"Alimler Birliği"ne arzımdır

Dr. Mehmet Sürmeli

Siyasal şirk konusunda bir şeyler söylemesi ve yapması gerektiğine inandığımız sözde sivil zevatın elbiselerinden başka sivillikleri kalmamıştır. Düşüncede ve pratikte dünya sisteminden, moderniteden, statükodan ve onun militarist gücünden istimdad eden kişilerin sivil toplumu temsil ettiklerine inanmak safdillik olur.

Unutmayalım ki moderniteye karşı fikir üretemeyip ümmeti içine düştüğü bu bataktan kurtarmak için nebevî bir duruş sergilemeyenler de siyasal şirkin günah ortaklarıdırlar. Ülkemizde çeşitli biçimlerde örgütlenen hocalara tavsiyem "Âlimler Birliği" ve benzeri adlarla ya künyelenmesinler veya hakkını versinler. İnançta, amelde, ahlakta ve cihatta Peygamber Efendimize benzemeyen insanların, toplumun beklentilerine cevap bile üretemezken "Peygambere vekâlet makamı" olan âlim unvanını kullanmasını kesinlikle doğru bulmuyoruz.

Elbette bizim bu yaklaşımımızı da doğru bulmayan binlerce insan vardır. Bu da onların hakkı olabilir. Biz, bu unvanı kullanırken Allah'tan korkmalarını tavsiye ediyoruz. Dünya farklı bir mecrada yol alırken ve Müslümanları dünya sistemine entegre için yeni projeler hazırlanırken bizim basit eylemlerle doyuma ulaşmamız şeytana teslim olmaktır. Dar odalarda bireysel zevkleri paylaşıp ümmetin içine düş(ürül)düğü inanç başta olmak üzere tüm sorunlarıyla ilgilenmemek kebire/büyük günahtır. Ağır bir ifade olacak ama bilinmeli ki ümmetin derlerine ilgisiz kalmak küfrün ömrünü uzatmaktadır. Sözde istiğfarlarımız bizleri bu ağır sorumluluktan/kebireden kurtaramaz. Ayrıca insanların teveccühü ve dikkatlerini çekmek için fildişi kulelerde ümmeti acilen ilgilendirmeyen konularda konuşmalar yapmak ve yapay gündemler oluşturmak da siyasal şirkin değirmenine su taşımaktan başka bir şey değildir.

Dünya sistemi ve onun işbirlikçisi yerli taşeronlar Müslümanları dünya sistemini işleyişine katmayı becerebildiler. Bu nedenle de halkı Müslüman ülkelerdeki bilgili zevat siyaset yaparken bile İslâm'ın geleceği ile alakalı fıkıh yapmamaktadırlar. Ağır bir eleştiri kabilinden belirtmek isteriz ki ülkemiz din bilginleri çok avami kaygılarla siyaset yapmaktadırlar. Ayrıca alternatif olarak ümmete ve dünyaya deklare edecekleri bir siyasal projeleri de yoktur. Daha acısını ifade edeyim: Ahkam-ı Sultaniye'den beri bir siyasetname yazamamak önerlik konumundaki bu insanlara ayıp olarak yetmez mi? Ümmetin çocukları İslâm'ın hem din, hem siyaset olduğunu kimlerden öğrenecek. Müsadeleli siyasetten rant elde etme yarışına girenler bu hakikati söyleyemezler.

Siyasal şirkin kayıtsız şartsız egemenliğini isteyen dünya sistemi çok rasyonel çalışmaktadır. Müslüman toplumlar üzerinde yapmış oldukları çok yönlü araştırmalardan hareketle duruma göre siyasal şirkin monarşik, oligarşik veya demokratik ayakları devreye sokulmaktadır. Onlara göre siyasetin dümeni kendilerinde olduktan sonra vasıtaların önemi yoktur. Paranın rotasını kendileri belirledikten sonra Suud'da krallık olması veya İslâm ceza hukukunun gariplere ve yoksullara uygulanması onlar için bir anlam ifade etmemektedir. Zaten kesme (!) ağırlıklı bir uygulama gavurların işine yaramaktadır.

Politeist siyasetin öncüleri için önemli olan şirkin bekası olduğundan dolayı, sistemin kurucu ve savunucuları şirkin yüzünü zaman zaman pudralayabilmektedirler. Sonuçta şirk, Müslümanlık gibi gösterilmektedir. Hatta bazı ritüeller öne çıkarılarak şirkin gerçek yüzü müşrik anlayış tarafından gizlenmekte ve kavramsal kargaşalar oluşturulmaktadır.

Burada önemli olan sistemin adından ziyade niteliğidir. İçi boşaltılmış bir İslâm anlayışı ile halk kitleleri kandırılmaktadır. Sözde Müslümanlar siyasette iktidara taşınırlarken gerçekte ise paranın musluğu dünya sisteminin patronlarına teslim edilmektedir. İdeali olmayan ve emperyalizmle hesaplaşamayan siyasal yaklaşımlar ancak kâfirlere hizmet için kullanılabilirler.

Bütün bunlara karşın Müslümanların basiretli bir tutum sergileyerek şirkin dinle istismar edilmiş yüzünü iyi tanımaları imanlarının gereğidir. Dini hakkıyla tanıyan Müslümanların siyasal şirkin bütün yüzlerini de hakkıyla tanımaları ve ümmete teşhir etmeleri, tabana yayılmaması için radikal tedbirler almaları üzerlerine farzdır. Bu tanıtımda varsa ümmetin âlimlerine çok büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yorum Yap
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.