Mohamed Solaimane | New Arab | Tercüme: Mepa News
Yakın zamanda İsrail hapishanesinden tahliye edilen Gazzeli Fadi Bekir, hukuksuz bir şekilde gözaltında tutulduğu 45 günün çoğunda gözlerinin bağlı olduğunu söyledi. Görmesine izin verilen ya da görmesi için zorlandığı az sayıdaki şeyin onu ebediyen rahatsız edeceğini ifade etti.
Gazze'ye yönelik savaşın başladığı Ekim ayından bu yana İsrail, hapishane sisteminde yasadışı olarak tutulan Filistinlilere yönelik sistematik bir işkence ve kötü muamele politikası yürütüyor.
Mahkumların ifadeleri ve Filistinli ve uluslararası hak gruplarının raporları, korkunç şiddet eylemlerinin cinsel istismar, elektrik verme ve su işkencesi, uykudan mahrum bırakma, mahkumların kulakları kanayana kadar yüksek sesle müzik çalma ve toplu tecavüze kadar uzandığını söylüyor.
BM tahminlerine göre Ekim ayından bu yana İsrail askeri tesislerinde ve cezaevlerinde en az 53 Filistinli tutuklunun öldüğü biliniyor.
Hukuk mezunu olan Bekir, 5 Ocak'ta İsrail askerleri tarafından yakalandı. İsrail askerleri tarafından üzerlerine ateş açıldığında üç arkadaşıyla birlikte Gazze Şehri'ndeki Tel el Heva'da un ve yiyecek arıyordu.
Arkadaşlarından ikisi hemen öldü, üçüncüsü yaralandı ve Bekir sol bacağından, sağ kolundan ve karnından aldığı yaraların ardından gözaltına alındı.
Bekir, hapishanede kaldığı sürenin tamamının "korkunç" olduğunu, ancak özel bir taciz olayının onu asla terk etmeyeceğini söylüyor.
"Gözlerimin önünde bir köpek başka bir rehineye tecavüz etti." diyen Bekir, The New Arab'a belirgin bir acı içinde konuştu ve kaşları hemen çatıldı.
Elleri kelepçeli ve gözleri bağlı olan Bekir, bir hücreden çıkarılıp asfalt bir avluya götürülen ve burada sıraya girmeleri emredilen üç mahkum arasındaydı.
The New Arab'a konuşan Bekir şunları söyledi:
"Sağımdaki adam öne çıkması için çağrıldı, 10 ila 12 asker tarafından zorla soyuldu, dört ayak üzerine itildi, bilekleri ve bacakları bağlandı. Daha sonra arkasına bir miktar sıvı döktüler ve hayvan hemen ona saldırdı ve tecavüz etti. Anında panik yaşandı. Mahkum çaresiz, şok ve acı içinde, dehşet içinde çığlık attı ve bağırdı, köpeği sarsmaya ve itmeye çalıştı ama yapamadı, biz de yapamadık. Biz de bunun durması gerektiğini haykırıyorduk. Hiçbir şey yapamıyorduk. Yaşananlara inanamıyorduk.
Sonunda bilincini kaybedince bağırışları kesildi. Ardından acımasızca dövüldük ve tam bir ıstırap, hayret ve şok halinde hücrelerimize geri gönderildik. Bu, gözlerimizin bağlı olmamasına izin verdikleri tek zamandı."
İsrail hapishanelerinde Filistinlilere yönelik cinsel istismar, Ekim ayından bu yana sayısız Filistinli tanıklık, bağımsız insan hakları grupları ve BM uzmanları tarafından geniş çapta belgelendi.
İsrail ordusu, askeri köpekleri sadece Gazze'deki askeri operasyonlar sırasında sivillere saldırmak için değil, aynı zamanda gözaltına alınan Filistinlileri korkutmak ve cinsel saldırıda bulunmak için de kullanmakla suçlanıyor.
Euro-Med İnsan Hakları Gözlemevi, askeri köpeklerin tutuklulara tecavüz etmek için kullanıldığı iddia edilen en az bir olayı belgeledi.
Gazze'deki Sağlık Bakanlığı Direktörü Münir el Berş ve Filistin'deki Tutuklu İşleri Komisyonu Başkanı Kadura Faris, İsrail tarafından hukuka aykırı bir şekilde alıkonulan Filistinlilere cinsel istismarda bulunmak üzere askeri köpeklerin kullanıldığını bildirdi.
Ekim ayından bu yana Filistinli mahkumlara yönelik işkence ve cinsel istismarın geniş çapta belgelenmesine rağmen, İsrailli politikacılar tarafından desteklenen onlarca İsrailli geçen ay Sde Teiman tesisinde Filistinli bir mahkuma toplu tecavüz etmekle suçlanan askerlerin tutuklanmasını protesto etti.
B'Tselem'in Filistinlilere yönelik sistematik taciz ve işkenceyi belgeleyen son raporuna cevaben İsrail Cezaevi Servisi (IPS) sözcüsü, tüm mahkumlara yasalara uygun muamele edildiğini ve tüm temel hakların profesyonel eğitim almış gardiyanlar tarafından eksiksiz uygulandığını iddia etti.
Sözcü, "Bahsettiğiniz iddialardan haberdar değiliz ve bildiğimiz kadarıyla IPS sorumluluğu altında böyle bir olay meydana gelmedi" diye ekledi.
"Cehennem gibiydi"
New Arab'a konuşan Bekir, İsrail hapishanelerinde kötü muamelenin standart haline geldiğini söyledi. Hiçbir zaman düzgün bir şekilde tedavi edilmeyen yaralarına rağmen kasıtlı olarak nasıl dövüldüğünü ve hakkında hiçbir şey bilmediği suçlamaları itiraf etmesi için korkutma amacıyla nasıl ateş edildiğini ifade etti. "Sürekli sivil olduğumu söyledim." dedi.
Hak örgütleri, İsrailli yetkililerin Gazze'den yüzlerce Filistinli sivili, tutuklanmaları için herhangi bir kanıt sunmadan ya da asgari yasal süreçleri takip etmeden topladığını söylüyor. Bu kişiler daha sonra avukata ya da Kızıl Haç gibi izleme gruplarına erişimlerinin olmadığı gizli tesislerde iletişimsiz bir şekilde tutuluyor.
Bekir, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Çırılçıplak soyuldum ve Gazze'nin engebeli yollarında ilerleyen bir kamyona baş aşağı asıldım, kamyon hareket ettikçe vücudum kamyonun kenarlarına çarptı ve sonunda kafamda derin bir kesik oluştu.
Askeri bir araç tarafından bir yere götürüldüm ve yere yatmam emredildi. Kokusuna ve tenime değen dokusuna bakacak olursak, üzerine yatırıldığım şeyin çürümüş bir ceset olduğuna inanıyordum. Sonra başka bir dayak seansı başladı.
Aşağılanma ve dehşetten başka bir şey yoktu. Mahkumların vücutlarında sigara söndürülüyor, sıcağa rağmen yemek ve su verilmiyor ve kulağı kanamaya başlayacak kadar yüksek sesle müzik çalınıyordu."
Kötü muamele, saatler uzaklıktaki başka bir cezaevine nakledilmesiyle de devam etti. Orada günlerce alt bezi giydirilmiş ve bacağı şişip apsesi patlayana kadar yoğun bir şekilde elektrik verilmiş ve bu muamele acıdan bilincini kaybetmesine neden olmuştu.
"Yanımda bana bir ağrı kesici ve bir yudum su veren bir doktorla uyandım. Hepsi bu kadardı. Ama günlerce acı içinde kıvrandım ve sonunda bir doktor anestezi yapmadan bacağımı ameliyat etti. Yanında bir asker vardı ve acı içinde her çığlık attığımda bana plastik bir çubukla vuruyordu"."
Burası bir hapishane değildi. Cehennemdi. Tamamen intikam amaçlı bir askeri üstü. Cezaevlerinde bile esir tutulanlara asgari düzeyde haklar garanti edilir."
İsrail hapishanelerindeki vahşet
Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde sağlık görevlisi olarak çalışan Luay el Astal, 16 Şubat'ta İsrail'in tesisi kuşatması sırasında gözaltına alındı. Toplanan 110 personel arasında o da vardı.
33 yaşındaki El Astal şunları söyledi:
"Başından beri, hapsedilenler çırılçıplak soyularak aşağılandı ve saatlerce bu şekilde bırakıldı. Öne çıkmam için çağrıldığımda ve kendimi bir sağlık görevlisi olarak tanıttığımda, dayak ve işkence başladı."
Şubat ayında çıplak ve saatlerce aç ve susuz bırakılan Astal, su istediğinde bir askerin ağzına nasıl işediğini hatırlarken ağladı. Gözleri bağlıyken kendisine ağzını açması söylenmiş ve o da kendisine su verileceğine inanarak açmış.
Bu olaydan hemen sonra başının arkasına sert bir darbe almış ve kaburgalarına tekme atılarak her iki tarafında kırıklar oluşmuş. Çok acı çekmesine rağmen kendisine ne ilaç ne de herhangi bir ağrı kesici verildiğini söyledi.
Astal ayrıca Gazze'nin kuzeyindeki bir gözaltı merkezine nakledildiğini ve burada 13 gün tutulduktan sonra başka bir tesise götürüldüğünü anlattı. Astal, hapsedildiği yaklaşık iki ay boyunca gözlerinin ve ellerinin bağlı olduğunu belirtti:
"Hakaretler ve iftiralar hiç durmadı. Dayak ve taciz hiç durmadı. Açlık ve susuzluk hiç bitmedi. Ve tüm bunlar ilk günden itibaren, daha sorgulanmadan ya da soruşturulmadan önce başladı. İsrailli rehineleri ya da Hamas savaşçılarını taşıdığım suçlamalarını reddettiğimde daha da fazla dayak yedim."
Tuvaleti kullanmasına izin verilmeyen Astal, birçok kez altını kirlettiğini söyledi. Kendilerine verilen yemek porsiyonlarının iki yaşındaki bir çocuğu doyurmaya bile yetmeyeceğini ve geceleri soğuk havaya rağmen kıyafet ya da yatak örtüsü verilmediğini de sözlerine ekledi.
İşkence ve kötü muamele yüzünden ölen mahkumlar gördüğünü belirten Astal "Yapmadığımız şeyleri itiraf etmemiz için gece yarısı ya da sorgulama sırasında köpekleri üzerimize saldırtıyorlar." dedi.
"Ebu Gureyb veya Guantanamo'dan daha kötü"
Filistin İnsan Hakları Merkezi (PCHR) saha araştırmaları müdür yardımcısı Yasir Abdulgafur, grubun Filistinli mahkumlara karşı kullanılan 40'tan fazla işkence türünü belgelediğini söylüyor.
Bunlar arasında dayak, tavana asılma, çıplaklık, şiddet, erkek, kadın ve çocuklara yönelik cinsel taciz, yiyecek, su ve ilaçtan mahrum bırakma, tuvalete erişimin engellenmesi ve elektrik verme yer alıyor.
Bir tutuklunun ifadesine göre, Filistinli bir tutukluya bir İsrail askerinin tüfeğinin namlusu kullanılarak tecavüz edildi.
Abdulgafur, New Arab'a verdiği demeçte şunları kaydetti:
"Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu, serbest bırakılan tutuklulardan, Ebu Gureyb ya da Guantanamo hakkında duyduklarımızı hafif bırakan şok edici olayları ve işkence türlerini anlatan onlarca ifade aldık."
Filistinlilere yönelik bu kötü muamelenin nedeni, İsrail Cezaevi Servisi'nin (IPS) tutukluların idaresini orduya bırakmış olması.
Abdulgafur şöyle devam etti:
"Gözaltına alınanlar arasında çocuklar ve 80 yaşın üzerinde insanlar da var. Ayrıca, medya önünde konuşmaktan utandığımız, maruz kaldıkları kötü muameleleri anlatan eski kadın rehinelerden de ifadeler aldık. İşkence nedeniyle yaklaşık 18 ölüm vakasını belgeledik.
Bunun hukuki tanımı, gerekçe gösterilmeksizin kasıtlı olarak öldürmektir. Keyfi tutuklamalar ve İsrail hapishanelerindeki kötü muamele ve işkence koşulları, soykırım suçunun bir parçasıdır."