Facebook hesabından 31 Mart yerel seçimleri ve sonrasında yaşananları değerlendiren Davutoğlu, AK Parti’de ‘’savrulma’’ ve ‘’dağınıklık’’ olduğu vurgusu yaptı, Cumhurbaşkanlığı kurumunun toplumun en az yarısı ile psikolojik bir kopuş yaşadığını savundu.
Facebook hesabından yaklaşık 4 bin 200 kelimelik uzun bir açıklama yayımlayan Davutoğlu, Türkiye’nin, ‘’2013 yılında Gezi olayları ile başlayan, 17/25 Aralık komploları ile devam eden, çukur eylemleri ile tehlikeli boyutlara ulaşan ve nihayet 15 Temmuz hain darbe girişimi ile zirveye çıkan iç gerilimler nedeniyle vizyoner ve atılımcı pozisyondan reaksiyoner ve savunmacı bir pozisyona sürüklendiğini’’ belirterek, AK Parti’nin bu süreçte yetersiz kaldığını dile getirdi.
‘’Bütün bu süreci yönetebilecek yegane siyasi aktör konumunda olan partimizin de bu komplo süreçlerinde öncü rol oynamış bazı odakların milli iradeyi hiçe sayan tahrik ve manipülasyonları ile enerjisini kendi içinde tüketmeye başlaması hem iç ahengimizi sarsmış hem de vizyon üretme ve uygulama kapasitemizi daraltmıştır’’ diyen Davutoğlu, endişelerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilettiğini ancak art niyetli tartışmalara gerekçe kılınmaması adına kamuoyu ile paylaşmamayı tercih ettiğini yazdı.
‘’İttifak siyaseti zarar verdi’’
31 Mart seçimleri ve ardından yaşananlar nedeniyleyse kamuoyuna açık bir muhasebe yapmaya yöneldiğini söyleyen Ahmet Davutoğlu, ‘’Çeyrek asırdır kadrolarımızın yönetiminde bulunan İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarında alınan sonuç olmak üzere, partimizin toplumsal desteğinde görülen azalma gerçeğiyle yüzleşmek ve bunu sağduyulu bir şekilde değerlendirmek durumundayız’’ ifadelerini kullandı.
Davutoğlu’nın açıklamasında dikkat çektiği konulardan biri ittifak siyasetinin AK Parti'ye zarar verdiği oldu. Davutoğlu, ‘’Seçim sonuçları, ittifak siyasetinin hem oy oranı hem de parti kimliği açısından partimize zarar verdiğini ortaya koymuştur. Partimiz, ittifak içi yarışta da ittifaklar arası yarışta da hedeflerine ulaşamamış, yönettiği birçok belediyeyi kaybetmiştir’’ diye yazdı.
‘’Seçim sürecinde ittifak yapılarının cepheleştirici karakterinden kaynaklanan sert söylemler siyasi kutuplaşmayı tehlikeli boyutlara taşıyarak, toplumsal barışımızı ve ortak aidiyet bilincimizi zedelemiştir’’ ifadelerini kullanan eski Başbakan, ‘’seçimlerde yarışanlar düşmanlar değil, siyasi rakiplerdir. Kazanan ise sandıktan kim çıkarsa çıksın milletimiz ve demokrasimizdir. Bu sonuca saygı duymak da herkesten önce siyasilerin görevidir. Beka endişeleri demokrasiyi askıya alma heveslerinin gerekçesi olamaz. Aksine devletimizin bekasının temeli demokratik meşruiyettir’’ vurgusu yaptı.
Kılıçdaroğlu’na saldırıyı kınadı
Beka söylemi ile rakip partileri düşmanlaştırmanın, siyasi rekabeti aşan kutuplaşmaların nelere sebep olabileceğini ne yazık ki Ankara’da aslında hepimizi birleştirmesi gereken bir şehit cenazesinde gerçekleşen çirkin saldırıda yaşadıklarını belirten Ahmet Davutoğlu, ‘’Ana muhalefet liderine dönük bu saldırıyı bir kez daha kınıyor, herkesi demokratik düzen içinde hareket etmeye ve kutuplaştırıcı siyasi söylemlerden uzak durmaya davet ediyorum’’ diye yazdı.
Ahmet Davutoğlu’nın eleştirileri başkanlık sistemine yönelik olarak sürdü. ‘’Devlet mimarimizin süreklilik arz eden en önemli özelliklerden birisi devlet başkanlığı makamının toplumun bütününü temsil etmesi ve her kesimi kucaklamasıdır. 12 Eylül anayasasının doğasını bozduğu parlamenter sistemden Başkanlık sistemine geçerken dikkat etmemiz gereken en hassas konulardan birisi devlet geleneğimizden gelen her kesimi kuşatıcı devlet başkanlığı ile parti kimliğine dayalı başkanlık sistemi arasında çatışma yaşanmasının engellenmesidir’’ diyen Davutoğlu, Cumhurbaşkanının parti üyeliğine sahip olmasının bir sorun teşkil etmemekle birlikte genel başkanlık görevinin de aynı kişi tarafından yürütülmesinin sakıncalar doğurduğunu vurguladı.
‘’Cumhurbaşkanlığı kurumu toplumla kopuş yaşıyor’’
‘’Cumhurbaşkanı’nın seçimlerin birinci derecede tarafı olarak seçim ortamının gerektirdiği yoğun ve çoğu zaman da sert siyasi polemiklere girmek durumunda kalması, devlet geleneğimiz içinde toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede durması gereken Cumhurbaşkanlığı kurumunun toplumun en az yarısı ile psikolojik bir kopuş yaşamasına yol açmaktadır’’ ifadelerini kullanan Ahmet Davutoğlu, partili cumhurbaşkanlığı uygulamasının mevcut cumhurbaşkanının şahsından bağımsız olarak yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ve cumhurbaşkanlığı ile parti genel başkanlığı görevlerinin bir arada yürütülmesinin doğurduğu sakıncaların giderilmesi gerektiğinin altını çizdi.
AK Parti için yeniden yapılanma çağrısı
AK Parti’nin geçmiş nesillerin emeği ve gelecek nesillerin umutları üzerinde yükseldiğini yazan Davutoğlu, bu hareketin ikbal hesaplarına, gittikçe kabaran egolara ve kısır çekişmelere kurban edilmemesi gerektiğini belirtti; mahalli seçim sürecinde ve sonrasında her açıdan gözlenen savrulma ve dağınıklığın aslında bu zafiyetin yansımaları olduğunu savundu.
Eski Başbakan, ‘’Ben-merkezci kibirli bir dil ile tevazudan kopuş, mahviyet vurgusu yaparken en küçük birimlerdeki siyasilerin bile adlarını sokaklara, okullara ve binalara verme yarışı içine girmeleri, sürekli görünür ve bilinir olma dürtüsüyle gündeme gelmek için her türlü çabanın gösterilmesi, kullanılan dil ile sergilenen tavır arasındaki uçurumun alabildiğine açılması, kutsal değerlerimizin siyasi çıkarlar uğruna hoyratça kullanılması, alınan görevlerin kişiye has olduğu unutularak bütün bir aile ve çevrenin etki kurma çabaları, siyasi rakip görülen kişilerin yıpratılması için sosyal medya operasyonları dahil her türlü iftiranın yaygınlık kazanması, bir ömrünü bu davaya adamış ve ortak mücadele vermiş insanların toplumsal itibarlarının yok edilmesine dönük ithamlara sessiz kalınarak dolaylı destek verilmesi ve geçmişte en önemli değerimiz olarak gördüğümüz vefa duygusunun ciddi şekilde zedelenmesi üzerinde açık yüreklilikle düşünülmesi gereken hususlardır’’ dedi.
Kendisini AK Parti kurullarının üstünde gören ve adeta paralel bir yapı gibi partiyi yönetmeye çalışan bir odağın ortaya çıkması ve partinin seçilmiş yetkililerini ve kurullarını devre dışı bırakmaya kalkışmasının, teşkilat kurumsallaşmasının özünü sakatladığını belirten Ahmet Davutoğlu, ‘’Bugün partimiz her açıdan bir yenilenme ihtiyacı içindedir. Seçimsiz geçmesi beklenen dört yıl böylesi bir yenilenme ihtiyacı için gerekli zamanı sağlamaktadır. Bu dönemde AK Parti kökten bir yenilenme süreci yaşarsa kaybettiği söylem ve politika dinamizmini yeniden kazanabilir. En önemlisi de hızla kaybetmekte olduğu moral üstünlüğü tekrar elde edebilir’’ mesajını paylaştı.
Siyasetin toplum nezdinde tekrar itibar kazanmasında ana faktörün, AK Parti’nin siyaset literatürüne kazandırdığı en önemli şiarlardan birisi olan 3Y (yasaklar, yolsuzluk ve yoksulluk) ile mücadeleye yaptığı vurgu olduğunu da hatırlatan Davutoğlu, ‘’Bugün bu üç hedef konusunda da hangi konumda bulunduğumuzun samimi bir muhasebesini yapmaksızın siyasete yeniden itibar kazandırmak ve topluma yeni bir güven verebilmek çok güç görünmektedir’’ dedi
‘’Ekonomik kriz, varliği inkar edilerek yönetilemez’’
Davutoğlu’nun ekonomik kriz yönetimi ile ilgili de mesajları yazısında yer aldı. Ekonomideki kriz ortamını bizzat yaşarken bu gerçeği inkar etmenin, yönetime olan güveni sarsmaktan başka bir şeye yaramayacağını belirten Ahmet Davutoğlu, ‘’Yaşanan ekonomik krizi, varlığını inkar ederek yönetemeyiz. Yaşadığımız ekonomik krizin temelinde bir yönetim krizi yatmaktadır. Ekonomi politikalarıyla ilgili kararların gerçeklikten uzak, piyasanın uygulamalarına ve ekonomi biliminin yasalarına aykırı biçimde alındığı, uygulamalarda keyfî ve tarafgir davranıldığı kanaati yayılmışsa yönetime olan güven kaybolur. Topluma güven verebilmek için önce ekonomi yönetiminde özgüvene ihtiyaç vardır. Ancak özgüvenin de bilgiyle ve deneyimle hak edilmiş olması ve gereğinin yerine getirilmesi şarttır. Bilgi ve deneyimle desteklenmeyen, kişisel yakınlıklardan devşirilen özgüven sadece abartılı bir gösteri ve ciddiyetten uzak bir görüntü olarak kalır’’ diyerek, devlet kurumlarındaki görevlendirmelerde ehliyet ve liyakat ölçütleri yerine başka özelliklerin tercih edilmesinin zararlarına dikkat çekti.
Basın özgürlüğüne vurgu
Eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun gündemindeki bir diğer konu da düşünce özgürlüğüydü. Davutoğlu, ‘’Bir an önce özgürlük alanının genişletilmesi iftiharla sahiplendiğimiz özgüvenimizin ve en önemlisi de birbirimize olan güvenimizin yeniden tesisi için şarttır. Düşüncelerini ifade eden gazeteci, akademisyen, kanaat önderi, siyasetçi kim olursa olsun hiç kimse işini kaybetme, yaftalanma, sosyal medya linci ve hakaret tehditleri ile karşılaşmamalıdır. Eleştiri ve fikirlerini ifade etme özgürlüğü sonuna kadar korunmalıdır’’ dedi; basının tek elden yönetilen bir propaganda aracı haline geldiğini belirtti. Davutoğlu, ‘’Gerçek basın özgürlüğü demokrasimizin bağışıklık sistemidir. Bunu yok etmek, usulsüz ve baskıcı metotlarla basında tekelleşmeye yönelmek Türkiye’nin zihni kapasitesini daraltmaktadır’’ ifadesini kullandı.
FETÖ ile mücadelede ayrım yapılmamalı
Ahmet Davutoğlu, Fethullah Gülen ile ilgili de, ‘’FETÖ ile tavizsiz verilmesi gereken mücadelede farklı kişilere farklı kriterler uygulanması, yürütülen mücadeleye zarar vermektedir. Bu konuda hukukun en temel ilkesi olan ‘suçların şahsiliği’ ilkesi özenle korunmalıdır. Bazı durumlarda, örgüt okullarında okumuş, kardeş ya da akrabaları örgütün ve darbe sürecinin önemli elemanları arasında olan kişilerin en üst düzey devlet görevlerine atanmasında sakınca görülmezken alt düzey bir memurun yakınlarından birinin yine alt düzey bir ilişkisi sebebiyle işten çıkarılması kamu vicdanında FETÖ ile mücadele konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır’’ ifadelerini kullandı.