"Afiye Sıddıki'ye yönelik Amerikan zulmü sürüyor"

"Sıddıki sık sık 'dünyanın en fazla zulüm gören Müslüman kadını' olarak anılıyor ve bunun haklı bir sebebi var."

Clive Stafford Smith, Omar Suleiman | Al Jazeera | Tercüme: Mepa News

İkimiz yakın zamanda -bir avukat ve bir imam olarak- pek çok isimsiz kahramanla birlikte Dr. Afiye Sıddıki'nin insanlığına saygı gösterilmesini talep etmek üzere güçlerimizi birleştirdik. Kendisi sık sık "dünyanın en fazla zulüm gören Müslüman kadını" olarak anılıyor ve bunun haklı bir sebebi var. ABD'nin işkence programının tamamından geçen başka bir kadın yok. Bir kadının CIA ve Pakistanlı işbirlikçileri tarafından üç küçük çocuğuyla birlikte kaçırıldığı başka bir vaka örneği yok.

Ve dünyada o çocukların başına gelenler karşısında ürpermeyen bir ebeveyn var mıdır? 6 aylık oğlu Süleyman kaçırılma sırasında muhtemelen başının üzerine düşürülerek öldürüldü. CIA, Afiye'ye hiçbir zaman haber vermedi ama bu olay 30 Mart 2003'te Karaçi'de gerçekleşti, dolayısıyla çocuğun hala hayatta olması pek mümkün görünmüyor. Yine de bir anne için hangisi daha kötü olabilir? Kısa bir süre önce vücudunun bir parçası olan bebeğinin öldüğünü bilmek mi? Yoksa yirmi yıl sonra hala yaşadığına dair zayıf bir umut beslemek mi?

Hükümetimizin -ABD'nin- diğer ikisi çocuğuna ne yaptığını duyduğunuzda Süleyman'ın ölmüş olduğu apaçık görünebilir. Üç yaşındaki Meryem, bir savaş bölgesi olan Afganistan'a kadar götürüldü, orada adı Fatıma olarak değiştirildi ve yedi yıl boyunca zorla beyaz Hıristiyan Amerikalı bir ailenin yanına yerleştirildi. Daha sonra evine dönmesine yardımcı olan eski Devlet Başkanı Hamid Karzai olmasaydı hala orada olacaktı.

Bir de altı yaşındayken Kabil'e götürülüp hapse atılan Ahmed var. Kendisine bundan böyle adının İhsan Ali olacağı ve başka bir şey söylerse öldürüleceği söylenmiş. Ahmed ve Meryem ABD vatandaşı. ABD Anayasasını korumaya yemin etmiş olan CIA'in, herhangi bir yerden gelen iki çocuk şöyle dursun ABD vatandaşı olan çocuklara bunu yapması akıllara durgunluk veriyor.

Afiye'nin kendisi de Afganistan'daki Bagram Hava Üssü'ne götürüldü ve burada beş yıl boyunca işkenceye maruz kaldı. Sonunda, acı dolu bir yoldan geçerek Fort Worth, Teksas'taki federal bir kadın hapishanesi olan FMC Carswell'e getirildi ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Bu makale onun suçsuz olduğunu tartışmak için yazılmadı. Ne olursa olsun, zor durumda olanları hatırlamamız gerektiği çoğu inançta ortak bir konu ve Afiye için verilen bu mücadelede bizi bir araya getiren de bu.

Kur'an'da bize şöyle denmektedir:

"Onlar, kendileri istedikleri halde yiyeceği yoksula, yetime ve esire ikram ederler." (İnsan, 8).

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ise "Sizden biriniz kendisi için istediği şeyi kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz." (Buhari) buyurmuştur.

İncil'de bir ayette "hapistekileri sanki onlarla birlikte hapisteymişsiniz gibi, kötü muamele görenleri de sanki kendiniz acı çekiyormuşsunuz gibi hatırlamaya devam edin" denmektedir. (İbraniler, 13:3)

Empati önemli bir değerdir ve şu anda dini teselliye ihtiyacı olan biri varsa o da Afiye Sıddıki'dir. Afiye, gönüllü avukatına (Clive Stafford Smith), bırakın beş yıllık işkence dönemini, hapishanede geçirdiği 16 yıl boyunca bile kendisiyle konuşmak üzere bir imam gönderilmediğini söyledi. Clive İmam Omar Suleiman'a ulaştı ve o da hemen kendisini birkaç haftada bir ziyaret ederek manevi destek vermeyi kabul etti.

Bu aylar önceydi ve hapishane yetkililerinin peşine her düştüğümüzde, hiçbir şey yapmamak için yeni bir neden buluyorlardı. İlk olarak, formlarının doldurulmasını istediler. Doldurduk. Sonra bir belge ve imam olduğuna dair kanıt istediler. Sonra istedikleri belgelere sahip olmadıklarını söylediler ve biz de başka neye ihtiyaçları olduğunu sorduk. Aradan aylar geçti ve Afiye'nin talebini kolaylaştırmak gibi bir niyetleri olmadığını gösteren garip belgeler istediler.

Geçen ay Clive'in ekibi bu meselenin ne zaman çözüleceğini öğrenmek istedi. Bize hiçbir şey söylenmedi. Ardından bu hafta Omar Sulaiman'ın Afiye'ye yardım etme hakkının reddedildiği söylendi:

"Bu muhtıra İmam Süleyman'ın ziyaretinin reddedildiğini bildirmek içindir."

Muhtıranın tarihi 26 Eylül. Yani iki ay önce yazılmış ama şimdiye kadar bize söyleme zahmetinde bulunmamışlar.

Herhangi bir sebep de belirtilmemiş.

Biden yönetimi, İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarına gözünü kırpmadan verdiği destekle Müslüman Amerikalıları yabancılaştırmak için uzun süredir çaba sarf ediyor, ancak bu talebin neden reddedildiğini anlamak zor. Diğer insan hakları konularındaki savunuculuğu nedeniyle mi? Afiye için adalet talep eden önceki tweetler ve protestolar yüzünden olabilir mi? Ya da Filistin halkına yönelik zulmün sona ermesini talep etmek, bizi bir kez daha işlev görebileceğimiz bir başka alandan uzaklaştırmış olabilir mi?

Bugün Clive ve meslektaşları konuyu zorlamak için federal mahkemede bir dava açtılar, ancak Carswell yetkililerinin temel dini haklara saygı göstermesi için bir dava gerekmemeli. İncil'i, Kuran'ı ya da belki de sadece ABD Anayasası'nın Birinci Değişikliği'ni okuyabilirler.

Yorum Yap
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Hak İhlalleri Haberleri