Sırbistan ile Karadağ arasında bölünen ve idari statüsü bulunmayan Sancak bölgesi, Balkanlarda Müslümanların yoğunlaştığı fakat 20. yüzyılın başından beri katliam ve baskılara yoğun şekilde maruz kaldığı bölgelerden biri olarak dikkat çekiyor.
Stratejik bir konumda yaşayan Sancak Müslümanları, Balkanların en dindar topluluklarından biri olarak da biliniyor.
Sancak'ın bölgesel konumu
Sırbistan ile Karadağ arasında bölünen Sancak'ın önemli yerleşim birimleri
Bu bölgeye 'Sancak' isminin verilmesinin sebebi Osmanlı Devleti idaresinde bölgede 1864'te 'Yeni Pazar Sancağı' (Boşnakçada: Novo Pazarski Sandžak) kurulmasından dolayıdır. Zamanla bölge sadece 'Sancak' olarak anılmaya başlamıştır.
Sancak'ın nüfus yapısı
8.686 kilometrekarelik alana sahip Sancak'ta 2011'de Sırbistan'da ve Karadağ'da yapılan nüfus sayımlarına göre toplam 390 bin 737 kişi yaşamaktaydı. Sancak'ın en büyük şehri tarihi merkezi olan Novi (Yeni) Pazar şehridir. Aynı nüfus sayımına göre 2011'de Novi Pazar'ın nüfusu 60 bin 638'dir.
2011'de farklı aylarda Sırbistan ve Karadağ'da yapılan nüfus sayımlarına göre Sancak genelinde nüfus oranları şu şekildedir:
Boşnak / Slav Müslüman: % 55,3
Sırp: % 33,5
Karadağlı: %6,9
Arnavut: %1,1
Diğer: %3,2
Sancak'ın merkezi Novi Pazar'da Boşnak / Müslüman Slav oranı %82 seviyesindedir. Sancak'ın Tutin, Syenitsa, Rozaye, Plav ilçelerinde Boşnaklar çoğunluktadır.
Priyepolye, Plevlya, Priboy, Nova Varoş ilçelerinde ise Sırplar çoğunluktadır. Biyelo Polye ve Berane ilçelerinde ise hiçbir etnik grup çoğunlukta olmamakla beraber Sırplar sayıca Boşnaklardan fazladır.
Sancak'ın Sırbistan'da kalan kısmında Boşnaklar Sırplardan ezici biçimde fazlayken Sancak'ın Karadağ'da kalan kısmında ise Sırplar Boşnaklardan bir miktar daha fazladır. 2011'den bu yana tüm bu oranların doğum hızları Hristiyanlardan fazla olduğu için Müslümanlar lehine değiştiği tahmin edilmektedir.
Sancak'ın tarihi
Osmanlı fethi ve İslamlaşma
Orta Çağ'da Sırbistan Krallığı'nın bir parçası olarak Raşka bölgesinde yer alan Sancak, 1389'da gerçekleşen 1. Kosova Meydan Muharebesi'nin ardından Sırbistan'ın kalanı ile beraber Osmanlı nüfuzu altına girdi.
Bölgenin tamamen Osmanlı topraklarına ilhakı ise 1455'te Osmanlı Devleti'nin Müslüman Slav komutanı İsa Bey İshakoviç'in bölgeyi fethetmesiyle oldu. Bölge halkı bu tarihten itibaren topluca Müslüman olmaya başladı. Zamanla Sancak'ta Müslümanlar çoğunluğa geçerken Hristiyan kalanlar azınlığa düştü.
Sancak'ın 8. yüzyılda Trgovişte ismiyle kurulan merkezi Novi Pazar şehri, Osmanlı Devleti döneminde bölgenin merkezi haline getirildi ve oldukça canlı bir şehir oldu. Bölgenin ticaret merkezi olarak bilindiğinden ismi Türkçe ve Slavca'nın karşımıyla Novi (Yeni) Pazar oldu. Sancak'ın çoğunluğu 16. yüzyılda oluşturulan Bosna Eyaleti'ne bağlandı.
Haçlı işgali ve otoritenin zayıflaması
Bölgedeki huzurlu ortam 1683'te gerçekleşen Viyana Bozgunu'nun ardından bozuldu. Almanya İmparatorluğu öncülüğünde bu bozgundan sonra Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki topraklarına taarruza geçen Haçlı İttifakı 1689'da geçici olarak Sancak ve komşusu Kosova bölgelerine ulaştı.
Haçlı İttifakı bölgedeki Hristiyanları Müslüman komşularına ve Osmanlı Devleti'ne karşı kışkırttı. Bu dönemde bölgedeki Ortodoks ve Karadağlıların Sancak'taki Boşnaklara yönelik ilk katliamları gerçekleşti. Bölgedeki Ortodokslar o tarihlerden itibaren Sırbistan, Karadağ, Kosova ve Bosna arasında yer alan stratejik konumu nedeniyle Sancak'taki Müslüman varlığını ortadan kaldırmayı bir hedef olarak benimsediler.
1690'da Osmanlı Devleti Haçlı kuvvetlerini bölgeden çıkarıp Macaristan'a geriletti. Bölgede yeniden Osmanlı idaresi kurulmakla beraber bu işgalle beraber Müslümanların yenilmez olduğuna dair bölge Hristiyanlarının inancı sarsıldı. Bu gibi siyasi nedenlerle bölgede Hristiyanların İslam'a geçişi de yavaşladı.
18. yüzyılda Balkanlar genelinde olduğu gibi Sancak'ta da merkezi otorite zayıfladı ve güç yerli idarecilere geçti. Yerli idarecilerin ve bazı Osmanlı görevlilerinin yer yer adaletsiz uygulamaları bölgenin Müslüman halkının da tepkisini çekti. 19. yüzyılda Bosna'da bazı Boşnak beylerin Osmanlı'ya isyanının bölgede yansımaları oldu.
Fakat 19. yüzyılın ilerleyen kısmında Balkanlar genelinde Hristiyan milliyetçiliğinin ve gücünün artışa geçmesi Boşnakları yeniden Osmanlı Devleti'ne kenetledi.
Yeni Pazar Sancağı'nın kurulması (1864)
19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'da otoritesi git gide zayıflamıştı. Önce yerli beyler güçlenmiş ardından ise Balkanlardaki Hristiyan ulusların isyanıyla Yunanistan bağımsız olmuş, Sırbistan ve Karadağ ise özerklik kazanmıştı.
Özerklik kazanan Sırbistan ve Karadağ'ın arasında kalan Sancak, Bosna ile İstanbul'u birbirine bağlayan bölge olarak daha da önem kazanmıştı. 1864'te yapılan idari reformda Bosna Eyaleti lağvedilerek birisi Yeni Pazar Sancağı olmak üzere 7 sancaklı Bosna Vilayeti oluşturuldu.
Sınırları yeniden çizilen Yeni Pazar Sancağı bugünkü Sancak bölgesini ve Kosova'nın kuzeyini kapsamaktaydı.
93 Harbi ve Avusturya-Macaristan'ın Bosna-Hersek ve Sancak'ı işgali (1878)
1875'te Hersek'te gerçekleşen Hristiyan tebanın Osmanlı idaresine karşı isyanı, Batılı güçlere ve Rusya'ya Bosna Vilayeti'ne müdahil olma konusuna aradığı bahaneyi sağlamış oldu. Fakat diplomatik müdahalelerin ötesinde bir doğrudan müdahale 1877-1878'deki '93 Harbi' ile mümkün oldu.
Osmanlı Devleti'nin yenilgisiyle biten bu savaş, Osmanlı Devleti'nin Balkanlardan tasfiyesinde en önemli iki savaştan birincisiydi. Savaşı bitiren 3 Mart 1878 tarihli Ayastefanos Anlaşması Osmanlı Devleti'ne çok ağır şartlar sunmakla beraber Bosna Vilayeti'ni Osmanlı Devleti'nde bırakmaktaydı.
İngiltere'nin müdahalesiyle Ayastefanos Anlaşması'nı geçersiz kılmak üzere imzalanan 13 Temmuz 1878 tarihli Berlin Anlaşması ise diğer maddeleri Osmanlı Devleti lehine hafifletmekle beraber Bosna Vilayeti'ni fiilen Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun işgaline bıraktı. Bu uygulamaya göre Bosna Vilayeti hukuken Osmanlı Devleti'nin olmayı sürdürecek fakat askeri ve idari açıdan Avusturya-Macaristan'ın denetimine girecekti.
Bu maddeyi kabullenmeye zorlanan Osmanlı Devleti stratejik önemi nedeniyle Yeni Pazar Sancağı'nın Bosna Vilayeti'nden ayrılarak Kosova Vliayeti'ne bağlanması ve Osmanlı denetiminde kalmasına çalıştı. Fakat bu talebi de kabullenilmedi. Sadece bu sancağın güney kısmı Kosova Vilayeti'ne bağlandı ve Avusturya-Macaristan Yeni Pazar Sancağı'nda askeri kuvvetini hafifletmeyi kabullendi. Böylece Sancak'ın şu anki sınırları oluştu.
Bosna Vilayeti'nde nüfusun yarısı Müslüman Boşnaklardan, kalan yarısının üçte ikisi Ortodoks Sırplardan, üçte biri ise Katolik Hırvatlardan oluşmaktaydı. Müslüman Boşnakların şehirlerdeki ve toprak mülkündeki ağırlıkları ise nüfuslarının oldukça üzerindeydi. Bosna Vilayeti'nin Avusturya-Macaristan işgaline terki hem Boşnakların, hem Sırpların tepkisini çekerken bu işgalden sadece Avusturya-Macaristan ile aynı dinden olduklarından Katolik Hırvatlar memnun oldular.
Osmanlı ordusu Berlin Anlaşması'yla Boşnakların tepkisine rağmen Temmuz 1878'de Bosna Vilayeti'nden çekilmeye başladı. 29 Temmuz 1878'de Avusturya-Macaristan 83 bin kişilik bir orduyla Bosna Vilayeti'ni işgale başladı.
Boşnaklar bu işgale silahlı direnişle karşılık verdiğinden Avusturya-Macaristan Ordusu ancak Ekim 1878'de Bosna Vilayeti'nin merkezi Saraybosna'yı (Sarayevo) işgal edebildi. Avusturya-Macaristan işgalinin Sancak'a uzanması ise 1879'u buldu. Osmanlı Devleti'nin tarafsız kaldığı bu işgal esnasında Avusturya-Macaristan ordusu Boşnakların direnişiyle beklentisinin oldukça üzerinde, 5 binden fazla asker kaybetti.
Bosna Vilayeti'nde Avusturya-Macaristan yönetimi Katolik Hırvatları ayrıcalıklı kılan, Boşnaklara ayrımcılık uygulayan bir idare kurdu. Bu nedenle Bosna'dan Osmanlı topraklarına yoğun bir Boşnak göçü başladı. Bu dönemde Sancak'ta Avusturya-Macaristan işgalinin etkilerinin daha az olması, Sancak'tan Osmanlı topraklarına göçün Bosna Vilayeti'nin diğer bölgelerinden daha az olması sonucunu doğurdu.
Bosna Vilayeti'ndeki Sırplar da Avusturya-Macaristan idaresinden rahatsız oldular. Bu doğrultuda, Bosna'yı 93 Harbi'yle Osmanlı Devleti'nden bağımsızlık kazanan Sırbistan'a katmayı hedeflemeye başladılar.
Avusturya-Macaristan'ın Bosna'yı ilhakı ve Sancak'ın Osmanlı Devleti'ne dönüşü (1908)
23 Temmuz 1908'de Osmanlı Devleti'nde 2. Meşrutiyet'in ilanının ardından 5 Ekim 1908'de Osmanlı Devleti'ne özerk şekilde bağlı Bulgaristan Prensliği bağımsızlığını ilan etti. Bundan cesaret alan Avusturya-Macaristan da zaten 30 senedir işgal altında tuttuğu Bosna Vilayeti'ni 8 Ekim 1908'de ilhak ettiğini duyurdu.
Osmanlı Devleti askeri bir müdahalede bulunmaya cesaret edemediğinden, bu kararları protesto etmekle yetindi. Bulgaristan'ın bağımsızlığı Osmanlı Devleti dışındaki tarafların tepkisini çekmezken Avusturya-Macaristan'ın Bosna'yı ilhakı Sırbistan, Karadağ, Rusya ve İtalya'nın tepkisini çekti. Bu nedenle bu kriz uluslararası kamuoyu ve diplomatik çevrelerde 'Bosna Krizi' olarak isimlendirildi.
Fransız gazetesi Le Petit Journal'in 18 Ekim 1908 tarihli sayısı. Karikatürde Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph Bosna-Hersek'i, Bulgaristan Prensi Ferdinand Bulgaristan'ı Türkiye'den koparıyor. Dönemin Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid ise durum karşısında çaresiz bir şekilde resmediliyor.
Avrupa'nın tüm güçleri Bosna Krizi'ne dahil oldu. Neticede Nisan 1909'da varılan anlaşmayla şu değişiklikler kabullenildi:
- Osmanlı Devleti de dahil tüm taraflar Bosna-Hersek'in Avusturya'ya bağlanmasını ve Bulgaristan'ın bağımsızlığını kabullenecek.
- Osmanlı Devleti'ne Avusturya-Macaristan 5 milyon, Bulgaristan ise 3 milyon altın tazminat ödeyecek.
- Yeni Pazar Sancağı Bosna'dan ayrılıp Osmanlı Devleti'ne bırakılacak.
Osmanlı Devleti bu görüşmelerde Sancak'ın geri alınmasıyla yetindi. Bosna Krizi daha sonraları 1. Dünya Savaşı'yla sonuçlanan Avrupa'daki kutuplaşmanın kızışmasında kritik bir adım olarak görüldü.
Bosna-Hersek'in hukuken de Osmanlı denetiminden çıkması ve Sancak'ın tamamen Osmanlı denetimine dönmesi üzerine Bosna'dan Sancak'a Boşnak göçü gerçekleşti.
Balkan Savaşları ve Sancak'ın Sırplarca işgali (1912-1913)
Ekim 1912-Mayıs 1913'te gerçekleşen, Osmanlı Devleti'nin yenilgisi ve Balkan Müslümanlarına yönelik soykırımla sonuçlanan 1. Balkan Savaşı'nda Sancak, Sırbistan ve Karadağ tarafından işgal edildi ve etkisi bugüne değin uzayan şekilde bölündü.
Sırplar ve Karadağlılar Balkanların tümünde olduğu gibi Sancak'ta da Müslüman soykırımı gerçekleştirdiler. 1909-1912 döneminde Bosna'dan Sancak'a göç gerçekleşirken bu kez göç yolu tersine döndü. Çünkü Avusturya-Macaristan idaresi Bosna'da Müslümanlara baskı uygulasa da, bir katliam politikası uygulamamaktaydı.
1. Balkan Savaşı'nı bitiren 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Anlaşması'yla Sancak bölgesi Sırbistan ve Karadağ arasında bölüştürüldü. Ardından başlayıp birkaç ay süren 2. Balkan Savaşı Sancak'a etki etmedi. Sancaklı Müslümanlar böylece baskı ve katliamlarla dolu bir döneme girmiş oldular.
Yugoslavya Krallığı döneminde Sancak (1918-1945)
1. Dünya Savaşı'nın ardından 1918'de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağıldı. Sırbistan ve Karadağ savaş esnasında birleştiği gibi 1918'de dağılan imparatorluğun Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya ve Voyvodina kısımları da Belgrad'a bağlandı.
Bu yeni devlette Sırplar azınlığa düştüğünden bu yapının bir birliğe dönüştürülmesi zorunlu oldu. Böylece 1918'de Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı kuruldu. İsminden de anlaşıldığı gibi bu birlikte, Boşnak ve Arnavutlar ciddi nüfuslarına rağmen yok sayılmaktaydı.
1929'da bu birliğin ismi Yugoslavya (Güney Slavları Ülkesi) Krallığı'na çevrildi. Sancak bu krallıkta statüsüz olarak Sırp ve Karadağ toprağı sayılarak yer aldı.
Biyelo Polye / Şahoviçi Katliamı (Kasım 1924)
Sancak'ın bugün Karadağ'da yer alan kısmındaki Biyelo Polye'nin Kolaşin beldesinin Sırp belediye reisi Boşko Boşkoviç 7 Kasım 1924'te faili meçhul bir suikastla öldürüldü. Bölgedeki Sırplar bu suikasttan ellerinde delil olmamasına rağmen Boşnakları sorumlu tuttular.
Sırplar Belgrad'a başvurarak Boşnaklara yönelik bir katliam izni istediler. Belgrad'dan Sırplara Biyelo Polye'de Boşnaklara iki gün boyunca istediklerini yapabilecekleri ve yargılanmayacağı garantisi verildi. Böylece görülmemiş bir hukuksuzlukla yargılanmama garantisi alan Sırplar 9 ve 10 Kasım 1924 günlerinde Biyelo Polye genelinde Boşnak avına çıktılar. Sırp yönetimce silah bulundurmalarına izin verilmediğinden Boşnaklar kendilerini savunamadılar.
2 gün boyunca her yaştan ve cinsiyetten Boşnaklar katledildi, işkenceye uğratıldı. Boşnakların evleri, camileri ve okulları yağmalandı ve yakıldı. Bu kapsamda en büyük katliam Şahoviçi köyünde gerçekleştirildiğinden iki gün boyunca Biyelo Polye'de gerçekleşen bu soykırım Şahoviçi Katliamı olarak bilinmektedir.
Biyelo Polye'de 2 gün süren katliamlarda 900 ila 3 bin Boşnak'ın katledildiği tahmin edilmektedir. Bu katliamların ardından Şahoviçililerden sağ kurtulanların tamamı ve Biyelo Polye halkının çoğu Türkiye'ye göç etmiştir. Kasım 1924 öncesinde Biyelo Polye halkının dörtte üçü Müslümanken sonrasında ve halen Biyelo Polye'de Müslüman sayısı Ortodoks sayısının gerisindedir.
1920'li ve 1930'lu yıllarda Sırp baskısı nedeniyle Sancak'tan Türkiye'ye göç sürmüştür.
Yugoslavya'da 2. Dünya Savaşı ve Boşnak katliamları (1941-1945)
1941 baharında Alman ordularının Yugoslavya'yı istilasıyla ülke 2. Dünya Savaşı'na Alman işgaliyle başlamış oldu. Tüm Yugoslavya'nın ana hatları kolayca Alman işgaline girmekle beraber Almanlar tüm ülkede kontrolü sağlayamamıştı. Ülkede kurulan ve etnik gerilimleri yansıtan silahlı gruplar savaş boyunca Almanlardan çok birbirleriyle savaştılar. 1941-1945 döneminde 1.2-1.7 milyon Yugoslav vatandaşının öldürüldüğü tahmin edilmektedir.
1941-1943 döneminde Doğu Bosna ve Sancak'ta etkin olan Sırp milliyetçisi Çetnik silahlı örgütlenmesi savaş ortamından faydalanarak tüm Boşnakları soykırımla ortadan kaldırmayı hedefledi. Böylece öncelikli olarak Doğu Bosna'da, ikincil derecede de Sancak'ta büyük katliamlara giriştiler.
Bu katliamlardan korunabilmek için Sancaklı Boşnaklardan bazıları, Almanlarla işb irliğine giderek silahlı milisler oluşturdular. Sayısı 8-12 bine ulaşan bu milisler Çetniklere karşı savaşta ortak oldukları için Almanların müttefikleri oldular.
2. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın karşısında olan ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği Çetniklere yardım etmekteydi. Fakat 1943'ten itibaren Çetniklerin Almanlar karşısında başarısız olduklarını düşünerek Çetniklere rakip olan Josep Broz Tito'nun Sosyalist partizanlarına yardıma başladılar.
Bu nedenle güçlenen Tito Almanların yenilip Yugoslavya'yı terk etmesi esnasında Yugoslavya'ya hakim oldu. Tito 1944-1945 döneminde Bosna ve Sancak'ta binlerce Boşnak'ı Almanlarla iş birliği yaptıkları gerekçesiyle idam ettirdi. İdam edilenler veya partizanlarca yargılanmaksızın katledilenler arasında Sancaklı Boşnak milisler de bulunmaktaydı.
1941-1945 döneminde Bosna-Hersek ve Sancak'ta 70 binden fazla Boşnak'ın katledildiği tahmin edilmektedir.
Tito döneminde Sancak (1945-1980)
2. Dünya Savaşı'nın ardından Yugoslavya'nın yeni lideri olan Tito (1892-1980) ülke çapında yeni bir idari düzenlemeye gitmekle beraber Sancak'a bir statü vermedi. Sancak, Sırbistan ve Karadağ arasında bölünmüş halde kalmaya devam etti.
1946-1950 döneminde Tito Yugoslavya çapında İslam'a büyük yasaklar getirdi. Şer'i mahkemeler ve medreseler kapatıldı, çarşaf yasaklandı, Boşnakçanın Arap alfabesiyle yazılması (Arebitsa) yasaklanarak Boşnaklar Latin alfabesine geçişe zorlandı. Bu yasaklar Sancak'ta da uygulandı fakat Sancak'ın kırsal kesimleri denetim yetersizliğinden bu yasakları zaman zaman deldiler.
Tito, Yugoslavya'daki Müslüman nüfusu azaltabilmek için özellikle Kosova, Sancak ve Makedonya'daki Müslümanları Türkiye'ye göçe teşvik etti. Tito döneminde Sancak'tan Türkiye'ye yoğun bir göç yaşandı.
Bu dönemde Sancak'tan bir göç dalgası da Bosna-Hersek'e yaşandı. Yeni dönemde Bosna-Hersek Yugoslavya'nın parçası olan ayrı bir cumhuriyetti. Bunda dolayı Sancaklılar, yaşadıkları yere göre daha az baskı ve daha çok ekonomik imkan bulunan Bosna-Hersek'e göç ettiler. Sancaklılar özellikle Sarayevo'nun merkezinin dış mahallerine yerleştiler.
Bosna Savaşı'nda Sancak
1980'li yıllarda yükselişe geçen Sırp milliyetçiliği Sancaklıların üzerindeki baskıyı daha da artırdı. Sırbistan ve Karadağ'da "iki Ortodoks kardeş milletin arasına giren Sancaklı Türklerin (Boşnaklar) ortadan kaldırılması gerektiği" açıkça dillendirilmeye başlandı.
1991'de Hırvatistan ve Slovenya'da başlayan savaş Nisan 1992'de henüz yeni bağımsızlık ilan eden Bosna-Hersek Cumhuriyeti'ne de sıçradı. Bosna Savaşı'nın başından itibaren Sırbistan Sancak'ta askeri bir yönetim kurarak her türlü hakları sınırlandırdı.
Savaşın başındaki yoğun katliamlarda alışılagelen şekilde Sancaklı olup Bosna-Hersek'in doğusunda misafir olarak bulunanlardan pek çok kişi katledildi. Bosna-Hersek'te yaşayan Sancaklılar savaşta Boşnakları organizede başı çekmiş, Sarayevo'nun dış mahallelerinde oturan Sancaklılar Sareyevo direnişine yoğun biçimde katılmıştı. Bu, Sırbistan'ın Sancak'taki baskılarını daha da artırdı.
Bu dönemde Sancak'ta savaş olmamasına rağmen yüzlerce Sancaklının yargısız infazlarla Sırp güçlerince katledildiği belirtilmektedir. Diğer taraftan savaşta bozulan Sırbistan ekonomisi de Sancaklıları maddi imkanlar açısından vurmuş ama tamamen Sırbistan denetiminde olduğu için Bosna-Hersek'in aksine Sancak'a diğer Müslüman ülkelerden yardım ulaştırılamamıştır.
Sancak'ın Boşnaklardan etnik olarak arındırılmasını isteyen Sırbistan ve Karadağ yönetimleri Sancaklıların bölgeden ayrılmasını teşvik etmiştir.
21 Kasım 1995'te Bosna Savaşı'nı sonlandıran Dayton Anlaşması'nda Sancak'a bir atıfta bulunulmamış ve bölge Sırp milliyetçisi lider Miloseviç'in insafına bırakılmıştır. 1997-1999'daki Kosova Savaşı'nın da bölgeye olumsuz yansımaları olmuştur.
Sancak Başmüftüsü Muammer Zukorliç ve faaliyetleri
Sancak'ın Bosna Savaşı nedeniyle yoğun baskılar altında olduğu bir dönemde Sancaklıların hak mücadelesi için Ekim 1993'te Sancak İslam Toplumu isimli bir oluşum kuruldu. Bu kurumla Sancak'ın zor şartlarda hayatta kalmasının sağlanması, Sancaklılar arası yardımlaşma gibi zorunlulukların dini bir çatı altında gerçekleştirilmesi hedefleniyordu.
Bu yapının başına 'Sancak Başmüftüsü' sıfatıyla Ekim 1993'te 23 yaşındaki Muammer Zukorliç (1970-2021) getirildi. 15 Şubat 1970'te Sancak'ın en yoğun Boşnak nüfuslu Tutin ilçesinin Orlye köyünde doğan Muammer Zukorliç dindar bir ailede doğmasının da etkisiyle Sarayevo'daki Gazi Hüsrev Bey Medresesi'nde lise seviyesinde İslami eğitim almış, ardından Cezayir'in Konstantin şehrindeki Emir Abdulkadir Üniversitesi'nde İslami ilimler alanında lisans eğitimini almıştı.
Muammer Zukorliç
1993'te Lübnan'da yine İslami ilimler alanında yüksek lisans eğitimini tamamlayan Zukorliç memleketi Sancak'ın zor durumda olduğunu düşünerek Sancaklı Müslümanlara hizmet edebilmek için Sancak'a geri dönmüştü.
Oldukça genç olmasına rağmen İslami eğitimler alanında Sancaklılar arasında en ileri seviyedeki kişi olarak görüldüğünden Sancak Başmüftülüğüne Muammer Zukorliç getirilmişti.
Muammer Zukorliç özellikle Sırbistan'da Miloseviç iktidarı sürerken (1993-2000) bulunduğu görevde Sancaklılara zor şartlarda verdiği hizmetler, Sancaklıları organize etmesi, güttüğü İslami çalışma ve siyasetler nedeniyle takdir topladı. Arap ülkelerinde gençliğinde bulunmasının etkisiyle Sırbistan'ın dünyaya açıldığı dönemde Arap ülkeleriyle Sancak'ın ilişkilerini artıran Zukorliç Sancak'ta İslamcılığı güçlendiren ve buradaki yerel İslamcılığı fikri açıdan ve faaliyetler bazında dünya İslamcılığıyla buluşturan isim olarak bilinmektedir.
2016'da görevinden ayrılan Zukorliç 6 Kasım 2021'de ani bir kalp kriziyle hayatını kaybetmiştir. Zukorliç modern Sancak tarihinin en önemli isimlerinden biri olarak görülmektedir.
Sırbistan'da iktidar değişikliği ve Sancak'ın bölünmesi
Bosna ve Kosova savaşları Sırbistan'ın imkanlarını tükettiğinden 1999'da Sırbistan'da yıllardır süren ekonomik kriz daha da ağırlaşmıştı. 2000'de ekonomik nedenlerle Sırplar ayaklanarak milliyetçi Miloseviç iktidarını devirdiler.
Sırbistan'da 2000'de kurulan yeni rejim ekonomik nedenlerle dünyanın tepkisinden çekindiğinden ülkedeki Müslümanlara baskı seviyesini düşürmek zorunda kaldı. Bu da Sancak'a kısmi bir rahatlama getirdi. Sırbistan'ın dünyaya açılmasıyla diğer İslam ülkelerinin Sancak'a ulaşması imkanı doğdu.
Kosova'nın da 1999'da fiilen Sırbistan'dan kopmasıyla Yugoslavya'dan geriye Sırbistan ve Karadağ'ın birliği kalmıştı. Sırplar ve Karadağlılar etnik yakınlıkları ve Ortodoks olmaları sebebiyle tarihi müttefik olarak görülse de Karadağ'da 2000'li yıllarda bağımsızlık yanlısı talepler artışa geçmişti.
Avrupa'nın da baskısıyla Sırbistan 21 Mayıs 2006'da Karadağ'da bir bağımsızlık referandumu düzenlemeyi kabul etti. Sırbistan Karadağ'ın bağımsızlığı için referandumda %55'in üzerinde evet oyu çıkması şartını koşmuştu.
Sancak'ın Sırbistan tarafındaki kısmında kalan Boşnaklar, Karadağ bağımsızlığını kazandığı takdirde Sancak bölüneceğinden Sancak'ın Karadağ tarafında kalan Boşnaklardan bu referandumda hayır oyu vermelerini veya referanduma katılmamalarını talep etme eğilimindeydi.
Fakat Sancak'ın Karadağ kısmında kalan Boşnaklarda genel kanaat Karadağ'ın bağımsızlığının kendilerinin yararına olduğu yönündeydi. Karadağ'daki Sancaklılar Karadağ bağımsız olduğu takdirde bu yeni ama az nüfuslu ülkede nüfusa oranlarının yüksek olmasının siyasi getirileri olacağını, "Sırbistan'dan kurtulmanın" her halükarda iyi bir şey olduğunu düşünerek bu referandumda genellikle evet oyu kullandılar.
Referandumda evet oyları yeter miktarın çok az üstünde %55,5 olarak gerçekleşti ve Karadağ bağımsızlığını kazandı. Böylece Sancak bölünmüş oldu.
Sancak'ın mevcut dinamikleri
İstanbul'dan Bosna-Hersek'e ulaşan Müslüman nüfuslu hat üzerindeki Sancak, en stratejik konumlu bölgelerin başında geliyor. Sancak'tan göç büyük ölçüde durduğundan ve Sancak'taki Müslümanların doğal nüfus artış hızı Hristiyanlardan yüksek olduğundan, bölgede çoğunlukta olan Müslümanların oranı daha da artmaktadır.
Fakat Sancak'ın 1912'den bu yana içinde bulunduğu siyasi statüye sahip olmama durumu halen Sancaklıları Sırbistan ve Karadağlı idarecilerin insafına terk etmeye devam etmektedir. 2000'den bu yana Sancak'ta baskılar kademeli olarak azalsa da halen Sancaklı Müslümanlar talep ettikleri İslami ve insani haklara tam olarak erişebilmiş değildir. Üstelik siyasi statüsüzlük mevcut şartları ve hak kazanımlarını da oldukça kırılgan halde tutmaktadır.
Bosna Savaşı'nda Boşnaklara yönelik soykırım Sancak'a komşu Doğu Bosna'da yoğunlaştığından bugün Doğu Bosna, Bosna Sırp Cumhuriyeti kontrolünde Sırp çoğunluklu bir bölgeye dönüşmüş ve Sancak daha da yalnızlaşmıştır.
Novi Pazar, 1941
Novi Pazar, 1943
Kaynak: Mepa News Akademi