Japonya'nın ana adasının etrafında savaş gemilerinin seyretmesinden haftalar sonra, Çin ve Rus orduları Japon ve Güney Kore hava savunma bölgelerine bombardıman uçakları gönderdi ve Seul yönetimini bu gelişmelere karşılık olarak savaş uçaklarını havalandırmaya zorladı.
Japonya Savunma Bakanı Kishi Nobuo Salı günü Tokyo'da gazetecilerle bir araya gelerek, geçen hafta gerçekleşen ortak devriyelerle ilgili "ciddi endişeyi" dile getirdi. Pekin ve Moskova'nın hamlelerinin "Japonya'yı çevreleyen güvenlik durumunu daha ciddi bir hale getirdiğini" açıkça gösterdiğini söyledi.
Nobuo’nun bu konuşması esnasında, Çinli ve Rus mevkidaşları hava ve deniz tatbikatlarını “büyük olaylar” olarak övdükleri ve savunma bağlarını daha da derinleştirmek için yeni bir anlaşma imzaladıkları sanal bir görüşme yapıyorlardı.
Rusya Savunma Bakanı Sergei Shoigu ve Çinli mevkidaşı Wei Fenghe tarafından imzalanan yol haritası, Ağustos ayında Çin'in Ningxia'sındaki büyük ölçekli savaş tatbikatları da dahil olmak üzere askeri işbirliğinde benzeri görülmemiş bir büyüme görülen bir yılı geride bıraktı. Bu anlaşma kapsamında Rus ordusu rutin bir Çin tatbikatına katılan ilk yabancı kuvvet olmanın yanı sıra ortaklaşa askeri helikopterler, füze saldırısı uyarı sistemleri ve hatta ay üzerinde bir araştırma istasyonu geliştirmeye yönelik aksiyonların alınması da yer alıyordu.
"İki ülkenin ilişkileri en iyi durumunda"
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) Rusya ve Avrasya Kıdemli Üyesi Nigel Gould-Davies mevcut durumla ilgili şu açıklamayı yaptı: "İki ülkenin en azından 1950'lerin ortalarından beri sahip olduğu en güçlü, en yakın ve en iyi ilişki bu. Muhtemelen tarihteki en iyi ilişki durumundayız.”
Gould-Davies, Çin-Rusya ilişkilerinin tarihsel olarak, 1960'larda Pekin ve Moskova'yı nükleer savaşın eşiğine getirdiği ifade edilen bir sınır çatışması da dahil olmak üzere, karşılıklı ihtiyatla şekillendiğini belirterek, mevcut durumun "olağanüstü" olduğunu belirtiyor. Rusya'nın 2014'te Kırım'ı ilhak etmesi üzerine Batı'nın yaptırımlarının ardından hızlanan ilişkileri, "gerçekten son 10 yıl içinde çok hızlı bir şekilde gelişti" sözleri ile tarif ediyor.
Diplomatik ve ekonomik bağlar
İkilinin yakınlaşması sadece savunmada değil, diplomatik ve ekonomik alanlarda da gerçekleşti.
Dış politikada Pekin ve Moskova; İran, Suriye ve Venezuela konularında da benzer yaklaşımları paylaşıyor ve yakın zamanda Birleşmiş Milletler'e yönelik Kuzey Kore'ye uygulanan yaptırımların kaldırması yönündeki baskılarını yeniden ön plana çıkarıyor.
2013'ten bu yana 30'dan fazla kez bir araya gelen Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile Rusya lideri Vladimir Putin kişisel bir yakınlık da kurmuş durumdalar. Hatta Çin liderinin Putin'i “en iyi arkadaşı” olarak nitelendirdiğine de şahit olduk.
Çin için Rusya, silahlarının en büyük tedarikçisi ve petrol ithalatının en büyük ikinci kaynağı. Ve Rusya için Çin, en büyük ticaret ortağı ve kutup dairesindeki Yamal likit doğal gaz (LNG) tesisi ve 55 milyar dolarlık bütçesi ile, Rus tarihinin en büyük doğalgaz projesi olan "Sibirya'nın Gücü" boru hattı da dahil olmak üzere enerji projelerinde önemli yatırımcısı.
IISS'den Gould-Davies, tüm bunların arkasındaki ana itici gücün Çin ve Rusya'nın liberal demokratik değerlere düşmanlığı olduğunu düşünüyor.
Gould-Davies El Cezire'ye verdiği demeçte, "Her iki ülke de liberal Batı değerlerinin kendi ülkelerindeki etkisine direnme konusunda güçlü bir ortak çıkarı paylaşan anti-demokratik rejimler tarafından yönetiliyor" dedi. “Ayrıca, kendi sınırlarının ötesinde, liberal değerleri bünyesinde barındıran devletleri ve ittifakları baltalamak konusunda güçlü bir ortak çıkarları var. Dolayısıyla, esas ortak çıkarları ideolojiktir - demokratik ve liberal Batı'nın altını oymaya çalışmaktalar."
Kendi kendini doğrulayan kehanet
Amerikan istihbarat değerlendirmeleri Çin, Rusya ve onların ittifakını ABD ve NATO'ya yönelik en büyük güvenlik tehditleri olarak nitelerken, söz konusu bağların derinleşmesi tüm Batı dünyasını ciddi şekilde endişelendirmekte. Bu kapsamda Sovyetlere karşı bir birliktelik olarak doğan NATO da odağını her iki ülkeye de karşı alınacak önlemler olacak şekilde genişletmeyi planlamakta.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Londra merkezli Financial Times'a geçen ay verdiği röportajda, Çin ve Rusya'yı iki ayrı tehdit olarak görmediğini açıkladı.
“Çin ve Rusya yakın iş birliği içinde çalışıyor. Bu fikirler Çin, Rusya, Asya-Pasifik veya Avrupa arasında çok fazla ayrım yapıyor. Halbuki bu bölgeler büyük bir güvenlik çerçevesini teşkil etmekte ve hepsini birlikte ele almamız gerekiyor."
Ancak bazıları bu değerlendirmenin çok basit ve yetersiz olduğunu dolayısıyla “ağır hatalara” yol açabileceğini söylüyor.
Geçen ay Avustralyalı eski bir diplomat ve bağımsız bir uluslararası ilişkiler analisti olan Bobo Lo, ABD merkezli Küresel Güvenlik Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen sanal bir konuşmada "Batı'ya karşı büyük bir komplo yok. Bu, klasik bir büyük güç ilişkisidir, yani paylaşılan değerlerden ziyade ortak çıkarlar tarafından yönlendirilir" şeklinde görüş beyan etti.
Lo, Çin ve Rusya'nın birbirlerini destekleyerek, "kendi rejimlerinin meşruiyetini ve istikrarını" güçlendirmek de dahil olmak üzere "kritik kazanımlar" elde ettiğini söyledi. Savunma işbirliği, Moskova'nın dünya sahnesinde Rus etkisini yansıtmasına izin verirken, Pekin Rusya'nın ileri askeri teknolojisine ve operasyonel deneyimine erişim sağlayabilir.
Lo’ya göre söz konusu ilişki ayrıca Moskova'nın Kırım'ın ilhakının ardından uygulanan yaptırımların ardından Rusya'daki Batılı şirketlerin geri çekilmesinin bıraktığı teknolojik boşluğu doldurmasına da izin veriyor. Çin'in teknolojiye yaptığı yatırım, Rusya'nın Arktik LNG projelerinin gerçekleştirilmesi için kesinlikle kritik öneme sahip.
Carnegie Moskova Merkezi'nden Alexander Gabuev de aynı fikirde.
Gabuev Rusya ve Çin arasındaki bağların "Batı'nın kontrolünün ötesinde temel faktörler tarafından yönlendirildiğini" savunuyor. Gabuev, Mart ayında yaptığı bir konuşmada şunları ifade etti:
“İki ülkenin de 4,300 kilometrelik bir sınırı paylaştığına dikkat çekiyor. 1969'daki sınır çatışmaları nedeniyle düşman olmanın ne kadar tehlikeli ve pahalı olduğunu da biliyorlar.”
Gabuev geçen ay Twitter'da yaptığı açıklamada, NATO'nun Çin ve Rusya'nın kendileri için ortak bir tehdit teşkil ettiğini iddia etmesinin, "Çin-Rusya iş birliğinin mevcut seviyesini ve ayrıntılarının abartıldığının bir göstergesi” olduğunu ifade etti.
“Her iki ülke de stratejik özerklikleri konusunda son derece kararlılar. Batı, esasen tam bir birliktelik teşkil etmeyen Çin ve Rusya’yı böyle bir itham ile hedefe oturtarak mevcut olmayan bir ittifaka bizzat sebep olmak ve adı geçen ikiliye yönelik daha fazla ABD baskısına yol açmak gibi bir riske giriyor.
'İkiyüzlü saldırgan'
Bazıları için ABD baskısı başlangıç noktasıdır.
Çin'in devlet yayın kuruluşu CGTN için yorumcu olarak çalışan Pekin merkezli bir siyasi analist olan Einar Tangen, “Hem Çin hem de Rusya, ABD'nin hegemonyasını sürdürmek için onları küçültmeye niyetli ikiyüzlü bir saldırgan olduğunu düşünüyor” diyor.
ABD'nin bu konudaki eylemlerinin, “iki ülkeyi en büyük ulusal güvenlik tehditleri olarak damgalamayı, insan hakları ihlalleri iddialarına yönelik yaptırımları ve ayrıca Pekin ve Moskova'nın Rusya-Çin karşıtı ittifaklar olarak gördükleri yapılar şekillendirmeyi” içerdiğini söyledi.
Bunlar, Hindistan, Japonya ve Avustralya'yı içeren gayri resmi bir ABD liderliğindeki ittifak olan Quad'ı da içeriyor. Çin'in "Asya NATO'su" olmakla suçladığı grup, 13 yıl aradan sonra ilk kez geçen yıl deniz tatbikatlarına yeniden başladı. Dört donanma bu yıl tatbikatları Filipin Denizi'nde ve Bengal Körfezi'nde iki aşamada düzenleyerek genişletti.
Sonra Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD arasında AUKUS olarak bilinen yeni kurulan güvenlik ittifakı var. Eylül ayında üçlü anlaşmayı açıklayan ABD ve İngiltere, Avustralya'nın nükleer enerjili denizaltılar alacağını söyledi – analistlere göre böyle bir hareket, Avustralya donanmasının Güney Çin Denizi'nin yanı sıra Tayvan Boğazı'nın tartışmalı sularında devriye gezmesine izin verecek.
Çin, bu ittifakı bölgesel istikrar için "son derece sorumsuz" bir tehdit olarak kınarken, Rusya bunu "uluslararası nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasına büyük bir meydan okuma" olarak nitelendirdi.
Moskova merkezli Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi analisti Danil Bochkov, "Bu tür eylemler, kaçınılmaz olarak Çin'i, düşmanca eylemlere karşılıklı yanıt aramak için Rusya ile daha yakın işbirliği yapmaya teşvik ediyor" dedi.
Bu tepkiler, her ikisi de ABD müttefiki olan Japonya ve Güney Kore civarında son zamanlarda yapılan ortak Çin-Rus tatbikatlarını içeriyor.
Bochkov, yoğunlaşan rekabetin, bir yanda ABD liderliğindeki topluluk, diğer yanda Çin, Rusya ve müttefikleri ile Soğuk Savaş sırasında görülen katı blokların yeniden ortaya çıkmasıyla sonuçlanabileceğini iddia ediyor.
“Bu, üstesinden gelinmesi imkansız görünen jeopolitik bir açmaz yaratıyor” diyor ve ekliyor "en kötü durum senaryosu için tüm güçleri, tehlikeli çok yakın temaslarla aynı anda birbirlerinin 'kırmızı çizgilerini' test ederek güçlerini organize etmeye çalışıyorlar."
Zaheena Rasheed tarafından kaleme alınan ve El Cezire'de yayınlanan bu makale Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Makalede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.