Kelimeler yeterli değil. BM kararları yeterli değil. Resmi kınamalar yeterli değil. Küçük bir yardım damlası yeterli değil. Bunların hepsi boş sözler ve anlamsız eylemlerdir.
Filistin halkı bir soykırımla karşı karşıyayken, İsrail onları ayrım gözetmeksizin öldürürken, yerlerinden ederken ve kasaba ve şehirlerini yok ederken, Arap devletleri anlamlı bir şekilde hareket etmelidir. Filistin Yönetimi de dahil olmak üzere Arap dünyasının İsrail devletiyle diplomatik ve ekonomik bağlarını kesin bir şekilde koparmasının zamanı gelmiştir.
Tüm devletler, yapıları gereği, ahlaki çağrılara değil, yalnızca kendi çıkarlarına yanıt verirler. Her zaman adalete dayalı bir dava yürütmeye kararlı olsam da, burada Arap devletlerinin İsrail ile ilişkilerini derhal kesmelerinin neden kendi çıkarlarına uygun olduğuna odaklanmak istiyorum.
İki ana nedenden ötürü, Arap rejimleri şu anda kendi çıkarlarını, İsrail'in yerleşimci-sömürgeci projesini sürdürdüğü ve Arap devletlerinin Filistin davasını görmezden geldiği statükoya bağlı olarak görmektedir.
Her şeyden önce İsrail'in askeri gücünden korkuyorlar, buna nükleer bir güç olması da dahil. Arap devletleri, İsrail ve Batılı müttefikleri Arap ordularını yok edebileceğinden, İsrail ile karşı karşıya gelmenin kendi çıkarlarına olacağına inanmıyor.
İkinci olarak, bu rejimler batılı güçlerle karşı karşıya gelmek istememektedir. Hepsi İsrail'in Batı'nın emperyal bir ileri karakolu olduğunu biliyor ve Amerikan gücüne karşı koyamayacaklarını anladıkları için bu sınırlar içinde çalışmaya karar verdiler, bu da ekonomik faydalar sağlıyor.
Gerçekte, bu yaklaşımdan elde edilen ekonomik faydalar büyük ölçüde azınlıktaki siyasi ve ekonomik elitlerin elinde toplanıyor. Bazıları orta sınıflara sızabilir, ancak genel olarak bölge halklarının çoğunluğu bu düzenlemeden faydalanmıyor ve haklı olarak yönetici elitlerini yozlaşmış olarak görüyor. İşte 2011 Arap ayaklanmaları da bununla ilgiliydi.
Devrim ruhu
Arap rejimleri ayaklanmaları yenmeyi ve iktidarlarını -hapis, işkence, öldürme, sansür ve tam gözetim dahil olmak üzere- devlet şiddeti yoluyla sürdürmeyi başarmış olsalar da devrimci ruh yenilgiye uğramamıştır. Kaçınılmaz olarak tekrar yükselecek ve bu rejimlerin yıkılmasını talep edecektir.
Siyasi ve ekonomik elitler bunu 2010'larda olduğu gibi "güvenlik önlemleri" yoluyla üstesinden gelebilecekleri yönetilebilir bir sorun olarak görseler de, kısa vadeli sonuçları uzun vadeli istikrarla karıştırmamaları ve daha da önemlisi zenginliği haysiyet, gerçek özgürlük ve egemenlikle karıştırmamaları konusunda uyarmak isterim.
Bölgedeki insanlar, Filistin mücadelesini kendi kötü durumlarının ve onur ve özgürlük arzularının bir yansıması olarak görmeleri de dahil olmak üzere çeşitli nedenlerle Filistin'i ezici bir çoğunlukla desteklemektedir. Çok az kaynağa sahip olan ve resmi bir devleti bulunmayan Filistin halkının, ABD ve İsrail'in tüm askeri gücüne karşı durduğunu görmek onları yüreklendiriyor.
Bu düşünceler hızla kendilerini temsil ettiklerini iddia eden rejimlere geri dönüyor. Mısır ve Ürdün rejimlerinin neden Gazze'deki Filistinlilerin acılarını dindirmek için harekete geçmediklerini ya da Suudi Arabistan'ın neden petrol arzının sağladığı kozu kullanarak ABD'ye İsrail'in savaşına verdiği desteği durdurması için baskı yapmadığını sormaya başlıyorlar.
Bu rejimler, halklarının bu tür soruları rejime yönelik tabandan gelen talepler olarak kolektif bir şekilde ifade etmelerini engelleyebilseler de, sorular insanların kalplerinde ve zihinlerinde kalmaya devam ediyor ve Arap dünyasının dört bir yanındaki topluluklarda tartışılıyor.
Peki bu rejimlerin şimdi rotalarını değiştirmelerindeki çıkarları nedir? Kısaca cevap meşruiyet olacaktır.
Totaliter rejimler yönettikleri insanlarla organik bir bağ kurmaktan ziyade korkuya dayalı bir bağ kurarlar. İktidardaki bir rejimin meşruiyeti uzun süreler boyunca güç yoluyla sürdürülebilse de, bu son derece verimsiz ve istikrarsız bir meşruiyet biçimidir.
Bu rejimlerin halklarıyla organik bir bağ kurmalarının en hızlı yolu, İsrail ve ABD'ye karşı duran somut eylemlerde bulunmak olacaktır. Gerçekten de Filistin mücadelesi bu devletlere kitleler nezdinde organik bir meşruiyet sağlayabilir. Ancak o zaman gerçekten özgürleşebilir ve egemen olabilirler.
Meşaleyi ele almak
Tarihte doldurulmayı bekleyen özel bir yer var; gerçek liderlerin ortaya çıkması ve Filistin'in kurtuluş meşalesini devralması.
Arap devletlerinin mevcut yaklaşımı onları tarihte sadece bir dipnot haline getirecektir. Söz ve eylemleri sadece ABD imparatorluğunun emperyal taleplerine karşı çıkmadaki yetersizliklerinin bir ifadesidir. Ana metinde yer alabilmek için düşüncelerini radikal bir şekilde dönüştürmeli ve İsrail ile ABD emperyal gücüne karşı daha cesur bir duruş sergilemelidirler.
Bu illa ki ABD ya da İsrail ile savaş anlamına gelmiyor. Ekonomik ve siyasi baskı çok etkili bir şekilde işe yarayabilir, belki de şimdi her zamankinden daha fazla.
Arap devletleri önemli bir ekonomik güce sahiptir ve yol uzun ve zor olsa da, bu yola tek başlarına çıkmayacaklardır. Daha şimdiden Bahreyn ve Bolivya İsrail ile resmi ilişkilerini kesmiş, Şili ve Kolombiya ise büyükelçilerini geri çekmiştir. Diğer pek çok ülke de ABD ve İsrail üzerindeki siyasi ve ekonomik baskıyı arttırmaya yönelik bu yaklaşımı destekleyecektir.
Küresel bir uluslar koalisyonu, ABD'nin emperyal gücüne toplu, açık ve doğrudan bir şekilde karşı çıkarak onu bölgeden uzaklaştırmayı hedeflediği takdirde güçlü bir kuvvet haline gelebilir. Aynı şekilde İsrail de yerleşimci-sömürgeci projesinden vazgeçmeye zorlanabilir.
Böyle bir adım atılırsa Arap devletleri tarihin dipnotlarında bir satır olmaktan çıkıp yepyeni bir kitap yazabilirler. Dünyanın dört bir yanında -özellikle Küresel Güney'de ama aynı zamanda Kuzey Amerika ve Avrupa'da- Avro-Amerikan emperyalizminden giderek daha fazla bıkan insanlarla birlikte koşullar zaten mevcut.
Arap dünyasındaki liderler bir adım öne çıkmaya ve gerçek bir sömürgesizleştirme vaadini yerine getirmeye hazır mı? İnsanlar hazır. Sadece kendilerine engel olmayacak, aksine Filistin halkının kurtuluş mücadelesine yardımcı olacak seçilmiş liderlere ihtiyaçları var.
Şimdi tam zamanıdır ve tüm Arap devletlerinin İsrail ile bağlarını koparmasıyla başlayabilir.
Middle East Eye için kaleme alınan bu görüş yazısı Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Yazıda yer alan ifadeler Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.