Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Bunca deneyimimize rağmen halen halk demokrasisini ve demokratik toplumu önemsememek teknik bir eksiklikten öte ideolojik sapmadır. Bunun sorumlusu da en başta parti yönetimidir. Seçim dönemi siyasetinin de zaaflarla dolu olduğunu düşündüğümüzde yönetimimiz ne yazık ki ciddi yetmezliklere düşmüştür. Bence tüm bu süreç için halka bir özür, özeleştiri borçları var." dedi.
"Ben kendimi bu sorumluluğun dışında tutmuyorum. Kendimi sorumlulardan biri olarak kabul ediyorum." ifadesini kullanan Demirtaş, Artigerçek'e verdiği röportajda, aktif siyaseti bırakacağını duyurdu.
Kendini "siyasi rehine" olarak tanımlayan ve 2016 yılından beri Edirne'de cezaevinde tutulan Demirtaş, cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçlarını ve HDP yönetiminin duruşunu değerlendirdi.
Demirtaş, 'süreçten nasıl bir ders çıkarılması gerektiği' yönündeki soruyu, "Bu süreçten çıkarılacak derslerle yerelden başlayarak hızla büyük kongrenin toplanması ve yönetimde değişiklikle birlikte taze kana ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Gördüğüm kadarıyla halkımız da Eş Genel Başkanlar başta olmak üzere parti yönetiminden bu olgunluğu ve sorumluluğu bekliyor." sözleriyle yanıtladı.
Başarısızlığın nedenlerinden birinin, yerelin yeterince gözetilmemesi olduğunun altını çizen Demirtaş, "Genel Merkeze sınırlı bir kota ayrılması ve adayların çoğunun ön seçimle belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Elbette ön seçimin de çeşitli sorunları var, o sorunları en aza indirecek çalışmalar yapılması gerekir. Ön seçimle belirlenecek belediye başkanı ve milletvekili adayları, yerelin tercihi olacaklarından çok daha güçlü çalışmalar yürütürler. Şayet bu yöntem benimsenseydi bazı yerlerde daha fazla milletvekili çıkarabilirdik." değerlendirmesinde bulundu.
Demirtaş: Aktif politikayı bu aşamada bırakıyorum
"HDP Eş Genel Başkanları 14 Mayıs sonrası tablo karşısında özeleştiri yapacaklarını söyledi. Sizce bu özeleştiri ne ve nasıl olmalı?" sorusunu yanıtlayan Selahattin Demirtaş şu şekilde konuştu:
"Her şeyden önce ben dahil hepimiz fedakar, emektar, yurtsever halkımıza amasız fakatsız bir özür borçluyuz. Halkımız elinden gelenin fazlasını yaptı, biz etkili politikalar ve taktikler geliştiremedik. Samimi ve özlü bir özeleştiri vermek zorundayız. Ben kendi adıma, halkımıza layık bir politika ortaya koyamadığımız için içtenlikle özür diliyorum. Pratikteki çabalarımla bu eksiklikleri giderme sözü veriyorum. Ayrıca, bana yönelik yapıcı eleştirilere teşekkür ediyorum. Eleştirilerden yararlanmaya çalışacağım. Mücadeleyi cezaevinden her yoldaşım gibi dirençle sürdürürken, aktif politikayı bu aşamada bırakıyorum."
Bu çıkışına açıklık getiren Demirtaş, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Tartışmalar bir kez daha hatalı bir zeminde yürütüldüğü için şunu ekleme ihtiyacı hissediyorum; ben ne HDP’den ne de herhangi bir görevden istifa ediyorum. Güncel, aktüel siyasete müdahil olmayacağımı ve bu çerçevede aktif politikayı bıraktığımı belirtiyorum."
Demirtaş: Bize en çok lazım olan şey, parti içi demokrasi
"Bize en çok lazım olan şey, parti içi demokrasi." diyen ve HDP yönetimine özeleştiri çağrısında bulunan Demirtaş, "Parti içi demokrasi azaldığında sapmalar ve hatalar peş peşe geliyor." dedi.
Eski HDP Eş Genel Başkanı, parti içi demokrasiyi sağlamanın yolunu ise, "Dışa karşı demokrasiyi savunurken içte dar bürokratik, grupçu yaklaşımlar HDP siyasetinde olamaz, olmamalıdır. Bu sadece bir eksiklik değil, aynı zamanda suç pratiğidir. Herkesin bunu bilerek hareket etmesinde yarar var." şeklinde izah etti.
"Cumhurbaşkanı adaylığına hazır olduğumu belirttim, gerekçe sunulmadan reddedildi"
Demirtaş, "Emek ve Özgürlük İttifakı, aday çıkarmama kararını nasıl aldı? O süreçte ne tür tartışmalar yaşandı? Sizin görüşünüz, öneriniz ne yöndeydi?" sorusuna şu cevabı verdi:
"Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmaları başlamadan önce ben Genel Merkezimize, Cumhurbaşkanı adayı olmaya hazır olduğumu ve seçimi ikinci tura bırakıp o aşamada demokratik hamlelerle daha fazla katkı sunabileceğimizi belirttim. Ayrıca, benim adaylığım partimizin de oy oranını artırabilir dedim. Aslında siyasi yasağım yoktu ama ola ki Yüksek Seçim Kurulu adaylığımı reddetse bile sonrasında çıkaracağımız adayın tabanımızın sahiplenmesinin daha kolay olacağını belirttim. Fakat bu önerim, herhangi bir gerekçe sunulmadan reddedildi. Gerekçesini halen bilmiyorum."
"Seçimi aslında Kılıçdaroğlu kazandı"
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun yapıldığı 28 Mayıs akşamında neler hissettiği sorulan Kürt siyasetçi, sonucun çok da şaşırtıcı olmadığını dile getirdi.
Demirtaş şöyle devam etti:
"Kılıçdaroğlu seçimi kazandı aslında. Fakat başta hileler, sonra da yurt dışı oyları ve sonradan vatandaş yapılanların oyları gibi faktörler eklenince bu tarihi seçimi resmi olarak Erdoğan almış oldu. Yaşananların seçimle, demokrasiyle, halk iradesinin sonuçlara yansımasıyla uzaktan yakından ilgisi yok. Olanlar tümüyle bir operasyondu."
"Muhalefet, rejimi meşrulaştırarak büyük hatalar yaptı"
Seçimin en başından itibaren 'eşit olmayan, adaletsiz ve gayrimeşru' bir zeminde yürüdüğünü savunan Demirtaş, "AKP devletin tüm olanaklarını yalan, iftira, karalama, baskı, engelleme için kullandı, sandıklarda şaibeli müdahaleler oldu. Son yedi yılı tam bir otoriterizmle geçirmiş Türkiye’de demokratik bir yarışın koşulları zaten yoktu. Dolayısıyla ortaya çıkan sonucun meşruiyeti hep tartışmalı olacak. Muhalefet, bu gerçeği bilmesine rağmen hep karşısında normal bir iktidar varmış gibi davranarak, rejimi meşrulaştırarak büyük hatalar yaptı. Yine, HDP’nin kriminalize edilmesini peşinen kabul ederek iktidarın değirmenine adeta su taşıdı. Karşınızdaki, olağan dışı yöntemler kullanarak seçim yerine operasyon yaparken siz ancak söylemde ve pratikte buna karşı olağanüstü yöntemlerle mücadele ederek başarı sağlayabilirsiniz." sözleriyle muhalefete tepki gösterdi.
Gazetecinin "28 Mayıs sonrası genel kanaat, iktidarın Kürt siyasetine yönelik baskılarının hiç olmadığı kadar sert olacağı yönünde. Sizce iktidar, elindeki araçlarla bundan sonra ne yapabilir?" yönündeki sorusuna Demirtaş, şu şekilde cevap verdi:
"Doğrusu uygulanmayan bir tek toplu katliamlar kaldı, herhalde onu da göze alacak değiller. Fakat kaba şiddetin yanına seyreltilmiş kültürel soykırımı da ekleyeceklerdir."
Kaynak: Euronews