Başlangıçta çok önem atfedilen 11 Eylül 2001 saldırılarının ABD'ye doğrudan maliyeti, ardından ABD'nin başlattığı "terörle savaş"ın bu ülkeye yol açtığı maliyetlerin yanında oldukça küçük kaldı.
Brown Üniversitesi'nin Savaş Maliyetleri Projesi tarafından yayınlanan rapora göre, ABD bu savaşa ve savaşın ardından giriştiği devlet inşası projelerine 8 trilyon dolardan fazla para döktü.
20 yıllık bir süreçte harcanan 8 trilyon dolar, aslında ifade edilen miktarı oldukça aşan bir kaybı ifade etmekte. Çünkü gerçek bir maliyet hesabı için bu paranın ABD ekonomisini geliştirecek yatırımlara dönüştürülmesi durumunda ülkeye neler katacağı, yani fırsat maliyeti de hesaplanmalı.
11 Eylül sonrası ABD ekonomisindeki gerileme
11 Eylül öncesinde, 1991-2001 döneminde ABD adeta altın çağını yaşamaktaydı. 1991'de Soğuk Savaş'tan kesin olarak galip çıkmış, aynı yıl Körfez Savaşı'nda büyük bir başarı sağlamış, üstüne bu savaşın masraflarını da Arap rejimlerine yıkmıştı.
1991-2001 döneminde ABD askeri ve siyasi açıdan dünyanın tek kutbu olduğu gibi ekonomik gücüyle de eşsiz ve rakipsiz konumdaydı. Fakat 11 Eylül saldırılarının gerçekleştiği 2001'den bu yana ABD için çok şey değişti.
11 Eylül saldırılarının gerçekleşmesinden önce ABD'nin kamu borcu 5,674 trilyon dolar seviyesindeydi. Bu rakamın ABD'nin yıllık gelirine (GSYİH) oranı %55 seviyesindeydi. 1 Ocak 2021 itibariyle bu borcun 27,748 trilyon dolara ulaştığı, bu rakamın ABD'nin yıllık gelirine oranının %130 olduğu açıklandı. 2021'de de bu meblağın ve oranın hızla artmaya devam etmesi bekleniyor.
2001'de ABD'nin federal kamu bütçe açığı 128 milyar dolar. Ülkenin bütçe açığının yıllık gelirine oranı ise %1,2 seviyesindeydi. 2020 yılında ise ABD'de federal kamu bütçe açığı 3,4 trilyon dolara çıkarken bu açığın yıllık gelire oranı %15,6 oldu.
ABD'li ve diğer ülkelerden uzmanlar bu dramatik değişimin sebebinin ABD'nin 2001'de giriştiği savaş, ulus-devlet inşası politikaları olduğunda, ABD'nin bu savaş ve projelere girişmediği takdirde ekonomisini çok daha büyütebileceğine, bu kadar kamu borcu yüküne ve bütçe açığına saplanmayacağı konusunda birleşiyorlar.
11 Eylül ve 2008 krizi
ABD'de 2008 yılında patlak veren ve tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik krizde de 11 Eylül saldırılarının rolünden söz edilmektedir.
El Kaide lideri Eymen ez Zevahiri, bir açıklamasında bu durumdan şu sözlerle bahsetmişti:
"2008 yılının güz mevsiminden bu yana ABD, Avrupa ve dünyanın geri kalanını kasıp kavuran şiddetli ekonomik kriz, New York ile Washington'a yönelik saldırılardan ve 'Terörle Mücadele'den doğan ekonomik vakumun temel sonuçlarından birisidir.
Kriz, 11 Eylül saldırılarından sonra Amerikan finans piyasalarının stagnasyona uğrayıp yabancı yatırımcıların da piyasaya güven eksikliğinden dolayı yatırımlarını dondurmalarının ardından Amerikan Federal Bankası'nın halkın vergilerinden topladığı muazzam miktarlardaki nakdi piyasalara sürmesi sonucu meydana geldi. Öte taraftan Amerikan Merkez Bankası'nın borç faiz oranlarını yüzde 1'e çekmesi sonucu bankalarda likidite şişmesi yaşandı. Bu da borçların en temel girdilerden dağıtılmasının önünü açtı ki bunun ardından insanlar mortgage programına başvurup ev almak veya diğer tüketim maddelerini elde etmek için bankalardan düşük faizli krediler çekmeye başladılar. Bunun sonucu olarak emlak fiyatlarında enflasyon yaşandı. Bankaların borçlarını ödeyemeyeceklerini bildiği insanlara ev satmalarının sebebi, bu borcun ödenmemesi sonucunda el konulacak evlerin bankalar tarafından daha sonra yükseleceği tahmin edilen yeni fiyatlarla başka insanlara satılması idi. Daha sonra bankalar borçlarını ödeyemeyen mudilerden evlerini geri alıp onların kendilerine olan borçlarını daha yüksek faizle başka bankalara satarak onları kandırdı. Ancak bu durum emlak piyasasındaki fiyatların düşüp mortgage'lı evlerin ilk değerlerinden daha düşük fiyatlara satılması ile daha da kötüye gitti. Paralarını kurtaramayan mortgage firmaları ve bankalar peşisıra iflas ilan ettiler. Paniğin bankaları sarması ile bankalar diğer bankalara borç vermeyi bıraktı ve Amerikan hükümeti ile Batılı hükümetlerin piyasaya yüzlerce milyar dolar enjekte etmesini talep ettiler. Kapitalist sistemin ve dolandırıcı faiz temelli sistemin yükünü çekenler ise sadece vergi mükellefleri oldu.
Bu durum ikisi kapitalist düzenin bizzat kendisi ile ilgili olmak üzere, krizin üç sebebini açıklar. Bunlardan kapitalizm ile ilişkili olan ikisi dolandırıcılık ve tefeciliktir. Üçüncüsü ise agresif Haçlı doğasının içinde yerleşiktir. Bu, ABD ve müttefiklerinin Müslümanlara karşı izlediği zalimane siyasettir. Ki bu 11 Eylül hadiselerine ve daha sonra da, Amerika ile müttefiklerinin hüsrana uğramış Haçlı seferlerine yol açmıştır."
ABD'nin 11 Eylül sonrası ulus-devlet inşa projeleri
11 Eylül saldırılarının ABD'ye doğrudan zararları ABD'nin kamu maliyesinin bu zararları gidermek için büyük harcamalara girişmesine neden oldu. Fakat asıl devasa harcamalar "terörle savaş"ta savunma harcamalarının astronomik seviyelere çıkması, ABD'nin işbirliği yaptığı kesimlere ve ulus-devlet inşa projelerine çok büyük meblağlar akıtmasıyla gerçekleşti.
Eylül 2002'de dönemin ABD Başkanı George W. Bush'un ekonomi baş danışmanı olan Lawrence Lindsey, "terörle savaş"ta ABD'nin masrafının 200 milyar doları kesinlikle aşmayacağını belirtmişti. Fakat ABD'de kimse Irak ve Afganistan savaşlarının bu kadar uzayacağını, ABD ile işbirliği yapan kesimlere bu kadar para akıtılması zorunda kalınacağını kestirememişti.
Doların rezerv para olmasının sağladığı avantaj ne kadar sürdürülebilir?
Doların küresel çapta halen en büyük rezerv para olması ABD'ye kuşkusuz çok önemli bir ekonomik avantaj sağlıyor. Petrolden doğal gaza, altından gümüşe, suni gübreden demir-çeliğe küresel ticaret dolarla fiyatlanıyor, açık ara farkla uluslararası ticarette en çok dolar kullanılıyor. Üstelik pek çok ülkede dolara birikimlerin değerini koruma açısından da talep sürüyor.
Tüm bunlar ABD'nin enflasyon korkusu duymadan yüksek miktarda doları basıp piyasaya sürmesine imkan sağlıyor. ABD devasa bütçe ve cari açıklarını, borç ödemelerini bu yolla finanse ediyor. Fakat 2001'den bugüne açıkların ve borçların hacminin çok büyük rakamlara katlanması, dahası bu katlanmanın sürmesinin rezerv paraya sahip olma avantajının da kaldıramayacağı bir noktaya gittiği gözlemleniyor.
George W. Bush'tan bu yana seçilen tüm ABD başkanları (Barack Obama, Donald Trump, Joe Biden) önceki yönetimi devasa bütçe ve cari açıklar, kamunun borç yükünün hızla artması nedeniyle ülkeyi iflasa götürmekle suçluyor ve seçildiği takdirde bu oranları düşüreceğini vadediyor. Fakat göreve gelmelerinin ardından dönemlerinde ABD'nin bu yükleri artmaya devam ediyor.
ABD'nin askeri ve ekonomik hegemonyası
ABD'nin askeri ve ekonomik hegemonyasının da azalmasının etkisiyle pek çok ülkenin birbirleriyle ticaretinde başka para birimlerine yönelmesi doları rezerv para tahtından kısa vadede indirecek seviyede olmasa da ABD'nin ekonomik dengelerinin bozulmasının dolarda enflasyona yol açması gibi bir durumda ciddileşebileceği tahmin ediliyor.
Doların rezerv para olmasında gerileme yaşanması, ABD'nin hiper enflasyon endişesiyle dolar basmada gerilemek zorunda kalması durumunda ABD devasa bütçe ve cari açıkları, kamu borcuyla nasıl baş edebilir?
%130'u aşan bir kamu borcu ve %15,6'ya ulaşan bir bütçe açığıyla orta seviye bir kemer sıkma politikasıyla baş edilemeyeceği ortada. Üstelik ABD halkı 1930'lu yıllardan bu yana kemer sıkma politikası görmemiş, refah içerisinde yaşamaya alışmış bir halk.
"Muhtemel kemer sıkma politikası bazı eyaletlerin ABD'den ayrılmasını gündeme getirebilir"
Bazı uzmanlar sıkı bir kemer sıkma politikası ihtimali durumunda Texas ve California gibi bol nüfuslu, önemli ve zengin eyaletlerin ABD'den ayrılma taleplerinin bile gündeme geleceğini belirtiyorlar.
Mevcut ABD yönetimi ise açık ve borçların bu kadar yükseldiği bir dönemde ülkedeki ekonomi uzmanlarınca "ekonomiden en anlamayan hükümet" olmakla eleştiriliyor.
ABD Merkez Bankası'nın dolar basımının, hem açıkların büyüklüğü hem de doların küresel rezerv para hacmindeki yerinin küçülmesinden ödeme ve açıkları karşılayamaz hale geldiği gün ABD'de iflastan dağılmaya her konunun gündeme gelmesi bekleniyor.
Kısacası 11 Eylül saldırıları ve ABD'nin 20 yıl önce başlattığı "terörle savaş", uzun vadede adım adım ABD'yi iflas ve dağılma tehlikesine sürükledi ve halen sürüklüyor.
Kaynak: Mepa News