'Afrika Baharı' kapıda mı?

Tafi Mhaka

Kenya'da süren hükümet karşıtı gösterilerin başarıyla devam etmesi tüm bölge devletlerinde yaşayan gençlerin sistematik değişim hayallerini yeşertti.

2022 yılının ağustos ayındaki başkanlık seçimlerini 100 gün içinde hayat pahalılığını bitirme vaadiyle kazanan Kenya Devlet Başkanı William Ruto, ülkedeki mali sıkıntılara çare bulamayınca etkileri Kenya sınırlarını dahi aşması muhtemel bir muhalefet dalgasıyla karşı karşıya kaldı.

Kenya

Temel gıda maddelerinin fiyatlarının artmasına neden olacağı tahmin edilen tartışmalı yeni bir vergi tasarısını protesto amacıyla binlerce Kenyalı genç sokaklara döküldü. Başkan Ruto her ne kadar hızlı reaksiyon gösterip göstericilerin taleplerinin bir kısmına boyun eğdiyse de protestocular asıl talepleri karşılanana kadar eylemlerine devam etmekte kararlıydı. Her geçen gün daha fazla kişinin katılım sağladığı gösteriler hız kesmeden devam ederken gösteriler sırasında meclis binası dahi basıldı.

Protestocuları zor kullanarak dağıtmak isteyen polisin müdahaleleri neticesinde onlarca kişi hayatını kaybederken çok daha fazlası da yaralandı.

Ruto, baskıya daha fazla dayanamayarak 26 Haziran günü televizyona çıkarak söylemlerini değiştirdiğini şu ifadelerle ilan etti.

"Geri adım atıyorum ve 2024 mali yasa tasarısını imza etmeyeceğim. Söz konusu tasarı önerisi gündemden derhal çıkarılacak. Halk ne istediğini söylemiştir."

Fakat, tartışmalı yasa tasarısında vazgeçilmesi dahi halkın öfkesini dindirmeye yetmedi. Ruto protestolara artık bir son vermek amacıyla bazı diğer meselelerdeki taleplere de boyun eğdiğini ilan edip kabinesini ilhak ederek "daha kucaklayıcı" yeni bir hükümet kuracağını vaat etti.

Ancak ilk safhada tasfiye edilen bakanlardan çoğunun tekrar görevlerine geri getirilmesi ve sadece süs olsun diye belli başlı birkaç muhalif ismin kabineye dahil edilmesi nedeniyle Ruto'nun yeni hükümet hamlesi Kenya'daki yılmaz protestocuları tatmin etmedi. Aylardır hala sokaklarda gösterilere devam eden halk artık Ruto'nun görevinden istifa etmesini talep ediyor.

Her geçen gün hız kazanmaya devam eden protestolar gösteriyor ki halk bu saatten sonra bir erken seçim elde etmeden evlerine dönmeyecek.

Gösterileri tetikleyen yasa tasarısının iptal edilmesine rağmen halkın sokakları terk etmemesi, ortadaki asıl meselenin, ne gibi bir tepkiye mahal vereceği düşünülmeden hazırlanmış bir yasa tasarısından çok daha kapsamlı olduğunun kanıtıdır. Söz konusu yasa tasarısı sadece bardağı taşıran son damladan ibarettir. Yolsuzluğun hastalık gibi yayılması, devletin artık kronikleşen becerisizlikleri, insanlara olması gerektiği kadar sosyo-ekonomik destek sağlanmaması ve hayatta bir yerlere gelmek için gençlerin önünde yeterli fırsatlar olmaması nedeniyle halkın sabrı artık tükendi. Toplumdaki eşitsizlik ve fakirlikten bıktılar. Sistematik bir değişim istiyorlar ve bu sonra değil şimdi olacak diyorlar.

Kenya'daki vaziyet bana Tunus'taki gösterilerin başladığı ilk günleri hatırlatıyor. Seyyar arabasıyla sebze satarak geçinmeye çalışan Tunuslu bir genç, polislerin tacizlerini protesto etmek için 2010'un Aralık ayında kendini yakmış, birkaç gün sonra da ölmüştü. Bu gencin görüntüleri ve hikayesi sosyal medyada büyük yankı uyandırmış ve hayat pahalılığından bulanan halk, Zeynel Abidin bin Ali karşıtı büyük gösteriler düzenlemişti.

Tek bir adamın başkaldırmasının ardından harekete geçen Tunuslular sokaklara dökülmüş ve nihayet bin Ali ülkeden kaçıp da daha demokratik bir geçiş dönemine geçilene kadar evlerine dönmemişlerdi.

Demokrasi ve her yönden daha iyi hükümet talepleri Tunus sınırlarını aşarak hızlı bir şekilde tüm Orta Doğu sathında karşılık bulunca bölgedeki birçok devletin lideri tarihe Arap Baharı olarak geçen gösteriler neticesinde koltuklarından oldu.

Arap Baharının üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen aynı ruh sanırım şimdi de Sahra Altı Afrika'da kol gezmeye başlıyor.

Hangi devlete baksanız kötü bir liderle boğuşan bölgedeki halkların, Kenya'daki hükümet karşıtı gösterilerden ilham alarak aynı yola başvurması ve birçok noktada siyasi değişimlerin yaşanması işten bile değildir ki bunun örnekleri daha şimdiden Kenya'nın komşularında filiz vermeye başladı.

Nijerya

1 Ağustos günü başlayan bir akım neticesinde Nijerya halkı "#EndBadGovernanceInNigeria" (Nijerya'da Kötü Yönetime Son) sloganı eşliğinde protestolara başladı ve tıpkı Kenya halkı gibi onlar da ülkelerinde kötü idare kültürünün, yolsuzluğun ve milyonlarca hayatı cehenneme çeviren hayat pahalılığının artık bitmesini talep ediyorlar. Nijerya Devlet Başkanı Bola Tinubu yönetimindeki hükümet tıpkı Ruto gibi ilk başta bu gösterileri şiddet ile bastırmaya çalışıyor. En meşhur insan hakları kurumlarından birisi olan Uluslararası Af Örgütü'nün raporlarına göre Nijeryalı güvenlik güçleri şimdiye kadar çıkan olaylarda 13 göstericiyi öldürüp çok daha fazlasını da yaraladı. Buna ilaveten yüzlerce protestocu tutuklandı. Kolluk kuvvetleri yetkilileri ise bu iddiaları reddetti.

Polisin demir yumruğu dahi gösterileri yatıştırmaya yetmeyince Tinubu bir açıklama yaparak halkın sesini "duyduğunu" ve "diyaloğa açık olduğunu" ilan etti.

Ancak beklenildiği üzere Tinubu'nun bu hamlesi halkı evlerine dönmeleri için ikna etmeye yetmedi. Protestoların hala devam ediyor olması ve Tinubu'nun olayları yatıştırmak için artık pek de bir seçeneğinin kalmaması nedeniyle Nijerya'daki #EndBadGovernance protestoları, 2020 yılındaki #EndSARS protestolarının beceremediğini yaparak hükümeti devirip ülkede sistematik bir değişim dalgasını tetikleyecek gibi görünüyor.

Halklarının yolsuzluklar, eşitsizlik, fakirlik ve işsizlikle boğuştuğu diğer bölge devletlerinin liderleri Kenya'daki vaziyetin kendileri açısından ne derece mühim sonuçlar doğurabileceğinin son derece farkındalar.

Uganda

Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni, Kenya'daki olayların patlak vermesinden sadece birkaç gün sonra 21 Temmuz günü televizyona çıkarak ülkede ufak ufak başlayan gösterilere katılanları açık bir dille ikaz ederek birkaç gün sonra yapılması planlanan geniş katılımlı yolsuzluk karşıtı gösterinin iptal edilmemesi halinde "ateşle oynayacaklarını" söyledi.

Bu söz konusu gösteri başkanın tehditlerine rağmen 23 Temmuz günü tertip edilince ülkede her yanı saran yolsuzluğa ve devletin başındakilerin insan hakları ihlallerine karşı barışçıl bir şekilde sokağa çıkan onlarca Ugandalı genç güvenlik güçleri tarafından tutuklandı. Gösteri sırasında en çok göze çarpan sloganlar "Namussuzlar Yanlış Nesle Çattı" ile ülkenin bir önceki diktatörü Idi Amin'in, Museveni tarafından koltuğundan indirilmesini hatırlatan "Bu da bizim 1986'mız" idi.

Yaklaşık 40 senedir devletin kontrolünü elinde tutmakta olan Museveni iktidarı boyunca insan haklarını düzenli şekilde ihlal etti ve kendisine başkaldıranları her seferinde şiddet ile bastırdı. Mesela, Muhalefet lideri Bobi Wine'ın 2020'nin kasım ayında tutuklanmasının ardından cereyan eden hükümet karşıtı gösterilerde 50 kişi öldü. Komşuları Kenya'dan ilham alıp bugün tekrar Museveni'nin rejimini karşılarına alarak sokağa dökülen gençlik, kendilerine şiddet ile mukabele edileceğini çok iyi bilmesine rağmen bunu yapıyorlar zira bu defa ülkelerinde bir değişiklik tetikleyebileceklerine inanıyorlar. Bu nedenle, Kenya ile Nijerya'daki gösterilerin başarıya ulaşıp hükümetlerini devirmeleri veya taleplerinin çoğunu kabul ettirmeyi başarmaları halinde bu "baharın" bir sonraki durağının Uganda olacağı aşikardır.

Zimbabve

Bölgedeki devrim kıvılcımının yakın zamanda kendi devletine sıçramasından endişe duyan liderlerden bir diğeri de Zimbabve Devlet Başkanı Emmerson Mnangagwa.

Muhalefet lideri Jameson Timba ve beraberindeki 78 kişi, izinsiz gösteri düzenledikleri gerekçesiyle 16 Haziran günü polis tarafından tutuklandı.

Bu hadiseden 10 gün sonra bir açıklama yapan Mnangagwa, hükümetin "her ne sebeple olursa olsun en ufak yaramazlığa dahi tahammül etmeyeceğini" ilan etti. 17 Ağustos günü 44. SADC Devlet Liderleri ve Hükümetler Zirvesine ev sahipliği yapacak olan Zimbabve'li liderin bu sert çıkışı bölgede zuhur eden devrim havasının varlığından gayet haberdar olduğunu ve paniklediğinin sinyallerini vermektedir.

Kenya'daki gençlerin protesto gösterilerinin başarıyla devam ettiğini takip eden Mnangagwa'nın bu durumdan rahatsız olması için sürüyle sebep bulunmaktadır. 2018'de başa gelen lider söz verdiği üzere bugüne kadar ülkeyi hızlı bir mali büyüme yoluna sokma, her geçen gün daha da kötüleşen hayat pahalılığı ile mücadele etme ve milyonları derin bir fakirlik ile boğuşmak zorunda bırakan işsizliği bitirme hususlarında pek de bir şey yapmadı. Mnangagwa da Museveni gibi görev yaptığı süre zarfında iktidarına karşı gelenleri susturmak için devletin tüm gücünü kullanmaktan geri durmadı. Kısa süre içinde benzin fiyatlarına yüzde 150 zam yapılmasının nedeniyle 2019'un ocak ayında çıkan olaylara müdahale eden güvenlik güçleri en az sekiz kişinin ölümüne sebep olmuştu. Ancak ülkedeki vaziyetin her geçen gün daha da kötüleşmesi ve bölgede son birkaç haftadır diğer halkların başarılı şekilde protestolarına devam etmesi Zimbabveli gençleri de yakın gelecekte aynı yolu izlemeye ikna edebilir gibi görünmektedir.

Angola, Esvatini, Namibya, Mozambik ve Güney Afrika da geçmişte birçok defa protesto gösterilerine sahne oldu. Bu devletlerin halkları da benzer şekilde yolsuzluk, eşitsizlik ve mali durgunluk gibi meselelerle senelerdir mücadele ettikleri için kısa süre içinde ayağa kalkıp daha iyi idare, eşitlik ve daha güçlü talep etmeye başlamaları sürpriz olmayacaktır.

Kenya'daki gösterilerin, bölgedeki diğer halkların gençlerini, sosyo-ekonomik ve siyasi değişim için sokaklara dökülmeleri hususunda cesaretlendirdiği aşikardır.

Tüm Sahra Altı Afrika bölgesinde gençler artık gelinen noktada boğazına kadar yolsuzluğa batmış, verimli çalışmayan ve her fırsatta tepelerine binen hükümetlerden artık bıktıkları için sokaklara dökülerek seslerini bu şekilde duyurmaya başladı. 1950'li yıllarda aynı yollardan geçen dedeleri gibi bugünkü nesil de birbirlerinin başarılarından ilham alarak ve yapılan hatalardan ders çıkararak yollarına devam etmektedir.

Kenya'dan Nijerya'ya, Uganda'dan Zimbabve'ye binlerce genç Afrikalı yolsuzluğa ve eşitsizliğe karşı olduğunu dünyaya ilan edip liderlerinin hesap vermesini talep etmekte ve daha kapsayıcı, kendilerini daha çok dinleyen ve temiz idareciler istediklerini bir kez daha herkese hatırlatıyorlar. Bu gençler ülkelerinde insan haklarının ciddiye alınıp korunmasını, eşit şartlar altında insanca meslek ve iş sahibi olmayı ve finansal olarak durumlarının iyileşmesini istiyorlar.

Arap Baharı gösterileri döneminde protestolar bir defa geniş kitlelere yayılınca kolluk kuvvetleri ne kadar uğraşırsa uğraşsın veya liderler ne vaat ederse etsin o insanlar hayallerinden vazgeçip evlerine dönmeyi reddetmişlerdi.

Sahra Altı bölgesinde filiz veren protesto hareketlerinin tıpkı Arap Baharı'ndaki gibi "geri dönüşü olmayan" bir noktası olacaktır. Bu noktaya ulaşılabildiği taktirde ne kadar tehdit ederlerse etsinler veya politikalarını değiştirirlerse değiştirsinler, bir an önce Afrika sathında sosyo-politik bir değişim dalgasına duyulan açlığı durduramazlar.

Görünen o ki ufukta bir Afrika Baharı var.


Al Jazeera'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.