Amerikalılar gün gelirde bir darbeyi destekler mi? Halkın %40’ı bu soruya evet dedi.
Soruya evet cevabı verenlerin sayısı 2017’den bu yana büyük oranda artarken, ankete katılan Cumhuriyetçilerin yarısından fazlası bir darbeyi destekleyeceğini ifade etti.
ABD kısa bir süre önce Stockholm merkezli Uluslararası Demokrasi ve Seçim Destek Enstitüsü tarafından dönemsel olarak açıklanan ‘gerileyen demokrasiler’ listesine ilke kez eklendi. Benzer bazı diğer araştırma merkezleri de kendi raporlarında ABD’deki demokratik kurumların zayıfladığını belirtti.
Donald Trump’ın 2020 seçimlerinin meşruiyetini baltalamak amacıyla başlattığı girişimler neticesinde geçtiğimiz yıl Amerikan Kongresi’nin Trump destekçileri tarafından basılması bu değerlendirmelerde kendine geniş yer buldu. Bazı üst düzey subaylar dahi birçok kişi Amerikan toplarında bir darbe gerçekleşmesinden korktu. Hatta bazı uzmanlar, baskının başlı başına bir darbe teşebbüsü olarak tanımlanabileceğini savundu.
Bu olayın ardından aralarında eski ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn’in de bulunduğu bazı Trump destekçilerinin gayet açık bir şekilde yönetime askerler tarafından müdahale edilmesi fikrini desteklediklerini dillendirmeleri üst düzey uzman siyaset gözlemcilerinin, ABD’de demokrasinin gelinen noktada derin bir anayasal krizle karşı karşıya olduğu ve “bir sonraki darbenin çoktan başladığı” yorumlarına neden oldu.
Peki Amerikalılar devlet kontrolünün bir kesim tarafından cebren ele geçirilmesini kabul eder mi?
Araştırmamız bazı endişe verici cevaplar elde etti.
Gücün barışçıl bir biçimde devri ve seçimlere duyulan güven demokrasinin kalbinin ortasında yatar.
Gerektiği gibi işleyen demokrasilerin en temel özelliklerinden birisi seçimi kaybedenlerin kaybettiğini kabul etmesidir. Seçimde kaybedenler bir dahaki sefere kazanacaklarına inanıyorsa kurallara riayet eder.
Adam Przeworski’nin deyimi ile güçlü bir demokrasinin anahtarı, bir tür “kurumsallaştırılmış belirsizliktir.” Bir sonraki seçimde kimin kazanacağının bilinmesi imkânsız olduğu sürece her iki taraf da kendilerine yarışabileceklerinin garantisi sunan sistemi idame ettirmek için iyi sebeplere sahiptir.
Tabi ki tüm bu yaklaşımın, seçimlerin adil olduğu ve her iki tarafın da seçimleri meşru gördüğü varsayımına dayandığını unutmamak gerekir. Siyaset bilimci Pippa Norris yaptığı çalışmalar neticesinde halkın seçimlere olan inancını yitirmesi halinde vatandaşların oy vermeyi bırakıp bunun yerine protesto ve kendilerini ifade etmelerini sağlayacak diğer tür eylemlere yöneldiğini ve siyasi nizamı değiştirmeye kadir diğer alternatifleri giderek daha da benimsediğini ortaya çıkarmıştır.
Bu, bugün Amerika’da yaşanmaktadır.
Amerikalıların darbelere olan desteği keskin bir biçimde arttı
Vanderbilt Üniversitesi bünyesindeki LAPOP Lab’de görev yapan araştırma ekibimiz son yirmi yıldır, iki yılda bir tüm ulus çapında gerçekleştirdiğimiz anketleri kullanarak Amerika kıtasının dört bir yanındaki demokratik tavır ve değerlerler üzerine çalışmalar yürütmektedir.
ABD özelinde gerçekleştirilen anketlerde, internet tabanlı ulusal numunelerden 1500 tanesi ile gerçekleştirilen röportajlar kullanmaktadır.
2010 yılından bu yana anket, katılımcılara şu soruyu da yöneltmektedir: “Bazı insanlar belirli şartlar altında ordunun müdahale ederek bir darbe ile gücü ele almasının haklı bir eylem olduğunu söylemektedir. Sizce ülkede büyük miktarda yozlaşmanın olması halinde askeri bir darbe haklı olur mu?” Katılımcılar bu soruya ya “evet olur” ya da “hayır olmaz” şeklinde cevap vermektedir.
Uzun yıllar boyunca Amerikalıların hatırı sayılır bir azınlığı (% 25’ten biraz fazlası) evet diyerek askeri bir darbenin haklı olacağını belirtti. Hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçilerin bağımsızlara nazaran bir tık fazla evet cevabı vermesi, sorunun parti kimliğini aştığını göstermekteydi. Katılımcıların, devletin ordu tarafından ele geçirilmesinin tam olarak ne anlama geldiğini bilmelerine rağmen verilen evet cevabının oranının, sivil idare hususunda yerleşmiş geleneğe sahip bir ülkede bu denli yüksek olması şaşırtıcıydı.
Bu iç karartıcı tabloya rağmen konuyla alakalı birçok diğer bulgu gönüllere su serpmişti. İlk olarak, bu sorunun 2021’den önce ankette yer aldığı son sene olan 2017’de ABD’de evet cevabı verenlerin oranı, Amerika kıtasındaki en düşük oran oldu. Aralarında Kanada’nın da bulunduğu altı ülkede halkın % 40’ından fazlası askeri darbenin haklı olabileceğini ifade etti. İlaveten, olası bir askeri darbeye ‘hoşuma gitmez ama kabul ederim’ diyen Amerikalıların sayısı da geçmiş yıllara göre düşmüştü.
Sonuçlarını yeni yayımladığımız 2021 anketimiz ise ilginç birkaç nokta tespit etti.
Askeri bir darbe ‘hoşuma gitmez ama kabul ederim’ diyen Amerikalıların oranı 2017’de % 28 iken bu oran 2021’de % 40 oldu. Bu % 43’lük artış, anketi uygulamaya başladığımız ilk günden bu yana ABD özelinde gördüğümüz en sert tırmanış olurken Amerika kıtası genelindeki en dramatik değişimlerden birisi olarak da kayıtlara geçti. Bugün itibariyle ABD, bu oranın en yüksek olduğu ülkeler listesinde, tarihi olarak sürekli otoriter iktidarlar tarafından yönetilen Brezilya ve Meksika gibi devletlerin hemen üstünde yer aldı.
Demokrasi karşıtı tavırlar ve seçimlere duyulan güven hususlarında iki parti destekçileri arasında derin bir bölünme gözlemlendi
2021 anketinin dikkat çeken bir diğer sonucu da darbeye karşı tolerans kriterinin katılımcıların desteklediği partiye göre büyük değişiklik göstermesi oldu. Geçmişteki dört ankette de askeri bir darbeyi hoşuna gitmese de kabul edebileceğini beyan eden Demokratlar ile Cumhuriyetçilerin oranı arasındaki fark hiçbir zaman % 10’dan fazla olmamıştı. Bu fark 2017 yılında da sadece % 2 olarak ölçülmüştü (Cumhuriyetçiler % 31, Demokratlar % 29). 2021’de ise Cumhuriyetçilerin % 54’ü askeri darbeyi kabul edebileceğini söylerken, aynı şekilde düşünen Demokratların oranı % 31 oldu.
Ankette yer alan ‘bu ülkedeki seçimlere güveniyor musunuz?’ sorusuna verilen cevaplar da benzer şekilde iki parti taraftarları arasında büyüyen uçuruma işaret etti. Anketin yapıldığı dönemki başkanın partisini destekleyenlerin genellikle bu soruya daha fazla evet cevabı vermesi rutin bir durumdur. Fakat 2021 anketinde Demokratların %79’u seçimlere güvendiğini beyan ederken Cumhuriyetçilerin sadece %27’si seçimlere güveni olduğunu söyledi. Sadece iki yıl önce bu oranın Demokratlar arasında %40, Cumhuriyetçiler arasında ise %54 olduğu göz önüne alındığında bu kadar kısa süre içinde iki taraf arasındaki farkın %14’ten %52’ye çıkması üzerinde durulması gereken noktalardan birisidir.
Bir darbeyi mümkün kılan nedir?
Hepimiz Sudan, Mali ve Myanmar’da çok yakında yaşanan darbeleri ve Brezilya, Hindistan, Nikaragua gibi ülkelerde demokrasinin sürekli zayıfladığını haberlerden takip ettik. Demokrasiler, kurumlar ve normların ayağa düştüğü ve kaybedeceğini anlayan tarafın seçim sürecine ve tümüyle demokrasiye müdahale ettiği yerlerde geriler.
Bizim elde ettiğimiz veriler göstermektedir ki Amerikalılar bu tür demokrasi karşıtı hareketlere gün geçtikçe daha fazla alışmaktadır. Bu toleransın özellikle biriktiği yer ise son seçimi kaybeden Cumhuriyetçi Parti taraftarlarıdır. Ülkedeki demokratik kurumlar her ne kadar 2021 yılında gücün barışçıl bir şekilde devrini sağlamış olsa da bizim vardığımız sonuca göre Amerikan demokrasisi –halk açısından değerlendirildiğinde- geçmişte düşünüldüğü kadar dayanıklı değildir.