El Halil tepelerinin güneyindeki neredeyse her köyde aynı hikaye yaşanıyor.
İsrailli yerleşimciler Filistinlilerin çiftlik hayvanlarına el koyuyor, tarım ekipmanlarını tahrip ediyor ve Filistinli çiftçilerin geçimlerini sağladıkları zeytinlikleri yok ediyor.
M16 tüfekleriyle gelip köylüleri yumrukları, sopaları, demir çubukları ya da tüfeklerinin dipçikleriyle dövüyorlar.
Evler defalarca yağmalanıyor ve Filistinlilerin sahip oldukları değerli eşyalara el konuluyor.
Kadınlar ve yaşlılar da şiddetten kurtulamıyor.
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan 300 kişilik tarım kasabası Şeb el Butom'da, bir sonraki adımın ne olabileceği korkusu genç yaşlı hemen herkesin yüzüne kazınmış durumda.
İsrail'in hava saldırılarında 8,000'den fazla Filistinlinin öldürüldüğü Gazze'den gelen son haberleri izleyip okudukça buradaki saldırılar da artıyor.
Sadece son üç hafta içinde en az 100 Filistinli İsrail güçleri tarafından öldürüldü.
Filistinli silahlı grupların iki bölgeyi ayıran tel örgüleri aşarak İsrail'in güneyine saldırdığı 7 Ekim saldırılarından sonraki birkaç gün boyunca İsrailli yerleşimciler saldırılarını dış mahallelerde yaşayan Filistinli köylülere yoğunlaştırdı.
Middle East Eye’e (MEE) konuşan köy sakinleri saldırıların çok şiddetli olduğunu, bir ailenin yerleşimcilerin çiftlik binalarını yıkması ve evlerini buldozerle yıkması üzerine yakınlardaki bir kasabaya kaçmak zorunda kaldığını söyledi.
Daha da cesaretlenen silahlı Yahudi “yerleşimciler" kısa süre sonra bu kez askeri üniformalar giyerek geri döndüler. Başka mülklere de saldırdılar.
Birkaç Filistinliyi dövmeye ve çamurdan inşa edilmiş evlerini yağmalamaya devam ettiler.
Çiftçi Halid Cibril MEE'ye Cuma günü tekrar geldiklerini söyledi.
Cibril, "Karıma silah doğrulttular, beni dövdüler, telefonumu çaldılar ve silahlarını çocuklara doğrulttular" dedi.
Ben Gvir ve Smotrich saldırıya öncülük ediyor
Daha önce yaşadıkları yerinden edilmelerden zaten rahatsız olan aileler, yeni bir zorla mülksüzleştirme dönemiyle karşı karşıya olduklarını söylüyorlar.
Geçen yılın sonlarında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Itamar Ben Gvir'in Yahudi Gücü Partisi ve sertlik yanlısı Bezalel Smotrich'in Dindar Siyonist Partisi ile koalisyon hükümeti kurdu.
Ben Gvir'in aşırı sağcı Yahudi Gücü partisi Meir Kahane tarafından kurulmuştu. Aşırı sağcı bir haham ve eski bir milletvekili olan Ben Gvir daha önce, takipçilerinden birinin El Halil'deki İbrahimi Camii'nde namaz kılan 29 Müslüman'ı öldürmesinin ardından İsrail tarafından yasadışı ilan edilen Kach partisinin liderliğini yapmıştı.
Bu arada, kendini "faşist homofobik" olarak tanımlayan Smotrich, maliye bakanı olarak atandı ve Batı Şeria'daki yerleşim inşaatlarını arttırmasına ve Filistinlilerin kalkınmasını engellemesine olanak sağlayacak şekilde sivil konularda geniş yetkilerle donatıldı.
O zamandan beri Smotrich, İsrail'in tam güvenlik ve sivil kontrole sahip olduğu işgal altındaki Batı Şeria'nın C Bölgesi'nde sivil işlerden sorumlu.
C Bölgesi, işgal altındaki Batı Şeria'nın en büyük bölümü olup Filistin topraklarının yaklaşık yüzde 60'ını oluşturuyor. Aynı zamanda 400.000'den fazla yasadışı İsrailli yerleşimcinin de yaşadığı yerdir.
Oslo Anlaşmaları uyarınca bu bölgenin bir kısmının kontrolünün 1999 yılında Filistin Yönetimi'ne devredilmesi öngörülmüş olsa da bu devir gerçekleşmemiş, güvenlik, planlama ve inşaat konuları İsrail'in kontrolüne bırakılmıştır.
7 Ekim saldırısından bu yana, hem Ben Gvir ve Smotrich hem de İsrail hükümeti içindeki diğer bazı unsurlar, C Bölgesi'ndeki Filistinliler, Batı Şeria'nın diğer bölgeleri ve İsrail'de yaşayan Filistinliler ile gerilimi daha da arttırmaya çalıştılar.
Ben Gvir, Sderot gibi sınır kasabalarındaki yerleşimcilere rahatça silah dağıtırken, Smotrich de maliye bakanı olarak Hamas'a destek verdiği iddiasıyla Filistin Yönetimi'ne verilen fonları dondurma sözü verdi.
İsrail, Filistin pazarlarına gönderilen ve İsrail gümrüklerinden geçen mallardan ayda yaklaşık 100 milyon dolardan fazla vergi topluyor ve daha sonra bunu Filistin Yönetimi'ne aktarıyor.
İsrail geçmişte de İsraillilere yönelik saldırılar nedeniyle İsrail tarafından hapse atılan Filistinlilerin ailelerine Filistin Yönetimi tarafından yapılan ödemeleri gerekçe göstererek bu tür kesintiler yapmıştı.
'İntikam geliyor'
Son haftalarda Filistinlilere yönelik söylemler arttıkça saldırılar da artıyor.
MEE daha önce İsrailli yerleşimcilerin okullarda tehdit broşürleri dağıttığını ve kanlı oyuncak bebekler bırakarak Filistinlileri ya bölgeyi terk etmeleri ya da öldürülmeleri konusunda uyardığını bildirmişti.
Batı Şeria'daki bir köyün sakinleri kendilerine şu ifadelerin yer aldığı uyarı mektupları gönderildiğini söyledi: "Savaş istediniz, büyük Nekbe'yi bekleyin" (1948'de 750.000 Filistinlinin atalarının topraklarından sürülmesine bir gönderme)
Bir diğerinde ise köy sakinlerine ellerinde benzin bidonları ve silahlar bulunan maskeli yerleşimcilerin fotoğrafı gönderilerek şu ifadelere yer verildi: " Kusra köyünün kanalizasyonundaki tüm farelere, sizi bekliyoruz ve sizin için üzülmeyeceğiz. İntikam günü yaklaşıyor."
Her tarafı İsrailli yerleşimciler tarafından kuşatılmış küçük bir köy olan Ümmü Hayr'da Filistinlilere yerel saatle akşam 7'ye kadar evlerinin önüne İsrail bayrağı asmaları gerektiği aksi takdirde "sonuçlarına katlanacakları" söylendi.
Bir çiftçinin evinin yakılmasının ardından bölge sakinleri İsrail polisini arayarak yardım istediklerini ve polisin gelip failleri tutuklayacağını umduklarını söyledi. Bunun yerine polis mağdurları "yalancı" olmakla suçladı ve onları hapisle tehdit etti.
MEE yorum için İsrail polisine ulaştı ancak bu içeriğin yayınlanacağı saate kadar bir yanıt alamadı.
Pazartesi günü, Khirbet Zanuta sakinlerinin tamamı yerleşimci şiddetindeki artış nedeniyle evlerini terk etmeye karar verdi ve birçoğu Filistinlilerin yaşadığı bölgelere gitti.
Sonuç olarak, işgal altındaki Batı Şeria'nın engebeli tepeleri ve vadileri, yüzyıllardır burada yaşayan çiftçileri, çobanları ve göçebe bedevi kabilelerini kaybediyor.
Yakındaki Tuvani köyü sakinleri sürekli taciz edildiklerini anlatıyor.
Köyün ileri geleni Hafız Hüseyni MEE'ye yaptığı açıklamada, birçok köylünün yerleşimcilerin baskısına boyun eğdiğini, ancak İsrail 1948'de kurulduğunda birçok Filistinlinin yaptığı gibi evinden kaçmaya dayanamayacağını söyledi.
Hüseyni, "Hayır, asla. Hiçbir şey beni evimi terk etmeye zorlayamaz," dedi ısrarla.
Çiftçi Cibril de bu düşünceyi paylaşıyor gibi görünüyordu.
Ancak çocuklarına yönelik açık tehditler -hedef alınabilecekleri ve hatta öldürülebilecekleri uyarıları- alması üzerine o da atalarının evini terk etmek zorunda kalabilir
Kaynak: Mepa News, Middle East Eye