Robert D. Blackwill, Richard Fontaine | National Interest | Tercüme: Mepa News
ABD'nin ilk lideri Washington'ın kaleme aldığı "veda konuşması" ile son başkan Joe Biden'ın ulusal güvenlik stratejisi metini incelendiğinde aradan geçen uzun yıllara rağmen Amerika'nın çekirdek ulusal çıkarlarının neredeyse hiç değişmediğini, önceliğin her zaman anavatanın temel güvenliğinin sağlanması ve Amerikan halkının özgürlüğü olduğunu anlarız. ABD'nin hayati çıkarları Çin tarafından her geçen gün biraz daha fazla tehdit altına sokulmakta olup bu çıkarlar şunlardır:
1. ABD'nin kendisine, yurtdışında görevli askeri güçlerine veya müttefiklerine yönelik nükleer, biyolojik ve kimyasal silah kullanılma riskini azaltmak ile ciddi yıkıma yol açacak büyüklükteki konvansiyonel terörist veya siber saldırıları engellemek.
Çin'in yükselişte olan kıtalararası balistik füze (ICBM) ve nükleer silah kabiliyetleri, Amerikan topraklarına ve yurt dışında görev yapan askeri birliklerine yönelik bir tehdit teşkil etmektedir. Çin, 2022 yılı itibariyle yapılan tahminlere göre 500 civarındaki stratejik nükleer savaş başlığı sayısını 2035'e kadar 1500'e çıkarmayı planlamakta olup bu hedef doğrultusunda plütonyum elementinin üretimi ve parçalanması için gerekli altyapının inşasına hız verilmiştir. 2022 yılında yaklaşık 100 civarı mobil ICBM füze fırlatma platformuna ilaveten 30 civarında füze silosuna sahip olduğu tahmin edilen Çin, füze silolarını tam 10 katına çıkarmak için ülkenin batısında yer alan çöllerde 300 yeni silo inşa etmeye başladı.
2. Nükleer silahların yayılmasını engellemek, nükleer silah ve materyallerin güvenliğini sağlamak ve nükleer silahlar hedefe götüren gerek orta gerek de uzun menzilli füze sistemlerinin yaygınlaşma hızını azaltmak.
Pekin yönetimi Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi (MCTR) protokollerini ihlal ederek gerek devletlere ait şirketler gerek te şahısların bu doğrultudaki faaliyetlerine müsaade etmiş ve İran'ın ürettiği balistik füzelerin hassasiyet, menzil ve patlama şiddeti kabiliyetlerini geliştirmek için kullandığı teknolojileri yaygınlaştırmıştır. Pekin yönetimi buna ilaveten Tahran yönetimine yönelik uygulanan yaptırımların etkisini azaltmak amacıyla İran'a verdiği ekonomik desteği hatırı sayılır oranda artırdı. Uzun yıllardır İran'ın en büyük ticaret ortağı sıfatını bırakmayan Çin ile Tahran yönetimi arasındaki ticaret hacmi yıllık 15 milyar dolardan fazla. Eğer İran ileride bir nükleer silah elde ederse, Tahran yönetimine sağlamış olduğu mali ve teknik yardımlar nedeniyle Çin bu hususta suçlanması gereken taraflardan birisi.
Pekin yönetimi her ne kadar geçmişte birçok defa Kuzey Kore'nin nükleer programı hususunda barışçıl bir çözüm bulunmasını hedeflediğini ilan ettiyse de Çin devletine çalışan şahıslar ve şirketler üzerinden MTCR protokollerinin ihlal edilmesine göz yummaktadır. Amerikan Kongresi Araştırma Hizmeti tarafından 2023'ün ocak ayında yayımlanan rapora göre "Çin menşeli finans şirketlerinin kurduğu paravan şirketler Kuzey Koreli finans kurumlarının emrinde çalışarak, kitle imha silahları ile balistik füze programlarının yaygınlaşmasını engellemek amacıyla bu ülkeye yönelik yaptırımları delmektedir."
3. Dahili dirilik, uluslararası güç gösterileri ve nüfuz ile ittifak sistemlerinin sağlamlığını kullanarak barış, istikrar ve özgürlük hedefleyen bölgesel ve küresel bir güç dengelerini idame etmek.
Asya kıtasındaki askeri, ekonomik ve diplomatik güç dengeleri ile Amerika'nın bölgedeki ittifak sistemi Pekin yönetiminin topyekûn taarruzu altındadır. Tarihte daha önce görülmemiş seviyelerde yapılan savunma harcamaları sayesinde Çin devletinin askeri bir modernizasyon sürecine girmesi Asya'daki bu hızlı değişimin temelini teşkil etmiştir. Halk Kurtuluş Ordusu'nun (PLA) modernizasyon süreci içinde yeni bir komuta-kontrol iskeleti oluşturuldu. Deniz, hava ve kara kuvvetlerinin ekipmanları daha iyileriyle değiştirildi. Erler ile subayların eğitimlerinin kapsamı büyütüldü ve kalitesi artırıldı. Devletin edindiği yeni muharebe kabiliyetlerinin merkezileştirilmesi amacıyla Stratejik Destek Komutanlığı adı altında yeni bir silahlı kuvvet kolu kuruldu. Nükleer cephaneliğini büyütmesine ilaveten Çin, bugün dünyanın en "lüzumsuz derecede büyük" donanmasına ile en geniş balistik ve seyir füzesi cephaneliğine sahip devlettir.
Çin devleti Hint-Pasifik bölgesindeki Amerikan gücünü kırmak amacıyla ekonomi cephesinde iki temel strateji üzerine odaklanmaktadır. Bunlardan ilki, Amerika'nın Asya'daki ortaklarının gerek tehdit gerekse zor ile Çin'in bölgedeki egemen güç olmasına yol açacak politikalar izlemeleri için devletlerin baskı altına alınması faaliyetleridir. İkinci strateji ise ABD'nin dışlandığı, Çin'in imtiyazlı pozisyonda olduğu uluslararası ekonomik birliklerin ve inisiyatiflerin reklamını yapma ve bu kurumlar üzerinden küresel kuralları ve standartları itibarsızlaştırma çabalarıdır.
Bunlara ilaveten Pekin yönetimi uluslararası yönetim kurumlarındaki liderlik rolünün kapsamını genişletmek ve ABD'nin nüfuzunu zayıflatmak için çalışmaktadır. Mesela BM bünyesinde gündem olan meselelerde eskiye nazaran daha şedit ve aktif bir görünüm sergilemeye, hukukun üstünlüğü, insan hakları, şeffaflık ve hesap verme sorumluluğu dahil tüm demokratik normlara alenen saldırmaya başladılar.
4. Batı Yarıkürede saldırgan güçlerin veya iflas etmiş devlet yönetimlerinin zuhur etmesine mâni olmak.
Pekin yönetimi, Amerika'nın nüfuzunu azaltarak Latin Amerika'daki devletler ile olan stratejik münasebetlerini derinleştirme hususunda belirli oranda başarılı olmuştur.
Güney Amerika'nın bir numaralı ticaret ortağı olmayı başaran Çin, Latin Amerika'nın ise ABD'den sonraki en büyük ticaret ortağı haline gelmiştir. 2000 senesinde Çin'in Latin Amerika'daki ticaretteki payının sadece yüzde 2 olduğu hatırlanacak olursa bugünkü vaziyetin ehemmiyeti daha iyi anlaşılacaktır. Pekin yönetimi Latin Amerika sathında limanlar, demir yolları, barajlar inşa edip 5G ağları kurmuş ve bölgedeki devletlere toplamda 138 milyar dolar kredi temin etmiştir.
Ekonomik atılımlardan ziyade Çin Latin Amerika ve Karayipler'deki güvenlik ile alakalı faaliyetleri asıl dikkat edilmesi gereken husustur. Pekin tarafından yayımlanan 2008 ve 2016 tarihli politika yol haritalarında "askeri münasebetlerin ve iş birliğinin" artırılması ile "Latin Amerikalı ve Karayipli devletlerin ordularının gelişmesine yardım edilmesi" hususlarında Çin devletinin kendini adamış şekilde adımlar atacağı vurgulanmıştı. Çin ordusunda görevli üst düzeyli isimler 2002 ile 2019 yılları arasında yarısından fazlası Şili, Küba, Brezilya ve Arjantin olmak üzere bölgedeki ülkeleri tam 215 defa ziyaret etmiştir.
5. Ana uluslararası sistemlerin (ticaret, finans pazarları, kamu sağlığı, enerji tedariği, siber alan, çevre, denizlerin özgürlüğü ve uzay) canlılığını ve istikrarını garanti altında tutmak
Çin, geçtiğimiz 15 yıldır yukarıda sıralanan ana küresel sistemlerin tamamını zayıflatmak için mücadele etmiştir.
Pekin yönetimi, uluslararası ticaret hukukunu hiçe sayıp kuralları defalarca ihlal ederek dünya pazarlarının istikrarına kast etmektedir. Emrindeki yüzlerce milyar dolarlık "devlet yardımları paketleri" ve kasti olarak devam ettiği aşırı üretim politikalarını kullanıp küresel pazarlara düşük fiyatlı Çin malları ve hizmetlerini pompalayarak dengeleri bozarken diğer yandan ise yabancı şirketlerin kendi topraklarındaki pazarlara erişimini sınırlandırmakta ve resmi olarak gümrük vergileriyle oynamıyor gibi görünse de diğer bazı keyfi uygulamalarla Çin pazarının önüne suni bariyerler sermektedir.
COVID-19 salgını döneminde, hayati öneme sahip verileri paylaşmamak için haftalarca ayak direten Çin yönetimi bugün hala söz konusu virüsün çıkış noktası ile alakalı ciddi bir soruşturma yapılması çağrılarına direnmektedir. Bunlara ilaveten, Amerika'da tüm hızıyla devam etmekte olan fentanil (uyuşturucu bir madde) salgınında Çin'in oynadığı rol Amerikan vatandaşlarının canlarını direkt olarak tehdit etmektedir. Elinin her tarafa nüfuz ettiği ve son derece güçlü bir siber faaliyet komutanlığı kuran Çin, emrindeki bu devasa yapı ile hem diğer devletlerin iç işlerine müdahale etmekte hem de kendi vatandaşlarını baskı altında tutmaktadır. Siber saldırı ve casusluk faaliyetlerini ABD sınırları içinde birer nüfuz aracı olarak kullanan Çin, bu faaliyetleri neticesinde Pekin yönetiminin Amerikan halkı nezdindeki algısını kendi istediği biçimde şekillendirmeyi, eleştirileri bastırmayı ve oy kullanan Amerikan vatandaşlarını yanlış yönlendirmeyi hedeflemektedir. Amerika'daki altyapı sistemleri ile hayati öneme sahip tesislere sızmayı başaran Çin'in emrindeki ekipler yüzlerce milyon Amerikan vatandaşına ait bilgileri hala çalmaya devam etmektedir.
Çin devleti, iklim değişikliğini yavaşlatmak ve etkilerini azaltmak için yürütülen küresel faaliyetlere sürekli zarar vermektedir. Halihazırda en fazla sera gazı üreten devlet olan Çin, Bir Kuşak Bir Yol Projesi kapsamında dünyanın dört bir yanında fosil yakıt ile çalışan altyapı tesisleri inşa etmeye devam etmekle kalmayıp kendi havasını, toprağını ve suyunu da feci boyutlarda kirletmekte ısrar etmektedir.
Güney Çin Denizi bölgesinin "miras hakkı" olduğunu ilan eden Çin burada egemenlik hakkı olduğunu iddia etmektedir ki bu durum BM Deniz Hukuku Sözleşmesine aykırıdır. Pekin yönetiminin bu sulardaki agresif tavrı nedeniyle coğrafi sınırlar, devletlerin kendi sınırları içinde kalan doğal kaynakları kontrol etme hakkı ve uluslararası meselelerin çözümü için işleyen mekanizmaların meşruiyeti gibi temelleri eskiye dayanan hususlardaki normlara gölge düşmektedir.
Devlet Başkanı Xi'nin "ebedi hayalinin" peşinden giden Çin, bir "uzay gücü" olmak amacıyla hem devlete ait kurumlar hem de şahsi girişimlerin bu husustaki faaliyetlerine hız verdi. 2020 tarihli Askeri Strateji Bilimi isimli dokümandan da anlaşılacağı üzere Çin ordusu, uzay ile savaş arasında açık bir bağ olduğu kanaatinde olup Pekin yönetimine göre "savaşın neticesi ile uzaya kimin hükmettiği ayrı ele alınması mümkün olmayan iki başlıktır."
Yukarıda sıralanan tüm hususlardan anlaşılacağı üzere Çin devletinin, ABD'nin hayati önem arz eden ve Amerikalıların özgür ve güvende bir millet olarak hayatına devam etme gayesine hizmet eden ve uluslararası nizamı koruyan beş ulusal çıkarının kuyusunu kazmak amacıyla kapsamlı politikalar yürüttüğü aşikardır. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in 2022 yılında izah ettiği gibi "otoriter tercihlerine uyacak şekilde bölgesel ve hatta uluslararası nizamı yeniden şekillendirmek için gerekli irade ve her geçen gün artan bir güce sahip tek devlet, Çin Halk Cumhuriyeti'dir."
Söz konusu beş hayati Amerikan çıkarının biraz daha zayıflaması halinde Pekin yönetimi, olası bir kriz anında ABD'yi nükleer kıyamet ile tehdit ederek, hareket etmekten alıkoyabilir bir hale gelecektir. Asya kıtasını domine etme hayali açık olan Çin yüzünden başta Güney Kore ve Japonya olmak üzere birçok devlet Pekin tarafından kontrol edilmeyi kabul etmek yerine son çare olarak nükleer caydırıcılık kabiliyeti arayışına gireceğinden bugüne kadar yaygınlaşmaması için büyük mücadele verilen nükleer silahlara daha fazla aktör sahip olacaktır. Çin'in egemen olduğu bir Asya kıtası ABD'nin bölgedeki ittifak sistemini ölümcül şekilde yaralar ve devletler birbiri ardına Çin'in arkasına dizilmek zorunda kalırlar. Pekin yönetimi, ABD ile Meksika veya diğer Latin Amerika devletleri arasındaki bağları zayıflatıp böylelikle Amerika'nın dikkatini dağıtarak Washington'un Asya ve dünyanın diğer bölgelerindeki ulusal çıkarlarına odaklanmasını engelleyebilir. Asya kıtasının Çin tarafından domine edilmesi neticesinde küresel değerler, kurallar ve yöntemler ABD'nin lehine işleyecek şekilde değişir.
Londra Doğu ve Afrika Çalışmaları Kürsüsü bünyesindeki Çin Enstitüsünün liderliğini yürüten Steve Tsang, Çin Devlet Başkanının hırslarının sınırlarını şu ifadelerle izah etmektedir:
"Xi Jinping'in, ABD'nin hükmettiği liberal küresel nizamın çizdiği hudutlar ve kurallara göre Amerika ile kapışıp bu şekilde galibiyet elde etmek gibi bir niyeti yoktur. Kendisinin uzun vadedeki amacı halihazırdaki dünya düzeninin yerine Çin merkezli yeni bir düzen inşa etmektir."