Analiz | Biden yönetiminin İsrail'e desteği ABD Dışişleri Bakanlığı'nı ikiye böldü

"Görevlilerden bir tanesi, mesele İsrail-Filistin’e gelince fikirlerini beyan etme hususunda 'bir sessizlik kültürü' olduğunu, bir diğeri de şu anda ABD hükümeti için çalışıyor olmaktan 'utanç' duyduğunu söyledi."

ABD'de Joe Biden yönetimi yaşanan son çatışmalarda açık bir şekilde İsrail yanlısı bir politika tercihinde bulundu.

Bu politika tercihi dünya genelinde eleştirilirken ABD Dışişleri Bakanlığı içerisinde de söz konusu tercihin tepkiye yol açtığı ifade edildi.

Akbar Shahid Ahmed, Huffington Post'ta yayınlanan analizinde, Biden yönetiminin İsrail politikasının Dışişleri Bakanlığı'nda yol açtığı gerilimi kaleme aldı. Analiz Mepa News okurları için Türkçeleştirildi. Analizde yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.


HuffPost’a konuşan yetkililere göre bürokratların morali düşük ve bazı üst düzey isimler, Joe Biden’ın yaklaşımına karşı olduklarını resmi olarak ilan etmeye hazırlanıyorlar.

Başkan Joe Biden’ın Filistin ve İsrail’de devam etmekte olan şiddete yaklaşımı, Amerika’nın dış politikasını sırtlayan resmi kurum olan Dışişleri Bakanlığı içinde yükselen tansiyonu patlama noktasına getirdi.

HuffPost’a konuşan dışişleri yetkililerine göre Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve kendisine bağlı en üst düzey danışmanları kurum içindeki gerginliği görmezden geliyor. Bazı bakanlık çalışanlarına göre Blinken ve ekibi Dışişleri'nin kendi uzmanlarının tavsiyelerini tamamen yok sayarak sadece İsrail’in Hamas’ın konuşlu olduğu Gazze’ye yönelik operasyonlarını genişletmesine odaklandı.

Bir yetkilinin “Dışişleri Bakanlığının tüm kademelerinde resmen isyan kazanı kaynıyor” ifadesi durumu özetliyor.

Hamas’ın 7 Ekim tarihinde gerçekleştirdiği saldırının ardından bölgede devam eden çatışmalar neticesinde şu ana kadar 4000 kişi öldü. İsrail ordusu ise en az on binlerce yaşama daha mal olmasına kesin gözle bakılan Gazze’ye yönelik bir kara operasyonu için hazırlıklarına devam ediyor.

Biden ile Blinken yaptığı açıklamalarda İsrail’in Hamas’ı kesin bir şekilde mağlup etmesine yardım etmek istediklerini ancak bunu yaparken sıradan Gazzelilerin acı çektiğini görmek veya çatışmaların diğer bölgelere sıçramasına şahit olmak istemediklerini ifade ettiler. Her iki isim de İsrail’i ziyaret etti. Blinken Gazze ile Mısır arasındaki sınır kapısının açılarak içeriye insani yardım akışını sağlamak ve bazı sivilleri bölgeden çıkarmak için faaliyetler yürüterek bu işe öncelik verdi.

HuffPost’a konuşan iki yetkilinin dediklerine göre Dışişleri Bakanlığı bünyesinde görevli çok sayıda diplomat, “fikir uyuşmazlığı telgrafı” dedikleri gerekli görüldüğü halde Amerikan politikalarını eleştiren ve güvenli bir dâhili kanal aracılığı ile direkt olarak bakanlığın en üst makamlarına takdim edilen bir mektup hazırlamaya başladı.

Dışişleri Bakanlığı bünyesinde zaman zaman hazırlandığı bilinen bu tür mesajlar, kilit bir tarihi süreçten geçilirken bürokratlar arasında ciddi fikir ayrılıkları yaşanması halinde sisteme sokuluyor ve sadece bir öneriden ibaret olmayıp bağlayıcılığı bulunuyor. Mesajın gönderildiği ‘muhalefet’ kanalı Vietnam Savaşı sırasında kurulmuş olup o tarihten itibaren diplomatlar tarafından ABD’nin tehlikeli ve kendi çıkarlarına aykırı seçimler yapmakta olduğu hususunda yetkililerin resmi olarak uyarılması için birçok defa kullanıldı.

Mesaj hamlesinin, Dışişleri Bakanlığının en kıdemli isimlerinden birisi olan Josh Paul’un geçtiğimiz çarşamba günü istifa etmesi ile de alakalı olduğu düşünülüyor. On yıldan fazla süredir yurt dışındaki silah anlaşmaları üzerine çalışmalar yürüten Paul, ABD’nin İsrail’in savaş faaliyetlerine silah temin etmek için attığı adımları ahlaki olarak destekleyemeyeceğini ilan ederek istifa etmişti:

“Geçtiğimiz 24 saatte birçok meslektaşımdan beni cesaretlendiren çok sayıda destek mesajı aldım. Birçok arkadaşım kendilerinin de benim hissettiklerime ortak olduklarını ve bu sürecin onları yıprattığını iletti.”

İnsanların kendisine bu derece destek göstermesini şaşkınlıkla karşıladığını ifade eden Paul sözlerine şöyle devam etti: “Ben insanların benim geçtiğim sokaktan geçmeye dahi imtina edeceğini bekliyordum. İsrail ile alakalı meselelerdeki hassasiyet nedeniyle genelde böyle olur.”

Yaşananlar ile alakalı kendisinden yorum talep ettiğimiz Dışişleri Bakanlığı temsilcisi, bakanlık sözcüsü Matthew Miller’ın gün içinde yaptığı şu açıklamanın yeterli olduğunu söyledi:

“Bu kurumun en güçlü yanlarından birisi farklı fikirlere sahip insanlara sahip olmasıdır. Biz bu arkadaşlarımıza fikirlerini beyan etme hususunda her zaman teşvik ederiz. Bildiğiniz üzere politikayı nihai olarak başkan belirler ancak biz herkesi politikamız ile aynı fikirde olmadıklarında dahi bu muhalefetlerini üstlerine bildirmeleri hususunda hep teşvik etmişizdir.”

Bakan Blinken bu konu ile alakalı olarak birçok defa konuşmuş ve dışişleri yetkililerinin ‘fikir ayrılığı kanalını’ kullanmasından hoşnut dahi olduğunu ifade etmiştir. Sayın Bakan, kendi fikrinden farklı karşıt sesleri dinlemeyi faydalı bulmakta ve bu sesleri her zaman ciddi almaktadır. Bu muhalefetin varlığı politika üretilmesi sürecinde bakan beyin kendi düşünce tarzı üzerine tefekkür etmesini sağlamaktadır.

Hem Biden hem de Blinken birçok vesileyle İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu ve İsrail’in bunu yaparken ‘tüm uluslararası hukuka’ riayet etmesini beklediklerini dile getirmiştir.”

Dışişleri'nin zor görevi

Dışişlerinin en yüksek makamlarındaki kilit kararlar şu anda sadece Biden, Blinken ve birkaç kişi tarafından alınıyor ancak Dışişleri Bakanlığı bünyesinde görev yapan bazı alt düzey bürokratlar da İsrail ile Filistin arasında cereyan eden şiddet olaylarına Amerika’nın nasıl tepki vermesi gerektiği ile alakalı tartışmalı başlıklar ve bazı diğer konularda bu sürece dâhil oluyor.

ABD’nin BM misyonu (bu birim ABD Dışişleri Bakanlığına bağlıdır) geçtiğimiz çarşamba günü birçok ülkenin Hamas’ın yaptıkları da dâhil sivillere yönelik tüm şiddeti kınadığı ve Gazze’ye derhal insani yardım ulaştırmasını talep ettiği BM kararını veto etti. Biden’ın emriyle İsrail’e gönderilecek ek askeri yardımlar ile Filistinlilere yapılacak insani yardımlar da Dışişleri Bakanlığı tarafından koordine edilecek.

Dışişleri Bakanlığı bünyesinde görev yapan diplomatlar bir yandan narin bir diplomasi trafiği yönetirken diğer yandan Amerikan Kongresinden arayıp İsrail’e tam destek verdiğini ancak Filistinli sivillerin hayatlarını da önemsediğini ileten senatörlerin telefonlarına cevap veriyor bir yandan da ABD’nin İsrail’in orantısız güç kullanmasına kol kanat gerdiğine dair intiba nedeniyle zuhur eden küresel çaptaki tepkileri yönetmeye çalışıyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı ile sürekli iletişime geçen Arap meslektaşları, ABD’nin bu bölgede bir nesil boyunca bir daha destek bulamama riski ile karşı karşıya olduğu uyarıları yapıyorlar.

Orta Doğu’ya gerçekleştirdiği beş günlük yolculuk sırasında yedi devletin yetkilileri ile görüştürmeler gerçekleştirdikten sonra Washington’a geri dönen Blinken’ın lideri oldu bakanlık içinde büyüyen ahlak krizini anlayıp anlamadığı belirsiz.

“Mesai arkadaşlarımız arasında sayın bakanın bu durumu görmediği veya görüyorsa da umurunda olmadığına dair bir kanı var” diyen bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, bu kanının üst düzey isimler arasında da mevcut olduğunu bildirdi ve şunları ekledi: “Bakanlık içindeki iş gücü dinamiklerinin ne derece kötü bir hale geldiğinin farkında olmadığı kesin. Durum gerçekten ama gerçekten çok kötü.”

Olumsuz hava kendini birkaç farklı şekilde belli etmeye başladı. Bir yetkili çalışma arkadaşlarını için “bu mesele yüzünden depresyona girdiler ve çok sinirlendiler” derken bir diğeri de diplomatların “dönülmez bir yola girildiğini düşünerek umutlarını yitirdiğini” ifade etti. Bu yetkili bir çalışma arkadaşının kendisine “ABD politika başlıkları Filistinlilerin canları yerine İsrail’e destek verilmesini vurguladı” diyerek bir toplantı esnasında gözyaşlarına hâkim olamadığını da anlattı.

HuffPost’un araştırmaları neticesinde, üst düzey Dışişleri Bakanlığı yetkilileri çalışanlarına aba altından sopa göstererek kamuya yapılan resmi açıklamalarda “tansiyonun düşürülmesi/ateşkes”, “şiddetin/kanın durdurulması”, “sakinliğin yeniden tesis” edilmesi terimlerinin kullanılmamasını istedi.

Bir personel toplantısına iştirak eden bir yetkili, bir takım liderinin, altında çalışan çok tecrübeli bazı isimlerin Biden’ın planından hiç de hoşnut olmadıklarını özellikle de ABD’nin İsrail’in ihtiyatlı davranması için yeterli adım atmaması nedeniyle rahatsız olduklarını kendisine ilettiğini söyledi.

Birçok yetkili, mesai arkadaşlarından birçoğunun Paul gibi istifa etmekten bahsettiklerini söyledi. Bir diğer yetkili Paul’un istifa kararının kendisini şaşırttığını ve Paul’un yokluğunun bakanlık için büyük bir kayıp olduğunu söyledi.

Dışişleri Bakanlığı görevlilerinin Amerika’nın Gazze’deki duruma yaklaşımı nedeniyle ne derece tedirgin oldukları, Biden’ın politikasına muhalefetin ne kadar yaygın olduğu ve bu muhalefetin gidişatta herhangi bir değişikliğe ilham verip veremeyeceği, ‘fikir ayrılığı telgrafının’ dilinin ağırlığı ve kaç kişinin imza attığı belli olunca anlaşılacaktır.

Bu tür mesajların altına genellikle onlarca ve hatta yüzlerce çalışan imza atar. ‘Muhalefet kanalı’, karşı görüşlerin, başıma bir şey gelir mi acaba korkusu olmaksızın yeterli düzeyde duyulması için hayati bir yöntem olarak görülür zira bakanlığın politikaları gereği bu yola başvurarak sesini duyuranlara bir yaptırım uygulanması yasaktır.

Fakat şunu da belirtmek gerek ki bu süreç geçtiğimiz aylarda ilk kez tehdit edildi. Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi mensupları, Biden’ın Afganistan’dan çekilme kararı nedeniyle hazırlanan ‘fikir uyuşmazlığı telgrafının’ içeriğine erişmek için resmi yollara başvurdular.

Josh Paul bu durumla alakalı şunları söylüyor: “Bence yaşananlar üst düzey liderliğin umrunda ama Afganistan ile alakalı telgrafların Kongre tarafından ele geçirilmeye çalışılması bu uygulamaya genel olarak halel getirdi ve bazı meslektaş arkadaşlarımız artık bu yola başvururken başına geleceklerden emin olamıyor.”

Başta Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgelerdeki insanlarla bağlantıları olanlar olmak üzere tüm küresel ilişkiler uzmanlarının işlerinin doğası gereği hedef tahtasına oturtulma korkusu, bu insanları İsrail-Filistin meselesi masalarına geldiğinde düşündüklerini ifade etmelerine uzun zamandır mani olmaktadır.

Geçmişte Pentagon ve İç Güvenlik Bakanlığı (Homeland Security) bünyesinde görev yapan ve şimdi de Crisis Group isimli düşünce kuruluşunda çalışmalarına devam eden Sarah Harrison’a göre bu endişe hissi sık sık politika üretimi sürecini etkilemektedir.

Harrison X’de yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Devlet kurumlarındaki bu durum hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler eliyle ekilip tımar edilmiş bir çevrenin parçasıdır. Federal hükümette çalışıp da İsrail’in yaptığı herhangi bir şeyi sorgulama şansınız yoktur. Hemen birileri sizi kenara çeker ve susturulursunuz.”

Biden hükümetine muhalif bakanlık görevlileri HuffPost’a verdikleri demeçlerde iş yerinde soğuk bir hava hissettiklerini ifade ettiler. Bu görevlilerden bir tanesi, mesele İsrail-Filistin’e gelince fikirlerini beyan etme hususunda “bir sessizlik kültürü” olduğunu, bir diğeri de şu anda ABD hükümeti için çalışıyor olmaktan “utanç” duyduğunu söyledi.

Görüştüğümüz Dışişleri Bakanlığı görevlilerinden bazıları asıl suçlunun Blinken’ın politika personelinden sorumlu özel kalem müdürü olduğunu düşünüyor.

(Biden’ın en üst düzey ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan’ın kardeşi olan ve başkentte güçlü bir isim olan) Tom Sullivan’ın Dışişleri Bakanlığı çalışanlarının bakanlık makamına daha rahat ulaşabilmesi gerektiği fikrini “sürekli olarak veto etmesi” bakanlıkta görev yapan yetkililerin artık alıştığı bir şey haline gelmiş.

Bir yetkiliye göre Tom Sullivan, iştirak ettiği üst düzey toplantılarda sürekli bir biçimde İsrail’in ABD’den ne istediğine ve nelere ihtiyacı olduğuna odaklandığı için bir plan oluşturulurken önceliğin ABD’nin çıkarları olması gerektiğini düşünen meslektaşlarının canını sıkmaktadır.

Sullivan ile birlikte çalışanlar, abisinin konumu dolayısıyla kendisinin fikirlerine muhalefet etmekten çekinmektedir.

Perşembe günü Blinken tarafından tüm bakanlık çalışanlarına bir e-mail gönderildi. HuffPost bu mailin içeriğini elde etti:

“Sizlerden çok şey istiyoruz. Ve siz bir kez daha yoğun baskı altında da olsa işinizi layıkıyla yaptınız. Biliyorum ki bu seferki görev bir çoğunuz için sadece profesyonel açıdan değil kişisel açıdan da zordu. Yalnız değilsiniz. Biz sizin için buradayız.

Politikalarımızı ve kurumumuzu daya iyi kılan münazara ve muhalefet alanını idame ettirip genişlettiğimizden hep beraber emin olalım.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.

Analiz Haberleri