Taliban'ın Afganistan'da ABD'ye karşı savaşı kazanmasıyla sona eren savaşta en önemli silahı sahip olduğu ideolojik arkaplandı.
Taliban'a savaşı kazandıran bu ideolojiyi daha iyi anlamak üzere Afganistan'ın güneyinde temaslarda bulunan gazeteci Hollie McKay, bulgularını KNewz için yayına hazırladı.
Hollie McKay'in çalışması Mepa News okurları için Türkçeleştirilerek yayına hazırlandı.
Sengisar, Kandahar, Afganistan... Çamurdan kulübeler ve meraklı, kırışık yüzlerle çevrili dar yollardan geçen yirmi yıllık çatışmanın kabarmış kalıntıları hala taze. Yine de Afganistan'a akan trilyonlara rağmen, Kandahar şehrinden her şeyin başladığı tenha bir yer olan camiye yaptığımız yolculuk, ülkenin hala dünyanın en fakir yerlerinden biri olduğunu bizlere hatırlatıyor.
1994'teki Taliban hareketinin başladığı yer olan, Molla Muhammed Ömer’in soğuk beton zeminin üzerinde kahverengi bir seccade ve İngilizce "zafer" yazılı bozuk bir duvar saatinin haricinde bomboş olan ten rengi bir odadayız. Gezegendeki en güçlü ve ustalıkla donatılmış ordunun -ABD'nin- sonsuza kadar yenemeyeceği köklü ideolojiyi ortaya çıkaran, onun cihat çağrısından başka bir şey değildi.
Yedi yıldır, bu caminin imamı olarak Molla Ömer'in yerini dolduran 49 yaşındaki Mevlevi Hayat Han, "Savaş nedeniyle burada eğitim durdu, ancak insanlar hala namaza gelmeyi bırakmadı" diye vurguluyor.
Dışarıda, pencere olarak oyulmuş küçük karelere sahip kilden bir oda var. Bu oda, 2001 ABD işgaline kadar, bir medrese olarak kullanılıyordu. Yerel halk, ülkenin yeni Savunma Bakanı Mevlevi Muhammed Yakub'un, kısa bir süre içerisinde yakın bir yere yeni bir medrese inşa etme sözü verdiğini söylüyor.
Köyün ihtiyarlarından biri olan 72 yaşındaki Hacı Abdulmecid Üstad, insanları Molla Ömer'in yolsuzluğa karşı katı duruşunun cezbettiğini ve hareketin, kendi çıkarını gözeten vurgunculara karşı olduğuna inandığını söylüyor.
"İnsanlar yağmacılara karşı Molla Ömer'in yanında yer aldı"
“İnsanlar Molla Ömer'in yaşaması için yiyecek ve diğer malzemeleri bağışlardı. Molla Ömer o dönemde bölgedeki silahlı adamlara karşı durduğu için erkekler ve kadınlar onun yanında yer aldı. İnsanlar yağmacılara karşı durmak için ne bulurlarsa çekiç, kürek ve silah, ellerine aldılar” diye aktarıyor. “Cihad böyle başladı ve sonunda Kabil'e ulaştı. İnsanların savunduğu şey Molla Ömer'in eğitimi ve öğretileriydi - o bir hırsız ya da yozlaşmış uygulamalar yapacak biri değildi. Bu yüzden ona çok saygı duyuldu ve insanlar onun sözleri doğrultusunda mücadeleye devam ettiler.”
Üstad, Molla Ömer’in insanların "cihadı kendi nefislerinden önemli kabul etme" ve "İslam'ın düşmanlarına karşı durmak için kendilerini feda etmeye hazırlanma" konusundaki vaazlarının halk arasında büyük bir rağbet gördüğünden bahsediyor.
Molla Ömer'in Sengisar köyündeki mescidi
"Amerika, bu insanların kendisinden gelecek olan paraya bağımlı olacağını düşündü, ama (Taliban) Amerikalılarla savaşa inanıyordu" diye devam ediyor heyecanla. "Amerikalılar halkın ideolojisini değiştirmeye çalıştılar ama başaramadılar."
"Dünyanın en ücra yeri, her şeyin merkezi"
Dünyanın gözü, 11 Eylül saldırılarının hemen ardından, El Kaide'ye güvenli bir liman sağlayan ve Washington'un Usame bin Ladin'den vazgeçme taleplerini kabul etmeyi reddeden bir hareketin doğum yeri olan bu küçük alana çevirdi. Ve bu durum da arkasından tam bir istilayı getirdi. Afganistan insana dünyanın en ücra köşesinde olma hissi veren bir yer, ama buna rağmen her şeyin merkezi haline gelen bir coğrafya.
Sade bir cami ve çevresindeki köy, Hz. Muhammed'in hayatını ve dönemini örnek almaya çalışan Molla Ömer'in Diyobendi İslam algısının temelini oluşturan 7. yüzyıl Arabistanı'nın belki de en açık temsilidir. Civarda nispeten daha küçük ve aynı şekilde eski bir mescid daha var. Şu anda Başbakan Yardımcısı ve yeni hükümetin en önde gelen yüzü olan Molla Abdulgani Birader, savaşın kızıştığı 2010 ve 2018 yılları arasında hapsedildiği Pakistan'a kaçmadan önce burada yıllarca vaaz vermişti.
Sovyetler Birliği ve iç savaş
“Ruslarla savaş sona erince Molla Ömer (camisine) geri döndü. İnsanlar her şeyin normal bir İslami sistem olacağını düşündüler. Ama sonra, vilayetler şöyle dursun, sadece Kabil'de dahi birkaç hükümet vardı ve o zamanlar kimse İslam'ı umursamadı” diye açıklıyor harekete ilk zamanlarda katılan Taliban sözcülerinden 38 yaşındaki Bilal Kerimi. “Molla Ömer bu işe elinde hiçbir şey olmadan başladı, beni ikna eden de buydu. İki umudumuz vardı: Ruslardan kurtulmak ve ülke çapında İslami bir sistem. Ama ne yazık ki sadece birincisini elde edebildik.”
Yeni Taliban rejimi, İslami değerlerin, kuşatılmış bu fakir ülke içerisinde gelecekte her şeyin esası olacağını açıkça ortaya koydu.
Pençşir yakınlarında Taliban savaşçıları
"Güçlüyüz çünkü özel şeylerimiz yok. Allah bizimle. Düşmanla kendi mühimmatımızla savaştık” diyor bu ayın başlarında Pençşir bölgesini kontrol altına almak için yürütülen harekata katılan Ferah merkezli Komutan Mevlevi Halid.
İslami eğitimine 14 yaşında başlayan ve son 14 yıldır içerisinde savaştığı Taliban'a 18 yaşında katılan Kandaharlı Hacı Esad adlı bir komutanı olan savaşçı, motivasyonunun Afganistan'ın dış müdahalenin bulunmadığı bir İslam ülkesi olarak kalması olduğunu beyan ediyor.
Niçin savaşıyorlar?
Karşılaştığınız savaşçıların neredeyse tamamı, tam zamanlı olarak bir medreseye kaydolmadan ve Taliban'ın askeri kanadına girmeden önce, yaklaşık altıncı ila dokuzuncu sınıfa kadar bir eğitim almışlar. Neredeyse hepsi sayısız akrabasını kaybetmiştiler ve savaş alanına ilk girdiklerinde, genellikle çok az silah tecrübesine sahiptiler.
34 yaşındaki Hüseyin Ahmed, “2001 yılında Amerikalılar geldiğinde, patlayıcı kullanmaya ve farklı patlayıcılarla denemeler yapmaya yeni başladık” şeklinde konuşuyor ve ekliyor “Hafif silahlarla başladık ve ağır silahlara geçtik.”
Logar eyaletinden gelen ve şu anda Kabil şehrinin dış kısmında yer alan tarihi Kraliçe Sarayı'nı korumakla görevlendirilen 35 yaşlarında olduğunu düşündüğümüz Enes ise, Amerikalılar savaşa saldırmaya başlar başlamaz Taliban hareketine katıldığını söylüyor.
"Ben medresedeydim, bu yüzden altı ay boyunca eğitim alırdım ve sonra altı ay boyunca savaşa giderdim" diyor yumuşak bir sesle. “Ve bunu son yirmi yılda sürdürdüm.”
Sekiz yıl önce Taliban'a katılan ve Logar'da harap haldeki bir üste konuşlanan 22 yaşındaki Fehim Ahmed, ABD destekli hükümet güçlerinin bir kontrol noktasında sakalını yakmaya çalışmasına sinirlendiğini söylüyor.
“Ülkenin işgalini gördüm ve buna dayanamadım” diyor. "Maaş ya da özel bir eğitim almadım ama büyüklerden bazı şeyler öğrendim - silahların nasıl kullanılacağını ve bazı dövüş sanatlarını. Bunu Allah rızası için ve milletimize hizmet için yapıyoruz."
22 yaşındaki Naim gibi genç grubun çoğu, bin Ladin veya 11 Eylül saldırıları hakkında hiçbir şey bilmiyor gibi görünüyor.
Maaş almıyorlar
Dünyadaki diğer direniş gruplarının aksine, Taliban askerleri maaş almıyor. Genellikle davayı sürdürmeye kendisini adamış yerel “sponsorlardan” gelen bağışlarla ayakta kalıyorlar. Aile üyelerinden en az bir erkek çocuk –genellikle çok sayıda erkek çocuktan oluşan bir ailede– harekete katılıyor ve bunlar da kendi aile üyelerinden gelen bağışlarla hayatta kalıyorlar. Geri kalanlar ise herkesi ayakta tutmak için çalışıyor.
İdeolojik olarak hareket eden bu savaşçılar için mesele asla para değildi. Bu, hayatta kalmaktan çok daha önemli bir şey için kanlarını akıtmak ve ölmekle ilgiliydi. Ayrıca, geçmişte röportaj yaptığım diğer gruplara bağlı savaşçılardan kayda değer bir ayrışma olarak, "şehitlik konusunda cennette beklenen nimetler" ana vurgu değil.. Bunun yerine, Taliban mensuplarının şehitliği hedefleme algıları, "İslami prensipleri korumaya ve topraklarını kafirlerden” korunmaya odaklanıyor.
“(Eski hükümet) yozlaşmıştı. Burası İslam ülkesi ve İslam bize dini bütün olan kimselerin yanında durmamız ve onları takip etmemiz gerektiğini öğretiyor. Bu yüzden katıldım” diyor hem seçkin savaşçıları hem de canlı bomba eylemcilerini eğiten "Bedri" biriminde komutan olan 29 yaşındaki Hafız Bedri. "Resmi bir eğitimimiz yoktu, sadece silahları elimize aldık ve savaşmaya başladık."
"Artık ağır silahların yanı sıra helikopterlere dair eğitime odaklanıyoruz" diye devam ediyor. "Bunu yapabileceğimizi tüm dünyaya göstermeliyiz."
Pençşir yakınlarında Taliban savaşçıları
Halk desteği
Şu anda Logar Vilayeti Enformasyon ve Kültür Müdürü olan 32 yaşındaki Akif Muhacir, Taliban üyesi olmayan ancak hareketin davasına inanan yerel köylülerin desteğine bel bağladıklarını söylüyor.
“Milletimiz bizimleydi. Onlar (Amerikalılar) bizi bombalasa veya bir baskın olsa, insanlar bize onların yanlarına gitmemizi söyler ve bizi korumaya çalışırlardı. Bu yüzden güçlüydük” diyor ve ekliyor “Halkımız, Taliban'ın ülkemizin özgürlüğü için savaştığını anladı. Bu yüzden bizi köylerde ağırladılar ve buralar eğitim ve hazırlık yapacağımız yerlerdi."
Muhacir 2004'te Taliban'a katıldı. Sakalları yeni terlemişken ve henüz on altı yaşındayken. Bundan sonra silah kullanmayı öğrendi.
“Artık 85 milyar dolarlık ABD ekipmanımız var ve bu kadar ekipmana sahip olduğunuzda, artık güçlü bir millet olursunuz. ve herhangi bir kayıp yaşamamak adına daha da sıkı eğitim sağlayacağız” diye devam ediyor. "Ülkemize sözümüz var."
"Cihat devam edecek"
Taliban şu anda iktidarda olsa da, canlı bomba eylemcilerinin eğitimini durdurmaya niyeti yok.
Muhacir “Özel Kuvvetlerimizde olacaklar. Herhangi biri veya herhangi bir ülke çıkarlarımıza aykırı hareket ederse kullanılacaklar” diye konuşuyor.
Ve Washington ile Taliban arasındaki 2020 Doha “barış” anlaşmasına gelince, ikinci grubun en ateşli destekçileri bile bu barış kelimesine inanmıyorlar.
"Şeriata göre biz buna barış değil anlaşma diyoruz. Bu bir barış anlaşması değil” diye ekliyor Üstad. “Cihat kıyamete kadar gereklidir, farzdır."