BRICS abartılıyor mu?

Muhammed Nuruzzaman

BRICS grubu bu hafta Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde on beşinci yıllık zirvesini gerçekleştirdi. Forum, grubun jeopolitik ağırlığını artırdığı söylenen ve çokça duyurulan genişlemesi nedeniyle geçmiş zirvelere kıyasla kamuoyunun ve medyanın daha fazla ilgisini çekti. Yirmi iki devlet resmi olarak üyelik başvurusunda bulundu, altısı katılmaya davet edildi ve diğerleri de yükselen ekonomilerden oluşan bu seçkin kulübe üye olmak istediklerini ifade ettiler. Aday ülkeler için BRICS'e resmi üyelik, kalkınma yardımı, teknolojik iş birliği ve Batı'nın potansiyel ya da fiili ekonomik yaptırımlarından kaçınmak ya da bunları en aza indirmek için çok aranan bir hareket alanı gibi imrenilen ürünler için bir fırsat penceresi yaratıyor.

24 Ağustos'ta düzenlenen zirvede altı yeni üye açıklandı: Arjantin, Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri. Bu BRICS tarihinde benzeri görülmemiş bir gelişme. Başlangıçta bir Goldman Sachs ekonomisti tarafından önerilen tanımlayıcı bir ekonomik gruplaşma olan blok, Haziran 2009'da resmen başlatıldı (Güney Afrika Aralık 2010'da gruba katıldı). BRICS'in üyelik genişletme hamlesi, mevcut ve aday ülkeler için muazzam potansiyel faydalar barındırıyor. Çin ve Rusya için daha geniş bir liste, ABD'nin tek taraflı hakimiyetini engellemeye yönelik jeopolitik gündemlerine ağırlık katıyor.

Ancak manşetlerdeki övgülere rağmen BRICS'in Batı egemenliğindeki dünya düzenine karşı güvenilir bir denge unsuru olarak ortaya çıkıp çıkamayacağı konusunda ciddi şüpheler var. Küresel jeopolitik manzarayı dönüştürme başarısının önündeki gerçek zorluklar dışarıdan değil, daha ziyade içeriden kaynaklanıyor. Geniş iç farklılıklar BRICS'in birleşik bir blok olarak çalışma ve çok kutuplu bir dünya düzeni hedefini gerçekleştirme kapasitesini önemli ölçüde zayıflatıyor.

Kağıt üzerinde blok ciddi bir ekonomik güce sahip. Mevcut BRICS, dünya gayri safi yurt için hasılasının (GSYİH) yaklaşık yüzde 32'sini, küresel nüfusun yüzde 41'ini ve uluslararası ticaret işlemlerinin yüzde 16'sını oluşturuyor. Altı yeni üyenin katılımı grubun küresel ekonomik konumunu önemli ölçüde güçlendiriyor: Toplam GSYİH'leri artık dünyanın yüzde 37'sine (satın alma gücü paritesi cinsinden) ve toplam nüfusları dünya nüfusunun yüzde 46'sına ulaşıyor. Petrol ve gaz üreten üç yeni üye -İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri- gruba stratejik bir ağırlık katıyor. Bloğun birleşik fosil yakıt yatakları ve üretimi OPEC etkisi yaratıyor ve üye devletler arasında açık petrol ve gaz işletmeleri olasılığını artırıyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin devasa varlık fonları, BRICS'in 2015 yılında kurulan Yeni Kalkınma Bankası'na (NDB) milyarlarca dolar katabilir.    

Grubun ortak bir BRICS para birimi veya altın destekli bir dijital para birimi şeklinde dolarsızlaştırma yönündeki çabalarını, esas olarak Biden yönetiminin Rusya yaptırımları tetikledi. Ancak dolar bu kadar kolay teslim olmayacaktır. AB'nin aksine BRICS ne bir siyasi entegrasyon projesi ne de üye ülkeler üzerinde yargı yetkisine sahip bir merkez bankasının gözetimi altında bir ekonomik birliktir. Bu bileşenler olmadan, farklı mali politikalara sahip egemen devletler arasında bir para birimi birliği siyasi olarak imkansızdır.

BRICS ve jeopolitik

BRICS, Çin'in fikir babası olduğu bir oluşum. Gruplaşma Pekin'in artan ekonomik, siyasi ve diplomatik gücünü yansıtıyor. BRI (Kuşak ve Yol Girişimi) gibi, Çin'in Batı'ya alternatif bir güç üssü yaratmaya yönelik diğer bir iddialı projesi. Rusya dışında BRICS üyesi tüm ülkeler, gevşek ve belirsiz bir jeopolitik yapı olan "küresel Güney" olarak adlandırılan bölgede yer almaktadır. Üzerinde düşünülmesi gereken ciddi bir soru şudur: Çin'in çıkarları (ya da grubun kolektif çıkarları) küresel Güney'deki yoksul ve gelişmekte olan ülkelerin büyük çoğunluğunun çıkarlarıyla örtüşüyor mu?

Ancak BRICS üyesi ülkeleri birbirine bağlayan ortak bir hedef var: ABD hegemonyasını kırarak ve küresel ekonomide çok kutuplu bir güç yapısı geliştirerek statülerini "kural alıcı"dan "kural koyucu"ya dönüştürme çabası. 2007-2008 küresel mali krizine kadar ABD ve G7 müttefikleri küresel kural koyma gücünü münhasıran kullanıyordu. Mali çöküşün ardından G20 ve BRICS'in yükselişi, Batı'nın kural koyma kapasitesinde bazı gedikler açtı. Asya Altyapı Yatırım Bankası'nın (AIIB) yanı sıra BRICS'in iki kademeli kurumsal yapısı -NDB ve İhtiyati Rezerv Düzenlemesi (CRA)- 2015 yılında oluşturuldu. NDB sürdürülebilir kalkınma projelerini finanse ederken, CRA üye ülkelerin mali krizleri atlatmasına yardımcı olan bir güvenlik ağı. Bununla birlikte bu ilkel finansal mimari; siyasi ideoloji, dış politika ve ekonomik politika uyumsuzluğu sorunları tarafından etkisiz kılınmaktadır.

BRICS, demokrasi ve otokrasinin, serbest piyasa ve devlet kontrolündeki ekonomilerin ve çelişkili dış politika uyumlarının heterojen bir kulübüdür. Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika, büyük ölçüde serbest piyasa ekonomilerine sahip en azından kusurlu demokrasiler olarak nitelendirilebilir. Çin ve Rusya'nın siyasi sistemleri çoğunlukla otokratiktir ve ekonomik sistemleri ne devlet kontrollü ne de piyasa temelli ekonomilerdir, ancak bu ikisinin bir karışımıdır. Üç Orta Doğu otokrasisinin katılımı BRICS'in kısmen demokratik karakterini daha da sulandırmaktadır. Demokrasiler ile diktatörlükleri ve piyasa temelli ekonomiler ile devlet kontrollü ekonomileri birleştiren anlamlı bir uyum yakalamak hala zor bir görev.     

Daha da göze batanı, BRICS üyelerinin birbirleriyle olan anlaşmazlıklarının ABD ile olan anlaşmazlıklardan daha fazla olmasıdır. En önemlisi, Hindistan'ın Çin ile olan uzun şikâyet listesi, sınır provokasyonlarını, Pakistan'a desteğini ve Hint Okyanusu'ndaki artan deniz varlığını içeriyor. Bu farklılıklar Yeni Delhi'yi Washington ile stratejik bir ortaklık kurmaya itmiş durumda.

BRICS üyelerinin farklı ekonomik gelişmişlik düzeyleri, daha yakın bir ekonomik entegrasyonun sağlamlaştırılması için önemli bir engel olmaya devam ediyor. Çin'in devasa ekonomisi diğer tüm BRICS ülkelerinin ekonomilerinin toplamından daha büyük. GSYİH cinsinden ölçüldüğünde Çin'in ekonomik çıktısı Güney Afrika'nın yaklaşık on dört katı, Hindistan, Rusya ve Brezilya ekonomilerinin ise beş ila sekiz katı büyüklüğünde. Çin ekonomisinin zorba yapısı, iki ülke arasındaki ekonomik iş birliğini daha da zorlaştırıyor. Örneğin Hindistan, Pekin'in artan ekonomik gücünün Yeni Delhi'nin Güney Asya ve Hint Okyanusu bölgesindeki konumunu gölgeleyebileceğinden korkarak BRI'ye katılmamayı tercih etti.

BRICS'in diğer küresel forumlarda da dış politikada yakınlaştığını gösteren çok az şey var. Grup, Batı'nın egemen olduğu düzene alternatif yeni bir dünya düzenine dair ortak bir vizyon da ortaya koymuyor. BRICS üyesi devletler, iklim değişikliği ve terörle mücadele gibi bazı konulara özgü iş birlikleri dışında, tutarlı bir grup kimliği için gereken iş birliği konusunda kayda değer bir geçmişe sahip değiller. Dahası, BM Genel Kurulu'nda, Güvenlik Konseyi'nde ve diğer uluslararası organlarda oy verme davranışlarındaki farklılıklar açık.

Önümüzdeki yol

BRICS'in suni bir yapıya dönüşme riski yüksek. Bu riskin üstesinden gelmek için BRICS ülkeleri önce kendi evlerini düzene sokmalıdır. BRICS içi gerilim ve çatışmaları ele almanın bir yolu bulunmalı. Hiçbir ekonomik ya da siyasi gruplaşma sadece mevcut dünya düzeninde reform ya da bu düzene muhalefet sloganlarıyla ayakta kalamaz. BRICS devletleri küresel düzende arzu ettikleri değişiklikleri gerçekleştirmek için sağlam ekonomik bağlar ve stratejik bağlantılar geliştirmedikçe Batı ve Amerikan karşıtı duruşlar zayıflayabilir. BRICS kendi iç eksikliklerini giderir ve daha sık ve daha etkin iş birliği yaparsa yeni üyelerin kabulü daha anlamlı olabilir. Aksi takdirde BRICS, uluslararası forum ormanındaki bir başka çok taraflı gruplaşmadan başka bir şey olmayacaktır.


Muhammed Nuruzzaman tarafından kaleme alınan ve National Interest'te yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.