AK Parti kurucularından, eski Kültür ve MEB Bakanı Hüseyin Çelik gündeme dair açıklamalar yaptı. Çelik, "Ben elbette ki AK Parti'nin MHP ile işbirliği yapmasını bir cinnet hali olarak değerlendiriyorum. Bunun izahı olamaz" dedi.
"AK Parti milletin partisi olarak kuruldu ve milletin partisi olarak kaldığı sürece ya iktidarını devam ettirecek ya da iktidarın şaşmaz alternatifi olacaktır. Ama AK Parti devlet görüntüsü verirse, devlet partisi görüntüsü verenlerin başına gelen AK Parti’nin de başına gelir" diyen Çelik şöyle devam etti: "Eğer bir ülkede adaletin gücü yoksa, orada gücün adaleti devrededir. Gücün adaleti de adaletsizliktir. Bu ülkede şu anda adaletin gücünden söz etmek mümkün değil. Biz hepimiz bağırıp çağırıyoruz ‘Savcılar nerede?’ diye. Bugünkü adli sistem içerisinde kahraman aramak beyhude bir çabadır."
Serbestiyet'ten Hilal Köylü'ye konuşan Hüseyin Çelik’in açıklamalarından öne çıkan satırlar şu şekilde:
AK Parti-MHP iddiaları: "Ben elbette ki AK Parti’nin MHP ile işbirliği yapmasını bir cinnet hali olarak değerlendiriyorum. Bunun izahı olamaz. Ben AK Parti’nin HDP ile de böyle bir adı konmamış koalisyona girmesini de asla doğru bulmam. Onu da bir cinnet olarak değerlendiririm. Kürtçülük de Türkçülük de AK Parti’nin kuruluş felsefesine aykırıdır fakat bugünkü manzara maalesef ki farklıdır.
Türkiye’de 15 milyona yakın Kürt seçmen var. Bunun 5 milyona yakını HDP’ye oy veriyor. Geriye kalan 10 milyonun ezici çoğunluğu ise şimdiye kadar AK Parti’ye oy veriyordu. Fakat AK Parti’ye oy veren Kürtlerin kayda değer bir kısmı MHP ile ittifaktan dolayı son derece rahatsız. Doğu’da CHP’nin varlığı neredeyse sıfırdı. Şimdi ise bir hareketlenme var. Bunu AK Parti’deki arkadaşlar görüyorlar herhalde.”
AK Parti devletleşiyor mu?: Partinin devletleşmesi de, devletin partileşmesi de aynı oranda vahimdir ve kabul edilemez. Parti devletleşmemeli, devlet de partileşmemelidir. CHP 1950’de seçimi kaybettiğinde sadece devletin partisi değildi, devletin ta kendisiydi. AK Parti milletin partisi olarak kuruldu ve milletin partisi olarak kaldığı sürece ya iktidarını devam ettirecek ya da iktidarın şaşmaz alternatifi olacaktır. Ama AK Parti devlet görüntüsü verirse, devlet partisi görüntüsü verenlerin başına gelen AK Parti’nin de başına gelir. Herhalde arkadaşlarımız bunun da hesabını yapıyordur. Zaman zaman ‘Sizi Erdoğan bakan yaptı, sizi Erdoğan milletvekili yaptı’ diyorlar. Bu açıkçası padişahlık döneminden gelen biat, sadakat ve itaat kültürünün bir devamıdır. Bunu kabul etmiyorum. Neticesinde biz bir kadroyduk. Birbirimizle dayanışıyorduk. Onun liderliğinde elbette bizim de payımız var ama bizim bakanlık, milletvekillerimizde de onun ve başkalarının da payları var. Üyeden tutun mahalle temsilcisine, ilçe ve il teşkilatlarına kadar partiyi oluşturan kişilerin ortak bir emeği var.”
Abdullah Gül'ün adaylığı tartışması: Sıradan bir insanın, herhangi bir insanın cumhurbaşkanı adaylığı gündemi gelmiyor da Abdullah beyin ismi gündeme geliyorsa demek ki insanlar onda bir potansiyel görüyor. Bu da sayın Gül adına eksi bir şey değil, artı bir şey. İnsanların bunu görmesi gerekiyor.
Sedat Peker'in iddiaları: Bu iddiaların hangisinin doğru, hangisinin yanlış, hangisinin uydurma olduğunu tabii ki ben bilmiyorum, biz bilmiyoruz. Ama bunların doğru olup olmadığının elbette araştırılması gerekiyor. İddia kimden gelirse gelsin o iddia ile ilgili olarak bir de somut şeyler söyleniyorsa onun mutlaka soruşturma konusu olması gerekiyor. Araştırılsın, soruşturulsun ki o iddiaya muhatap olan kimseler şaibe altında kalmasın. İster iddialar iktidarla ilgili olsun, ister muhalefetle ilgili olsun, A veya B şahsı ile ilgili olsun, kesinlikle bunların araştırılması incelenmesi, doğrusunun yanlışının ortaya çıkartılması gerekiyor.
İddia sahibinin kim olduğu üzerinden konuşuluyor konular. Ben bunun üzerinde bu kadar durulmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. Diyelim ki bir terörist ele geçirdiniz. Günlerce, aylarca bu adamı sorgulamıyor musunuz daha detaylı bilgi almak için? Dünyanın her yerinde birçok delil ya da birçok somut bilgi kriminal şahıslardan alınır. Bu açıdan ben bu iddiaların sahibinin kimliğinden bağımsız olarak bunu söylüyorum. Eğer bir yolsuzluk, bir yanlışlık iddiası varsa; bu kimden gelirse gelsin, kiminle olursa olsun bunun üzerine gidilmesi lazım. Aksi takdirde üzerinize yapışır kalır.
Savcılar neden iddialarla ilgili harekete geçmiyor meselesine gelince… Eğer bir ülkede adaletin gücü yoksa, orada gücün adaleti devrededir. Gücün adaleti de adaletsizliktir. Bu ülkede şu anda adaletin gücünden söz etmek mümkün değil. Biz hepimiz bağırıp çağırıyoruz ‘Savcılar nerede?’ diye. Bugünkü adli sistem içerisinde kahraman aramak beyhude bir çabadır. Yer ve yetki meselesi halledilmediği sürece, gerçek manada yargı bağımsızlığı söz konusu olmadığı sürece kesinlikle siz bu tür kahramanlıklar falan bekleyemezsiniz."