ABD Başkanının Mısır lideri ile görüşmesi, içeride çok sayıda krizle boğuşan Sisi için siyasi bir zafer olarak yorumlanacaktır.
Joe Biden, Demokrat Partinin başkan adayı olduğu 2019 yılının kasım ayında Suudi Arabistan’ın Amerika’da ikamet izni bulunan gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katledilerek parçalara ayrılmasının “bedelini ödeyeceği” sözünü vermişti.
Biden ayrıca seçimi kazanması halinde Suudi Arabistan’ı “istenmeyen devlet” ilan ederek bu ülkeye “daha fazla silah satmayacağını” da söylemişti.
Biden geçtiğimiz hafta, ABD’nin bizatihi kendi istihbaratı ve geniş bir uluslararası konsensusa göre Kaşıkçı cinayetinin emrini verdiği bilinen Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman ile Cidde’de bir araya geldi.
Son günlerde Biden’ın ‘dönekliği’ hakkında çok konuşuldu ve birçok Amerikalı uzman başkanın bin Selman ile görüşmesi (ve yumrukla selamlaşması) üzerinden kendisini ağır şekilde eleştirdi.
Ancak Biden’ın, Mısır devletinin lideri olan bir başka Arap diktatör Abdül Fettah el-Sisi hakkındaki geçmiş açıklamaları ve duruşundan ‘dönmesi’ pek de gündeme gelmedi.
"Favori diktatör"
Sisi, Biden’ın selefi Donald Trump’ın ‘benim favori diktatörüm’ diye övdüğü bir arkadaşıydı. Biden 2020’nin temmuz ayında yayınladığı bir sosyal medya mesajında Sisi’ye artık “açık çek yazılmaması gerektiğini” savunmuştu.
Biden’ın seçimi kazanmasının ardından Kahire’de bir süreliğine derin kaygı yaşanmıştı. Çok sayıda güvenilir haber kaynağının doğruladığı bilgilere göre Mısır devleti demokratların zaferinin ardından piyasadaki en pahalı Amerikan merkezli lobi firmalarından birisinin kapısını çalarak Biden’ın başkanlığı döneminde kendilerine yönelik olası hamleler ile başa çıkmak için mesai harcadı.
Günün sonunda Sisi’nin bu korkularının yersiz olduğu anlaşıldı zira Biden tıpkı Suudi Arabistan vakasında olduğu gibi Mısır konusunda da kendi ile çelişti.
Biden hükümeti bu yılın ocak ayında aldığı bir karar ile Mısır’a gönderilen dönemlik yardım paketinin küçük bir kısmını insan hakları ihlalleri sebebiyle askıya alsa da ülkeye verilen Amerikan desteği bu ufak pürüz haricinde değişmeden akmaya devam etti. Biden hükümeti bu kararın üstünden yalnızca bir ay sonra 197 milyon dolar değerinde bir silah sevkiyatının Mısır’a intikal etmesini onayladı.
Yardım ödemelerinin ve silah satışlarının eskisi gibi devam ediyor olması Biden hükümetinin Mısır ile geçmişte olduğu şartlarda ‘iş yapmaya’ devam etme niyeti olduğunun açık bir sinyalidir. Biden hükümeti tıpkı Suudi Arabistan hususunda olduğu gibi Mısır ile ilişkilerinde de “stratejik Amerikan çıkarlarını” temel insan hakları ve hukukun üstünlüğü ile alakalı kaygılara tercih etmiştir.
Tüm bunlar Sisi açısından bakıldığında bir zafer temsil etmektedir. Sisi Biden’ın yaptıklarını ve yapmadıklarını, yargısız infazlara, keyfi tutuklamalara, toplu mahkemelere, toplu idam kararlarına, işkenceye, medya çalışanlarının sistematik bir şekilde sindirilmesine ve daha birçok cürümlere devam etmesi için yakılmış bir yeşil ışık olarak yorumlayacaktır.
Siyasi bir zafer?
Mısır, Biden’ın Orta Doğu gezisinin odak noktalarından birisi değildi ve zaten Amerikan başkanı Kahire’yi ziyaret te etmedi.
ABD’nin bu tavrı ile, 2009 yılında yeni göreve gelen Barak Obama’nın küresel Müslüman toplumuna hitap etmek için onca Müslüman şehir arasından Kahire’yi kendisine platform seçmesi arasında dağlar kadar fark bulunmaktadır.
Ancak geçtiğimiz hafta Cidde’de gerçekleştirilen görüşmeler büyük ihtimal Sisi’nin kendisi tarafından da Mısır için siyasi bir zafer olarak yorumlandı. Mısırlı diktatör Cidde’deki toplantılar sırasında Joe Biden ile ilk kez bizzat görüşme fırsatı yakaladı.
Bu görüşmeden daha önemlisi ise kendisine Biden ve oradaki diğer liderlere 15 dakikalık bir konuşma yapmasına izin verilmesiydi. Burada gözden kaçırılmaması gereken nokta, Suudi makamlarının ABD’nin onayı olmadan asla Sisi’ye söz hakkı tanımayacağıdır.
Sisi kendisine verilen bu 15 dakikayı, Mısır’ın bölgedeki meselelere yönelik vizyonunu temsil eden ve kendisinin “beş başlık” olarak adlandırdığı planları sunmak için kullandı.
Konuşmanın içeriğinin büyük oranda “aşırıcılık” ve “terörizm” üzerine olması açıkçası kimseyi şaşırtmadı zira Sisi başa geldiği günden beridir gücünü pekiştirmek, muhalefeti ortadan kaldırmak ve geniş çaplı insan hakları ihlali programını haklı göstermek için sürekli bu iki kavramı kullanmaktadır.
Sisi konuşmasında devletlerin ulusal bağımsızlığı konusuna da değinerek ülkelerin iç işlerine müdahale edilmesinin tolere edilmemesi gerektiğini söyledi. Kendisinin böyle bir ifadeye başvurması büyük ihtimalle Mısır’ın insan hakları sabıkasının uluslararası toplum tarafından geniş bir şekilde eleştirilmesine bir tepkiydi.
Sisi rejimi geçmişte yaptığı açıklamalarla birçok defa “yalan haber” olarak adlandırdığı insan hakları ihlalleri ile alakalı yapılan çalışmaları kendi iç işlerine bir tür müdahale olarak gördüğünü ifade etti. Sisi’nin konuşmasında bu başlığa değinmesinin bir diğer sebebi de Mısır’ın destek verip koruduğu Suudi liderin Kaşıkçı cinayeti ile alakasına yönelik bir mesaj vermek de olabilir.
Sisi konuşmasında gıda tedariği, enerji, iklim ve su meselelerinde uluslararası iş birliğinin elzem olduğunu da söyledi. Su başlığı, Mısır’ın Nil Nehri üzerindeki kendi hataları nedeniyle çıkan ve hala devam etmekte olan su krizine yönelik açık bir mesajdı.
Kriz üstüne kriz
Tüm bunlar göstermektedir ki Amerikan hükümeti Mısır’a hala stratejik bir ortak ve önemli bir müttefik olarak değer vermektedir.
Biden’ın göreve geldiği geçtiğimizin yılın ocak ayından itibaren söyledikleri ve yaptıkları da bunu kanıtlamaktadır. Bu ayın başlarında yayımlanan makalesinde Biden ‘anti-terör faaliyetleri’ ile İsrail-Filistin çatışmaları hususlarında Mısır’ı özellikle zikretti.
ABD uzun yıllardır Mısır’ı bu her iki konuda da önemli bir aktör olarak görmektedir. Biden de bu minvalde yaptığı açıklamalarda anti-terör faaliyetlerine verdiği destek ve İsrail ile Filistin arasında oynadığı arabuluculuk rolü hasebiyle Mısır’ı önemli bir oyuncu olarak gördüğünü birçok defa ifade etti. Biden’ın Sisi’nin değeri hususundaki algılarının gerçeklik dışı oluşu hakkında sayısız anti tez ortaya konulabilir. Fakat mesele bu değildir.
Asıl mesele, en azından Sisi’ye göre Biden’ın kendisine söylemler, askeri yardımlar, silah satışları ve diplomatik olarak dışlamama jestleri ile dolaylı yoldan destek veriyor olmasının açık bir siyasi zaferi temsil etmesidir.
Ancak büyük resme bakıldığında Sisi’nin elde ettiği bu siyasi zafer göreceli olarak küçüktür zira Mısırlı diktatör içeride birçok krizle boğuşmaktadır. Mısır Başkanının adı göreve geldiği günden beridir ordunun ekonomi üzerinde neredeyse mutlak otorite sahibi olması, geniş çaplı yozlaşma ve saçma mali karar alma politikaları ile anılmaktadır.
Mısır halkına milyarlarca dolara mal olan yeni idari başkent projesi ile Sisi’nin vaat ettiği gelir seviyesinin yanına dahi yaklaşamayan Süveyş Kanalını genişletme projesi devletin kötü ekonomik planlama hususunda ortaya koyduğu en açık emsaller oldu.
Bir yandan Sisi’nin saçma projelere fon yağdırması bir yandan da Mısır para biriminin değer kaybetmesi ve yüksek enflasyon ülke ekonomisini mahvetti. Birçok uzman Mısır ekonomisinin yıkılmanın eşiğinde olduğuna dair uyarılarda bulunmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde kamera karşısına geçerek Mısır halkına daha az imkân ile hayatta kalmalarını söyleyen Sisi, İslam peygamberi ve sahabelerinin açlıktan yaprak yediğinden dem vurunca büyük tepki görmüştü. Sisi’nin ‘Büyük Etiyopya Rönesansı Barajı’ hususunda gösterdiği pasiflik nedeniyle Nil sularına ulaşımını büyük bir oranda kaybedecek olan Mısır halkının hala tüm şiddeti ile yaşamakta olduğu su krizi de Kahire’deki diktatörün başını ağrıtmaktadır.
Sisi’nin Cidde’ye yapmasına izin verilen konuşması bir açıdan bakıldığında aslında gizli bir yardım çığlığı olarak okunabilir. Bu nedenle kendisinin bir sonraki hamlesi belki de arkadaşı Biden’ın kapısını çalarak açıktan açığa daha fazla iyilik istemek olabilir.
Middle East Eye için kaleme alınan bu analiz Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Analizdeki ifadeler Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.