Afrika'nın birbirinden farklı birçok noktasında yeni ve etkin merkezler edinen cihat yanlısı gruplar, yeni ülkelerde de organize olmaya başlıyor.
Uzmanlara göre Doğu Afrika'da cihat yanlısı grupların organize olmaya başladığı ülkelerden birisi de Mozambik. Peter Fabricius'un konuya dair Institute for Strategic Studies için yazdığı analiz Mepa News okurları için tercüme edildi.
*
Mozambik'in en kuzeyindeki Cabo Delgado bölgesinde zuhur eden ve İslamcı bir kimliği olduğu açık olan milis hareket, Macomia civarındaki Nagulue köyüne geçtiğimiz Çarşamba günü gerçekleştirdiği saldırıya kadar geçen süreçte son zamanlarda sessizdi. Söz konusu saldırıda birçok kaynağa göre, köyün liderinin başı kesildi, çok sayıda köylü yaralandı ve 18 ev kullanılamaz hale geldi. Bu saldırı Maputo'nun bu krizi kontrol altında tutamadığının acı bir hatırlatıcısı oldu.
Bağımsız bir güvenlik araştırmacısı olan Johann Smith Eş Şebab'ın yahut Ensar el Sünne'nin yahut Ehli Sünnet vel Cemaat'in (kimse grubu nasıl adlandıracağından emin değil) yeniden toplanmaya başladığını ve yakında yeni saldırıların olabileceği hususunda uyarıda bulundu. Smith şu ana kadar sadece yerel güvenlik güçleri ve halkı hedef alan grubun ilk kez yabancılara saldırma olasılığının arttığını düşünüyor.
"Sorun daha da büyüyecek"
Araştırmacı aynı zamanda aralarındaki kök sebeplere çözüm üretilmesinin de bulunduğu bazı hususlarda meseleye kapsamlı bir şekilde mukabele etmeyi başaramayan Mozambik hükümetinin özel bir güvenlik firmasına sorumluluk verme sürecinde sona yaklaştığını ve bu gelişmenin sorunu daha da büyüteceğini de söyledi.
Bir kaynaktan alınan bilgilere göre, ABD merkezli sicili bozuk Blackwater şirketinin kurucusu Erik Prince'in sahibi olduğu L6G isimli özel güvenlik şirketi Eş Şebab'ı 3 ay içinde dümdüz edeceğine dair garanti verdi. Bunun karşılığında ise 2023'ten sonra hayata geçmesi planlanan büyük petrol ve doğalgaz rezervleri üzerinde kurulacak tesislerden elde edilecek gelirlerin hatrı sayılır bir kısmı istenildi. Kaynaktan gelen bir diğer bilgiye göre ise, ismi en az Blackwater kadar tartışmalı olan Rus özel güvenlik şirketi Wagner L6G'ye karşı ihaleye girdi.
Doğası anlaşılamayan tehdit
Bütün bunlar, henüz doğası tam olarak anlaşılamamış bir tehdidin geçmişine karşı yapılmakta. Bu tehdit, 40 silahlı adamın Cabo Delgado’daki Mocimboa da Praia şehrine 5 Ekim 2017 tarihinde saldırıp, üç polis karakolunu basması, baskın esnasında iki polisi öldürmesi ve ardından da bütün silahları çalması ile ilk defa ortaya çıkmıştı. Saldırıda 14 fail de öldürülmüştü.
Bazılarının “Ehli Sünnet vel Cemaat” diye isimlendirdiği örgüt, Silahlı Çatışma Lokasyon ve Olay Veri Projesi (ACLED) verilerine göre bugüne kadar 49 defa saldırı düzenledi. Çeşitli kaynaklara göre, yarısından fazlası sivil olmak üzere 200 kişiden fazla kişi bu olaylarda öldü. Ayrıca evlere ve ekinlere büyük zarar verildi. İlk başta güvenlik güçlerini hedef alarak işe başlayan aşırıcı militanlar daha sonra sivilleri de öldürmeye başladı. Çok sayıda insan kafası kesilerek infaz edildi.
Terörizm Araştırma ve Analiz Konsorsiyumu çalışanı Jasmine Opperman’a göre ise toplam saldırısı sayısı 47 ve bilanço da 173 ölü. Ancak kendisi bu hareketin hakkında yeterli istihbarat toplanamadığının altını çizerek saldırı sayısının 50’nin üstünde olabileceğini de ekliyor. Opperman ayrıca Cabo Delgado’daki saldırıların “İslami militan hareketi” olarak tanımlanması hususunda, saldırıları üstlenme açıklaması olmaması ve saldırıların propaganda malzemesi olarak kullanılmamış olması hasebiyle daha dikkatli olunması gerektiğini de vurguluyor:
“Aşırıcı dini teviller, organize suç şebekelerinin çok derinlere uzanan köklerinin bulunduğu ve sosyo-ekonomik sorunların kol gezdiği bir çevrede, sadece faktörlerden bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.”
Opperman gibi daha ihtiyatlı yaklaşımlara rağmen, alanında uzman isimler olan Smith, Mozambikli araştırmacı Şeyh Saide Habibe, Salvador Forquilha, Joao Pereira ve Uluslararası Organize Suça Karşı Küresel İnsiyatif’te neşriyat yapan Simone Haysom gibi isimler arasında durumun İslami bir milis hareket olduğuna dair bir fikir birliği söz konusu.
Hatta Mozambik hükümeti dahi meseleyi daha ciddiye almaya başlamış olabilir. Ülkenin Başkanı Filipe Nyusi, Ekim ayında katıldığı Birleşmiş Millerler Genel Meclisi toplantısında, Mozambik vatandaşı olmayanların da hedef alındığı, “küresel karaktere halel getiren” bu “suçlularla” savaşılması için Mozambik’in uluslararası yardımlaşmaya güvendiğini ifade etti. Bu konuşma tarzı birçok kişi tarafından “durumun alelade bir suçtan ibaret olmadığının” ima edilmesi olarak algılandı.
Yerel yönetimler endişeli
Geçtiğimiz hafta Güney Afrika’nın uluslararası ilişkiler bakanı Lindiwe Sisulu dolaylı bir şekilde Nyusi’nin mesele hakkında endişeli olduğunu teyit etti. Bir basın toplantısı esnasında kendisine Cabo Delgado’da meydana gelen şiddet olayları hakkında Pretorya yönetiminin yaklaşımının ne olduğu sorulduğunda bakan şu ifadeleri kullandı: "Mozambik Başkanının bölgede aşırıcı bir hareketlilik olma ihtimali üzerinde durduğunu duyduğumuzda bizler Güney Afrika yönetimi olarak oldukça endişelendik."
Geçtiğimiz günlerde Durban şehrinde düzenlenen “Hint Okyanusuna kıyısı olan ülkeler birliği” organizasyonunda konuşan Sisulu şöyle konuşmuştu: “Tarafımızdan tespit edilen problemlerden bir tanesi de Hint Okyanusunun yatırım, mal ve gelişme gibi husularda büyük bir potansiyeli olmasına rağmen, aynı zamanda başka ülkelerde cereyan eden ve bizim güneydeki geleneklerimizle ters düşen bazı hareketliliklerin kolay bir şekilde buralara sıçraması için de muazzam bir tehdit oluşturmasıdır.”
"Somali ile bağlantılı olabilir"
Bu sözler, ALPS Resilience’da yazan David Bax gibi Mozambik’teki İslami militan hareketinin Tanzanya, Kenya ve Somali ile bağı olduğu hususunda fikir öne süren bazı araştırmacılarla Güney Afrika yönetiminin paralel düşündüğünü ima etmekte.
Birkaç araştırması Mozambik’teki hareketin, sadece yerel halkın ağzına daha kolay geldiği için böyle adlandırılmasından yola çıkarak Somali merkezli Eş Şebab’ın bir parçası olduğuna inanırken Habibe, Forquilha ve Pereira gibi bazı isimler ise bu bağlantının Mozambikli gönüllülerin başka ülkelerde eğitilmesi dahil birçok noktada tespit edilebileceğini savunmakta.
"Bir sonraki hedef yabancılar"
Cabo Delgoda bölgesindeki geniş petrol ve doğalgaz kaynaklarını faydalanmak üzere birçok ülkeden bölgeye geçiş yapanların sayısının her geçen artmasına rağmen yabancılara karşı bugüne kadar herhangi bir saldırı yapılmamış olması nedeniyle bazı araştırmacılar bu hareketin İslami bir milis hareketi olduğu hükmünü vermekten şüphe etmekte. Diğer bütün yerlerdeki İslamcı hareketlerin batı karşıtı ideolojisi göz önüne alındığında gerçekten de eğer bu hareket denildiği gibi İslami bir kökene sahip olsaydı yabancıların da geniş şekilde hedef alınması gerekirdi. Sahadaki durumu en iyi bilen araştırmacılardan birisi olan Smith, hareketin bir sonraki safhasının tam olarak bu olacağı konusunda uyarılarda bulundu.
Haliyle, ideolojik ve suç kaynaklı şiddet arasındaki bulanık sınırların bütün araştırmacılar için bir anlam ifade ettiğini söyleyemeyiz. Hatta durum bunun tam tersi. Uluslararası Organize Suça Karşı Küresel İnsiyatif’te yayımlanan son raporunda Haysom, Cabo Delgado üzerinden işleyen geniş ölçekli eroin, kütük, vahşi hayvan ve yakut kaçakçılığının şahsi olarak İslami bir hareket olarak tanımladığı Mozambik’teki oluşumu beslediğini iddia etti. Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü bünyesindeki ENACT organize suç projesi kapsamında Haysom ve arkadaşları Afrika’nın doğusu boyunca uzanan “Eroin Kıyısı” üzerindeki kaçakçılık güzergahlarının bir haritasını oluşturdu.
Haysom’ın araştırmalarına göre militanların hareketleri için gerekli mali kaynağı bu tür illegal işlerden elde ettiği iddia edildi. Haysom daha da çarpıcı bir iddiada bulunarak Frelima hükümetinin de söz konusu kaçakçılık işiyle bağlantılı olduğu için bu durumu durdurmak istemeyeceğini yazdı. Devletin bu derece yozlaşmış olması da, ülkenin bu ücra noktalardaki yerlerin gelişmesi adına hiçbir şey yapmadığı için militan hareketin bu durumdan faydalandığı anlamına gelmekte.
Haysom çalışmasını şu ifadelerle sonlandırıyor: “Askeri açıdan militanlar hala zayıf olup, şiddet de henüz kontrol altına alınabilecek bir seviyede. Ancak meselenin basiretsiz bir biçimde halledilmeye çalışılması halinde durum kısa süre içinde tüm kuzey Mozambik’in yeni saldırılar düzenlenmek üzere yeni bir üs haline gelmesi ve suç şebekelerinin tüm bölgedeki hedeflerini genişletmeleri işten bile değil.”
Analizde yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve orjinal haliyle aktarılmıştır. Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.