Berlin’in siyasi ve turistik sembol noktalarından bir tanesi olan Brandenburg Kapısı önünde dün "İsrail'le dayanışma eylemi" düzenlendi. Dün gerçekleşen eylemde Filistin’e yönelik başlattığı son büyük saldırı nedeniyle uluslararası düzlemde baskı altında bulunan İsrail’e destek mesajları iletildi.
Avrupa’da ve Almanya’da antisemitizmin yükselişe geçtiği ve buna karşı önlemler alınması gerektiği vurguları yapılan eylemde Gazze’nin ve İsrail’in Hamas’tan arındırılması çağrısı yapıldı. Göstericiler genel olarak İsrail bayraklarıyla eyleme katılım sağlarken, Berlin polisinin eylem çevresinde ve eylem alanında aldığı önlemler dikkat çekici seviyede üst düzeydeydi.
Hükümet ve muhalefet partileri alandaydı
Almanya Parlamentosu’nda temsil edilen partiler, Hristiyan Demokrat Birliği (CDU), Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Hür Demokrat Parti (FDP), Sol Parti (Die Linke) ve Yeşiller (Die Grünen) üst düzey siyasetçileriyle katılım gösterirlerken, Alman Sendikalar Birliği (DGB) de başkanlık düzeyinde temsil edildi. Dayanışma eylemi Amadeu-Antonio Derneği, Alman-İsrail Topluluğu, Alman Sendikalar Birliği, Berlin Yahudi Cemaati ve Alman-İsrail Gelecek Forumu Derneği tarafından organize edildi.
Şansölye yardımcısı ve SPD’nin gelecek seçimlerde şansölye adayı Olaf Scholz “Yahudi devletinin güvenliği Alman devletinin yüce çıkarlarından birisidir” ifadesini kullandı. Konuşmasında sadece sözlerle kalınmaması gerektiğini söyleyen Scholz, güvenlik politikası alanında somut işbirliklerine ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Yine SPD milletvekili ve Adalet Bakanı Christina Lambrecht, "Yahudi nefretine Almanya’da bir yer olamayacağını" vurgulayarak, "İsrail’e karşı sürdürülen terör" olarak tanımladığı şeyin bir suç olduğunu öne sürdü.
Lambrecht, geçtiğimiz günlerde Almanya’da gerçekleştirilen Filistin halkıyla dayanışma eylemlerini “antisemitik protestolar" olarak nitelendirirken, İsrail bayraklarının yakılmış olmasının bir utanç olduğunu ifade etti ve Almanya’da yaşayan Yahudilerin tehdit edildiğini öne sürdü.
İktidar partisi: Almanya’nın tarihi bir sorumluluğu var
SPD’den Scholz ve Lambrecht dışında Çalışma Bakanı Hubertus Heil ve Berlin eyaleti Belediye Başkanı Michael Müller de gösterilerde yer aldılar.
CDU adına kürsüye gelen Genel Sekreter Paul Ziemiak, Almanya’nın "Yahudi devleti için tarihi bir sorumluluğu bulunduğunu" vurgularken, "İsrail’deki sivil halka karşı sürdürülen teröre karşı göz yumulmayacağını" belirtti.
FDP adına konuşan parti başkanı Christian Lindner'se Alman halkının tarafının, İsrail’deki insanların yeri olduğunu ve Almanya’nın ise İsrail ile aynı yerde durduğunu vurguladı. Lindner, Hamas ile müzakere edilmesinin mümkün olmadığını ve Hamas’ın bir "terör örgütü" olduğunu ve derhal alt edilmesi gerektiğini söyledi.
Eylemin gerçekleştiği günün akşamında İsrail Hamas'la yapılan müzakereler sonucu ateşkes ilan etmeyi kabul etmişti.
'İsrail'i yeterince desteklemiyoruz' sitemi
Die Linke adına mikrofona geçen meclis grup başkanı Dietmar Bartsch'sa İsrail ziyaretine göndermede bulunarak hem İsrail halkının hem de Gazze şeridindeki sivil halkın nasıl acılar çektiğini gördüğünü ve tüm bunların sorumlusunun "terör örgütü" olarak nitelendirdiği Hamas olduğunu belirtti. İsrail'e bu konuda bir sorumluluk atfetmeyen Bartsch, Avrupa’nın ve Almanya’nın sorunun çözümüne ilişkin çok az bir sorumluluk üstlendiğini söyleyerek hükümeti İsrail'e yeterince destek olmamakla eleştirdi.
İsrail karşıtlığını 'antisemitizm' olarak etiketleme
Eylemin en çok alkış toplayan konuşmalarından birisini gerçekleştiren ve konuşmasına Müslüman ve Türk kökenlerine değinerek başlayan Yeşiller Partisi'nden Cem Özdemir'se İsrail’in hiçbir şartta haritadan silinemeyeceğini söyleyerek söz konusu krizin dinle bağdaştırılamayacağını ifade etti.
Özdemir’in konuşmasının en dikkat çekici kısmında ise “Almanya için İsrail vatandaşlarının korunması ve kendi vatandaşlarının korunması eşit seviyededir” ifadesine yer verdi. Özdemir “Dost acı söyler” atasözünü kullanarak "İsrail karşıtı eylemlere ve antisemitizm tehlikesine" dikkat çekti.
Alman Sendikalar Birliği Başkanı Reinar Hoffman ise Hamas karşıtı söylemleri merkeze alarak, Tel-Aviv’in bombalanmasının kabul edilemez olduğunu, "İsrail’in her ülkenin sahip olduğu meşru müdafaa hakkını" kullanabileceğine değindi.
İsrail'in Şeyh Cerrah mahallesinde oturanları Yahudi yerleşimciler lehine zorla evlerinden atmak için harekete geçmesi polis ve İsrailli sokak çetelerinin Kudüs El Aksa Camisi'ne saldırısı takip etmişti. Olay Gazze'den misillemeyi tetiklerken, geçtiğimiz hafta Pazartesi'den itibaren İsrail düzenli olarak bombalamaya başlamış, Batı Şeriya'daki eylemlere karşıysa gerçek mermilerle saldırmıştı.
Filistin Sağlık Bakanlığı ateşkesin yürürlüğe girmesini takiben yaptığı açıklamada İsrail saldırılarında 233 kişinin yaşamını yitirdiğini, 1700'ün üstünde kişininse yaralandığını bildirdi. Ölenlerin en az 60'ı çocuklardan oluşuyor.
İsrail tarafıysa Hamas tarafından atılan roketlerden dolayı 12 kişinin öldüğünü açıkladı.
Kaynak: Sol Haber