Dağlık Karabağ anlaşması kim için zafer kim için hezimet?

Halid Abdurrahman

Aslen Azerbaycan’a ait olan Dağlık Karabağ bölgesinde Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri ile Ermenistan güçleri arasındaki çatışmalar 27 Eylül’de Ermenistan tarafının kışkırtması sonucu başlamıştı.

Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri şimdiye kadar bölgede yaşanmış çatışmaların aksine bu sefer Ermenistan tarafına oldukça hızlı ve organize şekilde karşılık vermiş, klasik topçu atışlarıyla devam eden süreç Ermenistan tarafının da karşılık vermesiyle konvansiyonel bir savaşa dönüşmeden, yüksek yoğunluklu bir çatışma ortamına evrilmişti.

İlerleyen süreç içerisinde Azerbaycan tarafına Türkiye’nin sağladığı destekle birlikte Dağlık Karabağ’daki çatışma ortamına dahil olan insansız hava araçları, -ki bunların da başında Türkiye’nin ürettiği Bayraktar TB2’ler geliyor- sahadaki çatışma dengelerini oldukça önemli ölçüde değiştirdi. Dağlık Karabağ bölgesinde geçmiş dönem çatışmalarının aksine bu sefer silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) da dahil olduğu bir çatışma süreci başlamış ve bu süreç saha dengelerini kökünden değiştirmişti.

Çatışmalar devam ettikçe Azerbaycan Savunma Bakanlığı’nın servis ettiği görüntüler, Ermenistan tarafının insansız hava araçları karşısında uğradığı astronomik boyutlu zayiatı da gözler önüne seriyordu. Her ne kadar Ermenistan Savunma Bakanlığı da Dağlık Karabağ bölgesinde Azerbaycan ordu güçleriyle yaşanan çatışmalara dair görüntüler servis ediyor olsa da, bu görüntüler Azerbaycan tarafının yayınladıklarına oranla hem çok daha az hem de bir çatışma sahasına göre oldukça sıradan görüntülerdi.

Dağlık Karabağ’da yaşanan çatışmalar, farklı bir boyutuyla da Azerbaycan ile İsrail arasındaki askeri işbirliğini de daha fazla görünür hale getirmiştir. Nitekim çatışmaların devam ettiği esnada Azerbaycan’dan kalkan askeri kargo uçakları İsrail’e birçok sefer gerçekleştirmiş, İsrail menşeli Harop kamikaze İHA’lar buradaki çatışmalara yön veren oldukça etkili bir silah olarak kullanılmıştır.

Zaten Dağlık Karabağ bölgesinde yaşanan çatışmalardan Azerbaycan tarafının galip bir şekilde çıkabilmesinin başlıca nedenlerinden biri de insansız hava araçlarını sahada oldukça etkili bir şekilde kullanabilmiş olmasıydı. İsrail menşeli Harop İHA’lardan ziyade Türk Baykar Savunma firması tarafından üretilen Bayraktar TB2 SİHA’ların da Dağlık Karabağ’daki çatışmalarda etkin bir şekilde kullanılmış olması, çatışmaların Azerbaycan lehine sonuç vermesinin en önemli nedenleri arasında gösterilebilir. Burada Bayraktar TB2’lerin etkin bir şekilde kullanılmış olmasının altını çizmek gerekiyor. Çünkü, her ne kadar Azerbaycan ordusuna Bayraktar TB2’lerden satılmış olsa da Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri personelinin kısa bir süre içerisinde SİHA’ları bu kadar etkin bir şekilde kullanabilecek potansiyele sahip olması pek mümkün değil. Tam da bu noktada Türkiye’nin askeri desteğinin devreye girdiğini düşünebiliriz.

27 Eylül’de başlayan Dağlık Karabağ çatışmalarına insansız hava araçlarının dahil olmadığını düşündüğümüzde, gerek Azerbaycan gerekse Ermenistan tarafının İkinci Dünya Savaşı teknolojisinden pek de farklı olmayan araçlarla çatıştıklarını görebiliriz. Bu araçlar ise çatışma sahalarının en klasik bileşenlerinden topçu bataryaları, tanklar ve taktiksel küçük ve kısa ölçekli piyade taarruzları.

Dağlık Karabağ anlaşması

Türkiye’nin askeri desteği, karşılıklı olarak yabancı askerlerin cephe hattında savaştırıldığı iddiaları, bolca Bayraktar TB2 saldırı görüntüleri, sürdürülemeyen üç ateşkes anlaşması ve 44 günlük çatışmalardan sonra, Moskova yeniden devreye girerek, 9 Kasım tarihinde Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’daki çatışmalara son veren nihayi anlaşmayı imzaladığını duyurdu.

Ermenistan tarafı bariz bir yenilgiyle anlaşmayı imzalarken Başbakan Nikol Paşinyan tüm sorumluluğu üstüne alacaktı. Ermenistan Başbakanı Paşinyan anlaşmadan sonra yaptığı açıklamalardan birinde, askeri kaynakların tükenmesi nedeniyle çatışmalara son verme kararını savunacaktı. Aslına bakılırsa Paşinyan’ın bu konuda ne kadar haklı olduğu, bölgeden aktarılan çatışma görüntülerinden de az veya çok belli oluyordu.

Anlaşmanın en önemli maddeleri arasında şüphesiz, Ermenistan’ın işgal ettiği Dağlık Karabağ topraklarından çekilmeyi taahhüt etmiş olması dikkat çekse de, ‘Barış Gücü’ olarak lanse edilen Rus askerlerinin Dağlık Karabağ’da konuşlanması ve her ne kadar Azerbaycan’ın bir parçası olsa da bu ülkeye kara bağlantısı bulunmayan Nahçıvan’a açılması planlanan bir koridor yer alıyordu. Bu koridorun güvenliğinin de Rusya tarafından sağlanacak olması anlaşmadaki taahhütler arasındaydı.

Harita üzerinde Azerbaycan-Ermenistan anlaşması

Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan bu anlaşmayla birlikte şu an için Dağlık Karabağ'da çatışan tarafların askeri faaliyetlerini durdurduğu görünüyor. Bununla birlikte anlaşmanın imzalanmasından saatler sonra Rusya'nın Dağlık Karabağ'a yönelik askeri sevkiyatlarının başlaması da dikkat çeken bir detaydı. Rusya anlaşma kapsamında ilk etapta bölgeye 1960 asker, 90 zırhlı ve 380 askeri araçtan oluşan bir askeri birlik konuşlandıracak.

Anlaşmanın taraflar açısından sonuçlarının değerlendirilmesi

Her ne kadar anlaşmada taraf olmasa da Türkiye, Azerbaycan'a sağladığı askeri destekle Kafkaslar üzerinden Orta Asya ile kendisine yeni bir bağlantı kurabilmiş ve ilerleyen dönemde bu etkinliğini aynı ivme ile sürdürdüğü sürece bölgede daha farklı kazanımlar elde etme imkanını artırmıştır. Diğer yandan Dağlık Karabağ bölgesi, Suriye ve Libya'nın ardından Türk SİHA'larının etkinliğini gözler önüne sermiş ve parayla satın alınması mümkün olmayacak boyutta itibar ve tanıtım fırsatı sunmuştur.

Ancak diğer yandan Türkiye'nin son anlaşmada masada olmaması, iktidar kanadının her ne kadar Dağlık Karabağ bölgesinde Türkiye'nin rolüne dair açıklamaları olsa da, Rusya tarafından ısrarla bu bölgede görev yapacak olan askeri güçler arasında Türkiye'nin gösterilmemesi dikkat çekici.

Azerbaycan

Bakü açısından anlaşmaya değinecek olursak, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri, Şuşa'yı Ermenistan'dan geri aldıktan sonra daha yüksek bir motivasyonla topraklarının geri kalanını almaya yönelik askeri hamle yapabilecekken, birden Rusya'nın devreye girmesiyle yeni bir anlaşmayla yüz yüze kaldı. Her halükarda mevcut anlaşmanın Azerbaycan için pek de fena sayılmayacağını eklemek gerekli. Ancak bundan sonraki süreçte Rusya'nın bölgeyi nasıl şekillendirmek isteyeceği de oldukça merak konusu. Nitekim son anlaşma ve Rusya'nın anlaşmadan saatler sonra bölgeye yönelik askeri sevkiyatları başlatması, bunun çok daha önceden planlanmış bir hamle olduğu ihtimalini güçlendiriyor.

Diğer yandan Dağlık Karabağ'da yaşanan çatışmalar ve Azerbaycan ordu güçlerinin saha elde ettiği başarı, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev için de iktidarını daha da güçlendireceği bir propaganda kaynağı haline geldi. Aliyev, çatışmaların devam ettiği süreç içerisinde gerçekleştirdiği ulusa sesleniş konuşmalarıyla zaferini kutlarken, bir yandan da Azerbaycan'daki iktidarını daha da güçlendiriyordu.

Rusya

Dağlık Karabağ bölgesine yönelik askeri sevkiyatlarına halen devam eden Rusya için bu anlaşmanın sonuçlarına değinecek olursak; Rusya son hamlesiyle Kafkaslar'da 'asıl oyun kurucu ve istikrarın mimarı' olduğunu deklare etti. Aslında bu, Putin için büyük bir zafer olarak da nitelendirilebilir. Nitekim Rusya yenilenebilir opsiyonu bulunan 5 yıllık bir süreyle Dağlık Karabağ bölgesine asker konuşlandırmaya başladı. Her ne kadar şu an için "Barış Gücü" olarak nitelendirilseler de bu askeri güçlerin statüsünün gelecek dönemde ne olacağını kestirmek pek mümkün değil. Ve yine her ne kadar bu askerlerin sayısının 2000 civarında olduğu açıklansa da gelecek dönemde Rusya'nın farklı nedenlerle, gerekli görmesi durumunda bu askerleri artırmaya yönelik hamleler yapabileceği de biliniyor.

Rusya açısından anlaşmayı daha önemli diplomatik bir zafer haline getiren en önemli unsur ise Dağlık Karabağ bölgesinin statüsünün ne olacağı konusunun netlik kazanmamış olmasıdır. Anlaşma şartları detaylı bir şekilde incelendiğinde Dağlık Karabağ'ın statüsünün ucu açık bir şekilde bırakıldığı görülebiliyor. Bu da gelecek dönemde Rusya'nın bölge için farklı hamlelere girişebileceğini gösteriyor.

Sonuç olarak mevcut anlaşmanın Rusya için diplomatik bir başarı, Azerbaycan için ise fena sayılmayacak düzeyde askeri bir galibiyet olduğunu ifade etmek gerekli. Fena sayılmayacak diyorum, çünkü Azerbaycan kendi topraklarınının tamamını sahada geri almak gibi bir fırsatı uzun yıllar sonra ilk kez eline geçirmişken, masada Rusya'nın da dahil olduğu bir anlaşmayı imzalama yolunu seçti. Öte yandan Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'da işgal ettiği toprakları gerçekten Azerbaycan'a bırakıp bırakmayacağı, bu topraklardan çekilmemesi durumunda Rusya'nın takınacağı tavır da merak konusu.

Aslen Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ bölgesi için Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan anlaşmanın kimin için zafer, kimin içinse hezimet olduğu sorusunun cevabının ise gelecek dönemde daha da netleşeceğini eklemek gerekli.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.