Eylül ayı sonunda sandık başına gitmeye hazırlanan Slovakya'daki seçimlerin bölge açısından bir emsal teşkil etmesi bekleniyor.
Ukrayna'nın batı komşusu olan ülkede, sınırındaki savaş nedeniyle siyasi yelpazenin her tarafında gerilim yaşandığı dikkat çekiyor.
Péter Szitás ve Michael O’Shea, National Interest'te yayınlanan analizlerinde, yaklaşan Slovakya seçimlerini değerlendirdi. Değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirildi.
Slovakya, zor elde edilen kalıcı bağımsızlığını elde etmesinin üzerinden otuz yıldan biraz fazla bir süre geçtikten sonra, bu ayın sonunda seçimlere gidecek. Eski Başbakan Eduard Heger'in Aralık 2022'deki güvensizlik oylamasının ardından istifa etmesi ve ülkenin cumhurbaşkanının bu yılın Mayıs ayında geçici bir "teknokrat" hükümet atamasıyla yaklaşık bir yıldır ülkeyi seçilmemiş hükümetler yönetiyor.
Üç kez başbakanlık yapan Robert Fico ve partisi Smer - sociálna demokracia (Yön - Sosyal Demokrasi) aylardır anketlerde önde gidiyor. Fico ideolojik olarak kategorize edilmesi zor bir popülist. İnkar edilemez siyasi becerilere sahip ancak daha önceki görev sürelerinden kalan önemli bir "yükü" var. En yüksek oy oranını elde etse bile koalisyon ortağı bulmakta zorlanabilir. Son derece parçalı Slovak siyasetinde, hükümet kurmak için genellikle birkaç partiden oluşan koalisyonlar gerekiyor ve bu yıl da durum farklı olmayacak gibi görünüyor.
Amerikalılar bu yıl Slovakya'da ortaya çıkacak sonucu dikkate almalı, zira bu sonuç gelecek yılki başkanlık seçimleri öncesinde savaş yorgunu ve ekonomik olarak zor durumda olan bir halkın oy verme davranışının habercisi olabilir.
Slovakya'nın durumu
Batı medyasının Slovak seçimlerine dair analizleri, olayları çarpıtılmış bir bakış açısıyla sunma eğiliminde. Fico ve Smer için başarılı bir sonucun, Brüksel'deki siyaset kurumuyla sık sık anlaşmazlığa düşen komşuları Macaristan ve Polonya ile yakınlaşmaya işaret edeceğini varsayıyorlar (aslında Fico'nun Macaristan ve Slovakya'nın Macar azınlık toplumuyla gergin ilişkilerle dolu bir geçmişi var). Ayrıca Slovak seçmenlere Rusya odaklı bir bakış açısı yansıtıyorlar. Her ikisi de ülkeyi anlamak için doğru ya da yararlı değil.
Birkaç örnek verelim. Washington Post'tan Loveday Morris, "AB içinde bazı yetkililer ve diplomatlar, Macaristan Başbakanı Viktor Orban'a yakınlaşabilecek bir liderden endişe duyduklarını dile getiriyor" dedi ve Fico'nun güçlü oy oranını "Slovakya'da Rusya yanlısı bir dalga" olarak tanımladı. Bu arada Bloomberg'den Andrea Dudik ve Daniel Hornak, Fico rejiminin "Batılı müttefiklere yeni bir meydan okuma getireceği" konusunda hayali bir uyarıda bulunarak Orban'ı "Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in eski bir müttefiki" olarak nitelendirdi ve Fico liderliğindeki bir Slovakya'nın "Orban ile birlikte AB içinde izole edilebileceğini" öne sürdü.
Ancak Slovak seçmenler öncelikle evlerine daha yakın konularla ilgileniyor ve Slovak siyasetçiler de buna göre kampanya yürütüyor. Komşudaki savaş seçmen davranışını etkiliyorsa, bu büyük ölçüde ekonomik sonuçları üzerinden oluyor.
Ülke kriz boyutlarına ulaşan enflasyonun altında eziliyor. Enflasyon 2022'de yüzde 12'nin üzerine çıktı ve bu yıl yüzde 11'in biraz altında seyredeceği tahmin ediliyor. Bu oran şu anda euro bölgesi ortalamasının iki katından fazla. Özellikle gıda fiyatları çok ağır. Ukrayna'dan yapılan tarımsal ithalat Slovak çiftçilere yük oluyor.
Euro bölgesi üyelikleri ve 1993'te sıfırdan başladıktan sonra sergiledikleri kayda değer ekonomi yönetimiyle gurur duyan Slovaklar, satın alma gücü paritesine göre düzeltilmiş gayri safi yurt içi hasılalarının Çekya'nın, Macaristan'ın, Polonya'nın ve AB ekonomisinin nal toplayıcısı konumundaki Romanya'nın bile gerisinde kaldığı gerçeğiyle boğuşuyor. Slovaklar sadece ekonomik olarak Batı'ya yetişemediklerini değil, aslında daha da geride kaldıklarını düşünüyorlar.
Bu tedirginlik devam eden siyasi kampanyalara da yansıyor. Eski başbakanlardan Peter Pellegrini'nin kampanyalarında basitçe şu soru soruluyor: "Daha ucuz enerji istiyor musunuz?" Hıristiyan Demokratlar "Daha iyisini hak ediyorsunuz" derken Fico ise "İnsanlar güvenliği hak ediyor" diyor.
Bu ekonomik kargaşanın ortasında Slovaklar savaşın etkilerinden bıkmış durumda. Seçilmemiş geçici hükümet, ülkedeki yoksunluklara ve bu önlemlerin seçmenler arasında nispeten popüler olmamasına rağmen silah sevkiyatına ve ekonomik yaptırımlara devam etti. Hükümetin Ukrayna'ya bir düzineden fazla askeri uçak hibe etmesine karşın bu yaz yaşanan orman yangınları sırasında Yunanistan'da mahsur kalan Slovaklara doğrudan hava kurtarma yardımı yapmaması kamuoyunda tepkilere yol açtı. Mevcut siyasi iktidar ile halk arasındaki uçurum hissedilir boyutta.
Emsal bir seçim
Takipçiler bu seçimi iki nedenden ötürü bir emsal olarak görebilirler.
Birincisi, Slovakya'nın siyasi ortamı komşularından farklı gelişti ve bu nedenle standart ideolojik sınıflandırmaya meydan okuma eğiliminde.
Çekya, Macaristan ve Polonya'da komünist dönem seçkinleri demokratik dönem devlet düzeninin "Sol" kesimine dönüştü ve AB, NATO ve serbest piyasaya katılıma büyük ölçüde onlar nezaret etti. Milliyetçiler ve Hıristiyan demokratlar geniş bir anti-komünist cepheyi korudular ve bu da modern devlet düzeninin "Sağ" kesimine dönüştü.
Ulus olma konusunda uzun bir deneyime sahip olmayan Slovakya, önce kendi işlerini Bratislava'dan yönetmeyi öğrenmek zorunda kaldı. Dahası, komünizm burada farklı bir mirasa sahip. Birçok Slovak komünist rejimi sanayileşme ve modernleşme ile ilişkilendirirken, daha sanayileşmiş komşuları durgunluğu hatırlıyor. 1956, 1968 ve 1980'deki komünist zulümler burada Budapeşte, Prag ya da Varşova'dakinden daha az yankı uyandırıyor. Çeşitli nedenlerden dolayı ülkenin milliyetçileri ve Hıristiyan demokratları siyasi olarak birleşemedi. 1990'ların başında bağımsızlığı desteklemenin ya da reddetmenin mirası hala önemini koruyor.
Bu da hem sol hem de sağ unsurları barındıran ve genellikle parlamentoda tam çoğunluğa yakın bir çoğunluk elde edemeyen parçalı siyasi hareketlerle sonuçlanıyor. Bu durum yönetimi zorlaştırıyor ancak Slovakya'nın Batılı gözlemcilerin basit ideolojik söylemlerinden kaçmasına da olanak tanıyor. Slovak seçmenler savaşla ilgili bir açıklama yaparlarsa, bu standart bir ideolojik bakış açısıyla ele alınamaz.
Slovak seçimlerinin emsal olmasının ikinci nedeni, ülkenin hakim tarihi ve jeopolitik güçlerinin statükoyu korumaya yatkın olması.
Slovak jeopolitik stratejisi bölgedeki pek çok ülkeden daha fazla statükoya ayrıcalık tanıyor. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra topraklarının üçte ikisini kaybeden Macaristan'ın ve jeopolitik realitesinde hala Stalin'in parmak izlerini görebildiğimiz Polonya'nın aksine Slovakya, uzun zamandır beklenen bağımsızlığını kazandığında oldukça iyi iş çıkardı. Ülke sınırları dışında komşu ülkelerde önemli bir Slovak nüfusu yaşamıyor. Azınlıktaki Macar toplumu giderek "Slovaklaşıyor" ya da Macaristan'a veya Batı'nın başka yerlerine taşınıyor. Komşu bir ülkedeki savaşa rağmen Slovaklar kendilerini askeri açıdan korunaklı hissediyor. Macaristan'a toprak kaptırmak ya da Çekya ile zorla birleştirilmek gibi bir korkunun hayaleti hala mevcut, ki bunların ikisi de geçen yüzyılda yaşandı, ancak bu acil olarak insanları sıkıştıran bir gerçeklik değil.
Tüm bunlar Brüksel ya da Washington ile çatışmak için asgari bir iştahla sonuçlanıyor. Statüko ne kadar uzun süre devam ederse Slovakya'nın zor kazanılmış bağımsızlığı için o kadar iyi. Dolayısıyla Slovaklar Ukrayna'daki savaş gibi önemli bir konuda Brüksel'in öngördüğü düzene meydan okurlarsa uluslararası toplum bunu dikkate almalı.
Bir Ekim sürprizi
Komşu ülke Polonya'da Ekim ayında yapılacak seçimler daha fazla uluslararası ilgi çekecek, ancak ABD ve diğer Batılı ülkeler için daha az emsal teşkil edecek. Ne de olsa bu ülke yüzyıllar boyunca Rus zulmüne maruz kaldı ve hem Rusya hem de Belarus ile sınır paylaşıyor. Bu kıstaslar Slovakya için ise geçerli değil.
Fico ve savaşa şüpheyle bakan diğer güçler bu ay Slovakya'da zafer kazanırsa, Batı medyası alışılagelmiş ve çok kullanılan açıklamalara yönelecektir: Sonuçların "Trumpizm "in yerel bir varyasyonundan kaynaklandığı ya da "Rus propagandası" ve "demokratik gerileme" nedeniyle yaşandığı gibi. Bilgili bir gözlemci ise daha basit bir açıklamaya dikkat çekecektir: İnsanlar güvenliği hak ediyor.
Kaynak: Mepa News