Çin kaynaklı yeni tip koronavirüs (Covid-19) tüm dünyayı etki altına alırken, salgından en çok etkilenen yerlerden biri de cezaevleri.
Salgın yayılırken akla gelen noktalar arasında, ABD'nin "teröre karşı" savaşında insan hakları ihlallerinin sembolü olan Guantanamo Cezaevi de bulunuyor. Şimdiye kadar işkence ve kötü muamelelerle bilinen cezaevinde de koronavirüs korkusu yaşanıyor.
Guantanamo mahkumlarından biri olan Afgan asıllı Esedullah Harun Gül, cezaevindeki endişeyi kaleme aldı. 2007 yılında Afganistan'ın doğusunda bir gece baskınında alıkonulan, El Kaide ve Hizbi İslami ile bağlantılı olduğu iddia edilen ancak 2007 yılından beri resmi bir suçlama yahut yargılama olmaksızın tutulan Esedullah Harun Gül, salgına dair kaygılarını dile getirdi.
Gül'ün kaleme aldığı yazı Mepa News okurları için Türkçeleştirildi.
*
Koronavirüs ile burada, Guantanamo Körfezi'nde karşı karşıya kalmak oldukça kasvetli. Bunu kendimi acındırmak için söylemiyorum, ancak ailemle birlikte bir mülteci kampında olmayı isterdim. Avrupa'daki insanlar her şeye sahipken, Afganistan'da günlük hayatlarını kazanmak için mücadele eden insanlar korunamıyor. Bu sorun bir yana dursun, zaten yeterince problemleri var. Buradaki doktor bana koronavirüsün milyonlarca can alacağını söyledi. Bu can kayıplarının birçoğu, sınırlı sağlık hizmetlerinin olduğu, insanların evlerine yemek getiremediği ve devletin insanlara aylık milyonlarca dolar veremediği Afganistan gibi ülkelerde yaşanacak.
Bu çok sahici bir düşman ve birçok ülke bunu yeterince ciddiye almadı. Amerika'ya gelince, buradaki gardiyanlar (binlerce erkek ve kadın) zamanını burada harcamak yerine başka yerlerde salgına karşı yardım etmeye gittiler.
Virüs Guantanamo'da
Bu artık küresel bir sorun, buradaki ilk askerin pozitif çıkmasıyla beraber, koronavirüs Guantanamo Körfezi'ne de ulaştı. Bunu askerin test edildiği günün akşamına doğru öğrendik, ve kimse bize askerin hücrelere girip çıkan gardiyanlar arasında olup olmadığını da söylemedi. Bizlerin gardiyanlardan uzak durma gibi bir imkanımız olmadığı için burada biraz korku var. Pakistanlı Seyfullah Paraça yetmişli yaşlarda, şimdiye kadar iki defa kalp krizi geçirdi, bu yüzden bilhassa onun için endişeleniyoruz. Zindanlar, virüslerin dış dünyadan kat be kat fazla olduğu yerler olarak bilinir. Gardiyanlara "Artık elinizi sıkmayacağım" şeklinde şakalar yapıyorum. Tabi onlar asla benimle el sıkışmazlar, sadece beni tartaklayarak prangalara ve kelepçelere vururlar.
Geçtiğimiz hafta üç defa doktor tarafından ziyaret edilmeyi reddettim. Bana doktorların enfekte olduğuna dair garanti vermezlerse, en azından bunu reddetme hakkım var. Enfekte olup olmadıklarına dair hiçbir fikrim yok, kendim için de korkmuyorum. Yalnızca bunu bizim bulunduğumuz koğuşa getiren kişi olmak istemiyorum. Kendim için bir tıbbi kontrol talep ederken, Seyfullah'ın idam fermanını imzalayan kişi olmak istemiyorum. Tıbbi kontrolü reddederek bir risk aldığımı biliyorum, ancak en azından (koronavirüs gibi) bu bilmediğim ve kontrol edemeyeceğim bir risk değil.
Bunun hızlıca geçip gideceğini düşünmüyorum. Haberleri izledim ve bunu, dünyada yarım milyondan fazla kişi enfekte olmuşken yazıyorum. Eğer ABD geçen bu yıllara rağmen, beni suçlamadan ve yargılamadan hala zindanda tutma hakkına sahip olduğunu düşünerek beni serbest bırakmayacaksa, en azından ailemi düşünmeliler. Hiçbir suçum olmadığını ben biliyorum, ancak ailem bütün dünyanın gözünde suçsuzdur. Tek isteğim, onlara yardım edebilmek için ailemle beraber olabilmek.
"Aileme yardım edemiyorum"
Eşim kısa bir süre önce ameliyat oldu ve halen iyileşme sürecinde. D Vitamini eksikliğinden muzdarip ve bu virüse karşı insanı savunmasız kılan şeylerden biri. Gıda ve ilaç alıp alamadığını bilmiyorum, bunları ona alabilmeyi dilerdim. Hastanede virüse yakalanabileceği için, buraya çok fazla gitmesini istemiyorum. İnsanlar bu virüsü yayabiliyor.
Kızım Meryem halen okula gidiyor, eğer orada olsaydım ona evde eğitim verebilirdim. Okullar da diğer kurumlar gibi, diğer öğrencilerden uzak durması mümkün değil ve eğer okulda virüs varsa yakalanabilir. Eğer Meryem hastalanırsa polis onu zorla alıp 2 veya 3 haftalığına hastaneye kapatacak. O bir çocuk ve kimsenin onu görmesine de müsade edilmeyecek.
Anne babam 60 yaşından büyükler ve çok fazla hastalıkla uğraştıklarından çok zayıf vaziyetteler. Annem ben tutuklandığım zaman kalp krizi geçirdi. Babam ise şeker hastası. Tüm risk faktörlerine sahipler. Sürekli onlar için endişeleniyorum.
"En azından beni yargılayın"
Bunun hakkında hiçbir şey yapma imkanım olmadan burada, hücremde oturmak çok zor. Hiç farkında olmadan, hiç hazırlanmadan dahi olsa hemen yarın yargılanmayı ne kadar çok isterdim. Sanırım bir suçla suçlanırdım ancak en azından bir kesinlik olurdu. Eğer bir şeyle suçlansaydım, yanlış olsa dahi, en azından ben hatalı bir şekilde suçlanan bir kişi olurdum. Ama ben hiçbir şey yapamadan burada oturup çürürken ailemden biri ölürse nasıl bir karşılık veririm bilemiyorum. Koronavirüsün fiziksek olmaktan ziyade bir mental sıkıntıya yol açtığını düşünüyorum. İnsanlar paniğe kapılıyor, sevdiklerinin öleceğinden endişe ediyorlar.
Kabil'de Amerika'nın Sesi'ne konuşan bir doktoru dinledim. İnsanların koronavirüsten korktuğunu ancak daha çok toplumun çöküntüye uğramasından korktuklarını söylüyordu. İngiltere'de insanların panikle tuvalet kağıdı satın aldığını okudum. aptalca olabilir ama tehlikeli değil. Amerika'da insanlar sokaklara dökülüp daha fazla silah satın aldılar. İnsanlar birbirlerini öldürecek. Geçtiğimiz gün Afgan hükümeti Taliban ile iş birliği arayışındaydı. Umarım orada insanlar, tüm insanlığa karşı böyle bir ortak düşman varken daha da birleşirler. Virüs sınır tanımıyor, herkesi hedefliyor. Ancak ailemin iyi olacağından emin değilim.
Son olarak, ABD Başkanı Trump Eşref Gani'den "Binlerce mahkumun bırakılmasını nasıl istiyorsun, sen bir kişiyi bile bırakmazken?" sorusunu duymaya ihtiyaç duyuyor. Amerikan halkının benim buradan bırakılıp ailemle olmamla herhangi bir sorunu olacağını düşünmüyorum. Devlet olmasa da halk merhamet duyacaktır.