İsrail'in Filistin topraklarına taşıdığı Yahudi yerleşimciler, bölgeyi Yahudileştirmek ve Filistinlileri evlerinden çıkarmak için bir araç olarak sıklıkla kullanılıyor.
Gazeteci Jessica Buxbaum, İsrail'in Yahudi yerleşimcileri kullanmasına ilişkin ayrıntılara dair bir analiz kaleme aldı.
New Arab'da yayınlanan analiz Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Analizde yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.
İnsan hakları grubu B'Tselem son yayınında İsrail'in yerleşimci katliamlarını işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilerin zorla yerlerinden edilmesi için kullandığını ve bunun uluslararası hukuka göre bir savaş suçu olduğunu söylüyor.
B'Tselem'in raporuna göre, Batı Şeria'da İsrail ordusunun kontrolündeki C Bölgesi'nde son iki yılda altı topluluk yerinden edildi ve bunlardan üçü geçtiğimiz yaz sürüldü: Ras et Tin, Ayn Samia, Bak'a, Kabun, Hirbe Simri ve Vidadi et Tahta.
Son yıllarda bu toplulukların çevresinde onlarca yerleşimci tarım karakolu kuruldu. İsrail yasalarına göre yasa dışı sayılmalarına rağmen, bu karakollar su, elektrik ve yol altyapılarına bağlanmak, yıkımdan muaf tutulmak ve hatta sübvanse edilmek de dahil olmak üzere devletten önemli yardımlar aldı.
B'Tselem'in sözcüsü Dror Sadot The New Arab'a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Bu İsrail politikasıdır ve devlet şiddetidir. Yerleşimcilerin yaptığı şeyler devlet tarafından destekleniyor, devlet tarafından finanse ediliyor, ordu bunu koruyor ve izin veriyor. Bunun nedeni de aynı toprak ele geçirme hedefine ulaşmak için [devletin] bir başka kolu olmaları."
B'Tselem, bu ileri karakolların kurulmasıyla birlikte yakınlardaki Filistin köylerine yönelik şiddetin önemli ölçüde arttığını ve mevcut hükümet döneminde daha da tırmandığını belirtiyor. Yerleşimciler Filistinlilere saldırdı, geceleri evleri bastı, ekinleri tahrip etti, yolları kapattı ve Filistinlilerin otlaklarında sürülerini otlattı.
Filistinli çobanların geçim kaynaklarını harap eden artan şiddetin ortasında, topluluklar kaçmaktan başka çareleri olmadığını hissettiler.
B'Tselem'in analizinin yanı sıra, Birleşmiş Milletler de geçen hafta İsrailli yerleşimcilerin şiddetinin 2022'den bu yana, işgal altındaki Batı Şeria'da 1100'den fazla Filistinliyi yerinden ettiğini belirten bir rapor yayınladı.
Raporda günde ortalama üç yerleşimci kaynaklı şiddet olayı belgelendi.
BM "Bu, BM'nin 2006 yılında bu verileri kaydetmeye başlamasından bu yana Filistinlileri etkileyen yerleşimcilerle ilgili olayların en yüksek günlük ortalamasıdır" ifadelerini kullandı.
Yerleşimciler iktidarda
B'Tselem'in raporu, yerleşimci şiddetindeki keskin artışı, devlet tarihindeki en sağcı koalisyon olan mevcut yönetime bağlıyor.
Sadot, "Hiç şüphesiz, yerleşimci şiddetindeki artış, bu ırkçı ve dışsal olarak çok tehlikeli hükümetle birlikte geliyor" dedi ve ekledi: "Çünkü şiddete başvuran yerleşimciler şimdi karar alma masasında oturuyorlar."
Diğer insan hakları savunucuları da Batı Şeria'daki durumun mevcut hükümet döneminde daha da kötüleştiği konusunda hemfikir.
İsrailli insan hakları örgütü Torat Tzedek'in direktörü Haham Arik Ascherman The New Arab'a verdiği demeçte, "Gördüğümüz tüm teknikler yıllardır kullanılıyor. Ancak bu düzeyde bir cezasızlık, yerleşimcilerin arkasında bu derece bir rüzgar ve bu düzeyde destek olmadı." dedi.
Amana yerleşimci grubunun başkanı Ze'ev Hever gibi yerleşimciler, bu tarım çiftliklerine izin vermek için hükümet liderleriyle el ele çalışıyorlar.
Geçtiğimiz yıl İsrail, "devlet arazisi" üzerinde bulunan düzinelerce tarım karakolunu geriye dönük olarak yasallaştırdı. "Devlet arazisi" terimi, İsrail'in birkaç yıldır işlenmeyen Filistin topraklarını devlete ait olarak tanımladığı yanıltıcı bir terim.
Ascherman'a göre, özellikle Yukarı Allon Yolu ile Ürdün Vadisi'ndeki 90. Yol arasında yaşayan Filistinlilerin yerlerinden edilmesine odaklanılıyor.
Ascherman, "[Yerleşimciler] çobanlık karakollarını tüm Filistinli çoban topluluklarını kovmak için kullanıyorlar. Ve bu büyük alanı Filistinlilerin varlığından temizlemeyi başarıyorlar." ifadelerini kullanıyor.
Kasvetli bir gelecek
Şu anda, Ürdün Vadisi'ndeki Ayn er Raşaş ve Ramallah yakınlarındaki Vadi es Sek Filistin toplulukları, yerleşimci tacizi nedeniyle sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya ve bazı aileler bu bölgeleri çoktan terk etti.
Buna karşılık aktivistler şimdi bu köyleri korumak ve yerinden edilmeleri önlemek için 7 gün 24 saat varlık gösteriyor.
Ascherman, diplomatların etkilenen köylerden bazılarını gezdiğini ancak uluslararası toplumun tepkisi karşısında hayal kırıklığına uğradığını söyledi.
Ascherman, "Uluslararası toplum Han el Ahmer ve Susiya'yı korumak için uyguladığı baskıdan daha azını uygulayacak olursa bu bir zaman kaybıdır çünkü bu toplulukları kurtarmayacak ve geri getirmeyecektir" dedi.
Han el-Ahmar ve Susiya, Batı Şeria'da uluslararası baskı sayesinde yıkımdan kurtarılan Filistin köyleri.
Hak grupları, risk altındaki bu Filistin köylerini kurtarmak için uluslararası müdahalenin kilit önem taşıdığı sonucuna varıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün İsrail ve Filistin direktörü Omar Shakir, bu olmadan "daha da fazla zorla nakil, ev yıkımları, topraklara el koyma, kanlı yerleşimci şiddeti, Filistinlilerin öldürülmesi ve yargılama ya da suçlama olmaksızın gözaltında tutulma gibi uygulamalara devam edileceği" öngörüsünde bulunuyor.
B'Tselem'in raporu uluslararası toplum için bir alarm görevi görmeyi amaçlıyor. B'Tselem'den Sadot şu ifadeleri kullanıyor:
"Zorla nakil sadece insanları kamyonlara bindirmek değildir. Zorla nakil aynı zamanda zorlayıcı bir ortam yaratmak ve insanları sözde kendi istekleriyle ayrılmaya zorlamaktır.Ordunun insanları kamyonlara yüklediği fotoğrafları beklemeyin. Zorla nakil şu anki gibi görünüyor ve şu anda gerçekleşiyor."