Seçim sonrası yaptığı sosyal medya paylaşımlarında net bir şekilde sonucu “başarısızlık” olarak tanımlayan ve Kılıçdaroğlu’nun partinin önünü açması gerektiğini söyleyen eski CHP'li Milletvekili Akif Hamzaçebi, "Kurultayda Parti Meclisi ve sonrasında MYK değişikliğine gidilecek olması, tüzük değişikliği gibi hususlar da temeldeki sorunu çözmez. Bu adımlarla parti bir santim ileri gitmez." dedi.
CHP'li Hamzaçebi, CHP için “Üçüncü yol” tarifinde bulunurken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun görevine devam etmesi gerektiğini savundu.
Duvar'dan Ceren Bayar'a konuşan Hamzaçebi'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Başta CHP’yi ilgilendiren pek çok tartışmayı beraberinde getiren seçim sonuçlarını nasıl okuyorsunuz?
Genel Merkez, sonucu başarısızlık olarak görmüyor. Kılıçdaroğlu’nun aldığı yüzde 48’lik oy için “Fena değil, hatta iyi, cumhurbaşkanlığını kıl payı kaçırdık” deniliyor. Bir kere bu tamamen yanlış. Sayın Erdoğan bugüne kadar üç cumhurbaşkanlığı seçimine girdi, üçünde de yüzde 52 oyla Cumhurbaşkanı seçildi. Muhalefet adaylarının her üç seçimde aldığı oyların toplamı da her üç seçimde yüzde 48 oldu.
Durumu daha çarpıcı kılan ise AK Parti’nin oyu düşerken Erdoğan’ın oyunun azalmaması. CHP’nin oy oranı ise 2011’den 2023’e pek değişmemiş, yüzde 25 civarında kalmış. Son seçimlerde 4 siyasi parti CHP listelerinden seçime girmiş olmasına rağmen Sayın Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olarak girdiği ilk seçim olan 2011 seviyesinin 0,5 puan altında oy almışız.
"CHP, oylarını yüzde 25'ten yukarı çıkarmalı"
Durum böyle olduğu halde seçim sonucunu başarı olarak değerlendirmek Erdoğan iktidarını tahkim etmekten başka bir şey değildir. Ana muhalefet partisi için başarının tek bir ölçüsü vardır; iktidar olmak. CHP’yi sıkışıp kaldığı yüzde 25’lik banttan yukarı çekemediğimiz sürece bugün Kılıçdaroğlu, yarın Ahmet, Mehmet; CHP Genel Başkanı kim olursa olsun adaylar Cumhurbaşkanlığı seçimlerini hep kaybedecektir. CHP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanabilmesi için oy oranının yüzde 30 seviyesinin üzerine çıkarılması şarttır.
"Değişim hareketiyle ilgili açıklama"
Şimdi Türkiye'yi bu açmazdan kurtarmak, CHP'yi kadro partisi değil, Cumhuriyetimizin temel değerlerini referans alan kitle partisi yapmak; kimlik ve her türlü değerler üzerinden yaratılan kutuplaşmayı sona erdirmek; özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve dayanışma gibi evrensel değerlere yaslanarak iktidara taşımak için yola çıkmanın zamanı geldi. Bu büyük hedefe değişim, yenilenme gibi laflarla ulaşılmaz. Bunlar zaman kaybıdır. Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "İdare-i maslahatçılar esaslı devrim yapamazlar."
"MYK, tüzük değişikliği partiyi bir adım ileri götürmez"
Bu durumda değişim ve yenilenme gibi kavramları yetersiz, karşılıksız mı buluyorsunuz?
Evet. Değişim kavramını yüzeysel bulduğumu ifade etmek isterim. Yenilenme de bana bir şey ifade etmiyor. MYK ve danışman değişiklikleri derde deva değildir. Kurultayda Parti Meclisi ve sonrasında MYK değişikliğine gidilecek olması, tüzük değişikliği gibi hususlar da temeldeki sorunu çözmez. Bu adımlarla parti bir santim ileri gitmez. Seçmen de bu adımları asla ve asla yeterli görmeyecektir.
'Üçüncü yol' açıklaması
Türkiye’de 21 yıllık AK Parti iktidarından sonra bir AK Parti eliti ve buna eklemlenmiş kadrolar oluştu. Bu çerçevede Türkiye’de CHP açısından politik sınırlar, geleneksel sosyal sınıflar arasında değil, AK Parti iktidarlarının kazananları ve kaybedenleri arasında çizilmek zorundadır. Üçüncü Yol, CHP’yi klasik orta sınıfın değil, sadece emek kesiminin değil AK Parti iktidarları döneminde kaybeden tüm kesimlerin, yani neoliberal politikaların kaybettirdiklerinin partisi yapma iddiasındadır.
"Altı ok'taki milliyetçilik toplumsal karşılık bulacak, Kürtleri de rahatsız etmeyecekti"
Kılıçdaroğlu'nun kampanyasının tonu ikinci tura giden son 15 günde de bir hayli değişti, sertleşti. Bu dönüşümü nasıl değerlendirirsiniz?
Mutfak dekorlu, "sana söz" diye başlayan bahar temalı, "Bay Kemal’in Tahtası" gibi proje içerikli videolar son dönemeçte çöpe atılarak milliyetçilik hatırlandı. "Halkım" yerine "milletim" denilmeye başlanmışsa da bu defa genel başkan radikal bir çizgiye savruldu ancak bu da çare olmadı.
Oysa Erdoğan'ın baskıcı, otoriter, kutuplaştırıcı, dışlayıcı milliyetçilik anlayışına karşı; son haftada sığınılan sığınmacı karşıtlığında somutlaşan dışlayıcı, radikal milliyetçilik yerine, "Altı Ok"taki milliyetçilik başlangıçtan itibaren bir siyasal içeriğe kavuşturulabilirdi. Kapsayıcı, dayanışmacı, çoğulcu, özgürlükçü, ortak geleceği inşa eden, Türkiye'nin milli bütünlüğünü önceleyen, teröre karşı ve dış politikada tutarlı bir siyasal içerik. Böyle bir politika, CHP'nin ekonomik ve sosyal programlarıyla birlikte, yoksullaştığı halde AK Parti'den kopamayan veya koptuğu halde CHP'ye gelmeyen kesimlerde büyük karşılık bulacaktı. 'Üçüncü Yol'un önerdiği bu politika Kürtleri de rahatsız etmeyecek, onlarda da karşılık bulacaktı. Böyle bir politika değişikliği CHP'yi çok yukarılara taşıyacaktır.
"Orta sınıf siyaseti ile kent yoksullarını kazanamayız"
Üçüncü Yol tarifinizin başka ne gibi farklı politika önerileri var?
Türkiye'de seçimlerin sonucunun belirlenmesinde kent yoksulları dediğimiz kitle büyük bir role sahip. Köylü ve esnaf kesiminin siyasi tercihlerini değiştirmek kolay değildir. Ama kent yoksulları için aynı şeyi diyemem. AK Parti, 21 yıllık iktidarı boyunca kentin artan rantının bir kısmını imar ve gecekondu afları ile bu kesime aktararak mutlu etmesini bildi. Türkiye'de demokrasiyi bütün kurumlarıyla taşıyacak büyüklükte bir orta sınıfın olmaması bu kesimin önemini artırıyor. Bu kitlenin siyasi tercihlerini ekonomik vaatlerle değiştirmenin imkanı yok. Orta sınıf siyaseti ile bu kitleyi kazanamayız. Başta biraz önce söylediğim dış politika alanlarındaki politika değişiklikleri ve terör örgütleriyle mücadelenin kararlı bir şekilde devam edeceği vurgusu ve izlenecek politikalar bu kesimlerin siyasi tercihlerinde değişikliklere yol açacaktır. Elbette ki kent yoksullarının güvenceli işlerde istihdamı, artan milli gelirden yeterli payı almaları sürekli bir politika olarak uygulanacaktır. Refah artışı orta ve uzun vadede bu kitlenin siyasi tercihini kendiliğinden değiştirecektir.
"Kılıçdaroğlu partinin önünü açmalı"
"Sayın Kılıçdaroğlu'na düşen görev partinin önünü açmasıdır" ifadesini kullandığınız bir paylaşımınız var. Kılıçdaroğlu ne yapmalı partinin önünü açmak için?
Kurultayda aday olmadığını açıklaması bunun bir yoludur. İl ve ilçe kongrelerine genel merkezin ve belediyelerin müdahale etmemesi bunun diğer yoludur. Örgütün özgürce seçtiği delegelerle kurultayda adil bir yarış yapılır. Partide genel başkan değişimini Sayın Kılıçdaroğlu'na rağmen yapmak en son tercih edeceğim şeydir. Bunu kırmadan, dökmeden yapmak lazım. Partide ilerisi için ne yapacaksak bunu Kılıçdaroğlu'na rağmen değil Kılıçdaroğlu ile planlamalıyız.
"İmamoğlu görevine devam etmeli"
CHP Genel Başkan adaylığı için adı en çok geçen isim Ekrem İmamoğlu. Ancak yaklaşan, zorlu bir yerel seçim var. Sizce İmamoğlu ne yapmalı?
Sayın İmamoğlu başarılı bir büyükşehir belediye başkanımızdır. Doğru olan bu görevine devam etmesidir. Bu aşamada genel başkan adaylığı siyasette onu yıpratır. Doğru bulmam.
Devam eden tüm tartışmaları düşündüğümüzde "CHP kongresine giderken taraflar netleşiyor ya da en azından pozisyon alınıyor" yorumunu yapmak yanlış olmaz sanırım. Siz kıdemli bir partili olarak kendinizi nerede tarif ediyorsunuz?
Ben partimden yanayım. Değişim, yenilenme gibi laflarla zaman kaybedilmemelidir. Cumhuriyet Halk Partisi örgütü sağduyu sahibidir, öngörülüdür. Onların da farklı düşündüğünü sanmıyorum. Üçüncü Yol dediğim şey bu sessiz çoğunluğun sesidir.