizmi desteklememesini içeren bir anlaşma imzaladılar. Bu anlaşma, Taliban ve Afgan hükümetinin kapsamlı bir barış anlaşmasını müzakere etmelerine yol açsa da, süreç haftalarca sürecek kesintilere uğradı.
Afganistan uzun zamandır yabancılarca finanse edilen milislerle uğraşıyor ve ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından desteklenerek eğitilen birimler özel bir önemi haiz. ABD-Taliban anlaşması, CIA'in Afganistan'daki faaliyetlerini içermiyor. Ancak bu milislerin geleceği ve çatışmaya dahil olma olasılıkları, muhtemel suikastlar ve politik şiddet olayları anlaşmanın dışında bırakılmamalı.
CIA ve Afganistan
CIA, Afganistan'da uzun ve çetrefilli bir geçmişe sahip. 11 Eylül sonrası savaşın maliyetini araştıran ve analiz eden “Savaş Maliyetleri Projesi”nin yakın tarihli bir raporunda belirtildiği gibi; CIA, 1980'lerde Amerikanların mücahitler olarak bilinen Afgan isyancılarına yardım etme çabalarında önemli bir rol oynamıştır ki bu kutsal savaşçılar Sovyet güçleriyle ve Afgan komünist hükümetiyle savaşıyorlardı. Yapılan yardımlar, silah ve afyon kaçakçılığında katır ve kamyonların kullanıldığı ticaretin organize edilmesini içeriyordu.
CIA, mücahitlerin ve Taliban'ın iktidar için savaştığı 1990'larda ülkede daha düşük bir etkinlik gösterdi, ancak iyi kurulmuş bir yerel altyapı, ajansın 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra hızla harekete geçmesini kolaylaştırdı. Cep telefonları ve yüklü dolar balyaları taşıyan saha ajanları ülkeye Afgan milislerini Taliban ve El Kaide’ye karşı seferber etme misyonuyla girdiler.
CIA'in sivil katliamları
O zamandan bu yana, CIA Afganistan istihbarat teşkilatı olan Ulusal Güvenlik Müdürlüğü'nün (UGM) milislerini ve özel güçlerini finanse etti, eğitti ve onlarla yakın bir şekilde çalıştı. Bu birimler, icraatleri tepki çekmesin diye adına “arama faaliyeti” olarak takdim edilen gizli gece baskınlarında ölüm mangaları gibi hareket ederler.
Birleşmiş Milletler'in Afganistan'daki UNAMA misyonu, geçtiğimiz yıl arama operasyonlarında en az 278 sivilin öldüğünü ve onlarca kişinin daha yaralandığını tespit etti - bunların yaklaşık dörtte üçüne UGM veya CIA tarafından eğitilen diğer kuvvetler neden oldu.
Bu, geçen yıl herhangi bir tarafa atfedilen kayıtlı bütün sivil ölümlerin yaklaşık yüzde altısını teşkil ediyor. Ancak bu rakamlar bile oldukça iyimser zira yalnızca BM'nin belgeleyebileceği vakaları içermekte. Arama operasyonlarını desteklemek için icra edilen hava saldırılarından kaynaklanan ve oldukça büyük oldukları varsayılan sivil kayıpları içermez.
İnsan hakları grupları ve gazeteciler de CIA destekli birimler tarafından sivillerin öldürülmelerini geniş bir biçimde belgelendirdiler. Örneğin, Ekim 2018'de İnsan Hakları İzleme Örgütü, bir Afgan paramiliter biriminin Nangarhar ilinin Rodat bölgesinde bir eve baskın düzenlediğini ve yaşlı bir kadın ve çocuk da dahil olmak üzere bir ailenin beş üyesini öldürdüğünü kanıtladı. Benzer şekilde, Temmuz 2019'da Vardak ilindeki bir tıp kliniğine düzenlenen baskında en az dört sivil katledildi, HRW saldırıyı bir UGM biriminin gerçekleştirdiğini iddia etti.
Ne denli ciddi bir insani kaybın yaşandığı ortada. Ancak bu paramiliter mangaların varlığı Afganistan'ın devam eden istikrarsızlığına da katkıda bulunmaktadır.
Afganistan'da istikrarsızlık
2001 yılından bu yana, askeri gücün parçalara bölünmesi, ülkenin merkezi bir devlet otoritesini yeniden oluşturma ve güçlendirme konusundaki yetersiz ilerleyişinin ana nedeni olmuştur. İnsan hakları meselelerinin yanı sıra, CIA destekli paramiliter güçlerin devletin kontrolü ve silahlı kuvvetlerinin komuta zinciri dışında – bu güne kadar olduğu gibi - faaliyet göstermeye devam etmesine izin veren bir barış anlaşması, sürdürülebilirlikten kesinlikle uzak olacaktır. Güçlü yabancı destekçiler tarafından hesap verilebilirlikten uzak tutulan ve ülkenin zorlu coğrafyası ve karmaşık sosyal ve politik çevresince korunan birimler, yeni bir şiddet sarmalı oluşturarak uzun süreli, gözlerden uzak kirli bir savaş başlatabilir.
Bu sorunu ele alan iyi bir barış anlaşması modelleri mevcuttur. Son otuz yılda, uzlaşma anlaşmasıyla sonuçlanan neredeyse tüm silahlı çatışmalar, paramiliter birimler ve milisler de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerin terhis edilmesi ve yeniden yapılandırılması için anlaşmalar içeriyordu. El Salvador'da on yıldan fazla bir iç savaşı sona erdiren 1992 Chapultepec Anlaşması bunun en açık örneklerinden biridir: anlaşmanın ilk bölümündeki tüm kısım, insan hakları ihlalleri ile ünlü olan paramiliter oluşumlarla ilgilidir. Anlaşma anlaşılır bir dil ile paramiliter güçlerin hukukun üstünlüğü tarafından yönetilen bir devlette yeri olmamasını şart koşar.
BM'nin silahlı grupları silahsızlandırmaya veya onları düzenli silahlı kuvvetlere entegre etmeye yönelik iddialı bir program başlattığı 2001 sonrasında Afganistan'da da durum böyleydi. Ancak, artan çatışmaların baskısı altında, program başladıktan kısa bir süre sonra tekrar başlamamak üzere durduruldu.
Bu sefer söz konusu sorun nihai bir barış anlaşmasında ele alınsa bile, CIA güçlerinin silahsızlandırılması daha zor olabilir. CIA paramiliterleri kendi başlarına müthiş bir cephe oluştururlar. Yüksek ücretli ve biraz ayrıcalıklı durumları göz önüne alındığında, terhis edilmeleri veya silahlı kuvvetler bünyesine dahil edilmelerini akabinde kaçınılmaz olarak gelecek olan ücretlerindeki önemli bir azalma bu kesimin memnuniyetle karşılayacakları bir durum olmayacaktır. Şiddet devam ederse, ki bu muhtemel görünmektedir, milisler politik pazarda yüksek talep görecektir. İyi eğitimli ve iyi donanımlı, güçlü şahısların hizmetinde özel ordular veya “güvenlik görevlileri” olarak yeniden hayat bulabilir veya yerel işletmelere ve ticaret erbablarının karşılarına illegal vergi memurları (haraç toplayan mafya) olarak çıkabilirler. Her iki olasılığın da modern Afgan tarihindeki siyasal şiddet kalıpları ile uyumlu oldukları değerlendirilmektedir.
Önümüzde duran yol maalesef hiç de kolay değil. Ancak, Afganistan ve ötesindeki tarih dersleri açıktır. Sürdürülebilir bir barış elde etmek için, dışarıdan desteklenen paramiliter güçlerle ilgilenilmelidir. Bunu sağlamak için kullanılacak en uygun araçlar, kararlılıkla uygulanan demir gibi sert ve katı yükümlülüklerdir.