Analistlere göre Yemen'deki Husiler, Kızıldeniz'de İsrail bağlantılı gemileri hedef almalarına misilleme olarak ABD öncülüğünde düzenlenen saldırılardan yılmayacak ve hatta daha da cesaretlenecek.
Perşembe gecesi ABD ve İngiltere, Kızıldeniz'de Yemenli grup tarafından ateşlenen füzeleri düşürdükten bir gün sonra, Washington'un "Husilere ait olduğunu" söylediği Yemen'deki birçok noktayı bombaladı. Saldırılar, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları devam ederken ABD ve müttefiklerinin Yemen topraklarına yönelik ilk saldırısı oldu.
Ancak uzmanlar, dünyanın tek süper gücünün, ülkenin büyük bir bölümünü kontrol etmesine rağmen uluslararası alanda Yemen hükümeti olarak tanınmayan bir grupla mücadele etmesinin Husilerin bölgedeki ve ülke içindeki profilini yükseltebileceğini söylüyor.
10 Ocak'ta ABD ve İngiltere, Husilerin Kızıldeniz trafiğine yönelik şimdiye kadarki en büyük operasyonunda 21 insansız hava aracı ve füzeyi püskürttü. Dünyanın en güçlü ülkelerinin yer aldığı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de Husileri kınayan bir kararla Kızıldeniz'de gemilere yapılan saldırılara odaklandı ama aynı zamanda Husilerin hesaba katılması gereken bir güç olarak artan etkilerinin de altını çizdi.
Al Jazeera'ye konuşan Sanaa Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden kıdemli araştırmacı Abdülgani el Iryani, "Husiler aslında bu çatışmayı başlattıkları gün kazandılar" dedi.
Yemen içinde artan popülerlik
Yemen'de, Husi grubunun resmi adı olan Ensarullah, Kızıldeniz'e açılan Bab el Mendeb Boğazı da dahil olmak üzere ülkenin batısını kontrol ediyor ve uluslararası alanda tanınan Yemen hükümetine ve onun yerel müttefiklerine karşı toprak mücadelesi veriyor.
Grubun Kızıldeniz'deki eylemleri ve Gazze halkını desteklemeye yönelik mesajları Yemenliler arasında son derece popüler oldu, gruba katılımları artırdı ve Filistin halkını desteklemek için büyük mitingler düzenlemesine olanak sağladı.
Husiler, İsrail'in son üç aydır vurduğu Gazze Şeridi'ne en azından yeterli insani yardımın girmesine izin vermesi için İsrail'e baskı yapmak amacıyla Bab el Mendeb Boğazı'ndan geçen İsrail bandıralı ve İsrail'e ait gemileri durdurduklarını söylüyor.
Hamas ve diğer Filistinli direniş gruplarının 7 Ekim'deki saldırısının ardından İsrail'in Gazze'ye açtığı savaşta, bir kısmı doğrudan bombardımanlarda, bir kısmı da İsrail'in eylemleri sonucu Gazze'nin içine düştüğü vahim koşullar nedeniyle büyük çoğunluğu sivil 23.000'den fazla kişi hayatını kaybetti.
Husiler 19 Kasım'da Galaxy Leader kargo gemisini ele geçirip daha sonra turistik bir cazibe merkezine dönüştürdüklerinde tüm dünyanın dikkatini çekmişlerdi.
Küresel deniz taşımacılığı derinden etkilenmiş ve büyük deniz taşımacılığı şirketleri Kızıldeniz'den tamamen kaçınmış olsa da, Husilerin gemileri durdurması çoğu gemide küçük çaplı hasara neden oldu ve gemide kimsenin ölmesine ya da yaralanmasına yol açmadı.
31 Aralık'ta dört Husi botu Kızıldeniz'de seyreden bir gemiye el koymaya çalıştığında ABD Donanması helikopterleri tarafından saldırıya uğradı ve 10 Husi savaşçısı öldürülüp üç bot batırıldı.
Ocak ayı başlarında Husiler insansız su üstü araçları kullanmaya başladı. Grup geçmişte bunları diğer gemilere çarptığında patlayan "insansız botlar" olarak kullanıyordu. Analistlere göre grup taktik değiştirmiş olsa da Kızıldeniz'deki faaliyetlerini durdurmadı çünkü bir yandan ilan ettikleri hedefe ulaşamadılar, diğer yandan da ABD'nin tehditlerinden çekinmiyorlar.
İtalyan Uluslararası Siyasi Araştırmalar Enstitüsü'nde kıdemli araştırma görevlisi olan Eleonora Ardemagni Al Jazeera'ye yaptığı açıklamada "Kızıldeniz cephesi bir sonraki aşamaya, yani Husiler ile ABD arasındaki doğrudan çatışmaya geçti” dedi ve ekledi: "Hem ABD hem de Husiler sırasıyla hamlelerinin etkilerini ve ne kadar ileri gidebileceklerini test ediyorlar."
Hava saldırıları Husileri caydırmayacak
Geçen hafta Washington ve müttefiklerinin Kızıldeniz'deki faaliyetlerini durdurmaları ya da askeri öfkelerine maruz kalmaları yönündeki ültimatomuna yanıt olarak Husiler Yemen'in başkenti Sanaa'da devasa bir miting düzenlediler ve grup liderleri yaptıkları ateşli konuşmalarla ABD'nin tırmanışına hazır olduklarını ilan ettiler.
El Iryani, uluslararası alanda tanınan hükümetin başı olan Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi'yi devirmelerinin ardından 2015 yılında Husilerle savaşmaya başlayan Suudi liderliğindeki koalisyonun Husilere karşı yürüttüğü savaşa atıfta bulunarak, "Son dokuz yılda vurulmaya değer her şey Suudi koalisyonu tarafından vuruldu" dedi.
ARK Group'ta araştırmacı ve Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nde misafir araştırmacı olarak görev yapan Raiman al-Hamdani Al Jazeera'ye yaptığı açıklamada, "[ABD'nin Husi hedeflerine yönelik saldırılarının] Husiler için caydırıcı olacağını sanmıyorum" dedi.
"Husilerin Yemen'de ve genel olarak Orta Doğu'da var olan sorunlar için her zaman ABD ve İsrail'i suçlayan söylemleri düşünüldüğünde, bence oldukça mutlu olurlar.” diye ekledi.
El Iryani'ye göre stratejik açıdan da Husiler oldukça rahat durumda ve Husilerin hareketli altyapısı Amerikalılar için hedef seçmeyi zorlaştıracak
Komşularla barış yapmak
Öte yandan Husiler komşu Suudi Arabistan ile uzun vadeli bir ateşkes için görüşmelerini sürdürüyor ve analistler Kızıldeniz'deki güç gösterisiyle Husilerin ellerini güçlendirmeye çalışıyor olabileceğini belirtiyor.
Suudiler Yemen'de gerilimin tırmanmasını önlemek istiyor ve Aralık ayında Riyad ABD'yi itidalli davranmaya çağırdı. Suudi Arabistan Perşembe gecesi Yemen'e yapılan saldırılardan sonra bu itidal mesajını tekrarladı.
Yanı başındaki istikrarsızlık, geçmişteki Husi saldırılarında petrol altyapısı kötü etkilenen Suudi Arabistan'a fayda sağlamayacaktır. Suudilerin bu müzakerelerde daha uzun vadeli düşünceleri de olabilir. Zira Husilerle ilişki kurmak onların yararına olacaktır ve onları tanıma yolunda ilerliyor olabilirler.
El Hamdani, "[Husiler için] en önemli şey resmi tanınma olabilir" dedi. "Grubun asıl amacı ülke üzerindeki gücünü pekiştirmeye devam etmek."
Husiler bugüne kadar Hamas, Hizbullah, Irak ve Suriye'deki direniş ekseninin bir parçası olarak İran'dan destek aldı. Al Jazeera'ye konuşan Yemenli araştırmacı Nicholas Brumfield, "Husiler... İran'la, birçok analistin İran'ın Hizbullah'la sahip olduğu ilişkiye rakip olduğunu düşündüğü bir ilişki geliştirdi" dedi.
Ancak analistler grubun İran'ın vekili olarak görülmemesi gerektiğini ve gelecekte Husilerin bölgesel ittifaklarını yeniden hesaplayabileceğini söylüyor. "Suudilere yakın olmak onlar için daha iyi olacak" diyen El Hamdani, "[Suudi Arabistan'ın] mali kaynaklarına güvenmek, silah için İran'a bel bağlamaktan daha fazla fayda sağlayabilir" diye ekledi.
Husilerin Şii bir grup olması, varsayılan olarak İran'ın etkisi altına girecekleri anlamına gelmiyor - Yemen ve Suudi Arabistan arasındaki uzun tarihi ve kültürel bağlar, ikisi arasında önemli bir rol oynayabilir.
Kaynak: Mepa News