Sina Toossi | Al Jazeera | Tercüme: Mepa News
Milyonlarca insan İsrail'in Gazze'ye yönelik on binlerce Filistinlinin ölümüne neden olan acımasız saldırılarını kınamak ve adalet ve barış talebiyle sokaklara dökülürken, İsrail'e destek şaşırtıcı bir kesimden geldi: İranlı monarşistler.
Bunlar, 1979 İslam Devrimi ile devrilen İran'ın son şahı Muhammed Rıza Pehlevi'nin oğlu Rıza Pehlevi'nin destekçileri. İsrail yanlısı mitinglerde eski İran bayrağını sallayıp İsrail ve lideri Binyamin Netanyahu'ya övgüler yağdırdılar.
İran hükümeti yanlısı olmakla suçladıkları Filistin yanlısı protestocularla çatışmaları, tarihsel olarak Filistin davasını destekleyen ana akım İran görüşünden keskin bir şekilde ayrıldıklarını ortaya koyuyor.
Bununla birlikte, mevcut Gazze savaşı İran'da karmaşık tepkilere yol açıyor. Çünkü pek çok İranlı hükümetin yaygın hoşnutsuzluğa neden olan ve halkın desteklemediği dış ve iç politikalarıyla ilişkilendirilmekten kaçınıyor. Her şeye rağmen birçok İranlı sivil toplum aktivisti ve muhalif, hükümetlerine yönelik eleştiriler ile Filistinlilerle dayanışma arasında bir denge kurmaya çalışıyor. Dolayısıyla monarşistlerin İsrail'le aynı safta yer almaları, amaçları ve muhalefetin ne kadar büyük bir bölümünü temsil ettikleri konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Parçalanmış muhalefet
İran muhalefet hareketi cumhuriyetçiler ve monarşistler de dahil olmak üzere çeşitli gruplardan oluşuyor. Ancak aralarındaki ideolojik farklılıklar birlik olmalarını engelliyor ve aralarında sert çatışmalara ve bölünmelere yol açıyor.
Aralık ayında pek çok İranlı, İran'ın önde gelen kadın hakları aktivisti ve siyasi mahkum Narges Mohammadi'nin Nobel Barış Ödülü'ne layık görülmesini kutladı. İkizleri Kiana ve Ali ile babaları Taghi Rahmani ödülü onun adına aldılar ve onun cesaretini ve çalışmalarını öven İsveç kralı ve kraliçesi ile bir araya geldiler.
Ancak İranlı monarşistlere ait olduğu iddia edilen bazı hesaplardan Mohammadi ve ailesine karşı internette bir kampanya başlatıldı.
Bu hesaplar Pehlevi'nin tüm İranlıların tek gerçek lideri olduğu konusunda ısrar ederken Mohammadi'nin meşruiyeti ve güvenilirliği konusunda şüphe uyandırdılar. Yorumlarında "Narges Mohammadi İranlıların temsilcisi değildir" ve "gerçek temsilcimiz Kral Rıza Pehlevi'dir" gibi ifadelere yer verdiler.
İsveç kraliyet ailesinin ve Nobel Barış Komitesi'nin sosyal medya sayfalarını öyle bir kinle doldurdular ki yorumlar devre dışı bırakılmak zorunda kaldı.
Mohammadi'ye karşı internette yürütülen bu kampanya Aralık ayında Rıza Pehlevi'nin eşi Yasmine Pehlevi'nin Instagram'da Narges Mohammadi'nin güvenilirliğini sorgulaması ve Mohammadi'nin Angelina Jolie ile hapishaneden nasıl röportaj yapabildiğini merak ederek onun gerçek bir siyasi mahkum değil, İslami cumhuriyet hükümetinin bir kuklası olduğunu ima etmesiyle yeni bir boyuta ulaştı.
Bu olay Mohammadi'nin 10 Aralık'ta Nobel Barış Ödülünü almaya hazırlandığı sırada meydana geldi.
Mohammadi'nin eşi, İran'daki siyasi mahkumların dış dünya ile iletişim kurduğu tehlikeli süreci özetleyen bir dizi tweet ile yanıt verdi. Bu ironik bir şekilde İran'da monarşist hareketin de kullandığı bir süreçti.
Bu düşmanlığın temelinde İranlı monarşistler ile Mohammadi gibi İran merkezli demokrasi yanlısı aktivistler arasındaki derin siyasi ve ideolojik ayrılıklar yatıyor. Rıza Pehlevi'yi veliaht prens ve muhalefet lideri olarak gören monarşistler, İran muhalefet hareketinin onun liderliği altında birleşmesini istiyor. Ayrıca ABD'nin İran'a yönelik, daha fazla müdahale ve sert yaptırımlar da dahil olmak üzere sert bir yaklaşımını destekliyorlar.
Mohammadi ise farklı bir geçmişe ve vizyona sahip. İran'ın reformist hareketinin bir parçasıydı ve geçmiş seçimlerde İran sivil toplumu ve demokrasi yanlısı hareketin çoğuyla birlikte Hasan Ruhani ve Mir Hüseyin Musavi gibi ılımlı ve reformist adayları destekledi.
Ayrıca İran ekonomisine zarar veren kapsamlı yaptırımları da reddetti ve Nisan 2022'de Washington Post'a verdiği demeçte yaptırımların "İran rejimini zayıflatmaktan çok İranlıları ekonomik olarak zayıflattığını" ve "İran rejimini ve Devrim Muhafızları da dahil olmak üzere ülkedeki sertlik yanlısı kişi ve grupları güçlendirdiğini, bu durumun İran'da demokrasiye fayda sağlamadığını" söyledi.
İran muhalefetinin doğası ve geleceğine ilişkin bu farklı görüşler monarşistler ile diğer birçok muhalif güç arasında bir uçurum yarattı ve bu uçurum Mohammadi'ye yönelik online saldırılarla daha da derinleşti.
Bu çerçevede, Yasmine Pahlavi'nin Narges Mohammadi'ye yönelik saldırısı, farklı siyasi görüşlere sahip kişilere yönelik düşmanlığının pek çok örneğinden biriydi.
Pehlevi'nin sosyal medyada kışkırtıcı açıklamalar yapma ve İsrail yanlısı bir tutum sergileme geçmişi var. Kasım ayında Washington DC'de İsrail yanlısı bir mitinge katılarak ve İsrail bayrağı sallayarak Gazze savaşı sırasında İsrail'e olan desteğini açıkça göstermişti.
Gerçekten de Gazze savaşının patlak vermesinden bu yana İran monarşist hareketi İsrail'e internet üzerinden ve Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki İsrail yanlısı mitinglerde güçlü destek verdi. Bu hareketin sık sık başvurduğu saldırgan taktikler birçok Filistin yanlısı aktivisti endişelendirdi. Washington DC'deki İran'da Demokrasi için Ulusal Birlik (NUFDI) gibi Pehlevi yanlısı lobi grupları, İsrail'in İranlı-Amerikalı destekçilerini eleştiren Filistin yanlısı aktivistleri "Filistinli terörist grupların destekçileri" olarak yaftalayarak sindirmeye çalıştı.
Şüpheli ittifaklar
1979'a kadar hüküm süren Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin İsrail ile samimi ama karmaşık bir ilişkisi vardı ve bunu Arap dünyasıyla olan bağlarıyla dengelemeye çalışıyordu. İsrail ile enerji, güvenlik ve bölgesel istikrar konularında iş birliği yaparken, zaman zaman Filistin davasına, İslami ve bağlantısız hareketlere destek verdi. Ancak bunları hiçbir zaman tam olarak benimsemedi ve Soğuk Savaş'ta kararlı bir şekilde ABD kampında yer aldı.
İran'ı lider Körfez ülkesi olarak konumlandırmaya çalışırken, İran'ın bölgedeki stratejik seçeneklerini ve kaldıraç gücünü en üst düzeye çıkarmaya çalıştı.
Ancak oğlu Rıza Pehlevi ve destekçileri yıllar içinde İsrail'i giderek daha fazla destekledi, İsrail'i davalarının kritik bir ortağı olarak gördü ve duruşlarının yerel ve bölgesel sonuçlarını görmezden geldi.
İsrail yanlısı duruşları, Rıza Pehlevi ve eşinin Nisan 2023'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İstihbarat Bakanı Gila Gamliel tarafından sıcak bir şekilde karşılandıkları ve ağırlandıkları İsrail ziyaretinden sonra çok daha belirgin ve sesli hale geldi.
Ziyaretleri sırasında çift Gamliel ile birlikte ülkeyi gezdi. Kendini veliaht ilan eden İran prensi Mescid-i Aksa'ya gitmeyerek Batı Duvarı'nda (Ağlama Duvarı) dua etti.
Eşi ayrıca, zorunlu başörtüsü yasasını ihlal ettiği iddiasıyla tutuklandıktan sonra gözaltında ölen genç bir Kürt-İranlı kadın olan Mahsa Amini'nin ölümünün ardından İran'da patlak veren popüler bir protesto hareketinin sloganını sahiplenmeye çalıştı.
Yasmine Pahlavi, İsrail işgali altındaki Doğu Kudüs'te bir kadın İsrail askerinin fotoğrafını "Kadın, Yaşam, Özgürlük" yazısıyla paylaştı. Bu, Amini protestolarının, davalarının İsrail'in işgali ya da Filistinlilere yönelik muamelesiyle karıştırılmasını istemeyen destekçilerini kızdırdı.
Pehlevi ziyarete ayrıca resmi danışmanı Amir Etemadi ve Washington DC'deki İsrail yanlısı, sağcı Foundation for Defense of Democracies (FDD) düşünce kuruluşunda çalışan Saeed Ghasseminejad'ı da getirdi.
Her ikisi de Filistin karşıtı görüşleri ve İran'ın siyasi kurumlarına karşı şahin tutumlarıyla tanınan, yaptırım ve askeri saldırı çağrısında bulunan tartışmalı kişiler. Hatta "Filistin'e ölüm" şeklinde tweet bile attılar.
Pehlevi İsrail'de FDD başkanı Mark Dubowitz ile de görüştü ve o zamandan beri ABD'deki İsrail yanlısı medya ve gruplar tarafından destekleniyor.
Kopukluk
İranlı monarşistlerin, insani ve bölgesel sonuçlarına bakmaksızın İran hükümetini devirmek isteyen İsrail ve ABD'deki şahin ve müdahaleci unsurların yanında yer alarak İran halkının istekleriyle çok az ortak noktaları varmış gibi görünüyor.
Bu durum onları İran muhalefeti içinde yalnızlaştırdı. İran içinde ve dışında, davaları uğruna büyük riskler alan ve tabandan gelen hareketler inşa eden pek çok aktivist monarşistleri reddetti.
Örneğin Kasım ayında, İran'ın önde gelen dokuz siyasi mahkumu parmaklıklar arkasından İsrail'in "Gazze'deki halka yönelik katliamını" kınayan ve Filistinlilerle dayanışma çağrısında bulunan bir mektup yayınladı.
Aralarında kadın hakları aktivisti Anisha Asadollahi, yazar ve insan hakları savunucusu Golrokh Iraee, işçi aktivisti Reza Shahabi ve gazeteci Arash Johari de vardı.
"Kadın, Yaşam, Özgürlük" hareketi bayrağı altında "sadece İsrail ve Batı'nın desteğini arayan ve bu savaşta sadece onlara hizmet edenleri" eleştirdiler.
Mektup şöyle devam etti:
"Bu insanlar, sanki Afganistan ve Irak'ta geçen yirmi yıldan hiçbir şey öğrenmemişler gibi, Batı'nın askeri saldırıları nedeniyle toplumun altyapısının yıkılmasından kendilerine pay çıkarmanın peşindeler.
'Kadın, yaşam, özgürlük' sloganı insan onurunu desteklemek, ayrımcılığa ve apartheid'a her şekilde karşı çıkmak ve ister Hamas ister İsrail olsun, her türlü köktendinciliğe karşı bu slogana güvenmek anlamına gelir."
Önde gelen muhalif avukat Nasrin Sotoudeh'in kocası Reza Khandan gibi diğer İranlı aktivistler de aynı görüşte. Geçtiğimiz Mayıs ayında CNN'e verdiği bir mülakatta Rıza Pehlevi ve destekçilerinin İran'daki protesto hareketi için tehlike oluşturdukları uyarısında bulunmuş ve bu kişilerin "fırsatçı" ve "İran halkından kopuk" olduklarını söylemişti.
Gazze savaşı devam ederken Mohammadi ateşkes için yapılan küresel çağrılara katıldı. Aynı zamanda kıdemli bir insan hakları savunucusu olan eşi, 60'tan fazla İranlı demokrasi yanlısı aktivistle birlikte krizi İran'a karşı savaş için bir bahane olarak kullanma girişimlerini kınayan bir mektuba imza attı.
İmzacılar arasında şunlar da vardı: Protestolara katıldığı için tutuklanan eski öğrenci lideri ve siyasi aktivist Ali Afshari, hükümetin baskılarını protesto etmek için istifa eden eski reformist milletvekili Fatemeh Haghighatjoo ve İranlı kadın hakları aktivistlerini savunan tanınmış avukat, yazar ve insan hakları aktivisti Mehrangiz Kar.
Savaşın İran'ı yıkıma uğratacağı ve halkın demokrasi mücadelesine zarar vereceği uyarısında bulundu. Washington DC merkezli Pehlevi yanlısı lobi grubu NUFDI'nin yaptığı gibi İran'ın bombalanmasını haklı göstermek için "yılanın başını kesmek" ifadesini kullananları açıkça eleştirdi.
Düşmanımın düşmanı dostum değildir
Monarşistlerin İran'ın çeşitli ve karmaşık toplumundaki diğer kişilerle uzlaşmaya isteksiz görünmesi ve ülke içinde ve dışında halk arasındaki farklı görüş ve bakış açıları, cazibelerine yardımcı olmadı.
Rıza Pehlevi'nin hareketi, Mahsa Amini protestoları sırasında slogan atan İran'daki protestocular tarafından bile yaygın bir şekilde reddedildi: "Zalime ölüm, ister şah ister rehber [Ayetullah Ali Hamaney] olsun."
Diğer hükümet eleştirmenleri ve aktivistler, İranlı monarşistlerin İsrail ve ABD'deki sağcı müttefiklerinden (Washington'daki İsrail yanlısı lobilerle yakın bağları, İsrail hükümetine bağlı yayın organları ve fenomenlerin medya desteğine olan bağımlılıkları açıkça görülüyor) aldıkları desteğin bir fayda değil, yük olduğuna inanıyor. Bunun meşruiyet ve güvenilirlikten yoksun olduklarını ve İran halkının demokratik isteklerini göz ardı ettiklerini ortaya koyduğu görüşündeler.
Hükümeti eleştirdiği için hapse atılan ve akademiden ihraç edilen eski Tahran Üniversitesi profesörü Sadegh Zibakalam'ın 25 Aralık tarihli Instagram paylaşımında Mohammadi'ye yönelik monarşist saldırılar hakkında gözlemlediği gibi "Monarşistlerin ona karşı teorileri ve ona karşı duydukları kin ve nefret Nergis'in 'entelektüel bağımsızlığından' kaynaklanıyor:
"Bugün güçsüz olanların başkalarını görmeye ve rakip kabul etmeye tahammül edememeleri daha trajik. Yarın iktidarı ele geçirdiklerinde 'hukukun üstünlüğü', 'özgürlük' ve 'demokrasi' kahramanı olduklarını nasıl iddia edebilirler?"
Al Jazeera'da yayınlanan bu analiz Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Analizde yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.